Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Cinayet


Havenless

Öne çıkan mesajlar

"Yeni düşünceler" dedi ötekine, diğeri... "Sorular' mı demek istiyorsun" dedi öteki, diğerine... Bu kez "Hangi sorular" diye buyurdu diğeri, ötekine... "Cevap bulmak için can çekiştiğin sorular" diyecek oldu öteki ama sözünü kesiverdi diğeri ve anlatmaya başladı: "İyisi bir yanda, kötüsü diğer; güzeli var, çirkini var; aydınlığı - karanlığı var; sevinci bir tarafta, hüzün diğer... Bu zıtlıkların nedenlerini ve zıtlıklar olmasaydı yaşamdan alınan zevkin ne kadar azalacağını merak ediyorum" diyerek bitirdi anlatacaklarını diğeri, "Beni anlıyor musun?" der gibi baktı, ötekine...

Öteki şaşkındı; diğerinin ağzından dökülen cümleler nedeniyle tedirgin olmuştu ve bu tedirginlik yüz ifadesinden de anlaşılıyordu çünkü en son buna benzer bir konu açıldığında kavga etmişlerdi. Ardından bir daha buna benzer konular üzerine konuşmamaya ve kavga etmemeye söz vermişlerdi. Korkuyordu öteki, diğeri her zaman daha cesur olmuştu...

Bir süre sessiz kaldıktan sonra, aklında kavga ettikleri o gün olan öteki "Düşünme böyle şeyleri" diyecek oldu, diğerine. Yine sözünü yarıda kesti farkına varmadan diğeri, ötekinin; "Düşünüyorum, bir türlü içinden çıkamıyorum. Aslında bu karşıtlıklar ve bu karşıtlıkların ardındaki ince zeka mutlu ediyor beni" dedi, sanki öteki yanında yokmuşçasına, sanki kendi kendine konuşuyormuşçasına. Ardından anlaşılmaz bir motivasyonla yeniden devam etti konuşmasına; "Aydınlık olmasaydı, karanlığı; güzel olmasaydı, çirkini; sevinç olmasaydı, hüznü; asıl önemli olan iyi olmasaydı kötüyü nasıl anlamlandırırdık sence? Ya da tam karşıtını düşünelim: Karanlık olmasaydı, aydınlığı; çirkin olmasaydı, güzeli; hüzün olmasaydı, sevinci; iyi olmasaydı, kötüyü nasıl yorumlardık, merak ediyorum" diye bitirdi cümlelerini diğeri, bunları anlatırken gülümsüyordu.

Öteki bu tip konulara kafa yormayı ezelden beri sevmezdi; yüzeyde olmayı yeğlerdi her daim çünkü fazla sorgulamanın, anlamaya çalışmanın, kati olarak bilinmeyenin peşinden koşmanın düşüncelerine zarar vereceğini düşünürdü ya da ona öyle öğretilmişti. "Yüzeyde kal ve nefes al"... Buydu işte ona öğretilen... Diğeri, hep aklının derinliklerinde arardı cevapları. Bu nedenle zaman zaman nefes alamadığı olurdu ama bu duruma kafasını pek takmaz, dalmaya devam ederdi yine zihninin diplerine doğru. Böylece, ötekinin hiçbir zaman varlığından haberdar olmadığı ve olamayacağı keşifler yapmıştı düşüncelerini çevreleyen duvarları aşarak. Mutluydu, ötekinin "can çekişmek" olarak adlandırdığı arama, anlama merakından. Öteki de mutluydu bu sırada, sorgusuz, sualsiz geçirdiği tüm zamanlardan...

Neyse, nerede kalmıştık; zıtlıklardan bahsetmişti diğeri ve gülümsemişti en son, sözlerini bitirirken, ötekine bakarak... Öteki, "Yeter artık, sus" dedi, yüksek bir ses tonuyla, hemen ekledi haykırarak; "Söz vermiştik; bahsettiklerinin üzerine konuşmayacaktık" Diğeri, yavaşça doğruldu ve ötekinin gözlerine bakarak" Neden korkuyorsun konuşmaktan" dedi. Daha önce olduğu gibi yine kavga etmeye başlamışlardı, tıpkı bu konuyu son kez konuştuklarında olduğu gibi. Bir süre sonra diğeriyle ötekinin sesleri iyice yükseldi. Bu durum artık dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Birilerinin bu durumdan rahatsız olma ihtimali hayli yüksekti. Kavga büyüyerek daha ciddi bir hal almıştı zira. Haykırışlar dört bir yandan duyuluyordu...

Apansız çıkageldim ben de. Başka bir çıkar yol bırakmamıştı bana diğeri ile öteki. Beni karşılarında görünce heyecanlanmışlardı. İkisinin de gözlerini görebilmek için oldukça yaklaştım onlara... Tam gözlerinin içine bakıyordum diğeriyle ötekinin. Uzunca bir süre de öylece bakmayı sürdürdüm. Soluk alış - verişleri hızlanmıştı ve nefeslerini,seslerini net bir şekilde duyabiliyordum; özellikle de ötekinin... Diğeri ötekinden daha cesurdu hep, o daha sakin ve soğukkanlı karşıladı bu durumu. Ama korkmuşlardı, birbirlerine sarılıp gözlerini kapattılar. Onlara gülümsedim, gördüler mi, bilmiyorum. "Korkmayın" dedim fısıldayarak, duydular mı, bilmiyorum. Terlemişlerdi; bembeyaz olmuş yüzlerine doğru, büyük bir keyifle ağır silahımı doğrulttum. İki el ateş ettim ardı ardına. Sol gözünden girdi ilk mermim. Diğeri ağlarken ilk gözyaşının aktığı sol gözünden çünkü o hep daha cesurdu, ötekinden... İkinci mermim, ötekinin ağzından içeri girdi. Ağlarken açık tuttuğu ağzının içinden...

Artık zihnimin derinliklerinden sesler gelmiyor. Artık ne "öteki" konuşuyor, ne de "diğeri"... Daha huzurluyum böyle. Ne "diğeri" sorular soruyor, ne de "ötekinin" pasif, yorumsuz tavrı... Cesetlerimi gömdüm mutlu şarkılar söyleyerek...

... Öteki şaşkındı; diğerinin ağzından dökülen cümleler nedeniyle tedirgin olmuştu ve bu tedirginlik yüz ifadesinden de anlaşılıyordu çünkü en son buna benzer bir konu açıldığında kavga etmişlerdi. Ardından bir daha buna benzer konular üzerine konuşmamaya ve kavga etmemeye söz vermişlerdi. Korkuyordu öteki, diğeri her zaman daha cesur olmuştu... Son kavgalarında olduğu gibi, ilk kavgalarında da yanlarındaydım. Verdikleri sözü hatırlıyorum, ben de biraz olsun umutlanmıştım onlar için. Son bir şans istemişlerdi benden... O sözü bana vermişlerdi... Ben kim miyim? Ev sahibiyim, diğeri ile ötekinin. Ama siz bana "bir diğeri" diyebilirsiniz...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...