Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İstanbul efsaneleri


BullDoG

Öne çıkan mesajlar

bir kere 1900 lerde kayikci recep efendi varmis

recep efendinin takasina binen bayan kendini ona teslim etmeden edemiyomus

neyse gun gelmis bayagi ta--akli bi hnaim efendi demiski: yok karrdesim ben bunun tekneisne binerim sonra da icraatsiz inerim.

kadin cagirmis recep efendiyi binmis tekneye..

acilmislar uskudardan recep efendi icinden derleeeer derleeeer diyip kureklere asiliyomus

2dk sonra kadin dayanamamis demiski, yhau recep efendi.. ne derler?

sen simdi bu tekneye bindin ya.. vermesende verdi derler[signature][hline]café del mar´dan carte blanche´ye
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
BonePART, 20 Ekim 2004 16:19 tarihinde demiş ki:
super bi oyundu ya
istanbul efsaneleri
Çok güzeldi gerçekden :)[signature][hline]"Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. "
M.K..Ataturk

[Bu mesaj Bither tarafından 20 Ekim 2004 19:15 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kapalı çarşının altında tüneller varmış
esnaf depo olarak kullanıyomuş falan
ama tünelin kimsenin gitmeye cesaret edemediği bi bölümü varmış
gencin biri gitmiş ve kafayı yemiş
tünelden çıkmıyomuş orda yaşıyomuş vs
böle bişeyler vardı hehehe
tam hatırlamıyorum ama ayrıntıları
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
YSidiousY, 20 Ekim 2004 21:26 tarihinde demiş ki:
www.efsaneler.com ii bi kaynaktır.
ayrıca ii bi free time killer dır


nedir bu ya ingilizce merakıonu türkçe söylesen olmazmı?ingilizce yazınca boyun fln mi uzuyo ?
Türk gençliği böle bişi işte[signature][hline]Kopan bir ipe, sımsıkı bir düğüm atarsanız,
İpin en sağlam yeri artık bu düğümdür.
Ama ipe her dokunuşunuzda, canınızı acıtan tek nokta,
Yine o düğümdür...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Türkçe yazınca kimsenin boyu uzamaz zira Türkiye'de yaşayan herkez gibi ortak dilimiz olan Türkçe yazıp konuşmak olması gereken normal durumdur. Onun dışında bir sömürge eyaleti gibi başka bir ülkenin dilinde yazmak ise milli onur diye geçen bizi belki de biz yapan şeyin zedelenmesine yol açar. Bir ülkenin dilini koruyamayacak derecede aciz duruma düşmesi o ülkenin güneşinin batmakta olduğunun en önemli göstergelerinden birisidir.[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
isa peygamberi çarmıhtan indiren havarilerinden biri, el ve ayaklarındaki çivileri söktükten sonra saklamış. bu çiviler daha sonraki yıllarda bizans imparatorluğu'na teslim edilmiş. bizans imparatorlarından biri, sonsuza kadar korunabilmesi için hz isa'nın çivilerini çemberlitaş'ın temeline gömdürtmüş. bu paha biçilmez çiviler hala çemberlitaş'ın temelinde gömülüymüş.
***************************************************
beşiktaş'taki sütuna benzeyen ne idüğü belirsiz anıt, aslında bir füze rampasıymış. o yüzden silindir şeklinde yapılmış. nüfus sayımı yapılırken, sabaha karşı kimsenin göremeyeceği bir saatte içine füze yerleştirilmiş. füze yerleştirme harekatı çok gizli yapılmış ama bir şekilde bu bilgi sızdırılmış. bu dedikodunun doğruluğunu araştırmak isteyen iki kafadar, anıtı incelemeye karar vermiş. ancak anıtın etrafında dolanırlarken iki sivil polis tarafından anında gözaltına alınmışlar.

:):)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

polislerce gözaltına alındıklarına göre,turkish top secret weaponsların varlığı kesinleşiyor derim ;)

aynı sitedendi öncekiler.bi de bunlar var.

4. murat devri. padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. istanbul'da bütün meyhaneler ve keşhaneler "underground" takılmaya başlamış. 4. murat bi gece, tebdil-i kıyafet istanbul'a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bi sandal kiralamış.

sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. bi ara, sandalın yanından sarkan bi ipi çekmiş. ipin ucunda bi testi! sultan, "ne var o testinin içinde?" diye sormuş. sandalcı "ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. ikramı kabul etmiş ama yine de, "mey yasak. hünkarımız görse kafanı vurdurtur diye korkmuyo musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. sandalcı da haliyle, "yahu hünkar ner'den görecek bizi denizin ortasında" demiş.

aradan biraz zaman geçmiş. sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış. gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. sultan yine kabul etmiş ama yasağı gene hatırlatmış. sandalcı aynı şekilde, "kim görecek ki bizi denizin ortasında" demiş. biraz daha vakit geçmiş. bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. hünkara, "ver 5 akçe de falına bakayım" demiş. fal 4. murat'ın en kızdığı şeymiş, ama "hadi biraz daha sabredeyim" diye düşünüp, "bak bari" demiş.

fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "efendi, sorunu sor bakalım" demiş. padişah, "hünkar şu anda nerededir?" diye sormuş. sandalcı taşlara bakıp "hünkar şu an denizdedir" demiş. 4. murat güya endişelenmiş havalarına girip, "sakın yakınımızda bi yerde olmasın" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. sandalcı taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. murat'ın ayaklarına kapanıp, "affet beni hünkarım " diye yalvarmaya başlamış. kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. padişah dayanamayıp, "sana bi soru sorucam. eğer bilirsen seni affederim. bilemezsen boynunu anında vurduracam" demiş. sandalcı sevinçle, "padişahım çok yaşa" demiş ve merakla soruyu beklemye başlamış.

4. murat, sandalcıya, "dönüşte istanbul'a hangi kapıdan giricem?" diye sormuş. tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bi kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. hünkar başını "olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş.

padişah kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, "hemen boynunu vur şu kafirin" emrini vermiş. sonra da, "surlara yeni bir kapı açıla! istanbul'a oradan giricem" demiş çevresindekilere. kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. murat bi ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. ama okuyunca hayretler içinde kalmış. sandalcı kağıda şunları yazmışmış: "hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"

o gün bugündür de işte o kapı, "yenikapı" olarak anılıyormuş.

hehe.ilginç dimi?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

efsaneye göre, istanbul’un altı birbirine bağlı tünellerle kaplıymış. hatta bu dehlizlere yerebatan sarayı’nın gizli bi yerinden de giriliyomuş ve tünel denizin dibinden devam edip taaa kınalıada’ya kadar gidiyomuş.
tüneller kapalıçarşının altından da geçiyomuş taabi. hatta şu an, çarşı’nın gizli tutulan bi yerinden girilebiliyomuş bu tünellere. buralarda yemek takımı üzerine çalışan gümüş kaplama atölyeleri varmış. yerin dibindeki yere ruhsat verir mi belediye? heepsi kaçakmış bunların. çalışanlara da işe başladıkları gün, dehlizlerden kimseye bahsetmeyeceğine dair kur’an’a el bastırılıyomuş.

tüneller çarşının altından başka yerlere doğru da gidiyomuş ama buraları kullanmak kesinkes yasakmış. bi keresinde biraz kolomb ruhlarından, çokça da hazine meraklarından, (çünkü hep, “ilerler hazinelerle dolu o’lum” geyiği yapılırmış bu atölyelerde) üç-dört işçi çocuk denemiş ilerilere gitmeyi.

dehlizler labirent gibiymiş. çocuklardan sadece biri geri dönmeyi başarmış, diğerleri yollarını bulamayıp tünellerde kaybolmuş. dönen çocuk da (allah muhafaza) aklını oynatmış. çünkü ileriki kısımlar, iskeletlerle, insan boyunda böceklerle, farelerle filan doluymuş. bu çocuk bi daha hiç “yeryüzüne” çıkmamış. büttün gün dehlizlerdeki atölyelerde filan dolaşıyomuş, kim ne verirse onu yiyip, gece de artık ner’de sızarsa or’da uyuyomuş. arada da yine tünellerin ilerilerine gidip bi’kaç gün kayboluyomuş ortalıktan. döndükten sonra hiç bi’şey yiyip içmeden ööyle bi noktaya bakıp duruyomuş günlerce.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

caponlar zamanın belediye başkanı bedrettin dalan’a gelip “bey’fendicim bizim için haliç’i temizlemek çoook çok kolay. bi aylık iş. he deyin, hemen başlayalım. sizden bi kuruş da istemeyiz” teklifini yapmış. ama karşılığında da “haliç’in dibinden çıkan büttüün çamur bizim olacak, caponya’ya götüreceğiz” demişler. teklif çok cazip ama dalan deyip geçme, akıllı adam, hemen atlar mı hiç öyle? “siz bana 2 gün müsaade edin, biraz düşüneyim, sonra size kararımı bildiririm” demiş.
abicim dalan accayip pirelenmiş taabi. “yahu bu işin içinde bi bit yeniği var. elin caponu napıcak bu balçığı?” diye diye kafayı sıyırmış. o ara nerden aklına geldiyse bizim güzel sanatlar’ı aramış. “hocalara bi danışayım bakayım ne diy’cekler?” diye düşünmüş. üstadım hocalar daha mevzuyu duyar duymaz, “amman sayın dalan hemmmen bu teklifi reddedin. haliç’in dibindeki çamur dünyanın en değerli seramik çamurudur. bunun 100 gramı havada karada enn az 10 bin dolar eder. bu caponlar sizi kazıklamaya çalışıyo” diye feryat etmiş. dalan ertesi gün sınırdışı ettirmiş capon grubu. teresler avuçlarını yalaya yalaya binmişler uçağa. valla bu caponlardan korkulur abicim. adamlar neyin hesabını yapıp gelmiş taa buralara...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bedrettin dalan’ın büyükşehir belediyesi başkanı olduğu zamanlar... hani “haliç’in suyu benim gözlerimin rengiyle aynı olacak” filan da demişti. işte tam o sıralarda caponlar dalan’a gelip, “bey’fendi bizim teknolojimizle haliç’i temizlemek çocuk oyuncağı. burayı 6 ayda temizleriz ama tek şartımız var: haliç’in dibinden çıkan heeerşey bizim olacak” demiş. taabi dalan yılların kurdu, yutar mı hiç küçücük capon’un cinliğini. “olmaz” demiş, “gidin kendinize başka bi aptal bulun!”
neden? çünkü dalan da caponlar gibi biliyomuş ki haliç’in dibi silme, tonlarca altınla dolu. zamanında fatih istanbul’u fethettiğinde bütün bizanslılar altınlarını, “türko’lara yedireceğime denize atarım daha iyi” diyerek haliç’e sallamış. osmanlı’dan kaçmaya çalışan o zamanın bizans imparatoru justinyen’in gemisi de haliç’ten çıkamadan batırılmış. bizans sarayının büttüüün hazineleri denizin dibini boylamış. yine osmanlı zamanında seferden dönen bi’kaç kalyon da getirdikleri ganimetleri boşaltamadan batmışlar haliç’te. yağni yer gök altınmış dipte. bu altınların şimdiki değeri de öyle böyle değil, bizim hazineyi yüze katlarmış. e altın bu, çamurun içinde de olsa paslanacak değil ya, hala ilk günkü değerindeymiş hepsi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...