güzel...[signature][hline]Ben yalnız yaşar,yalnız gezer,yalnız ölürüm.Nartanesi, 28 Eylül 2004 12:09 tarihinde demiş ki:
"BOYYIM MI AABİİ?"
Yine günlerden bir gün , yine değil ekmek, yaşam aslanın ağzında ve yine yurdumda...
Sabah olmuştu yine İstanbul'da. Ezan sesleri yükseliyordu; biri önce biri sonra, kanon yapar misali. Uyanması an meselesiydi. Evden çıkması ondan da kısa... Nitekim gözlerini açıp boş, hani "Bomboş desek yalan olmaz" dedircek kadar boş olan odada, "Yandım Allah!" çekerek, evden apar topar çıkması bir oldu.
Eeee! İnsanlar işe gideceklerdi birazdan. "Boyyım mı aabii?" sorusuna en çok "Boya!" cevabı alınan zamanda sokaklarda olmalı, malum soruyu cümle aleme sormalıydı. "Ne giysem?", "Saçlarımı nasıl yapsam?" ya da "Bu sabah ne yemeli?" gibi soruları belki hayatında hiç sormamış biri için evden çıkmak, sandığını sırtına atma süresi kadardı.
Kapkara bir dünyada adım adım yürüyordu. Kara gökyüzü, kara giysileri, kara elleri... Aslında hayatındaki en güzel ve tek güzel kara, gözlerindekiydi. Deniz kıyısındaki semtlerden birinden diğerine, nasıl bindiği bilinmez, bir vapurla geçti. İner inmez ilk gördüğüne yanaşıp:
-Boyyım mı aabii?
Adam duymadı bile. İlerde başka birine yanaştı:
-Boyyım mı abla?
Kız sevimli görünmeye çalışır bir adilikle:
-Bu sene böyle moda yavrum,bırak kirli kalsın.
Anlamamıştı...
Şans bu ya oradan geçen bir adam "Gel!" dedi, "Boya bakalım!" Büyük bir hevesle boyamaya başladı. Alacağı parayla karnını doyuracaktı. Fırçalama faslı bitince boyayı attı ayakkabının üstüne. Simitleri düşünürken eli kaydı adamın beyaz çoraplarına ve...
Adam şiddetle kalkıp yerinden bağırmaya başladı:
-O çorap var ya o çorap senin 1 senede kazandığında fazla eder ulan!
Ne büyük marifetti bunu söylemek!!! Adam sinirini alamayıp bastı tekmeyi çocuğun hayatına. Çünkü o sandıktı çocuğun hayatı, umutları, mutluluğu ve şimdi mutsuzluğu. Kutusu devrilmiş, boyaları dökülmüş, şişeleri kırılmıştı. Kapkara güzelim gözleri dolmuş, giden o zengin adamın arkasından bakmaktaydı.
O an halinden bir tek simitçi anladı; "Boş ver!" dedi, "Ağlamaa! Al bir simit sana. Sonra toplar bakarız. Belki daha kullanabileceğin bir şeyler kalmıştır." Çocuk bu iyiliğe kayıtsız kalıp hiçbir şeyi toplamadan, hatta simidi yemeden ağlamaya devam etti. Simitçi sinirlenip "Eeeh! Ne halin varsa gör!" diye bağırdı.
Yardım ister gözlerle geçen insanlara bakıyor, sanki ağlayarak içlerini acıtmaya çalışıyordu. Sonunda bunu başardı.Elinde, sadece süs için kullanıldığı belli olan ve boyacının değil 1 sene hayatı boyu kazanacağından daha çok para edeceği belli, altınlarla süslü bir baston taşıyan yaşlı bir adam çocuğa yaklaşıp "Bir şey ister misin?" dedi. Çocuk ağlamaya devam etti. Adamın içi ezildi. Dayanamayıp "Hasarın ne kadar tutar?" diye sordu. Çocuk cevap bile veremiyordu. Adam cüzdanına elini atıp iki tane gıcır 20 milyon çıkardı. Onun gibi biri için dert miydi bu kadar para? Çocuğun gözleri yerinden çıkacak gibi oldu, "Ama..." dedi. Adam lafını bitirmesine izin vermeden "Al!" dedi, "Ağlamanın bedeli say.".
Çocuk eliyle sımsıkı tutarak parayı, boş sandığı attı sırtına ve aynı yoldan, yine vapura nasıl bindiği meçhul, evine gitti.
Dar sokaklarda yavaşça ilerliyordu. "Parayı bozdursam mı acaba?" diyordu içinden, "Birazını kendime ayırsam..." Ama buna cesaret edemedi. Eve vardı. Sessizce açtı kapıyı. Evde onu bekleyenler vardı elbet. Tuvaletten bir ses geldi:
-Ne çabuk geldin lan!
Bu babasıydı.
-Kaç para kopardın bugün?
Çocuk yolda düşündüklerini anlayacakmış gibi korkak bir sesle:
-kı- kı- kırk milyon.
Adam son sürat çıkıp tuvaletten.
-Afferin lan! Bugün iyi ağlamışsın bakıyorum!
Parayı çocuğun elinden kapıp uzandı yatağın üstüne. Ayaklarındaki boyalı beyaz çorapları gösterip "Yıka şunları!" dedi, "Yarına işimiz var!"...
Nartanesi
UOGame.Net
Öne çıkan mesajlar