Ellerindeki pencereyi kırdı. Duydun mu Polonya?

[Giovanni]

Ellerindeki pencereyi kırdı. Henüz yeni açılmıştı.
Üç kelime kullandı.
Neyse ki baktı. Ve onu gördü.
Pencerenin arkasında biri. Saçları siyah idi. Gözleri mavi idi.
Teni ise beyaz. Parmağındaki yüzüğü maî.
Eldivenindeki elleri dâhî. İcatları bildiğimiz sâhî.
Ne gibi idi.
Bir bit yeniği.
Biraz ince lahana. Azıcık kereviz sarma.
Ama bedbaht araba. Nasıl da durdu. Bir yollanış yortusunda.
Ancak kemale eremedi.
İstese de kedi. Mazisi ile velisi.
Muhteşemce giderlerdi Şark’a. Ve oradan Fizan’a.
Derken sür Bağdat’a.
Ki vardın Konya’ya.
Üç derviş gördün. Ellerinde birer kanca.
Gözlerine sen bakınca. Milat yaşandı oracıkta.
İsa ile lâmba. Işıklarla güzel oyna.
Deliyle helva boya. Mürit ile milka.
Sütlü iki çikolata.
Sana ve bana.
Mutlu bir söz. Kimileri ise boz.
Kimileri yaşar kutupta. Ayı olduğu ortada.
Mezun olmakta fayda. Bulunmaz ise hayatta. Kaynakçamız vicdanlarımızda.
Muhtarla birkaç dakika.
Hazinenin kapağını kapa. Bulduğunda bir hindiba.
Ki olasın makara. Sarasın üç kablo. İletesin beş radyo.
Oradan vezir kaynıyor.
Derken elmas ağlıyor.
Gözlerinde yine milka. Vaha bulduğumuz anda. O çölün yanında.
Birkaç damla matarama. Saklı bahçe hatırına.
Ölgün bir yumurta.
Kolay soyulmama.
Akordeon ile zımba.
Gel buraya kaçma. Zihninle oku durma. Kalbinle okursan varma.
Vardığında elimi sıkma. Sıkarsan mutlu olma.
Olduğunda fırıncı amca. Odunluğunda kimseyi koyma.
Odunla polisçilik bulma.
Makine ile burka.
Afganistan ile Burma.
Baklavamız ile zorla.
Bal çaldım Polonya. Duydun mu Polonya? Duydun mu Polonya?

[cetintas]

Değişik olmuş.
Mantığı zorlamışsın.
Ama değişik olmuş.

Kimi seviyorsun Polonya'dan?

[Tokasra]

sevdim ben

[AthleT]

Çok sevdim.