Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Genelkurmayda sürpriz hazırlığı


paspatur

Öne çıkan mesajlar

sipeyskeyk said:

Soris said:

E ne yapalım orduya sızdılar diye kaldırıp atalım mı orduyu ahbap. Öyle birşey olsa ülkeyi terk etmemiz gerekir 1940 dan beri başkaları yönetiyor ülkeyi çünkü ahah. TSK nın yapısını iyi bilmek gerekir. Benim merak ettiğim bu şimdi TSK ya saldıranlar neden darbe yapıldıktan sonra hükümetde Özala geçtikten sonra bu TSK ya saldırmadılar paso herşey tazeyken? Saldıramazlar çünkü onların ipini tutan Amerikaydı. Amerikada TSKyı destekleyip yaptırdığı darbe ile federasyonun önünü açtı bugün yaşadığımız şeyler bunlardır. Şimdi TSK ABD den bağımsız olmaya çalışıyor diye paso TSK ya saldırıyorlar. Tabi bu gerçekleri hergün cıvıl cıvıl renklere boyanmış talaş tozu gibi gazeteler okuyanlar göremez.


boldlu kısmın ilk cümlesine katılıyorum, 2. kısmı da daha önce hiç düşünmemiştim neden olmasın diyorum. Ama bu ordunun o dönemlerde yaptığı yanlışların faturasını amerika'ya kesmemizi gerektirmez bence.


Hesap keselim diyen yok ki zaten :) Tarihle hesaplaşılmaz okulunur öğrenilir ders çıkarabilen çıkarır uygular aynı hatalara tekrar düşmemek için. Olayın iç yüzü böyledir. Bunlarıda sorosun parasıyla değil zekası bilgisi ve ahlakı ile aydın olmuş insanlar kitaplarında yazdılar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Turkceplease said:

ordumu abd den bağımsız olmaya çalışıyor. bunu destekleyen ergümanın nedir


Bak birileri yazmış ergüvanım :

Bir Amerikan Senaryosu ve TSK'nın Yeniden Yapılanması

Türkiye siyasi, ekonomik ve sosyal olarak yeniden şekilleniyor.

Yeni Türkiye’nin kodları, eski Türkiye’de saklı.

Bu kodlar, 1950 sonrası küçük Amerika hayali ile Türkiye’nin ordusunu ve dış siyasetini Washington merkezli hale getirmesi ile başlamıştır. Her alınan yardım, ABD ve NATO’ya gönderilen her subay, her askeri antlaşma ülkemize bir eksi değer olarak geri gelmiştir.

ABD başkanı Dwight D. Eisenhower döneminde tohumları atılan, John F. Kennedy ve Lyndon B. Johnson ile yoğunlaşan karmaşık, kompleks ve karanlık ilişkiler zinciri içinde imzalanan her askeri, siyasi ve kültürel antlaşma Türkiye’yi biraz daha batağa gömmüştür.

Barış Gönüllüleri yani Peace Corp/Turk olarak adlandırılan ve John F. Kennedy’nin 1961 yılında başlattığı ve CIA’in desteklediği bu plan çerçevesinde yüzlerce barış gönüllüsü Türkiye’ye gönderilmiş, bu bağlamda ise Türkiye’den lise öğrencisi olarak AFS (American Field Service) bursu ile yüzlerce Türk ise ABD’de eğitime gelmişlerdir.

İlk başlarda tamamen masumane bir görüntü veren bu karşılıklı değişim, ilerki yıllarda kendisini istihbarat faaliyetlerinde önemli görevlerde bulunan kişilere bırakmıştır.

CIA’in Orta Asya ve Türkiye masalarında çalışmış bulunan Özbek asıllı Ruzi Nazar CIA istasyon şefi olarak 1959 yılında Türkiye’ye atanmış ve 1969 yılına kadar Ankara ABD elçiliğinde çalışmıştır.

Nazar sonrası ABD’nin Ankara ve İstanbul çalışmaları Graham Fuller tarafından idare edilmiştir.

Fakat 1960-1980 arası Türkiye’de Barış Gönüllüsü, gazeteci veya ziyaretçi öğretim görevlisi olarak bulunan kişilerin bir çoğu ABD’ye döndükten sonraki görev yerleri Amerikan istihbarat kuruluşlarına yakın yerler olmuştur.

Kürt konusunda çalışan Robert Olson, Abdullah Öcalan’ı Şam’da en son ziyaret eden Amerikalı Michael Gunter, 1973-79 arası Türkiye’nin Güney Doğusunda yaşayan ve Amerikanın Sesi Radyosunun Kürtçe bölümünü kuran Michael Chyet ve daha burada adlarını saymakla bitiremeyeceğimiz bir sürü “barış gönüllüsü” veya kendi deyimleri ile “arkadaşlar”.

Emperyalizm ağlarını yavaş yavaş örerken, soğuk savaş ve Sovyetler tehlikesi üzerine yoğunlaşan TSK ise aldığı askeri yardımlar ve siyasi destekler ile her zaman Türk iç politikasında tek hakim unsur olarak kendisini 1980’lerin ortasına kadar kabul ettirmiş ve ABD’nin desteği ile darbeler yapmış ve demokrasiyi askıya almıştır.

Fakat TSK ile ABD arasındaki balayı, Sovyetlerin çökmesi ve Kürt Milliyetçiliğinin PKK olarak yeniden ortaya çıkması ile bozulmuştur.

1984 Şemdinli ve Eruh baskınlarında yeni mezun olmuş askerler veya 80’lerin başında yüzbaşı ve binbaşı rütbesindeki asker yıllarca PKK ile mücadele de 12 Eylül 1980 öncesinde olmayan bir şekilde ABD’ye karşı tavır alır konuma gelmiştir.

PKK ile mücadele askerin siyasi yapısını değiştirmiş, eski müttefiki veya “arkadaşı” sorgular konuma gelmiştir.

1980’lerin basında askeri okullardan teğmen olarak mezun olanlar, 1990’larda yarbay veya albay; yüzbaşı ve binbaşı olanlar ise General rütbesine yükselmişler, TSK’de siyasi görüşler değişmiş, ABD karşıtları 2000’ler ile önemli görevlere gelmeye başlamışlardır.

Bazıları Ordu komutanı, istihbarat başkanı, J5 veya J3’un basına gelmişler, Plan Prensipler Daire Başkanlığı veya Harp Akademileri komutanları artık açıkça ABD’yi eleştirmeye ve alternatif aramaya başlamışlardır.

TSK’deki, PKK ile mücadelede 1980’lerden itibaren yükselen anti-Amerikancı bu değişimi çok iyi analiz eden “arkadaşlar” da Türkiye siyaseti içinde diğer siyasi ve dinsel yapılara yönelik “dost” edinme surecine girmişlerdir.

Bu alternatif TSK’ya karsı bir alternatif değil, fakat TSK’nin evcilleştirilmesine yönelik bir çözümdür.

Yani kalıcı bir alternatif değil, fakat TSK’yi kurum olarak “ele geçirmeye” başlamış, daha çok ABD’ye PKK konusunda kızgınlıkları olan subayların tasfiyesine yöneliktir.

Bu tasfiye sonrası ilişkiler yine normalleşecek ve bugün subaylara karşı Amerikan destekli operasyonları yapanlar ise zaten zaman aşımı ile elimine edileceklerdir. Sırtlarını ABD’ye yaslayarak bugün operasyonları yapanlara ABD zaten güvenmemektedir.

Çünkü “arkadaşlar” kendilerine gerçek dost değil, gelişmekte olan ülkelerde kullanabilecekleri kişi, kurum ve gruplar aramaktadırlar.

Kişi, kurum ve gruplar ise şeytana ruhunu satan Goethe’nin Faust’u gibidirler. Kaybeden her zaman Faust olacaktır.

Bugün TSK’yı demokrasi bağlamında eleştiren ve darbecilikle suçlayanların bir kısmının niyetleri samimi değildir.

Çünkü bunlar yabancı istihbarat örgütleri ile yakın ilişkileri olan, TSK’yi eleştirirken Pentagon ve CIA’ye bağlı çalışan Jamestown vakfında yazı yazan, Neoconservative Hudson Enstitusude çalışan ve Amerikan Harp Akademilerinde çalışıp AKP’ye ABD’de fikir danışmanlığı yapan kişilerden oluşmaktadır.

Bu kişi ve grupların hiçbirisi Amerikan emperyalizminin Irak’ta ve Afganistan’da yaptıklarını eleştirmemiştir, eleştiremez, çünkü insan para aldığı yerden emir de alır.

Öte yanda, TSK’deki değişim, Ergenekon operasyonu ile durdurulmuş, alternatif arayanlar ise “Arkadaşların” Türkiye mümessilleri tarafından tasfiye edilmişlerdir.

TSK’deki tasfiye süreci 4 Temmuz 2004’te Irak’ın Süleymaniye kentinde çuval hadisesi ile başlamıştır.

Artik Türkiye’de üniversiteden yeni mezun genç Amerikalı Barış Gönüllüleri değil, Amerikan istihbarat kuruluşlarının profesyonel çalışanları ve onların Faustları bulunmaktadır.

Daha önce belirttiğimiz gibi Türkiye karanlık bir limana doğru yol almaktadır. Bu liman bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi limanı değil, emperyalizm limanıdır.

Türkiye’de bazı askerlere karsı yapılan son operasyonlar, ABD’nin Türkiye’ye empoze etmeye çalıştığı Afganistan’da daha aktif rol alması, Irak’ta Kürt devletini kabul etmesi ve kendi içindeki “aşırıları” tasfiye etmesi ile doğru orantılıdır.

Şu ana kadar, Ergenekon operasyonu sonucu polis tarafından içeri alınan bütün yüksek rütbeli subayların hemen tamamı Genel Kurmay Başkanlığının bilgisi dahilinde evlerinden alınmıştır.

Başka söze gerek var mı!

1950’ler de bizlere vaat edilen küçük Amerika olma hayali gerçekleşmiştir. Bugün Türkiye’nin geldiği veya getirildiği siyasi ve sosyal travma demokrasi, darbe, İslamcılar, AKP, Fethullahcılar gibi muğlak terimler ile açıklanamaz; büyük resmi görmenizi tavsiye ederim, çünkü resim Washington’da saklı.


Tuğrul KESKİNGÖREN, 25 Şubat 2010
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hala yok amerikan emperyalizmi yok bilmemne.

e kardeşim uyanık olun sömürülmeyin? türkiye kendine sol diyen sosyal demokrat diyen iktidarlarda gördü, sen kendi içinde yaşayan bir toplumun en basit insan hakkı olan dilini kültürnü resmiyete taşımayacaksın hatta yok sayıp ezeceksin, öyle dil mi olur bilmemne diyeceksin, (daha düne kadar bunlar söyleniyordu, hatta 90 larda kürt kelimesini kullanmak bile cesaret işiydi 80 lerde doğanlar hatırlycaktır) ülkenin kendine okumuş yazmış falan diyen gençleri dahi çok basit empati kurma yeteneğinden yoksun olacak, türkiyede son 120 yılda işlenmiş faili meçhulleri, provokasyonları ve nihayetinde darbeleri gayet devletin ordunun kendi içinde konuşlanmış paramiliter grupların yaptığına bir türlü kafan basmayacak, bunun için açılmış davalara, davanın hakkaniyetli görülmesi hukuka uygun görülmesi için DEĞİLDE davayı anlamsız kılmak bu heriflerin ekmeğine hala yağ sürmek için çabalıycaksın, dindar solcu sağcı zartcı zurtcu hiçbir kesimin kendini ifade edebileceği yolları açmaya kafa yormayıp her sıkıştığında, oğlum 50 den sora böyle oldu abd emperyalizm hebele hübele diyip işin içinden sıyrılacaksın.

eh bu kadar sıçarsan badem bıyıklar tabi senin dolduramadığın o boşluğu doldurur, her naneyede emperyalizm olm diye atlamaya gerek yok.

burası bile bilgisayar oyunlarına harcadığı enerjinin zekanın onda birini kendi toplumu üzerinde düşünmeye harcamayan, zaten hiçbir zaman tek bir ulus olmadığımızı bir imparatorluktan yadigar olup tepeden inme zorla tek tipleştirildiğimizi ve şu an bunun sancılarını çektiğimizi anlayamayan insan dolu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

lovecraft0Z said:

burası bile bilgisayar oyunlarına harcadığı enerjinin zekanın onda birini kendi toplumu üzerinde düşünmeye harcamayan, zaten hiçbir zaman tek bir ulus olmadığımızı bir imparatorluktan yadigar olup tepeden inme zorla tek tipleştirildiğimizi ve şu an bunun sancılarını çektiğimizi anlayamayan insan dolu.


Cidden laf sokmak için sormuyorum. Sen ne yapıyorsun? Bir partiye, derneğe üye misin? Meslek odasında mı çalışıyorsun?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hayır yahu normal bir vatandaşım. yaşam sürem boyunca izlenimlerimden edindiğim fikirleri söylüyorm, türkiye devleti ve toplumuyla sorunlarla yüzleşmek yerine daha da derinleştirdiği sarmal haline getirdiği için probelmler bitürlü bitmiyor. son 120 yıldır uygulanması gereken iki ana soyut konu var, adalet ve özgürlük.

yani her grup, kişi veyahut kimliğin kendini ifade edebileceği ve devletin koruması altında olabileceği anayasa ve yasa, her bireyin onurlu yaşayabileceği minimum bir yaşam standardı hatta bunun için gerekirse dev sosyal projeler, pozitif ayrımcılıklar ve dahada ötesi türkiye'de düşünen yazan yada fikri olan insanların oturup fikir üretecekleri alanlar ve kurumlar

yani klasik karşıtlıklar anlamsız, dinci-laik sağ-sol kürt-türk bunlar birbirini yaratıp tekrar birbirini yokeden sonra tekrar yaratan anlamsız paradokslar, daha geniş kavrayıcı bir anlayış lazım. bu da 10 yılda bir silahlı kuvvetlerin yaptığı anayasalarla olacak birşey değil malumunuz.

edit:typo
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...