Pen Duick Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 aralıkta aliyle beraber senin için gelicez orç toplarımızla Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 biz sicacik yatagimizda tosur tosur uyurken. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 ben 20metre mesafeden üzerine atılan bezelyeyi hellfire füzesi ile tam YARIDAN kesen askerlerin varlığını biliyorum arkadaşım! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Pen Duick Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 zaman gelecek biz sıcacık yatağımızda seks yaparken siz nöbet tutuyo olcaksınız olm. kaçış yok. alacaklar sizi de. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 taraf yalan haber yapmiyor kaynaksiz haber yapiyor o yzuden "yalan haber yapsa simdiye kadar kapatilirdi!!!1111" tezi cok komik tarafin habercilik anlayisi din gibi bisey aha tanri vardir ben biliyorum diyor olmadigini ispatliyabiliyormusun tanrinin? oldugunuda o ispatliyamiyor iste iste taraf style habercilik bu spekulasyon ustune haber yapiyor direk, yarin bende gazete cikariyim kopya cekmessem serefsizim Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
throine Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Haber kaynağını açıklayıp onu mağdur etmek istemiyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 tamam abi bende diyorumki sen topmuşun ama kimin dediğini söylemiycem mağdur etmemek için (nası mantıklımı ??) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 throine said: Haber kaynağını açıklayıp onu mağdur etmek istemiyorlar. Bunun haberin kaynağını korumasıyla alaksı yok. Haberi aldığı kaynak gazeteye yanlış bilgi verdiyse ve gazete de bunu doğrulatmadan yazdıysa yien gazete suçludur. Tarafta yayınlanan haberlere dikkat ederseniz genel olarak hep bir belgeye dayandırılıyor. Victor'un söylediği gibi; said: aha tanri vardir ben biliyorum diyor olmadigini ispatliyabiliyormusun tanrinin? oldugunuda o ispatliyamiyor iste bir durum olsa yine ceza manyağı olurdu o gazete. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aket-Atum Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 dasaaa said: ben 20metre mesafeden üzerine atılan bezelyeyi hellfire füzesi ile tam YARIDAN kesen askerlerin varlığını biliyorum arkadaşım! ben halepte 70 arşın sıçradım. kendi açtığım konuyu neden trollediysem youtubeda ararsanız biraz, olay yerine ilk giden kanalın rojtv olduğunu göreceksiniz. o da garip Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 zorof gazetesi olarak ben de şunu yazıyorum.. pükk militanları askeriyeyi yıpratmak için kıza bombalı yelek giydirip patlatmışlar. kaynağım ise pükk militanlarının içinden biri.. operasyona katılanlardan biri hatta. ama hayati tehlike olduğu için adını veremiyorum. true story! valla bak Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Haber pükk militanlarıyla(teröristler) ilgili olduğu için haber yalan bile olsa kimse dava açam zahmetine bile girmez. Ama sen o haberi orduyla ilgili ve doğrulamadan yap bak sana ne yapıyorlar. Kaynağının ne veya kim olduğu açıklasan bile kurtulamazsın. Çünki haberi doğrualamdan yapıyorsun. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
throine Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 taraf bu ülkede diğer gazetelerin yapmadığını yapıyor. sizden gizlenenleri yazıyor siz de şaşırıyorsunuz tabi doğduğundan beri saçma sapan koşullandırmalar içinde büyüyen insanlara zor gelir bunları kabul etmek. filistinde öldürülen çocuk için sesini çıkaranlar kendi topraklarında öldürülen çocuklar için sesini çıkaramıyor sus pus oluyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Fethullah'ın bu ülkeye ne yararı olmuş, hangi yalandan beslenmemiş de Taraf'a para aktarıp doğru haber yapmasını sağlıyor? Asıl siz küçük deliğinizden az dışarı çıkın da Taraf'ta hangi satılmış yazarların köşe tuttuğunu, Ahmet Altan'ın ne tür bir insan olduğunu öğrenin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
throine Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Ahmet Altan ve babası Çetin Altan ile birlikte bu ülkedeki en iyi yazarlardan biri benim için. Bir suç arıyorsanız; tek suçları yaşadıkları toplumun ilerisinde olmaları. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Tam olarak tek suçları o değil. Bir de belirli fikirlerinin AKP hükümetiyle uyuşması varki bu toplumumuzun asla kaldıramayacağı birşey. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 throine said: taraf bu ülkede diğer gazetelerin yapmadığını yapıyor. sizden gizlenenleri yazıyor siz de şaşırıyorsunuz tabi doğduğundan beri saçma sapan koşullandırmalar içinde büyüyen insanlara zor gelir bunları kabul etmek. filistinde öldürülen çocuk için sesini çıkaranlar kendi topraklarında öldürülen çocuklar için sesini çıkaramıyor sus pus oluyor. abi bir ordu yukarıdan 30x25cm'lik bir hedefi %100 isabetle vuracak tech. geliştirse inan ki gizlemez! hem de havan gibi bildiğin ilkel bir aletle.. aklıma şimdi de jfk tek mermi teorisi geldi.. http://images-1.redbubble.net/img/clothing/bodycolor:black/size:large/style:mens/view:main/1228696-3-jfk-magic-bullet-theory.jpg rivayet o ya.. tek mermi jfk'in kolundan falan seker, köprücük kemiğine girer, yön değiştirir, öbür tarafa gider, camiden aşağıya iner, taksicinin yanından çınara doğru gidip böbrekleri deler falan.. ne olduğu belli değil, ama yok efenim "gizlenilenler" anlatılıyormuş.. dur lan başımızı derde sokmayalım şimdi.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Evet zamanında sosyalizmi pazarlayıp, halkın sırtından para kazanan, darbe sonrası durum tersine dönünce halka küfretmeye başlayan, her gün sosyalist ülkelere saldıran birisi Çetin Altan. Kafanı kaldır da TİP'teki arkadaşlarını nasıl sattığını oku. Ahmet Altan efsane zaten. Ben bir kadın memesine ülkeyi satarım diyip, bugün ülke uğrunda mücadele ediyor. Saygı duyuyoruz ikisine de tabi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Marty Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Ahmet Altan for president! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
throine Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 dasaaa, TSK sözleşmeli übersoldat aldı mı bilmiyorum? Tartıştığım bu değil. Ortada bir çocuk ölümü var ve burada bir çocuk patlayacıyla parçalanarak öldü ve kimsenin sesi çıkmıyor. Ne medyadan bu haberin üzerine giden var ne askerden ne de siyasetçilerden. Karakol bahçesinde otopsi yapılıyor, savcı bile olay yerine gitmiyor imamın eline kamera tutuşturup olayı aydınlatmaya çalışıyor. Yahu bu olanlara hiç mi isyan etmiyorsunuz? Bir an için o kızın yerine kendi çocuğunuzu koyun düşünün. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 yahu şuna da isyan ediyoruz işte, sokakta bi hindi ölse "ahanda tesekaaa yapmııış" diye her hıyara elinde tuzla koşan gazetenin adamdan sayılmasına da isyan ediyoruz. konuda adam ne diyor "tsk roketle veya havala kızı vurdu!" roket! he babam.. ulan belki hayatında roket görmemiş birisi.. daha ilk dakikada "ordu yaptı! roketle ya da havanla!" diyor. demiyor ki, "böyle bir olay var. üzerine düşülmesi lazım" yeniden söyleyim: hikmet abi'yi freddie mercury dinlerken yakaladık, freddie gay o zaman hikmet abi de gay anasını satayım! yazın bunu gazeteye! HİKMET GAY ÇIKTI! vay habercilik yaptım olm şimdi! sonra taraf gizlenilenleri yazan gazeteymiş.. bana sorsan sık gitsin habercilik yapan bir grup klavye tıklatıcısıdır.. gazateci falan değildir. "elektrikler gittii.. oha! kesin mit kesmiştir şimdi de elektrikleri.. yaz kızım haberi sen not defterine. özgürlük yanlısı gazetemizin elektrikleriii" -kaptan sigorta atmış be.. "hadi lan gitti gül gibi haber. tam da yargısız infaz yapıcaktık.. tüüh.. bi kapatsak mı sigortaları acaba 5 dakika hmm.." ekleme, ahanda bacı dedi usulü "sizin kızınız olsa" durumu ile ilgili bir çift laf edelim. olayın peşine düşülmemiş olması üzerine gidilen bir durum yok haberin ortaya çıkmasının ilk anlarında. yargısız infaz var. benim kızım da olsa "hacı bi dur, soluk al. soğuk ayran var, gel bi içiver" derdim herhal. bu haberde amaç üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? yok üzüm yemekse neden ilk anda yargısız infaza gidiyorsun, olayı aydınlatmaya çalışmak yerine. ne diye her seferinde "üzüm yemee geldik biz" diye sopa ile bağcıya dayak atmaya kalkıyorsun.. nihayetinde ölü kızımın bedenini bir takım ne idüğü belirsiz adamların bağcıyı dövmesi için kullanmasına alet etmem. alsınlar kendi kızlarının bedenlerini bağcıyı dövmek için kullansınlar isterlerse. son olarak şunu eklemekte fayda var, kanıtsız, sebepsiz, nedensiz birilerini direkt suçlu ilan etmek makul bir şey değil. hele hele basın gibi bir alanda hiç makul değil. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 @Aket-Atum Merak ettiğim için soruyorum sen bu haberi Taraf'ta cidden aradın da mı bulamadın? "Küçük kız - Ahmet Altan - 30.09.2009" said: Birkaç evlik ıssız bir köy. Dağların yamacına kurulmuş. Yukarılarda, köyü tepeden gören bir askerî birlik var. Köy daha önce boşaltılmış sonradan köylülerin geri dönmesine izin verilmiş. Hayatın ve ümidin uzağında yaşayan birkaç aile bulunuyor köyde. Bu köyde, başka ülkelerin başka şehirlerinde yaşayan kendi yaşıtlarına göre çok büyük zorluklar içinde bir ömür süren Ceylan, küçük bir kız. Bir keresinde götürüp fotoğrafını çektirmişler. Herhalde ilk çekilen resimlerinde gözleri kapalı çıkmış ki biri onu uyarmış, “gözlerini açık tut” diye. O da gözlerini kocaman açmış. Resmi öyle çıkmış. Ceylan, on dört yaşlarında. Önceki gün hayvanlara yaprak toplamak için köyün biraz ilerisindeki koruluğa gitmiş. Bir patlama sesi duyulmuş. “Yukarıdan” gelen bir havan mermisi ya da roketle paramparça olmuş Ceylan. Elleri ve dizleri kalmış geriye. Bedeninin parçaları ağaçlara dağılmış. Köyün muhtarı herkese haber vermiş. Kimse gelmemiş, kimse ilgilenmemiş. Sonra bizim gazeteyi aramış. Olanları anlatmış. Birileri gelip de bir soruşturma yapsın diye beklemiş köylüler. Doktorun, savcının geleceğini sanıyorlarmış. “Can güvenliği” nedeniyle gelemeyeceğini bildirmiş savcı. Kendi yerine, eline bir kamera tutuşturduğu imamı göndermiş, imam kızın ve vurulduğu yerin resimlerini çekmiş. Ceylan’dan geriye ne kaldıysa toplayıp bir battaniyeye koymuşlar, dokuz kilometre ötedeki bir başka askerî karakola götürmüşler. Bir doktor, karakolun bahçesinde “otopsi” yapmış, kızın “bedeninde” şarapnel taneleri bulmuş. Resmî bir rapor tutmuşlar, Ceylan’ı gömmüşler. Bir daha kimse ilgilenmemiş. Ne askeriyeden bir açıklama, ne bir soruşturma, ne bir özür. “Başınız sağolsun” diye köye gelen biri bile çıkmamış. Ölen bir köylü kızı. İşi “büyütmeye” ne gerek var? Oradaki insanların ölmesi kimin umurunda? Bizim gazete yazmasa Ceylan’la kim ilgilenir? Bizim gazete yazsa Ceylan’la kim ilgilenir, onu da bilmiyorum ya. Küçük bir köylü kızını askerî birlikten atılan bir mermiyle vurup ortadan kayboluyor devlet. Bunun hesabını kim soracak? Bizim muhalefet partileri, “Kürt açılımı gerçekleşirse, demokrasi ve eşitlik gelirse Türkiye bölünür” diyorlar. Kürt açılımı olmadığında Kürt çocuklarını, kuş avlar gibi rahatça vurup öldürürsün ve “Türkiye yekpare kalır” öyle mi? Böyle mi sanıyorsunuz? Ceylan vurulalı 48 saat oldu, kimseden ses çıkmadı. Bu ülke çoktan bölünmüş. Siyasetçileri, gazetecileri, televizyoncuları çoktan bölmüşler ülkeyi. Ceylan, zengin bir şehrin, zengin bir semtinde yaşayan zengin bir Türk ailesinin kızı olsaydı ve “havan topu ya da roketle vurulsaydı” bu ülke bu kadar sessiz mi kalırdı? Vicdan dediğiniz o tuhaf şey böyle durumlarda ortaya çıkıyor işte. Vicdanın varsa, öldürülenin kim olduğuna, ne olduğuna bakmıyorsun. O vicdan, o ölüm karşısında sızlıyor ve sen ayağa kalkıyorsun. Siz, siyasi kararlar ülkeyi bölecek diye korkmayın, ülke “vicdanından” bölünüyor önce. “Vatanım, vatanım” diye bağıran o Baykallar, o Bahçeliler, küçük bir kızın ölümü karşısında “benim insanım,” diye bağırmadığında bu ülke bölünür. Başbakan, ıssız bir köydeki küçük kızın hesabını sormadığında bu ülke bölünür. Medya, bu kızın ölümünün peşine düşmediğinde bu ülke bölünür. Bu ülkeyi böyle bölüyorlar. Benim umurumda bile değil ülke bölünür mü bölünmez mi... Bu ülkenin vicdanı var mı yok mu, benim umurumda olan bu. Ceylan’ı öldürüp böyle sustuktan sonra ülke “bütün” kalsa ne olur, bölünse ne olur? Küçük bir kızın bu kadar rahatlıkla öldürüldüğü bir ülkenin “bütünlüğünden” ne yarar çıkar? Issız bir köyde yaprak toplayan küçük bir kızı vurup öldürdüler. Herkes sustu. Ceylan’ın ölümü, eğer içinizde bir yere değmiyor ve sizin canınızı acıtmıyorsa, sizin vicdanınız Ceylan’dan çok önce ölmüş demektir. “Birlik, bütünlük ve vicdansızlık” içinde yaşarız. Belki de “bütünlük” dedikleri bu ortak vicdansızlıktır. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 "Susacak mısınız? - Ahmet Altan - 01.10.2009" said: Bazen tek bir olay, bütün bir ülkeyi anlatır. Şu Ceylan’ın korkunç hikâyesine bakın, Türkiye’yi göreceksiniz. Bu ülke, bir roketle bir kız çocuğunun paramparça edilebildiği bir ülke. Bir sosyal demokrat, bir siyasetçi, bir insan olan Deniz Baykal, “Kürt açılımının içi boş, doldursunlar konuşalım” diyordu. Ceylan’ı vuran roket o “açılımın” içini dolduramıyorsa hiçbir şey dolduramaz. Açılım denilen şey bu işte Deniz Bey. “Anne, bana makarna pişirsene” dedikten sonra evinden çıkan kızın bir roketle parçalanmaması. Bu kadar basit işte. O kızın ölmemesi açılım. Buna karşı mısınız? Bunun içini boş mu buluyorsunuz? Aslında bu soruları Baykal’la Bahçeli’ye Başbakan Erdoğan’ın sorması gerekiyordu. Onun cesareti yetmediği için sormak bize düşüyor. Başbakan, o roketin bir askerî birlikten atıldığının ortaya çıkmasından çekindiği için olacak ağzını bile açmıyor. Gazze’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkmak kolay. Türkiye’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkın siz. Nedir bu sessizliğiniz? Kürsü kürsü dolaşıp bağıran Erdoğanlara, Baykallara, Bahçelilere ne oldu? Zor değil mi bir çocuğu askerler vurunca konuşmak? “Dağa çıkarım” diye bağırıyordu Bahçeli, o kadar yüreği varsa dağa çıkmasına gerek yok, siyasetçiliğini yaptığı ülkede vurulan çocuğun hesabını sorabilsin yeter. Bağırmak ne kolay Devlet Bey, bağırmak ne kolay. Bak senin memleketinin bir köşesinde bir çocuğu vurdular. Sesini çıkarmak bir yana yüzünü bile gösteremiyorsun. Bir çocuğa bile sahip çıkamıyorsun, dağa çıkıp ne yapacaksın? Susuyorlar. Ceylanın vurulması bize Türkiye’deki siyaseti, siyasetçileri gösteriyor işte. Susan sadece onlar mı? Neredeyse bütün Türkiye susuyor. Şu medyaya bakın. Bu nasıl bir bıçak kesmez sessizlik Allahım. Bir gazete neye yarar vurulan bir çocuğun hesabını soramazsa? Onca kâğıda, mürekkebe, emeğe yazık. Bir kız çocuğunun bir roketle vurulup parçalandığı, devletin ortadan yok olduğu, savcının köye gitmediği, doktorun karakol bahçesinde otopsi yaptığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bunlardan hiç mi biri size tuhaf gelmiyor? Hiç mi birinde haber değeri bulmuyorsunuz? Bu medya iki grupmuş da, birisi muhalifmiş de, öbürü başbakanı tutarmış da, muhalif olan demokrasi mücahidiymiş de... Bunlar iki grup falan değil. Bunlar tek grup. Öyle ortak bir sessizlikleri var ki... Hele o muhalif geçinenler... Ne oldu muhalefetinize? Bu hükümetin iktidarında bir çocuk vuruldu, niye hükümete hesap sormuyorsunuz, niye muhalefet yapmıyorsunuz? Hükümet “iyi bir şey” yaptığında muhalefet etmek için yerlerde yuvarlanıyorsunuz, muhalefet edecekseniz hükümetin bu “sessizliğine” muhalefet etsenize. Olmuyor değil mi? Roketi atan asker olunca sizin o muhalif dilleriniz tutuluveriyor. Ceylan’ın annesi, “kızımın parçalarını etekliğimde taşıdım” diyor. Hiç mi içiniz acımıyor sizin? Hiç mi vicdanınız yok? Bu sessizlikten hiç mi utanmazsınız? Yarın bir gün çocuğunuz çıkıp gelse de, “bir küçük çocuğu vurmuşlar, sen neden yazmadın” dese, ne diyeceksiniz? Çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz? Hadi vicdanınızdan, utanmanızdan vazgeçtik, gazetecilik merakınız da mı yok? Üç askerî karakolun ortasındaki bir köyde bir küçük kız nasıl bir mermiyle parçalandı, merak etmiyor musunuz? Her konuda birbirinizden farklıyken bir küçük kız vurulduğunda ortaklaşa sesiz kalmayı size kim öğretti? “Anne bana makarna pişirsene” dedikten sonra bir kız paramparça oldu. İstediğiniz kadar susun. O ölü kızın çığlığı sizin sessizliğinizden büyük. Siz sustukça o bağıracak. Siz sustukça o bağıracak. Ta ki siz de bağırana kadar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rock Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 "Göbeğini kaşıyan gazeteci... - Ahmet Altan - 02.10.2009" said: Biz, “kimse devlet ve rejimi korumak için hukuk dışına çıkamaz” diyen bir cumhurbaşkanına cevaben “konuşması yüreğimi kararttı” diyen bir ana muhalefet lideriyle, “konuşmasında hiç Türk kelimesi geçmedi” diyen bir başka muhalefet partisinin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu düzeydeki bir muhalefet bir toplum için utanç vericidir bence. Bazıları, muhalefetin eleştirilmesine, “muhalefete muhalefet edilir mi” diyerek karşı çıkıyor. Eğer, hükümetin “demokrasi ve hukuk” dediği bir yerde muhalefet “ne demokrasisi, ne hukuku” diyorsa, evet, muhalefete muhalefet edilir. Bugünkü hükümet Avrupa Birliği yolunda adımlarını yavaşlattığı, ihale yasasını savsakladığı, anayasayı değiştirmeyi bir türlü beceremediği için eleştirilir, demokrasiyi genişletme çabalarında ve Kürt açılımı konusunda da alkışlanır. Avrupa Birliği’ne, ihale yasasına, 12 Eylül anayasasının varlığına ses çıkarmayıp, demokrasiyle hukukun sağlamlaştırılmasına karşı çıkan muhalefete muhalefet edilir. Tabii demokrasiden ve hukuktan yanaysan böyledir bu. Ama Ergenekon soruşturmasının üstünün kapatılmasını istiyorsan, JİTEM’in araştırılmasına karşıysan, türbanın özgür bırakılmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını istemiyorsan, sen muhalefete muhalefet etmezsin. Hükümetin yaptığı “gerçek hataları” görmezden gelir, demokrasi yolundaki açılımlarına karşı çıkmayı da “gerçek muhalefet” diye yutturmaya kalkarsın. Sonra da 12 yaşındaki bir kız çocuğu roketle vurulup parçalandığında sesini bile çıkarmazsın. Bunun da “gazetecilik” olduğuna inandırmaya çalışırsın insanları. Bekir Coşkun, AKP’ye oy veren insanları tarif ederken “göbeğini kaşıyanlar” demişti. Daha sonra Sanem Altan’la yaptığı konuşmada böyle yazdığı için pişman olduğunu da söylemişti. Bence talihsiz bir yazıydı. Ama derdim Bekir’in yazısını tartışmak değil. Onun, “gerçekleri” çok da yansıtmayan bu kavramını ödünç alıp, başka bir gerçeği daha iyi anlatabilmek için kullanmak. Bu ülkede “göbeğini kaşıyan adamlar” sanıldığı kadar çok değil ama “göbeğini kaşıyan gazeteciler” tahminlerden çok fazla. Bu gazeteciler toplumun çok gerisindeler. Bu sistemin asıl yüzünü gösteren gerçek bir olayla karşılaşıldığında başlarını öbür yana çevirip “göbeklerini kaşımaya” koyuluyorlar. On iki yaşında bir çocuk bir roketle parçalandı. Üç gün önce oldu bu. Taraf gazetesi dışında tek bir gazete bu olaya değinmedi. CNNTürk dışında tek bir televizyon bu olayı haberlerinde görmedi. Başka gazetelerde sadece bir yazar bu olay hakkında yazı yazdı. Bir çocuğun öldürülmesi hiçbirinin ilgisini çekmedi. Üstelik bu gazeteciler “birbirlerinden” farklı kampları destekliyorlar, birbirleriyle çatışıyorlar. Ama iş, Güneydoğu’da vurulan bir çocuğa geldiğinde ağız birliğiyle susuyorlar. Çocukların öldürülebilir olmasından rahatsız değiller, vurulan sahipsiz bir Kürt kızı, niye başlarına dert alsınlar, birbirleriyle dalaşırlar, birbirlerine isimler takarlar, karşılıklı göbeklerini kaşırlar. Hükümetin bu konuda sesi bile çıkmıyor. Ne oldu peki muhalif gazetecilere, niye hükümeti eleştirmiyorlar, niye göbeklerini kaşıyıp duruyorlar? Cumhurbaşkanının konuşmasını “içinde Türk sözü yok” diye eleştiren Devlet Bahçeli, vurulan çocuk Kürt olduğu için mi böyle sessiz? “Demokrasi ve hukuk” laflarını duyunca “yüreği kararan” Baykal’ın, vurulan bir Kürt çocuğu için kararacak bir yüreği olmadığı zaten bu lafından belli. Peki, muhalif gazeteciler hükümeti bu konuda eleştirmedi de, hükümet yanlısı gazeteciler muhalefeti bu konuda eleştirdi mi? Yoo, hep birlikte göbeklerini kaşıdılar. Biz onların bu “göbek kaşıma” seanslarına daha önce de şahit olmuştuk. Küçücük bir kız çocuğunu vurup öldürdüler. Olay yerine savcı yerine imam gönderildi, otopsisi karakol bahçesinde yapıldı, bu trajedinin her adımı haber... Tabii sen gerçekten gazeteciysen. Umuyorum ki bu “göbeğini kaşıyan” gazeteciler kalabalığından dürüst ve yürekli birileri çıkıp Ceylan’ın hesabını geç de olsa soracak. Bu medya, “yandaş medya” ve “Doğan medyası” diye ikiye ayrılmıyor, bu medya “vicdanlılar” ve “vicdansızlar” diye ikiye ayrılıyor. Vicdanlı insanlar iki gruptan da çıkacaktır, göbeğini kaşıyan gazetecilerin iki gruptan da çıkacağı gibi. Ceylan’ın annesi o vicdanın sesini duymayı bekliyor. Çok uzakta, ıssız bir mezrada bekliyor. Sesinizi duyurmanız için yüksek sesle bağırmanız gerekiyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 ceylan'ı vuranın roket olduğu belirlendi mi? havan mermisiydi hani? yoksa mayın mı? ahmet altan üstün bilgilerine dayanarak mı "roket" olduğunu söylüyor yoksa.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 4, 2009 yok olay yazı yazmak ise sadece.. said: Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış olamaz mı? Böyle bile olsa insanın kanını dondurucu bir cinayettir ve PKK mayınlarını kendi toprağından temizleyemeyenleri sorumlu kılar. 12 yaşındaki kız çocuğu Ceylan Önkol’un paramparça cesedi üzerinden Türk Ordusu’na vurmalarının, haklılığı var mı yok mu? Bunu anlamalıyız. Kızı, ordu mu öldürdü? PKK’nın mayını mı? Gerçek neyse bilmeliyiz. Orduyu her fırsata suçla. Her ortamda PKK’yı akla. Kini ve nefreti çoğalt. Türkler ile Kürtler arasında her fırsatta düşmanlığı yükseltecek suçlamalar koymanın amacı; “içinde bölünme ile ayrılma bulunan ve farklılıkları; 2 milletli- 2 bayraklı- 2 ordulu- 2 devletli yapıya dönüştürme şartlarını dayatan bir planın olduğu tahmin edilen (veya olması istenen, beklenen) ‘Açılımın Havuzuna’ su taşımak” değilse nedir? Ordu’nun havanı diyorlar. Havan mermisiydi! Kulak zarını yırtan ıslıklar çalarak havadan geldi, anneciğine “Bana makarna pişir” diye seslenip güttüğü davarlarının başında 12 yaşındaki çoban kızın vücudunu parçaladı. *** Ve ekliyorlar. Çoban kız Ceylan, Tabantepe Askeri Birliği-Abalı ve Yayla Jandarma Karakolları’nın oluşturduğu üçgenin içinde kalan Hambaz Mezrası’nda evinin önünde parçalanarak öldürüldüğünde; elleri, bacakları, kolları ve ayakları sağlamdı. Mermi çocuğun karnına girip parçalamıştı. Eğer mayın patlaması olsaydı, elleri, bacakları, kolları ve ayakları da dahil bütün vücudu paramparça olurdu ve cesedin bulunduğu yerde bir çukur bulunurdu. Çukur yoktu. Böyle anlatıyorlar. Böyle dinliyorlar. Böyle yazıyorlar. Doğru mu anlatıyorlar? Doğru mu dinliyorlar? Doğru mu yazıyorlar? Gerçeği bize; cinayetin işlendiği gün hemen anında olay yerine ulaşması gereken güvenlik görevlisi jandarma ile savcı söylemeliydi, söyleyebilmeliydi. Onlar söylüyemiyor. Çünkü jandarma burası “Teröre müzahirdir, yani teröriste destekçi, yardımcı bölgedir, güvenliğini sağlayamayız” dediği için Lice Cumhuriyet Savcısı olay yerine gelmemiş... *** Çoban kız çocuğu Ceylan’ın parçalanmış ve etrafa dağılmış cesedinin başında annesi Seniye Önkol, 6-7 saat çırpındıktan sonra köyün imamı, cesedin kopmuş etrafa dağılmış parçalarını da toplayıp bir torbaya koyarak ancak karakola ulaştırmıştı. Kim öldürdü kızı? Ordu öldürdü diyorlar. Havan attı, karnını parçaladı. Savcı korkudan gelemedi. 2 gün geçti. Devlet ortada görünmedi. Hiçbir devlet görevlisi (mülki amir) cenazeye katılmadı. Genelkurmay ise “Olay sırasında bölgede askerin havan atışı yapmadığını” açıkladı. Havan atışı yapılmadıysa, bu küçük kızın vücudunu parçalayan PKK’nın döşediği sinsi ve hain mayın mıydı? Doğruyu kimden öğreneceğiz? Bu küçük kızın ölümünden birinci derecede Ordu’nun bağlı olduğu Başbakan Tayyip Erdoğan sorumludur. Başbakan, bugüne kadar araştırmayı yaptırıp gerçeği söylemesi ve gerçekten bu kız havan topu ile öldürülmüşse sorumlularının yakalanması gerekirdi. Her fırsatı silah yapıyorlar. Orduya ateş ediyorlar. Orduyu ağır suçluyorlar. PKK’yı temelden aklıyorlar. Böylelikle ebediyen yaşaması gereken “Türk ve Kürt kardeşliğinin” arasında kin ve nefret duvarları, her geçen gün büyüyor. Pis tuzak, çok yol aldı! http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=262638 mesela bu da bir yazı.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar