elaidi Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Ergenekon başlığına yazıcaktım ama, Veli Küçük başlı başına ayrı bir dava gibi olduğundan savunmasını şu ana kadar olduğu kadarıyla buraya yazayım istedim. İlgilenenler okur. “Ergenekon” davasının 26'ncı duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, “Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın 26'ncı duruşmasında, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından savunmasını yapacağı kürsüye çağrılan Veli Küçük'e yasal hakları hatırlatıldı. Daha sonra savunmasına başlayan Veli Küçük, uzun zamandan beri planlı bir şekilde üzerine gelindiğini ve bu planın icra safhasına konulması sonucu gözaltına alındığını söyledi. Küçük, gözaltına alınmadan bir gece önce rahatsızlığı nedeniyle geceyi hastanede geçirdiğini, ertesi gün de hastaneye gitmesi gerekirken emniyete götürülmesine itiraz dahi etmediğini anlattı. Küçük, “Çünkü hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. 'Veli Küçük korktu' dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim” diye konuştu. “Evinde arama yapılırken, cezaevi firarisi ya da PKK'lı militanlar aranıyormuş gibi evinin kuşatıldığını” ileri süren Küçük, bu görüntülerle polisin darbe yaptığının düşünülebileceğini savundu. Gözaltına alındığını ilgili askeri birime bildirdiğini, ancak bunun “yardım isteniyormuş” şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını dile getiren Küçük, kimseden yardım istemediğini, yardıma da ihtiyacı olmadığını belirtti. Bu olayın kendisini topluma tanıtması açısından bir fırsat olduğunu dile getiren Küçük, “iddianamenin yüce Türk milletine karşı hazırlandığını” öne sürdü. “İddianamede 'terör örgütü' deyiminin, Türk'ün Kabe'si olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını” ifade eden Küçük, “İki kelimeyi birlikte kullanmasının kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini” söyledi. Küçük, “iddianame ile Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin yargılanmak istendiğini, rejimin, dinin değiştirilmek istendiğini” savundu. "UYDURMA SENARYOLAR" “Ergenekon” davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük, “Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan Veli Küçük imajı üzerine kurulan, uydurma ve hayali senaryolarla sanık olarak mahkeme huzuruna getirildiğini” ileri sürerek, “Bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Küçük savunmasını yapmaya devam ediyor. “Aziz Türk milletine 40 yıldan fazla sadakatle hizmet etmiş, Cumhuriyet kanunlarına bağlılığı ve her türlü yasa dışı faaliyetlerle yasal yollardan sonuna kadar mücadele etmeyi şiar edinmiş Veli Küçük olarak, yüce heyetinizi ve tarihe not düşmekte olan herkesi saygıyla selamlıyorum” diyen Küçük, milletlerin tarihinde emsallerine rastlanması çok güç olan komik, aynı zamanda da trajik bir davada sanık olarak bulunmaktan hem memnun hem üzgün hem de gururlu olduğunu ifade etti. Küçük, “Yıllardır her puslu ortamda yeniden yoğrulup üzerime sıçratılan çamurları temizleme ve yüce mahkemeniz huzurunda milletime doğruları anlatma fırsatı buluyorum” diye konuştu. “TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ AYAKTA TUTAN KURUMLAR HEDEF ALINIYOR” “Bu davayla Türk gençliğinin, memleketini ve milletini sevmekten başka bir suçu olmayan, tamamen masum insanların nasıl suçlu ve adeta bir darbeci, katil, cani, kaçakçı, şantajcı ve terörist gibi kamuoyuna yansıtılmakta olduklarını kavrayabildiklerini” ifade eden Küçük, vatandaşların da Cumhuriyet'in temel değerlerine bağlı insanları “Türküm. Vatanımı, milletimi, bayrağımı seviyorum” demekten korkar hale getirmek için acımasız ve vicdansız senaryolar sergileyeceklerini anlayacak ve ders alacaklarını kaydetti. Küçük, bu senaryolar çerçevesinde uydurulan tamamen asılsız gerekçelerle sanık olarak mahkeme huzurunda bulunmaktan son derece üzgün olduğunu dile getirerek, “Üzgünüm çünkü, bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. Huzurunuzda bulunmaktan aynı zamanda gururluyum. Gururluyum çünkü, askerliğe girdiğim anda ettiğim yemine uygun olarak devletime, milletime, Cumhuriyete hep sadık kaldım ve bu uğurda canımı ortaya koymaktan çekinmedim” diye konuştu. “İDDİANAMEDE YER ALAN VELİ KÜÇÜK SANAL VELİ KÜÇÜK” Her zaman hırsızlıkla, yolsuzlukla, namussuzlukla mücadele ettiğini, devletin verdiği tüm görevleri yasal zeminde yerine getirmek için her türlü fedakarlığı yaptığını anlatan Küçük, şöyle devam etti: “Gururluyum çünkü, yıllardan beri benim üzerimden Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmaya çalışanların tahriklerine kapılmadım. Medyatik olmaktan sürekli uzak durdum, sustum. Ben sustukça bunu fırsat bilenler tarafından, esasen faili yıkıcı şer güçleri olan olaylar benim üzerime yıkılmaya başlandı. Devletine, milletine legal alanda hizmet eden Veli Küçük yerine, bölücü, yıkıcı çevrelerin algıladığı puslu ortamın yaratılmasına katkı sağlayan gerçek veya uydurulmuş her olayın faili gibi gösterilen, illegal ve sanal bir Veli Küçük yaratılmaya çalışıldı. Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan bu Veli Küçük imajı üzerine kurulan, bu uydurma, bu hayali senaryolarla huzurunuza sanık olarak getirilmiş bulunmaktayım. Şu anda karşınızda bulunan Veli Küçük, gerçek bir Veli Küçük'tür. İddianamede belirtilen Veli Küçük ise sanal bir Veli Küçük'tür. Yine sanal olan fiillerin faili gibi gösterilen sanal Veli Küçük, sanal olarak yaratılmış olan bir örgüt ile birlikte huzura getirilmiş gerçek Veli Küçük ve uzun yıllar hizmet etmekten büyük gurur duyduğu Türk Silahlı Kuvvetleri karalanmaya çalışılmıştır.” “İDDİALAR MANTIKTAN UZAK, TUTARSIZ” Veli Küçük, terörle mücadele adına yasaların verdiği yetki çerçevesinde “savaştığını” belirterek, “bu şekilde savaşmak suç ise TSK'nın her kahraman mensubu gibi yıllarca bu uğurda savaştığını ve bu suçun faillerinden biri olduğunu” söyledi. “Uluslararası aktörlerin sözde Ermeni soykırımı safsatasına ilave olarak piyasaya sürmeye çalıştıkları sözde Pontus soykırımı safsatasını ve Karadeniz bölgesindeki Pontusculuk faaliyetlerini deşifre etmek anlamında bir fail aranıyorsa, evet esas faillerden biriyim. Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ve bu oyuna alet olanları yasal olan her zeminde ifşa etmek bir suç ise yine faillerden biriyim” diyen Küçük, hakkındaki iddiaların hukuki tutarsızlıkları bulunduğunu ve mantıktan uzak olduğunu iddia etti. Küçük, almış olduğu aile terbiyesi, askeri terbiye ve devlet terbiyesi gereği “devletin temel kurumlarının sinsi bir polemik içine çekilmemesi adına sessiz kaldığını” belirterek, son yıllarda Türkiye'de cereyan etmekte olan olaylar ve bu olaylar karşısında yetkili mercilerin sergilediği tutum ve davranışların birer ibret vesikası olarak tarihe geçeceğini kaydetti. Ülkemizde içeriden ve dışarıdan sergilenen oyunlarla bir kardeş kavgası yaratılarak iç savaşın içerisine çekilmeye çalışıldığını savunan Küçük, böylesine kötü bir gidişata demokratik tepkilerini gösteren herkes ve her kurumun da bölünmenin önüne birer engel olarak algılandığını ve yıpratıldığını savundu. “KAZANIN DİBİ TUTTU” Küçük, Cumhuriyet'in temel değerleri ile vatanın ve milletin bölünmezliği uğruna mücadele eden herkesi yıldırmanın esas alındığını ileri sürerek, savunmasını şöyle sürdürdü: “Bu maksatla bir kısım medyanın ve uluslararası karanlık çevrelerin desteğiyle bir yamyam kazanı oluşturulmuş ve sesi çıkan herkes bunun içine atılmaya başlanmıştır. Bir türlü inandırıcılık dediğimiz nefaseti ve ayarı tutturamadıklarından, kazanın dibi tutmuş ve hatta yanmıştır. Artık pis kokular herkes tarafından algılanabilmektedir. Artık aklı selim her insan, rejimin koruyucu unsurlarını hedef alanların büyük bir hesaplaşma içerisinde olduklarını açıkça görebilmektedir. Kazanda gerçekte kaynatılmak istenen ben veya benim gibiler değil, bizim üzerimizden laik ve bağımsız Cumhuriyet rejimidir. Böylece buharlaştırılmak istenen büyük Atatürk'ün rejimi emanet ettiği ve bu görevini sonuna kadar yapmaya amade olan kurumlarımızdır. Buharlaştırılmak istenen Türk milletinin tarihi ve milli değerleridir. Türk milletinin Cumhuriyeti savunma refleksleridir. Bu değerler, buharlaşmaya devam ettiği ve önü alınamadığı sürece, Cumhuriyet rejimi de devlet de, millet de tarihin akışı içerisinde acımasızca yok olacak ve tarih sahnesinden silinecektir.” Duruşma, Veli Küçük'ün savunmasıyla sürüyor. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10570158.asp?gid=229 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
necmi Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 devletin komplo kuracağı aklıma gelmezdi derken savunma yaptığınımı düşünüyor acaba tek emekli paşa o değil iddiaların aksini kanıtlamadığı sürece suçlu konumundan kurtulamaz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Marty Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 aslında iddialar kanıtlanana kadar suçsuz durumunda kalması gerekiyo ama neyse Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aket-Atum Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 marty hızlı davranmış iddia kanıtlanana kadar suçsuzdur adam. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 ergenekon farklı bi olay, hepsi suçlular, suçsuzluklarını ispat etmek zorundalar. yersenekon. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aket-Atum Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 ergenekon sözkonusuysa masum değiliz hiçbirimiz. akp paticiğe bi baksa bizi bile içeri alırlar valla. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Buyse Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 necmi said: devletin komplo kuracağı aklıma gelmezdi derken savunma yaptığınımı düşünüyor acaba tek emekli paşa o değil iddiaların aksini kanıtlamadığı sürece suçlu konumundan kurtulamaz ayrıca suçladığın adama suçsuzlugunu kanıtla diyemezsin, sen onun suçlu oldugunu kanıtlamak zorundasın. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Aket-Atum said: ergenekon sözkonusuysa masum değiliz hiçbirimiz. akp paticiğe bi baksa bizi bile içeri alırlar valla. hehehe valla ben oradakilerin en azından yarısının sadece sert muhalafet yaptıkları ve cumhuriyet mitinglerini düzenledikleri için oraya alındığını düşünenlerdenim.Ama Veli küçük için diyorsan o kesin ergenekondur ^_^.cezasınıda çekmeli Ayrıca evet eğer cumhuriyet mitingindeki insanlara ergenekon diye bakılacaksa bende ergenekonum B)- Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jadelith Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuzdur vsvs suçlu olduğunu düşünüyorum ama yukardakinin tersini düşünmek de saçmalık. ben düşünüyorum diye suçlu olunsaydı türkiyede siyasi parti kalmazdı :P Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Nessarien Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 necmi said: iddiaların aksini kanıtlamadığı sürece suçlu konumundan kurtulamaz Brain Lag ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elaidi Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Aralık 15, 2008 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Veli Küçük, Tuncay Güney'in kendi şahsına yönelik itham edici suçlamalarını reddettiğini belirterek, Güney'in isminin iddianamede yer almamasını eleştirdi. “Cumhuriyet Savcılarından Zekeriya Öz'ün kendisinde yer alan belgeleri bulduğunda çakı bulmuş çocuk gibi sevindiğini” ifade eden Küçük, davada yargılanan 86 sanıktan sadece 14'ünü tanıdığını anlattı. Tutuklu sanıklardan Sami Hoştan ile 1983-1984 yıllarında tanıştığını, Hoştan'ın yurt dışındayken bölücü terör örgütlerinin hedefi olduğunu öğrendiğini ifade eden Küçük, bu tarihten sonra da zaman zaman özel günler ve bayramlarda Hoştan ile görüştüklerini, şu anda ailece tanıştıklarını, Hoştan'ı tanıdığından da pişman olmadığını söyledi. Ali Yasak ile 7-8 yıl önce bir lokantada, Mehmet Zekeriya Öztürk ile de bir konferansta tanıştıklarını kaydeden Veli Küçük, Öztürk'ün, şimdiki eşi olan Güler Kömürcü Öztürk ile bir kez kendisinin evine geldiğini kaydetti. Güler Kömürcü ile de ABD'de bir gazetenin ABD temsilcisi olduğu dönemde tanıştığını anlatan Küçük, daha sonra bazı kişiler ile irtibatı konusunda uyarıda bulunduğu Kömürcü'nün kendi bildiğini yaptığını söyledi. Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz ile de Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i anma etkinliğinde tanıştıklarını, Kerinçsiz ile 6-7 kez görüştüklerini anlatan Küçük, Sedat Peker'in vefat eden babası Ahmet Peker'in kendisinin arkadaşı olduğunu dile getirdi. Sedat Peker'in çocukluğunu bildiğini, son 5 yıldır da telefonla dahi görüşmediklerini belirten Veli Küçük, Doğu Perinçek ile de 2001 yılında İstanbul'daki Kıbrıs Mitingi'nde tanıştıklarını anlattı. Perinçek'in, yaptığı bazı çalışmaları kendisine de gönderdiğini, bunlarla ilgili belgenin altında “arz ederim” yazısının olduğunu fark etmediğini belirten Küçük, bununla hiyerarşik bağ kurulmaya çalışıldığını belirtti. Bu sırada sanıklardan Doğu Perinçek, “Savcının uydurması, böyle bir beyan yok” diye bağırdı. Savunmasına devam eden sanık Veli Küçük, Muzaffer Tekin ile de 2006 yılında “Orduya Destek Mitingi”nde karşılaştığını, toplam konuşmalarının 5 dakikayı geçmediğini, birbirlerinde telefon numaralarının dahi olmadığını, Tekin'i kendisinin elini öperken gösteren fotoğrafın da bu mitingde çekildiğini söyledi. Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ ile ise 1993 yılında Tendürek ve Ağrı'daki operasyonlarda görev yaptığı dönemde, askeri birlik olarak destek amacıyla yanına geldiğinde tanıştığını bildirdi. Küçük, bu kişilerle ilgili telefon görüşmeleri ve içeriğinin iddianamede yer aldığını ve bunlarda bir suç unsurunun bulunmadığını savundu. Evindeki aramada 40'a yakın klasöre el konulduğunu, bu belgeler arasında istihbarat notlarının yer aldığını ifade eden Küçük, meslek hayatında derlediği bilgilerin bulunduğu ajandasına da el konulduğunu söyledi. Genelkurmay Başkanlığının, bu belgelerin yayımlanmasının suç olduğunu bildirmesine rağmen bunların yayımlandığını dile getiren Küçük, bu belgelerin iddianame ve eklerinden çıkartılmasını istedi. DANIŞTAY SALDIRISI OLAYI Danıştay saldırısından sonra bir yetkilinin “sürprizlere hazır olun” şeklindeki beyanı üzerine Muzaffer Tekin ile çekilen fotoğrafının servis edildiğini söyleyen Küçük, bu fotoğrafın sürpriz için bekletildiğini savundu. Küçük, şöyle konuştu: “Tekin'in intihar edeceğini düşünmedim. Birinin öldürtmek için uğraştığını düşündüm. Ölmüş olsaydı sürpriz ortaya çıkacaktı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Muzaffer Tekin onurlu ve gururlu olduğu için intihara teşebbüs etmişti. Sonra sürprizin ikinci kısmı sahneye konuldu. İsveç'teki toplantıda çekilen fotoğrafta Alparslan Arslan'ın da yer aldığı ileri sürüldü. Bu fotoğraf günlerce basında yayımlandı, bu gencin Azeri olduğu ortaya çıkıncaya kadar. Yargısız infaz yaptılar. Olayların azmettiricisi olarak beni ve Muzaffer Tekin'i gösterdiler. İddianame bitme aşamasındaydı ve fotoğrafı koyamadılar, ancak beni koymak zorunda kaldılar. İddia makamı mecbur kalmış olabilir. Benim ne Alparslan Arslan ile ne de diğer sanıklarla ilişkim var. Kesinlikle reddediyorum.” “VELİ KÜÇÜK'ÜN ADI KULLANILMIŞ” Sanık Veli Küçük, kendi adı kullanılarak Beykoz Ömerli'de bir hazine arazisinin, kendi arazisiymiş gibi satışa sunulduğunu duyunca savcılığa başvurduğunu, Marmaris'te de bir arsanın satışı için aracı olduğu yönündeki beyan üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu anlattı. “Bir Veli Paşa daha çıkarsa bir şeyler yapmış, hiç şaşırmayacağım. Veli Paşa olmak çok zor başkanım” diyen Küçük, tutukluyken de Sarıyer'de tatil köyü kurmak için bulunan bir arazinin kendisine ait olduğu şeklinde duyumlar aldığını anlattı. Küçük, “Bu gibi illegal oluşumlar örgütsel olarak değerlendirilmiş. Köydeki evimin dışında servetim yok. Banka kredisiyle ev aldım. İddia makamı lehime olanları iddianameye koymamış. İddia makamı, görevinden öte, öç alma gibi bir tutum sergilemiştir. 35 senelik hizmetimin karşılığı olan emekli maaşıma el koydurmuştur” diye konuştu. Türk adaletine güveninin tam olduğunu ifade eden Küçük, hakkında “tanık” veya “gizli tanık” olarak ifade veren kişilerin ya tanık koruma programından yararlanmak istediklerini ya da PKK, DHKP-C, Hizbullah gibi örgüt elemanları olduklarını ileri sürdü. Küçük, “avukat olan kızının telefonları dinlenerek, Kocaeli İl Jandarma Komutanı olduğu dönemde haberciliğini yapan Hüsamettin Yılmaz'a ulaşıldığını ve bu kişiye gizli tanık olma teklifinde bulunulduğunu” öne sürdü. “Emekli Albay Erdal Sarızeybek'in de savcı tarafından aranarak, üst rütbeli askerler ve özellikle kendisi aleyhine ifade vermesinin istendiğini” ileri süren Küçük, Sarızeybek'in bunu kabul etmemesi üzerine ifadenin zapta bile geçmediğini savundu. Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün, adliyeye çıkartıldıklarında sanıklardan Sami Hoştan'ın yanında, “Şu Veli'yi getirin” dediğini iddia eden Veli Küçük, “Yargı şehidinin failine Osman'ım diyen savcı, suçluluğu kanıtlanmamış bir şüpheli iken, Türk ordusunun generaline 'Şu Veli'yi getirin' diyerek egosunu tatmin etmiştir” diye konuştu. “TERÖR ÖRGÜTÜ DHKP-C ÖLÜM KARARI” ALMIŞ” Küçük, iddianamede terör örgütü DHKP-C ile bağlantısı iddiasına ilişkin bölümü okuyarak, bu konuyla ilgili “gizli tanık” olarak ifade verdiğini söylediği ve ismini açık olarak dile getirdiği kişinin beyanlarını kabul etmediğini açıkladı. Giresun'da görev yaparken terör örgütü PKK'nın bu bölgeye yerleşmek için terör örgütü DHKP-C'yi kullanmak istediğini belirten Küçük, terör örgütü DHKP-C'yi bu bölgeye sokmadığını, bu örgütün de kendisi için ikinci kez “ölüm kararı” aldığını dile getirdi. Veli Küçük, ilişki içinde olduğu terör örgütü mensuplarının isimlerinin açıklanmasını isteyerek, cezaevinden firarlarında etkili olduğu ileri sürülen kişilerin de kimliklerinin açıklığa kavuşmasını istedi. Sanık Küçük, ordudan emekli olan Hulusi Sayın, Temel Cingöz gibi isimlerin terör örgütü DHKP-C militanları tarafından öldürüldüğünü anlatarak, şöyle konuştu: “İkinci Şemdinli yaratılma gayretine gidiliyor. İddiaları reddediyorum. İspata davet ediyorum. Aksi takdirde ilgililer hakkında yasal işlem yapılmasını istiyorum... Bu iddianameyi, okuldan yeni mezun olmuş (F) tipi bir polis memurunun yazdığı kanaatindeyim. Cumhuriyetin savcısı bunu yapmaz. Keşke savcılar okumadan imzalamasalardı.” “Hakkındaki iddiaların bir senaryo olduğunu, bu senaryoya ancak bebeklerin leylekler tarafından getirildiğine inananların inanacağını” ifade eden Veli Küçük, hiçbir sivil toplum örgütünün kuruluşunda yer almadığını, Kuvai Milliye ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği gibi derneklere üye olmadığını, bunların yerlerini bile bilmediğini dile getirdi. Bu arada, tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol ile bir önceki celse tahliye olan tutuksuz sanık Gazi Güder'in de duruşmaya geldiği görüldü. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10573580.asp?gid=229 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar