sg-1 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 3. kez yine yeni yeniden sg-1 said: Al sana mis gibi temel ilkeler, inşaat sana, bana, bize kalmış. amerika'yı yeniden keşfetmenin alemi yok, adam bize 80 yıl öncesinden göstermiş neyin nasıl yapılacağını, ve bu ilkelerin TAMAMI bulunduğu çağdan bağımsız, incelemiş olsaydın bunu anlardın. Sana, bana, bize düşen bulunduğun çağa göre yorumlamaktır sadece. Ha ama illa ki reddedeceksin ya, o yüzden bir de eskimiş yaftası yapıştırmakta beis görmüyorsun. Mustafa'yla ilgili olarak, o Can Dündar'a direkman yazılmış bir yazı değil, iyi niyetli veya kötü niyetli olduğunu ima etmiyorum. Bu filmin birilerini çok sevindirdiğini söylüyorum, oskar bile verebilirler yani, o derece. Bunu söylemek için filmi izlemem şart değil, basını takip etmem yeterli. Filmi izleseydim kendim uzun uzun bi yazı yazardım, izlemedim, o yüzden kısa bir gözlem yazısı koydum.
sir Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 aslında üç seferdir quoteladığın yere cevap vermekteyim, nedense bi türlü farkına varamıyosun. demokrasiyi keşfetmenin anlamı var. 80 yıl öncesinin demokrasisiyle bugünün demokrasisi çok farklı. bireyin devlet karşısındaki rolünden tut, hak arama mekanizmalarına, siyasal önceliklerden tut, uluslararası ilişkilere kadar, herşey değişti. insan hakları evrensel beyannamesi, Atatürk'ün ölümünden çok daha sonra imzalandı örneğin. kısacası o temel ilkeler, ne günümüzün toplumsal yapısını, ne siyasal ve kimliksel talepleri, ne dünyanın geri kalanıyla entegrasyonu karşılayabilecek güncellikte ve kapsamda değiller. ha isteyen benimsesin, isteyen savunsun, ama toplumu hegemonyası altına almasın-mesela anayasada dayatılmasın-ideolojik eğitimin bir ayağı olarak her yaştan çocuğa empoze edilmesin. o ilkeleri benimsemeyenlere dava falan açılmasın, ilkeler eleştiriye ve değişime açık olsun. çünkü gerçek demokrasinin gereği tam olarak bu. ha mesela laiklik, tamam, demokrasi için olmazsa olmaz bi ilke. öyleyse neden anti-demokratik uygulamalarla gündeme gelmekte? bunu yeniden yorumlayalım dediğinizde dinci oluyosunuz, laiklik karşıtı oluyosunuz. halbuki inkılapçılık, her daim amerikayı yeniden keşfetmemiz gerektiğini söylemiyo mu bize? "sıkı bi dönüş" kısmında da can dündardan bahsetmiyosun yani, oldu tabii..
sg-1 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 sg-1 said: Al sana mis gibi temel ilkeler, inşaat sana, bana, bize kalmış. 4. kez bi daha. Sen şimdi bu yazıdan "80 yıl önce nasıl uygulandıysa öyle uygulansın"ı çıkarıyorsan ciddi bir sorunla karşı karşıyasın demektir, bi saattir herçağa uyarlanabilecek olan Atatürk İlkeleri'nin bu çağa da uyarlanabileceğini, misal insan hakları evrensel beyannamesi sonradan imzalandıysa, Atatürk ilkeleri'nde buna ters düşen bir şey bulunamayacağını söylüyorum, sense silip atmaktan, yeni ilkeler yaratmaktan bahsediyorsun, yani bu ülkeye bi 80 yıl daha yaşatmaktan. Ve bunun açıklaması olarak da "çocuklarımıza belli bir ideolojiyi empoze etmeyelim" diyosun. Bu bir eğitimse elbette ki devletin onayladığı fikirler üzerinden gider, bu tüm dünyada böyledir. Şimdi ABD'de bi okul açıp radikal islam öğretisi yayabilir misin, veya Rusya'da bi gürcü okulu açıp "bak ruslar nasıl kaka" diye anlatabilir misin? Bunun kaçarı yoktur, devlet nasıl derse, nasıl isterse çocuklar öyle eğitilir. Öyle her etnik grup, her mezhep, her sosyete, her direksiyon okulu kafasına göre eğitim veremez. Yani sen aslında dünya üzerinde hiç olmamışı istiyorsun, uyan. Laikliğin anti-demokratik bir tek uygulamasını söyle, üni'de türban hariç (bunun nedenini çok tartıştık, bir daha tartışamayacağım), tartışmaya oradan devam edelim. İnkilapçılık nasıl amerika'yı yeniden keşfetmekten bahsediyor, onu anlamadım?
sir Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 aha işte meseleye ideolojik gözlükle bakmak tam olarak budur. ben eğitimde hiçbir ideolojik yaklaşımda bulunulmamasından bahsediyorum, sen "onun yerine şu ideolojiyi mi anlatıcaz" diye soruyosun. bugün demokrasinin iyi işlediği ülkelerde ideolojik düşünce yapısı kırılıyo, çünkü ortak değerler üzerinden bütün ülkeler yeni ve ortak ilkeler yaratmakta. bunun en güzel örneği de AB'dir. bir AB vatandaşı olarak senin ezberlemek ve takip etmek zorunda olduğun ideolojik kavramlar yoktur, anayasanda böyle hükümler de mevcut değildir, eğitim hakkından faydalanmak için belli bi şekilde giyinme zorunluluğun da yoktur. geçmişteki önderlerin her yaptığını eleştirebilirsin, kendi halkını da devletini de dinini de kültürünü de eleştirirsin ama orada sana "ABliliğe hakaret" davası açılmaz. düşünce özgürlüğünün yanısıra ifade özgürlüğü de vardır çünkü orda. Atatürk'ün ilkeleri bütünüyle bir ideoloji oluşturur-otoriter bir ideoloji. bu ideolojide devlet söyler-sen yaparsın, devlet anlatır-sen dinlersin. tıpkı örneğini verdiğin gibi. Atatürk, zamanın meşhur bir filozofu olarak bunları yazmış olsaydı-bir hegel veya kant olsaydı örneğin-o zaman daha sağlıklı tartışırdık. ama hayır, Atatürk aynı zamanda bu devletin bir numaralı yetkilisiydi, zamanının en güçlü adamıydı, diktatördü. dolayısıyla onun ağzından çıkanlar-aynı zamanda kanundu. netekim inkılaplarını kabul etmeyenleri, ilkeleri benimsemeyenleri en ağır şekilde de cezalandırmıştı. ve aynı ilkeler bugün anayasada bile yer almakta. yani burada ilkeler üzerinde bi tartışma yok-iyi yönleri ve kötü yönleriyle bi ele alalım demek yok-dayatma var, kesinlik var, mutlaklık var. zaten meselelere ideolojik baktığınız için, o ilkelerin bütün zamanları-bütün koşulları açıklayabileceğini ve daha iyi bir ilke yaratmanın mümkün olmadığını düşünüyorsunuz. hayır, daha iyi ve evrensel olan çok temel bir ilke vardır, o da demokrasidir. ve kesinlikle demokrasi dediğin gibi olmalıdır: her mezhebin, her etnik grubun, her güruhun hem kendi eğitimini vermeye-kendi kültürünü yaşatmaya, hem de kendi geleceği üzerinde söz sahibi olmaya hakkı vardır. bu, illa bölünme anlamına gelmez, aksine, farklı topluluklar arasında diyalog ve eleştiri kanalları her daim açık olmalı ki, ülkenin daha ferah, daha zengin, daha özgür bir yer olması için birlikte hareket edebilsinler. düşünsene, avrupanın en büyük ülkeleri, aralarındaki milyonlarca kültürel ve kimliksel farka rağmen bir birlik kurabildiler-içinde binbir farklı vatandaşı ve topluluğu olan bir ülke yarattılar. evet bedel ödediler, hatta ödün de verdiler, ama şimdi birlikte hareket ediyolar işte. ama özünde hiçbir mezhep, hiçbir etnik grup, bir diğerinin üzerinde devlet aracılığıyla tahakküm kurma hakkına sahip değildir. güneydoğuda da, kıbrısta da yaşanan budur. geçmişte bu devletin ermeni tehcirinde, mübadelede yaptıkları da, ve aslında bugün güçlü olabilmiş diğer devletlerin geçmişte yaptıkları da budur. bir bölgeyi işgal etmek-bölge halkını tahakküm altına almak ve asimile etmeye uğraşmak. bu, demokrat tutumun tam tersidir işte. ve ulus-devletler, birey'i böyle baskı altına almıştır zamanında. şimdi o baskının kırıldığı zamanları yaşıyoruz. ve artık günümüze gelindiğinde modernizmin sonu, bu tahakkümün de sonunu getirmektedir işte, yeni demokrasi anlayışı da devletin halkı yönetmesi üzerine kurulmamakta, aksine devletin farklı kültür ve kimliklere yer açması üzerine inşa edilmektedir. amerikada amish yaşam tarzını benimseyenler rejime tehdit olarak algılanmıyolar mesela, ve bütün vatandaşlık haklarından yararlanabiliyolar. avrupada komünlerde yaşayanlara da rejime muhalefetten davalar açılmıyo. italyan marşını çok ırkçı bulan ve değişmesi gerektiğini savunan, hatta ülkenin bölünmesi gerektiğini savunanların partisi kapatılmıyo italyada. belçikada da öyle. bu, ifade özgürlüğüdür işte. bu ülke gerekirse bi 80 yıl değil, bir 9485938094 yıl daha yaşayacaktır eğer hedefimiz ilkeli olmaksa. çünkü açıkça görülüyor ki Atatürk'ün ilkeleri bu ülkede oturmuş değil. oturmuş diyeceksen, ülkenin içinde bulunduğu durumu açıklaman mümkün değil-çünkü o zaman o ilkeler böyle bi ülke tasarlamış sonucuna varırsın ki eminim Atatürk'ün tasarladığı ülkede yaşamıyrouz şu an. bundan da halkın cehaletini veya "iç de dış mihrakların" artniyetini sorumlu tutuyosundur muhtemelen, o sana kalmış. ben ilkelerin kendisini sorumlu tutuyorum, ve herkesin bir üst ilke olarak benimseyebileceği yeni ve kapsayıcı ilkeler ortaya koymaktan, bunu yaparken de eskileri bütün yönleriyle tartışmaya açmaktan bahsediyorum.
sg-1 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 Mesaj tarihi: Kasım 19, 2008 AB'yi gözünüzde çok büyütüyorsunuz. AB sadece devletlerin ortak çıkarları için yaratılmış, ABD'ye alternatif olması için kurulmuş, aslında oldukça gevşek bir yapı. Sınırların açılması, para biriminin tekleşmesi (bak hala İngiltere bunu kabul etmedi) bi ideolojinin kırılmasını falan temsil etmiyor. Fransa hala katı laik, hala göçmenlerle sorunları var. ABlilik diye bir kavram, ona hakaret diye birşey elbette söz konusu olamaz, çünkü orada insanlar hala ingiliz, hala fransız, hala alman, yediremediler daha ABlilik diye bir kavramı. Belçika'da İtalya'da bölünmeyi isteyen partiler olabilir, ama o partiler ne zaman bir terör örgütünü desteklerler ve ona rağmen kapatılmazlar, o zaman seninle tartışacak birşeyimiz olabilir. Ha bire ideoojik yaklaşmaktan bahsetmişsin, hiç de ideolojik yaklaşmıyorum olaya aslında. Sadece Atatürk ilkelerinin ortaya attığı fikirlerin günümüzü inşa etmede bir temel oluşturabileceğini söylüyorum. Dediğim gibi, amerika'yı yeniden keşfetmenin gereği yok, çünkü demokrasi diye dönüp dolaşıp geleceğin maddeler yine bunlar olacak. çünkü bunlar demokrasinin parçaları zaten, sen ne kadar 80 yıl öncenin öcüsüymüş gibi görsen de. Neyse, bugün işte boş günüme geldin, gerisine evde devam ederiz.
Öne çıkan mesajlar