Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türkiye "Başkanlık" sistemine geçmeli mi?


Giovanni

Öne çıkan mesajlar

Türkiye'nin İhtiyacı olan sistemdir başkanlık sistemi. Şu an vaktim yok ama ilerde konuyla ilgili uzun uzadıya okuyabileceğiniz pek çok kaynak önerebilirim. Eskiden Besim Tibuk vardı en ateşli savunucusu oydu. Keşke LDP'nin başına bi daha gelsede anlatsa neyse...
Çok severim başkanlık sistemini çok...[signature][hline]PASCAL ERA QUA
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Silthanas, 05 Nisan 2004 11:47 tarihinde demiş ki:Sag-Sol goru$ cati$masi Berlin duvarinin yikilmasiyla coktu zaten(diger bir deyi$le SSCB nin siyasal butunlugunun cozulmesi).Bu kavga ise Refah-Yol hukumeti zamaninda(28 $ubat olarak da bilinir), askeri bir yari-muhtira kavramiyla sona erdirildi.Asker 1. tehlikenin komunizm olmadigini, İRTİCA oldugunu bastira bastira dile getirmi$ti.

postmodern darbe olarakda bilinir o =p[signature][hline]Bıshop, 31 Mart 2004 22:19 tarihinde demiş ki:
ya şimdi öle bişi olsa cıkar derimki "ya birader ben lolitacıyım böle resim yaparım" ...
...ee reziilim tabi kız olsam kendim lolita olurum o yaşta, cahilmişim pişmanım
;;suicidal icq

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
DIEMASTER, 05 Nisan 2004 03:27 tarihinde demiş ki:
said:
Bıshop, 24 Mart 2004 20:03 tarihinde demiş ki:
şaka oldugunu söyleyin


Niekü Avrupdaki bazı ülkeler hala krallık sistemiyle ayakta :D Bence eyaletlere bölünsün 7 Bölge...


Ata'nın Cumhuriyetinin suyumu cıktı afedersin ?
dünyada sayılı cumhuriyetlerden birsiin geri gideceginize şu iş nası ilerler diye düşünün.o dedigin adamlar engizisyonları kapayıp yeni kliseler kurdular bizdekilerde kara çarşaf dikmek için fabrika acıcaklar nerdeyse[signature][hline]impossible is nothing

www.fallenbishop.cjb.net


Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gericilik elbiselere değil zihinlere özgüdür.bir insan kara çarşaf giyiyor diye örümcek kafalı olamayacağı gibi,mini etek giyince aya da çıkamıyor maalesef.parlamenter sistem deyip çok seslilikten bahsediyorsunuz ama seçilmişler de oy kullanan kesimin (mesela) %35 oyunu alarak seçiliyor (tabi önümüze dayatılmış menüden seçmek zorunda olduğumuzu saymıyorum bile) ki bu genel halkın %20 sine belki tekamül ediyor.yani bu sistem de üstü kapalı bir diktatörlükten başka bir şey olmuyor.hem sonra unutmayın türkiye bürokratik bir devlettir.bu şekilde kurulmuş böyle de yönetilmektedir.yani katılsanızda katılmasanızda beğendiklerini başa geçiriveriyorlar.bundan önceki hükümeti bir hatırlasanıza.[signature][hline]*!Birde bakar ki kimseler kalmamış...*
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
horacegoesskiing, 02 Nisan 2004 22:36 tarihinde demiş ki:
ya avrupaya koyiim nolucak.

ayrıca avrupada olan her güzel şey burda olsun sonra sağ sol ayrımı da olsun. ideolojik olarak. olsun baba nedir. adalet olsun temizlik düzen olsun, hodgamlık olsun sonra sağ sol tartışması da olsun. demokrasi olsun, tartışma da olsun. hayret yani. daha iki elimizle.. neyse aman.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Türk milletinin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir / Mustafa Kemal ATATÜRK[signature][hline]Bıshop, 31 Mart 2004 22:19 tarihinde demiş ki:
ya şimdi öle bişi olsa cıkar derimki "ya birader ben lolitacıyım böle resim yaparım" ...
...ee reziilim tabi kız olsam kendim lolita olurum o yaşta, cahilmişim pişmanım
;;suicidal icq

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 hafta sonra ...
said:
Bıshop, 05 Nisan 2004 23:01 tarihinde demiş ki:
said:
DIEMASTER, 05 Nisan 2004 03:27 tarihinde demiş ki:
said:
Bıshop, 24 Mart 2004 20:03 tarihinde demiş ki:
şaka oldugunu söyleyin


Niekü Avrupdaki bazı ülkeler hala krallık sistemiyle ayakta :D Bence eyaletlere bölünsün 7 Bölge...


Ata'nın Cumhuriyetinin suyumu cıktı afedersin ?
dünyada sayılı cumhuriyetlerden birsiin geri gideceginize şu iş nası ilerler diye düşünün.o dedigin adamlar engizisyonları kapayıp yeni kliseler kurdular bizdekilerde kara çarşaf dikmek için fabrika acıcaklar nerdeyse


Farkındaysan gayet cıvık bir şekilde cevap yazdım ?[signature][hline]Sessiz geldim sessiz giderim,İzlerim bastıgım yerlerdir.Anılarım scp lere attıgım notlarımdır.Şerefim ve asaletim onlarda saklıdır...

Amentes Old Developer

Indinolla New Developer

MSN
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Deep-Night, 04 Nisan 2004 18:37 tarihinde demiş ki:
öyle deme horace sağ sol avrupa gibi ksiloptanik galaktik süper aşmış yaratıkların ülkesinde de varmış.

ukalaligin luzumu yok. biseyi yazmadan once 2 dakika dusunseniz olmezsiniz
kimse "avrupa super avrupada sagci solcu var bizde sagci solcu olalim" demiyor, sag/sol politikanin temelinde yatan birsey. bi devleti bolen bi etken olmak zorundada degil hicbizaman. sagci solcu karsiti olmak demek zaten gereksiz yere dusunceleri kisitlamak demektir. zira guclu bi cumhuriyet radikalinden tut reaksiyonarisine liberaline konservatifine her tarzin iyi yonlerini almis olandir kanimca.[signature][hline]says the rhino...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu arada amerikan başkanlık sistemiyle ilgili yaptığım bir araştırmayı sizlerle paylaşıyım:

BÖLÜM BİR
AMERİKA’NIN SOSYOLOJİK YAPISI

Amerika 1776’da bağımsızlığını elde ettiğinden İkinci Dünya Savaşının sonuna değin geçen 168 yılda adeta ilahi bir güçle yönetilirmiş gibi, önüne çıkan tüm engelleri aşarak bir süper güç olmuş ve bu süreç içinde belirlenmiş bir hedefe doğru gitmiştir ki bu hedefte Tocqueville tarafından “Eşitlik” olarak belirlenmiştir. Tocqueville bununla da yetinmemiş tüm insanlığın önlenemez şekilde eşitliğe gittiğini ve Amerika’nın bu noktada, kıta avrupasından farklı olarak, bu yolda, öncülük ve açıklık sıfatları vardır. Bu yüzden Amerika’da bu gidiş daha hızlı ve daha belirgindir. Kısacası Amerika geleceği bugünden yaşamaktadır. Bu noktada vurgulanması önem teşkil eden bir husus daha var: burada bahsedilen eşitlik, vatandaşlar arası,yani Amerikan vatandaşları arası bir eşitliktir. Mevcut Amerikan Hukuk siteminden bahsedilmektedir. Yoksa Amerika’nın izlediği dış siyasette herhangi bir eşitlikçi yaklaşım, maalesef, gözlenememektedir.

Amerika’nın 1492’de Colombus tarafından, yeni ticaret yolları bulma amacıyla, keşfinden itibaren; günümüze kadar her dinden, mezhepten ve milletten insan, bugün ABD olarak bilinen bölgeye, göç etmiş ve ABD vatandaşı olmuştur. Bütün bu çeşitliliğe rağmen, tam ve bütün bir ulus olmayı ve milliyetçi bir ulus görünümü kazanmayı başarmıştır. İşte bu durumu vurgulamak için I. Lüten bu yeni ulusa “Milletlerin Milleti” demeyi uygun bulmuştur. Bu yeni ulusun milliyetçiliğini 11 Eylül olaylarından sonra, çok açık bir şekilde, gözlemleme şansına sahip olduk. 11 Eylül olaylarına, pek çok farklı kökenden gelen insanlar, eski benliklerini bir kenara itip, Amerikan vatandaşı kimliğiyle tepki vermişlerdir.

Bu kaynaşmanın oluşmasında üç önemli kavramın varlığının önemli rol oynadığı söylenegelmiştir bunlar: God’s Own Country (Tanrı’nın Kendi Ülkesi), Promised Land (Vaat Edilmiş Ülke) ve Melting Pot ( Erime potası) kavramlarıdır. “Tanrı’nın Kendi Ülkesi” ve Vaat edilmiş topraklar” kavramları Hıristiyan unsurlarla beslenmiş bir kavramlardır ki; dini baskıların çok yoğun olduğu dönemlerde, baskı ve ekonomik çöküntüden yılmış hale gelen pek çok Hıristiyan, Amerika’ya bu kavramlardan etkilenerek gelmiş ve bu kavramın sayesinde toplumla kaynaşmışlardır.

İşte bu iki kavramın yarattığı hoşgörü ortamında meydana gelen kaynaşma sürecine de “Erime Potası” denmektedir. Şüphesiz bu sürecin başarılı olmasında eğitim de çok önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki eğitim; sadece göçmenlerin çocuklarına değil, göçmenlerin kendisine de verilmekteydi. Ayrıca bu eğitim, sadece devlet tarafından değil, göçmenlere iş imkanı sağlayan müteşebbisler tarafından da verilmekteydi. Örnek vermek gerekirse; kendisi de İrlandalı göçmen bir ailenin çocuğu olan Henry Ford açtığı fabrikalarda istihdamını sağladığı göçmenlere “Amerikalılık kursu” veriyordu. Kursta, İngilizce’nin yanı sıra, Amerikalılık kültürü öğretilmekteydi. Kurstan mezun olan göçmenlere bir yemin töreni yaptırılırdı. Yemin törenine yerel giysileriyle gelen göçmenler, tören sonu bir Amerikalı gibi giyinip, törenden ayrılırlardı.

İşte en aristokratından, amiyane tabirle “ciğeri beş para etmez” olarak adlandırılanına kadar karmaşık gruplardan oluşan bu kitle kaynaşmış ve en sonunda, günümüzde dünyaya liderlik eden ve geleceğinin oluşmasında en büyük payı olan bu devleti oluşturmuştur. Başkanlık sistemi de bu sentezin bir ürünüdür.





BÖLÜM İKİ
BAŞKANLIK SİSTEMİ


Anayasal Rejimler içinde, belki de, hakkında en çok konuşulanı ve hakkında en az şey bilineni başkanlık sistemidir. Çünkü bu sistem hem yarı başkanlık sistemiyle hem de Latin Amerika’da uygulanan “Başkancı” rejimlerle karıştırılmaktadır. Başkanlık sistemi tam anlamıyla ve mükemmel bir şekilde, ilk çıktığı yer olan, Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmaktadır. Bu yüzden anayasal rejimler sınıflamasında Başkanlık rejiminin, Amerika Birleşik Devletleri kurumsal yapı uygulamasından kaynağını almış ve ABD’den başka eşbiçimi olmayan bir kategori olarak kaldığı söylenebilir .

Federal anayasaya göre, (mad. II, Böl. I, § 1) yürütme yetkisi Birleşik Devletler Başkanına verilmiştir. Başkan ve başkan yardımcısı halk tarafından genel oyla seçilir ( Anayasanın 1804 tarihli 12. değişikliği ). Yine federal anayasa, yasama yetkisini kongreye, yargı yetkisini de mahkemelere vermiştir . Bu sebeplerden ABD’de yasama gücü denince akla sadece başkan gelir.

1. Başkanlığa Aday Olma Koşulları

Başkanlığa aday olma koşulları şöyledir: Doğuştan ABD yurttaşı olmak; 14 yıldan beri ABD’de ikamet etmiş olmak, En az 35 yaşında olmak. Bu koşullar birinci aşamada aranan resmi koşullardır. Ancak resmi koşulların yanı sıra bazı dikkat çekilmesi gereken unsurlar vardır. Şimdiye dek, seçilen en genç başkan adayı, 43 yaşında göreve gelen John F. Kennedy. En yaşlısı ise 70 yaşında başkan olan Reagan’dır. Bugüne dek seçilen başkanlara bakıldığında, bir takım ortak koşullara uy
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...