^^ShadowSong^^ Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 Dil,Doğruluk ve Mantık kitabını okuyordum,birşeyi anlamadım, adam şunu savunuyor;insanlar farkında olmadan işlerine geldikleri gibi düşünür kararlarını ona göre verir diyor. Geçenlerde bir kere daha aynı lafa denk gelmiştim. İlk karşılaştığımda laf bana saçma geldi diye düşünmedim üzerinde, ama kitaptada denk gelince,anlamadığım noktayı merak ettim.Bu lafın anlamı nedir?Veya başka bir deyişle genelgeçer doğrular yok,herşeyi sadece bizim işimize geldiği şekilde yorumlayıp doğrular mı oluşturduk? Hani toplumsal doğrular dersek,anlayabilirim bu lafı,adam öldürmek,dolandırıcılık gibi kavramlar toplum çıkarlarını korumak amacıyla,bir nevi işimize geldiği için doğrular diye kabul ediyoruz,ama peki ya diğer doğrular? ps:konu başlığı bulamadım,tagleri yazdım:p Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
necmi Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 çok saçma insan işine gelmeyenide düşünür ha işne geleni yapar dese eyw Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ginaly Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 doğru-yanlış arasındaki ayrımın ilk çıkışı asiller ve avamlar arasındaki davranış farkından kaynaklanıyor. eski toplumlarda asil olanlar (nobles. noble diince daha çok hoşuma gidiyo eheh. noble one. eheh. neyse sdfs), yani yönetici sınıfındakiler, hem yönetici, hem tanrı, hem kanları ırkları kutsal kişiler, hem de toplam varlıkların çok çok büyük bir bölümüne sahip zengin insanlar. şimdi bunlar bu kadar çok güç sahibi olduklarından, toplum üzerinde çok fazla etkileri var. zaman içinde bunların yaptıkları, yedikleri, içtikleri, düşündükleri vs. doğru olan, iyi olan, ahlaki olan olarak adlandırılıyor. zaten adamların kendi yaptıklarını topluma empoze etmeleri zor değil. zira deli gibi güç var. bu durumda evet kendi işine gelenleri doğru kabul ettiler diyebiliriz. zaman içerisinde ilerlerken, asil olanlar güçlerini kaybetmeye başladılar. insanüstü tek tanrı inancı, feodalizmin oluşumu ve zenginliklerin feodal beylere geçmesi vs. derken aydınlanma çağına kadar geldik. yeni çağ avrupası ve aydınlanma çağında her şey sorgulandı. doğrunun yanlışın da sınırları sorgulandı. bu noktadan sonra her insanın aslında kendi doğrularının olduğu, insanın yaşamdaki birincil amacının ego tatmini ve property sahibi olması şeklindeki liberal düşüncelere ulaşıldı. bundan sonraki aşamada ise, insanın bu bencil yapısının ve sadece kendi doğrularını uygulamak istemesinin, toplum sistemini dağıtacağı düşünüldü ve birçok filozof tarafından social contract düşüncesi ortaya atıldı. buna göre insanlar bazı haklarından feragat edip, karşılığında propertylerini güvence altına aldılar. buna da sosyal devlet denildi. bugünkü genel anlamlı doğrular da (işte hangi şartlar altında olursa olsun adam öldürmek yasak - idam dahil, hırsızlık yanlıştır vs) bu sosyal kontratı korumaya yönelik aksiyomlar, bir bakıma anarşi tamponları olarak belirlendi. bence. dfsd. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
cenx Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 15, 2008 herkes farkında olarak yapıyor bence. bu yapılmadığı zaman adı ahlak oluyor diye düşünüyorum... ha ahlak sınırları içerisinde bile bu etkinin var olduğu şüpe götürmez... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar