Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

"Bu Gece Hangi Sözlerle Dua Edelim?"


sg-1

Öne çıkan mesajlar

sir said:
ben öyle gözlemlemedim dersen, o zaman örnekle derim. sonra da kendi gözlemlediğim örnekleri sıralarım, ama bunu sürekli yapıyoruz zaten di mi =)


ııı. argümanı ortaya atan sensin. kanıtlaması gereken de sensin. "ben cemaatler var beeele" diye gelmiyorum. sen geliyorsun =)

said:
ilhan selçuk'un "sağcıysanız bari mhpye oy verin" demesindeki çaresizlik gibi. yani amaç kendi siyasal taleplerini dile getirmek, bunun için bi partiye oy vermek değil. burda yapılan, başkalarının siyasal taleplerinin kamusal alanda tartışılmasını engellemeye çalışmak, bunun için bir seferberlik başlatmak.


niye cemaatleşmeyle açıklıyorsun ki bunu. çok gereksiz karmaşık bir teori oluyor. hatta zorlama bile denilebilir. %10 barajını hangi ülkeye koyarsan koy, benzeri durumlar oluşur. ödp ye oy atsam (umarım öyle bişi yapmam hiç) boşa gidecek. bariz belli bu.

cemaatleşme falan değil bu bildiğin matematik.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yav iki saat bi maç seyredeyim dedim, boş durmamışsınız.

Şimdi sircim, kemalist cemaatleşmeyi meşrulaştırmam niye bir anda gücüne gitti, anlamadım, inkar edeceğimi felan sandın herhalde. Hayır, bu ülkede bir kemalist cemaatleşme vardır, içine kapanık ve savunma pozisyonundadır. Neden savunma pozisyonundadır peki, çünkü her daim saldırı altındadır. Planlarda var olmayan, kurulması düşünülmemiş, sürpriz bir şekilde ortaya çıkmış bir ülkenin kurucu ideolojisidir. Hataları olmuştur, yanlış yöneticilerin elinde yanlış kullanılmıştır, ama iyi kötü bir cumhuriyet kurmuştur. Olmaması gereken bir cumhuriyeti kurmuştur. Osmanlı'nın artığı cemaatler ve planlarında yer almayan bir ülkeyi öyle ya da böyle alt etmeye çalışan dış güçlerin saldırısı altında kalmıştır (evet, vatan millet sakarya edebiyatı yapıyorum, beğensen de beğenmesen de, sevr'i dayatan bir zihniyetin sevr'den, belki maddi koşullarından değil ama psikolojik koşullarından vazgeçeceğini sanmak da en hafif deyimle safdilliktir). Bu saldırıları hissettiğinde de kendine has bir cemaat kültürü oluşturmuş ve bunu ne pahasını olursa olsun korumaya yönelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde nefs-i müdafa suç değildir, bunu yaparken orantısız güç kullanmak suçtur, ama kendini savunmak suç değildir.

Milli görüş yumuşadı diyorsun, neye göre kime göre yumuşadı diye sorarım ben de. Vitrinlik milletvekili transferleri mi yumuşama göstergesi, yoksa türbanın gucci marka olması mı? Bu dünyada elmastan daha sert birşey varsa o da milli görüş zihniyeti, dinci cemaatleşmelerdir. Ortada karafatma gibi tiksinç şekilde dolaşmaktansa bukalemun olup kendilerini gizlemeyi seçmeleri bir değişiklik olabilir (edit: yanlış anlaşılmasın diye topa giriyorum tekrardan, burada çarşaflıları felan kastetmiyorum, son 10 yıldaki genel olarak şeklen değişimi kastediyorum), ama bu sadece görünüşteki bir değişikliktir, kafanın içi değişmedikçe demokrasi amaç değil araç olarak, onları demokrat, halkı da manipüle olmamış özgür bireyler olarak gördüğünüz sürece sizler de o aracın yoluna döşenmiş birer taş olarak kalacaksınız.

Ordunun siyasi müdahalelerde bulunmaya mevcut anayasaya göre hakkı olduğunu biliyor muydun? Yani şu anki iç hizmet kanunu orduya, herhangi bir tehdit gördüğünde müdahale etme hakkını tanıyor, yasadışı birşey yapmış olmuyor. Ordunun her müdahalesi birilerinin canını yakmıştır, evet, ama dönüp baktığında son iki müdahalenin (12 Eylül ve 28 Şubat) aslında sola ve kemalizme hiç mi hiç yaramadığını, aksine dinciliği güçlendirdiğii görmek çok mu zor? 28 Şubat diyorsun da, bebe olduğun bir dönem hakkında atıp tutmak zor olmuyor mu senin için? Gerçi yaşamış olsan bile balık hafızan hatırlamana izin vermeyecektir. O dönemde 28 Şubat'tan kaç ay öncesinden herkes desteğini çekmişti hükümetten, ne medya ne piyasalar ne de bizzat oy vermiş halk memnun değildi, sadece Çiller'in desteği ile ayakta duran bir başbakan vardı ki, o destek Çiller'in de siyasi hayatına maloldu. Ordu sadece yıkılmakta olan kağıttan kuleye püf deyiverdi, o kadar. Aman ne büyük müdahale, bugün 12 Eylül'ün e'sinden bahsetmeyenler için 28 şubat kıyamet günü gibi anılır, çok komik.

Rahat tartşabildiğimiz bir ortam yok aslında, tartıştığımız şey bu ülkenin kurucu üdeolojisi. Tartışanların kendi ideolojilerini nasıl tartışmaya kapadıklarını görmek için başbakanın şeker-ramazan polemiği bile yeter.
Öfke hiçbir zaman sahibine fayda getirmemiştir, hele de o kişi neye öfkelendiğini bilmiyorsa. Babam tayyip de tayyip tutturmuş gidiyor, ne derse ağzı açık dinliyor, kuran ayetiymiş gibi her yerde dillendiriyor. Klasik bir cemaatleşme örneği yani. Şeyhin dizinin dibi klişesi. Bu iyi birşey değil, bu öfke fikirsiz bir kapışmaya, manipüle edilmiş kitlelerin gösterilen hedeflere sorgusuz yönelmesine neden oluyor. Ya bi kere, "o gazeteyi almayın, bunu alın" demek bile "o fikirleri okumayın, benimkileri dinleyin yeter" demenin, manipülasyonun en güzel örneğidir. O gazetelerde "hakkına hukukuna tecavüz edenlere beddua etme örneği" yayınlandığında da manipülasyonun dik alası olmuş oluyor.

said:
ama bizi gerçekten demokrasiye götürecek olan şey, kendinden farklı olanın, senden farklı düşünenin haklarını da savunman gerektiği bilincine ulaşmaktır. ve, evet, bu süreç de yavaş yavaş başlıyo bu ülkede ve biz bunun sancılarını yaşıyoruz, yaşıycaz.


Bu, kemalizmin sorunu değil, kemalizm zaten osmanlıdan miras aldığı ümmeti kucaklamayı, onu milletleştirmeyi hedef almıştır, bugünkü durumu ne olursa olsun, kendisine yönelik tehditler geçtiğinde özüne dönecektir. Ama dinci zihniyet kendisinden olmayanı kendisine benzetmekle yükümlüdür, bizzat Kuran bunu emreder. Yani esnemiş veya kaskatı kalmış farketmez, milli görüşün derdi herkesi kendisine benzetmektir, bunu reddettiğim için bugün bunları yazabiliyorum zaten. "Portakal suyu dururken neden içki içiyorsun" bunun en sakin bir örneğiyken Moda Sahili yasağı en somut örneklerinden biridir.
Yani bu cemaat demokratikleşmez, o demokratikleşmediği sürece de anti'sinin kendisini savunmasından vazgeçmesini beklemek hayalciliktir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@sg-1; nerde hocam bu kemalist cemaat kitlesi? gösterebilir misin bana? herkes her bi şeyi üstüne yıkıyor, sen de kalkıp savunuyorsun da kim anam bunlar?

madem bu kadar kenetlenmiş bir yapı vardı da nasıl oldu baraj altında kaldı chp iki seçim önce?

yüzde 5 mi 7 mi ne öyle abuk da bir oy almıştı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Var abicim öyle bi kitle, bunu inkar edemezsin.

Bu yapının CHP'de vücut bulması, dinci cemaatleşmenin yükselmesiyle başlar, ondan önce bu kadar keskin bir kemalist cepheleşmeden bahsetmenin gereği yok, çünkü tehdit o zamanlar bu kadar büyük değildi, 80'lerden sonra aldığı gazı zirveye taşımaya henüz fırsat bulamamıştı ve sol dağınıktı, oy verilebilecek, aşağı yukarı aynı şeyi söyleyen bir dolu parti vardı.

Şimdiyse tehdit iktidarda ve bu tehdide karşı oy verilebilecek, etrafında toplanılabilecek tek bir parti var, iyi de olsa kötü de olsa bu ülkenin ilk partisi CHP. Tehditten korkanların toplandığı, savunmanın yapıldığı yer. Bu yanlış birşey değil, aksine doğal bir refleks, olması gereken bir hareket, çünkü tehdit gerçekten korkutucu.

E bizim halkımız hiçbir zaman Atatürk'ü, Atatürkçülük'ü anlamadığı için de, biraz da liboşlarımızın "hade liberalleşiyoruz, obaaa özgürlük, durmak yok küreselleşmeye toplaşmaya devam" teraneleriyle bu refleks tu kaka gibi gösterilmeye başlandı. CHP'nin başarısız olduğu nokta işte burası, PR'ı kuvvetli değil, derdini anlatamıyor, e halk da gerçekleri bizim gibi göremediği için, cemaatlerin elinde oyuncak olduğu için de ne halt olduğunu Sağır Sultan'ın ile bildiği AKP'ye oyunu bağışlıyor.
Gerçi bu Kılıçdaroğlu-Fırat mevzusu, Deniz Feneri davası iyi oldu, halkta bi "acaba mı?" duygusu uyandı.
Ayrıca büyük ekonomik kriz kapıda, AKP bu krizi iyi yönetemezse, ki yönetebileceğini hiç sanmıyorum, CHP için bir fırsat olacak. Ekonominin son 6 senedeki nispeten olumlu havasının AKP'yle alakasının olmadığını halka güzelce izah edebilmeliler.
Bi de Baykal'dan kurtulsa CHP tadından yenmez de, Allah o günleri de gösterir inşallah.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yorucu olucak ama, hepsine cevap vermeye çalışıcam. çünkü bu çok hayati bi tartışma bence. sen de c/p yapmayıp uzun uzun yazıyosun bu sefer, takdir ettim =)

şimdi önce işin tarihinden başlayalım. argümanlarında bi kere şöyle bi önkabul var; bu ülke her daim geriye doğru gitmekteydi, gökten zembille birileri geldi ve hiç olmayacak bişeyi kuruverdiler, sürpriz oldu diyosun. bence bu doğru değil, zaten tarih de böyle ilerlemez. tarih, birikimli ilerler.

osmanlı tanzimattan beri batılılaşmaya, modernleşmeye başlamıştı. tabii ki çok geriden takip ediyodu, tabii ki eksikleri vardı ama gerek gayrimüslimlerle, gerek jön türkler ve ardından ittihat ve terakkiyle, çıkarılan yeni kanunlar, meşrutiyet, işçi hakları derken zaten saltanat yavaş yavaş geçerliliğini yitirmeye başlamıştı. cumhuriyetin kurulması, bu doğal sürecin ve tabii dünyadaki diğer gelişmelerin bir sonucuydu. Atatürk de kendinden önceki fikir adamlarından etkilenmişti, onun yaptığı süreci büyük bır hızla bir sonraki aşamaya taşımak oldu. yani bahsettiğin "planlarda" bu topraklarda yeni bi devletin kurulması vardı, çünkü osmanlı artık devrini tamamlamıştı.

ancak şu var; kemalist ideoloji kendisini bu "düşmanlıkla" tanımladığı ve cemaatleştiği için, bu "saldırı" durumu asla bitmeyecek. gazeteye konan duayı bile bir "saldırı" olarak görmen, zaten sendeki bu "tehdit yelpazesi"nin sonsuz genişlikte olduğunu gösteriyo. istersen sayalım; AB sevr'i dayatıyo, ABD ılımlı islam dayatıyo, kürtler bölücü, ermeniler toprak istiyo, rumlar kıbrıs istiyo, halkın %47si zaten göbeğini kaşıyo-öte yandan şeriatçı bir partiyi destekliyo..o yüzden bunlara karşı kendini "savunmak" için darbe yapmak meşru diyosun öyle mi?

milli görüş tabii ki yumuşadı, en başta yahudi düşmanlığını, yabancı düşmanlığını, anti-emperyalist söylemi bırakarak yumuşadı. bunun göstergeleri de ortada, dış işleri bakanlığı bu ülkede en iyi çalışan bakanlık bence.

ve saadet partisiyle ve onun söylemiyle yollarını ayırarak, onlardan "dönek" damgası yiyerek yumuşadı. zaten yumuşadığı ve esnediği için %47 oy alabildi ve 6 yıldır iktidarda. chpde de aynı esneme olsa (çok radikal bi değişimden bahsediyorum tabi) görürsün chp de iktidara gelebilir. kaldı ki bu ülkede insanların çoğu ideolojiymiş, dinmiş diye oy vermiyolar, çünkü bu tartışmalar zaten geçen yüzyılda kaldı. insanlar ekonomik göstergelere göre veriyolar oylarını, o yüzden bu yaklaşmakta olan krizin sonuçları etkileyecektir akpnin oylarını.

karafatmalar-tiksinçler falan demişsin, yani zaten kullandığın dil bile ilerici olmaktan, çağdaş olmaktan çok uzak, tam bir cemaat dili. ve evet cemaatler katıdır, mühim olan bu yapıyı ne derece esnetebildiğin. ve bu dille bu yapı esnemez, sadece daha da katılaşır. yine eleştirdiğin şeyi kendin yapmış oluyosun.

mevcut anayasadan bahsetme, zaten darbeyle gelmiş bi anayasa o, darbecilerin yargılanamayacağını söyleyen bi anayasa. zaten ben her yerde söylüyorum her fanatizmin karşıtlığından beslendiğini?

28 şubat çok şık bi harekattı doğrusu, post-moderndi epey. tabi 12 eylül kadar aşırıya kaçmadı, aynı ölçekte değildi. ama hiçbi suçu olmayan insanlar da mağdur oldular, gazeteciler yine fişlendiler, türban yasak oluverdi..tamam kimse memnun değildi hükumetten, hatta refah partisinin kapanması iyi bile oldu, ama bu hukuki ve demokratik bi süreç olmalıydı, tankların yürüdüğü bi süreç değil. bu arada nasıl 12 eylülün ertesi günü bütün terör eylemleri ve çatışmalar bi anda bıçak gibi kesildiyse, 28 şubatın hemen sonrasında da ekranlarda fink atan şeyhler, aczimendiler falan bi anda piyasadan kalktılar, hayret!

tabi sonrasındaki dönemde bankalar pek güzel battı, paralar pek güzel cukkalandı, gerekli mercilere verildi, "sistem" kendini yeniden kurmuş oldu. 12 eylülden bahsedemeyen derken kimi kastettin bilmiyorum, heralde bu forumda 12 eylülü ve arkasındaki zihniyeti en çok eleştiren kişiyimdir. şu bebe olma muhabbeti de süpermiş, o zaman sen de 1920lerden 30lardan falan bahsetme, daha yoktun ortalarda..

öfke sahibine fayda getirmediyse, sendeki bu öfke neden? boykot çağrısını bi başbakanın yapmasının faşizan olduğunu zaten ilgili topikte de söylemiştim, ki ben chp özgürlükçü değil, akp özgürlükçü demiş de değilim. ama akpde cemaat yapısını esnetebilmiş üyeler de var. gerekli görürse bunu yeniden yapabilirler. chpye de gereken bu demek istiyorum. yani burda yapılan eylemlerden çok, zihniyet yapısını tartışıyoruz esasen. çünkü uzun vadede hepimizi etkileyecek olan şey bu. yoksa dengirmir yolsuzluk yaptı diye akp yerle bir olmaz, önder sav telefonu açık unuttu diye chpnin oyları azalmaz.

geldik son paragrafa, kemalizmin gerçekten de sorunu bu. tam olarak bu. kendinden farklı olanı bir tehdit olarak algılayan bi ideoloji, o farklılıklar yaşamayı sürdürdüğü müddetçe kendini tehdit altında hissedecektir zaten. o yüzden kendi koyduğu yasakları ve oluşturduğu baskıyı da meşru görecektir, ve tabi bu yasaklar da yeni aşırılıklar üretmeye devam ettiği için kısır döngüden çıkılamayacaktır. kemalizm, eğer kendine aydın diyecekse, çağdaş diyecekse, bir bedel ödemeli. ilk adımı o atmalı, ilk tavizi o vermeli. cemaat yapısını ilk o esnetmeli. ama ne gariptir ki bu ülkeye gereken reformları yapmak hep sağcılara, statükoyu korumak da hep solculara düşmüştür. o yüzden ucube bir siyasi iklimimiz vardır. ama sözün özü, bu ülkenin dindar kesimi olmadan demokratlaşması, ayağa kalkması veya ilerlemesi mümkün değil. geçmişte de değildi, şimdi de değil. yani gelişeceksek, hep beraber gelişicez. batıcaksak da hep beraber batıcaz.

sen şeriatı getirmek isteyen birinin, ya da demokrasiye katiyen inanmayan birinin AB'ye girmeyi isteyeceğini ve bunun için elinden geleni yapacağını düşünebilir misin? cemaatleşme, içe kapanmayı, dışarıyla temas kurmamayı, sadece kendi fikirlerinden beslenmeyi ima eder. oysa AB'ye girmeyi istemek, cemaatleşmenin tam tersi, entegrasyon, dışa açılma, farklı bir fikir dünyasına adım atma anlamına geliyo. ve tabii buradaki motivasyon da öncelikli olarak ideolojik değil, ekonomik.

bence bu ülkenin dindarları değişebileceklerini gösterdiler. tam istediğin gibi bi değişim olmamış olabilir henüz, benim de tam istediğim gibi değil. ama gerçekten de değiştiler, bunu yadsıyamayız. ve daha liberal oldular, beraberinde bu ülke de daha liberal oldu. daha sağlıklı bi tartışma ortamı yakalanabildi.

ifade özgürlüğü tam tahsis edildi mi? hayır. baskı ve ayrım sona erdi mi? hayır, henüz ermedi. ama o yola doğru girildi. ve evet öfke olucak, kavga olucak, talepler olucak, tavizler olucak. bu ülke radikal bir dönüşümden ve fırtınadan geçmeden normalleşemez zaten. ergenekon bu fırtınanın ilk esintileriydi ve ulusalcıları vurdu. eğer deniz feneri doğru şekilde yürütülürse dincileri de aynı şekilde vurabilir. ve her kesimden de hukuk dışı yolları benimseyenler, demokrasiye inancı olmayanlar elendiği zaman geriye daha ılımlı, karşısındakini yok etmeyi değil de bir şekilde beraber yaşamayı öğrenmeyi hedefleyen bir ideolojik zemin kalıcak.

son olarak, off-topik olcak ama freudyen bi analizle ikimizin de babalarımızdan nefret ettiğimizi, o yüzden onların kabul ettikleri ideolojileri de kıyasıya eleştirdiğimizi söyleyebiliriz =)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Haydaa cemaat yapılanmasını biliyorum biliyorum diyordun.Yani bir siyasi oluşuma karşı oluşan tepkiyi cemaat olarak mı görecez.
Ben 2 seçim önce başka bi partiye verdim ondan sonraki seçim başka bi partiye oy verdim.Bunlardan bir tanesi de chp.Hiçbir partiyi sorgusuz sualsiz kabul etmedim oy vermek için.
Cemaat kültüründe biat vardır.Cemaatin lideri konuşur görüşümüz bu der.Bunu yapacaksınız şunu göstereceksin.Bu emirler kesindir.Bunun dışına çıkarsan cemaatte kapıya koyarlar adamı.
Özgür düşünce yoktur liderin iradesi vardır.Yanlışı ,doğruyu bunları cemaatin lideri belirler.Şimdi Chp bir cemaatin ürünü demek, oy verenler siz bu cemaattensiniz demek ayıp oluyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öncelikle @theghosthand; bahsettiğim kemalist cemaatin öyle bir yapılanması yok elbette, mecrubiyetten oluşmuş bir savunma grubu, sirin bile bunu iddia edebileceğini sanmıyorum, onun bahsettiği fikirlerin-söylemlerin birbirinin aynı olduğu bir topluluk halini aldığı.
Bu şeye benziyor, hani kalenin etrafında köylüler yaşar, kimi çiftçidir, kimi demirci, kimi marangozdur. Ama ne zaman ki düşman kaleye saldırsa hepsi birden pılını pırtısını toplar, kalenin içine girer, kale savunması için pozisyon alır. Düşman bertaraf edildiğinde de hayat normale döner. İşte kemalist cemaat böyle bir yapı. CHP'nin etrafına kümelenmiş, ona güvendiğinden değil, başka gidecek yeri olmadığı için onunla beraber olan bir güruh.
Yoksa dinci cemaatler için söylediğin şeyler birebir olan şeyler, onlara lafım yok.


Dönelim sire, osmanlının batılılaşması taaa II.Mahmut'a dayanır aslında, hiç de o dönemde olmuş birşey değildir. Konumuz bu değil zaten. Benim sürpriz oldu'dan kastım Sevr'le ve ardından işgallerle paylaşılan anadolunun, birkaç farklı devlette toplanması beklenirken tek bir hakim gücün eline geçmesidir. Bu hiçbir savaş öncesi planda yoktur, ne sevrde ne sykes-picot'da. Tüm anadoluyu, hatta istanbul'u alan, hem de bir Türk devleti! İnanılmazdı o zaman, Avrupa için büyük bir mağlubiyet.

Yanlışın şurada, kemalist ideoloji kendisini düşmanlıkla tanımlamaz. Düşmanları kemalist ideolojiyi kendisine düşman alır, yukarıda pek çok mesajda saydığım sebeplerden ötürü. Kemalist ideoloji sadece kurduğu devleti korur, bunun için çalışır. Zaman zaman da en güçlü silahnı kullanmak zorunda kalmıştır. Misal 27 Mayıs olmasaydı, bugün ne halde olurduk, düşünmek dahi istemiyorum. 12 Eylül olmasaydı da muhtemelen çok daha kötü günler yaşıyor olabilirdik, Evren Paşa sağolsun, öyle bir darbe yaptı ki, hastaya ölümü gösterip sıtmaya razı etti, şimdi sıtmadan kurtulmaya çalışıyoruz.

Milli görüşün hala yumuşadığını iddia ediyor olman onları hiç mi hiç tanımadığının bir göstergesi, muhtemelen hala sadece Taraf okuyorsun (sahi ne oldu onlara, kaynağınızı açıklarız felan deyince orduyla ilgili belgeler bir anda bıçak gibi kesildi, sulh ilan edildi galiba). Yahudi düşmanlığı yapmamak mı değişimin göstergesi, bu ülke kurulduğu ilk günden beri İsrail'i tanıyor, ortak çalışıyor, bu memlekette yüzyıllardır yahudiler yaşıyor. Milli görüş yahudileri daha dün kabullendi diye onları alkışlamamız mı gerekiyor? Ha keza emperyalist söylem de sadece marjinal solda kaldı, yani bunun da takdir edilecek bir tarafı yok. Dışişleri bakanlığını en iyi bakanlık seçmen de iyi fikir, o kadar reziller-amatörler ki, en iyisi oymuş gibi duruyor. O diil de, içişleri bakanımızın adı neydi bizim veya milli savunma bakanımızın?

Hah işte duran saatin doğru gösterdiği paragrafa gelmişiz, insanların ekonomiye oy verdiğini kabul etmen güzel. Son seçimde büyük bir kitlede öyle oldu, evet, (hatta kömür-bulgur-nohut, aç vatandaşımın hayat standardını yükseltmek yerine sadaka misali yapılan yardımlar ve bunları alkışlamamızı beklemeniz, geçiyorum oraları, defalarca konuştuk) ama büyük bir kitle de, parayla pulla derdi olmayan, mütedeyyin diye oy verdi bu adamlara. "Başı secdeye değenden korkmayacaksın" diye bi laf bile meşhur olmuştu bi ara. Esas ondan korkulması gerektiği çıktı ortaya da, iş işten geçti.

Karafatmalar-tiksinçleri (hatta editleyip düzeltmeye çalıştım, yeterli gelmemiş demek ki) kafa yapısı için söylemiştim, saadet-refah döneminin kanlı mı olacak kansız mı'larını bırakıp saman altından su yürütme safhasına geçtikleri için öyle bi benzetme yapmaya çalıştım, ama, kabahat bende, düzgün ifade edemedim, özür dilerim.

28 Şubat'tan dinciler ve Taraf ağzı hariç kimse şikayetçi değil, dön bugün en anti-militarist adama sor, 28 şubatı alkışlar, çünkü orada ordu iteklendi, medya, ekonomik süreç, vs pek çok hakim güç "e, artık gelin de indirin şu hükümeti, seçimlere kadar dayanamayacaz" dedi resmen. 28 Şubat bir piyasa olayıdır aslında, nasıl 27 mayıs-12 eylül sokak çatışmalarını bitirdiyse, 28 şubat da Türkiye'nin ekonomik-sosyal tıkanıklığını açmıştır. Sonrasında gelen batık bankalar da ordunun suçuymuş gibi yazmışsın ya helal, daha ne diyeyim, evde tuvalet kağıdın bitse ordudan bileceksin.

Benimki öfke değil, ha belki cemaatler kendi hallerinde olsaydı, devlet yönetmeye talip olmasalardı, sadece kendilerine mürit seçme hedefi olsaydı, belki hissettiğim şeye öfke adı verilebilirdi. Ama şu an duyduğum şey en saf haliyle korkudur. Kıyısından dönüp kendimi zor kurtardığım şeyin ülkeye hakim olması korkusudur. Çünkü bu defa kendimi kurtarabilmem için anca ülkemi terketmem gerekir, aynı İran'da yaptıkları gibi.

Yanlız şu AKP'nin AB'ye girme isteği olduğu hayalinden daha çıkamadın mı? En son ne zaman bununla ilgili bi haber okudun, sahi biz en son ne zaman bi oturum yaptık AB'yle, ne zaman bi başlık felan açtık? 2004'ten beri gıdım ilerlememiş bir durumdan bahsediyoruz, 4 senedir bu AB sevdalısı hükümetin herhangi bi başarısı var mı bu konuda? Tutturmuşsun bi AKP AB'ci diye gidiyosun, sanki bu ülkeye AB hedefini AKP koymuş gibi.

Dindarlar değişebileceğini gösterdi demişsin. Dindarlar değişir, 1923'ten beri değişiyorlar zaten, ben de bir dindarım mesela. Mühim olan dincilerin değişmesi, dindarları arka bahçeleri gibi görüp sömürmemesi.

Ergenekon hükümete karşıt olduğu için hükümet bunu çok güzel propaganda malzemesi yaptı, hepinizi de bunun bir arınma-kurtuluş hareketi olduğuna inandırdı. Şimdi dönüp bak (hatta ergun babahan'ın bugünkü yazısını oku, gerçi sanki bana içerikte bahsedilen şeyin kendisine değil de Zaman'a verilmesine içerlemiş de ondan öyle yazmış gibi geldi), yıkılan ergenekonun yerine HİCRET örgütü kuruluyor, bilmem anlatabiliyor muyum? Telefon dinlemeler, gazeteci bile değil koskoca GAZETELERİ fişlemeler, başbakanın bizzat ağzından halkı alenen bölme ve isyana teşvik vs. Derin devlet bir kültürdür bu ülkede, biri giderse bir başkası yerini çok çabuk doldurur.

Ama deniz feneri ergenekon gibi değil, belli ki parti bile buradan finanse edilmiş zaman zaman, bunun üzerine gitmek AKP'yi, mümkün olan en kibar haliyle söyleyeyim, bitirir. O yüzden bu işin Türkiye ayağı olmayacak, olursa da tiyatro olacak, göstermelik olacak, tanrılara kurban olarak zahid akman, bilmem ne karaman verilecek, bir iki göstermelik belge ortaya çıkacak, sonra üstü kapanacak, velhasıl buzdağının üstü traşlanacak, altı olduğu gibi duracak, olan ütülen vatandaşa olacak, veleddalin amin.

Son olarak, babamdan nefret etmiyorum, sadece Tayyip ağzıyla konuşması sinirlerimi bozuyor. Ve haliyle kendisiyle asla tartışamıyoruz, 2 dakika içinde ya ağzından salyalar saçmaya başlıyor ya da küsüp oturuyor, gönlünü almak da bana düşüyor. Ama alıştım artık, ne zaman politika konuşmaya başlasa oda değiştiriyorum.

Son olarak 2, cumartesimi bu tartışmaya gömdüm, 6 aydır ilk defa bulduğum 9 günlük tatilimi komple gömecek değilim, pazar günü için mola istiyorum, fırsat bulursam yazarım, siz takılın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bugün uzun uzun yazamıcam çünkü çıkmam gerek, yarın devam edicem mutlaka..ama taraf'la ilgili konuşman biraz hata olmuş, daha geçen gün yine hrant dink cinayetiyle ve ordunun ihmaliyle ilgili bi manşet vardı, "sulh" filan yok..zaten açıklanan bi kaynak veya belge de yok, tarafın çizgisi de değişmiş değil o yüzden hehe
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

beklediğimden epey "travmatik" bi hafta geçirdim, ne patiye girebildim, ne de şu topiğe adam akıllı bi cevap yazacak mecal bulabildim. ama işte geç olsun güç olmasın, topiği de hortlatmak gibi olucak ama yarım bırakmaya gönlüm el vermiyo napayım =)

çok çok da uzatmak istemiyorum, o yüzden tarihi tartışmaları bir başka topiğe bırakıyorum. ama şu 27 mayıs olmasaydı, 12 eylül olmasaydı lafına da değinmeden olmaz; bu darbeler böyle pat diye son çare olarak ortaya konmadı, özellikle 12 eylül planlı-programlı olarak devletin içinde yürütüldü, darbe ortamı kışkırtmalarla, propagandalarla, çatışmalarla yaratıldı. ve bunda hükumetin, tabi kendine "cephe" adını verenlere hükumet demek mümkünse, bile parmağı mevcuttu. halkın "başka çare yok" demesi kasıtlı olarak sağlandı, zaten ordu yönetimi ele geçirince de bütün olaylar son buldu.

kemalizm kendini savunmak konusunda en güçlü silahını kullanmak zorunda kaldı demişsin. iyi de zaten "en güçlü silah" olan ordu kendi elindeyse nasıl hep mağdur ve mağrur bir konumda durabiliyo kemalizm? bunca yıldır mağdur olanlar, "kendini savunmak" kisvesi altına sığdırılabilir mi? örneğin diyarbakır cezaevinde kürtlere bok yedirilmesi meşru müdafaa olarak tanımlanabilir mi?

milli görüş de, eskiden refah partisi çizgisinde olanlar da yumuşadı evet. hepsi değil, ama büyük bir çoğunluğu. bu böyle olmasaydı faşizmi de, şeriatı da "bangır bangır" yaşıyor olurduk. aydın doğan ve minyonları bunun böyle olduğunda ısrar etse de, o gazetelerden c/p yaptığınız haber ve yorumlar bu "bangır bangır"lığı ispatlayacak nitelikte değil, çünkü "farklılıklar" bu ülkede iyi kötü ifade edilmeye başladı, farklı kimlikler kamusal alanda kendilerine yer açabilmeye başladı. çok fazla sıkıntı var, çok fazla engel var demokrasinin önünde, ama yaşadığımız süreç bu engellerin zamanla aşılacağını gösteriyor bana kalırsa.

bunun yanısıra anti-emperyalist söylem, bugün ulusalcılığın "belkemiğini" oluşturmakta, radikal sol'da kısıtlı değil yani. bunu "üzerimizde oynanan oyunlar" muhabbeti yapan her doğan medya mensubu söyleyebilir zaten sana. içişleri bakanı beşir atalay, milli savunma bakanı da vecdi gönül ama bu soruyla nereye varmak istedin bilemedim doğrusu.

sonraki paragrafta bir başka önkabule gelmişsin: iyi olan hiçbişeyde akp'nin sorumluluğu yok, kötü olan herşeyin sorumlusu akp. yani bi karar ver, akp bu ülkenin gidişatında ne kadar söz sahibi? ya iyi ve kötü olan herşeyden sorumludurlar, ya da bu sorumluluğu geçmiş hükumetlerle paylaşıyolardır. bana ikincisi daha mantıklı geliyo sanki, di mi?

yapılan son araştırmalar, verilen oyların %80inin ekonomik nedenlerle verildiğini söylüyo. yani ideoloji bu ülkede oy verenlerin sadece %20sini etkilemekte. bu bile sana bir şeriat vesaire tehlikesinin bu ülkede artık bulunmadığına ikna edemiyosa, daha ne etsin..ama bu ülkede faşizm tehlikesi var, halen siyasi söylemlerden kaçınmayan, gerektiğinde "ayar" veren ordu bu tehlikenin göstergesi işte.

ve senin bu "cemaat" korkun, kendine veya oy verdiğin partiye güvensizliğinden kaynaklanıyo olabilir ancak. ve o korku, senin başka baskı araçlarının gölgesinde kendini güvende hissetmeni sağlıyo olabilir. halbuki "hayır" demelisin, bu ülkede hiç kimse hiçbişeyin gölgesi altında yaşamamalı demelisin. çünkü birey olabilmek, "cemaat" yapısını kırabilmek, o cemaati ötekileştirerek olmuyo. sen "bunlar tiksinç bi zihniyet, bunlar takiyeci, eskiden açık açık söylüyolardı, şimdi takiye yapıyolar" diyerek ve ilgili ilgisiz bütün bir kitleyi itham altında bırakarak, sadece bu cemaatçi yapılanmayı sağlamlaştırıyosun, onların daha da kabuklarına çekilmesine yol açıyosun. kısacası bu ülkeyi daha iyi bir yer haline getirecek bişey değil bu yaptığın.

28 şubatın alkışlanacak hiçbişeyi yok, ordu bir kez daha üzerine vazife olmayan bişey yaptı. ama neyse "o bunu yaptı, bu şunu yaptı"dan daha önemli bi mesele aslında tartışmamız gereken. "zihniyet" diyorum, en kilit nokta bu.

senin demokrasi mücadelen yalnızca "içki yasakları"na karşı çıkmaktan ibaretse, hassasiyetin anadilde eğitimi, eğitim hakkının gaspını, ifade özgürlüğünü, etnik ayrımcılığı kapsamıyosa, o demokratik mücadeleden hayır gelmez. çünkü "bizim yaptığımız baskı meşru, onlarınki değil" dersen "ilkesiz" bir duruş sergilemiş olursun. laf sokmayı çok sevdiğin taraf gazetesinde, her türlü baskıya karşı çıkan "ilkeli" bir duruş mevcuttur, doğan medyasını biraz kenara bırakıp da açıp okursan, hem ordunun siyasete müdahalesine, hem keçiörendeki olaylara, hem chpdeki rüşvet iddiasına, hem deniz feneri iddianamesine, kısacası bu ülkede kokuşmuş olan ne varsa, anti-demokratik hangi uygulama varsa o platformda eleştirildiğini görebilirsin. ve bizim ihtiyacımız olan zihinsel altyapı işte burda mevcut, taraf bu yüzden önemli bi gazete. çünkü kimden gelirse gelsin, baskının, ayrımcılığın, yolsuzluğun her türlüsünün yanlış olduğunu söyleyebilen belki de tek gazete. ve kimden geliyorsa gelsin demokratik bir açılımın, bir özeleştirinin, meşru bir "hak arama" mücadelesinin yankı bulabildiği bir gazete.

AB ile ilgili yapılması gerekenler akpnin yaptığı ulusal programda yer aldı geniş geniş, burda "katılım ortaklığı belgesi" baz alındı. tabi bi de anayasada yapılması gereken onlarca değişiklik var, ve buna katkı sağlamak için bütün partilerden temsilci çağırıldı, ama bil bakalım hangi parti temsilci yollamak ve bu faşist anayasayı değiştirmek istemiyo?

sen dincileri "püskürtmeye" çalışırken, dindarları da mağdur edersen, dindarlar dincilerden yana olur, veya dincilerin dindarları ikna etmesi çok daha kolay olur. bunu anlatmaya çalışıyorum aslında en baştan beri. ama bir başka önkabulün de şu "bir insan ülkesini seviyosa, benim gibi düşünüyodur".

derin devletin bu ülkede bir kültür olması bi tesadüf mü sence? bunun temelleri nerde atılmış, derin devlet daha önce hangi eylemleri yapmış, nasıl teşkilatlanmış merak ettin mi hiç? ve biz bununla yaşamak zorunda mıyız? bu, tıpkı dincilerin şeriat özlemi gibi, veya tıpkı "sevri dayatmaya uğraşan" avrupa ülkeleri gibi, veya 6 ok'un kusursuzluğu gibi ilelebet devam edecek bir "evrensel sabit" mi? ve "deniz feneri"nden bişeyin çıkmayacağına nasıl inanıyorsun ki? bu ülkede derin devlet bile deşifre olmaya başlamışken, akp niye deşifre olmasın?

uzatmak istemiyodum ama uzattım tabi her zamanki gibi..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...