BarbarianClone Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Az önce maillerimi okurken geldi, paylaşıyım ve yeni görüşler alayım istedim. said: Sizinde hayatınızda hiç boşluğa kapıldığınız anlar oldu mu? Ya hiç hayatın monoton geçtiğini düşünen? Eğer cevabınız hayırsa o zaman buradan itaberen okumanıza gerek yok saçma sapan bir mail olarak görün ve silin direkt. Ancak cevabınız evet ise o zaman okumaya devam edin hemde bütün dikkatinizi vererek. Hayatın akışı devam ederken kendinizi zamandan ve mekandan soyutlayıp 'Ben ne yapıyorum?', 'Neden bunlar oluyor?' yada 'Ne yapmam gerekiyor?' benzeri sorunları hiç kendinize sordunuz mu? Bu mailin amacı bunları kendi kendine soran insanları bulmak ve yaşadıkları zorlukları ne şekilde aştıklarını öğrenme isteğimdir. Ben bir kaç senedir bu soruları çok fazla sormaya başladım. Özellikle başımdan geçen bazı kötü olaylardan sonra. İnsan yaşamının ne kadar kısa sürdüğünü ve insanın onu aslında ne kadar uzunmuş gibi gördüğünü fark ettim. Sanki sonsuz bir yaşam sunulmuş gibi çalışma arzusu, mecburiyeti. Arkadaşlarımla konuşurken özellikle dikkat ettim, çalışma hayatının bizim üzerimizdeki baskısı o kadar büyük ki. Bizim hayatımızdan çaldığı zaman o kadar fazla ki. Bunu sadece tatil planları yaparken yada yorgunluktan bitmiş bir halde konuşurken fark ediyorum. Diğer zamanlar mı? O zamanlar sadece çalışmaya konsatre olmanız gerek bu tür şeyleri düşünmeniz değil. Peki ama nereye kadar çalışacağız? Bu mailin ulaşacağı kişilerin yaşını bilmiyorum ama ortalama otuz yaşlarında olacağını tahmin ediyorum. Bu da demek ki çalışma hayatının bitmesine en az yirmi sene var. Belki iyimser belki kötümser bir tahmin ama etrafımdaki insanların ellili yaşlarında emekliye ayrıldıklarına göre yapılmış bir tahmin. Yirmi sene daha bu çalışma hayatında olacağız. Bu zaman zarfında eşinizden çok çalışma arkadaşlarınızı göreceksiniz. Hafta sonlarının size ait olmasını isteyeceksiniz ve çoğu zaman öle de olacak. Haftanın yedi gününden sadece bir gün. Yılda elliiki gün. Yirmi sene süresince binkırk gün, yaklaşık üç sene. Yani hayatınızın yüzde onbeşi kadarlık bir süre size ait. Geri kalan yüzde seksenbeşi çalışarak geçireceksiniz. Peki ama sonra? Bir çoğumuz evlenmiş ve evlat sahibi olmuş olacağız. Hayatımızdaki beklentilerimiz azalmış, ümitlerimiz, hayallerimiz yitip gitmiş olacak. Ancak olsun yinede bir evlat sahibi oldunuz, size ve vatanına hayırlı bir evlat. Onuda evlenidirip çalışma hayatına soktuktan sonra insan daha ne ister ki! Artık yirmi senenin sonunda huzura ereceksiniz eğer sağlığınız buna izin verirse. Sağlığınızdan vizeyi alamazsanız o zaman bu sefer onun derdine düşmeye başlarsınız. İsmini hatırlamadığım bir düşünür 'İnsanlar onca sene para kazanmak için çalışıp dururlar ve sağlıklarını kaybetmeye başlarlar. Sağlıklarını kaybettiklerinde ise bu sefer onu kazanmak için para harcarlar.' Buna benzer birşeydi. Eminim bir çoğunuza bir şekilde ulaşmış yada göz aşinalığı olan bir cümledir. Para kazanmak için sağlımızı verip, sağlımızı kazanmak için para vericez bu değiştirilemez bir kural olmuş günümüzde ve problemim bununla değil. Benim içinden çıkamadığım problem çalışırken ki hayatımız. Daha açıkça söylemek gerekirse para kazanırken geçen süre içerisinde hiçbir şey yapmamamız. Hayatın monotonluğunun herkes tarafından kabul edilmesi. Yirmi sene çalışırken geçen zaman içerisinde hiçbir elle tutulur birşey yapmamamız. Esas sorunuma gelene kadar gevelediğimin farkındayım, ancak bu şekilde sorarsam gerçek cevabı alabileceğimi umuyorum. Soruma gelince; Hayatınızın yüzde seksenbeşinizi çalışarak harcıyacaksınız. Peki siz bu süreyi nasıl geçireceksiniz? Hayatın akışı devam ederken kendinizi zamandan ve mekandan soyutlayıp 'Ben ne yapıyorum?', 'Neden bunlar oluyor?' yada 'Ne yapmam gerekiyor?' gibi soruları ne yapıyorda sormadan zaman geçiriyorsunuz? Yoksa bunları soruyorsunuz ve cevabını buldunuz mu? Eğer sabredipte buraya kadar okuduysanız aşağıdaki iki maddeyi okumayada devam edin lütfen. 1.) Yukarıdaki yazılanların karmaşıklığından ve yazım bozukluğundan ötürü hepinizden özür dilerim. Düzeltmeye çalışmadım çünkü yapım itabariyle düzeltmeye çalışırsam orjinalden farklı bir yazı ortaya çıkar. 2.) Eğer son sorumun cevabını biliyorsanız yada sizde benim gibi düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız, mailin sonuna cevabınızı yada düşüncelerinizi yazıp size forwardlayana geri yollayın. Eminim ki elinde sonunda bu mail bana geri gelicek hemde altında bir sürü yorum ve cevapla birlikte. Şimdiden birkaç arkadaşımdan yorumlarıyla beraber cevap geldi. Eğer buradanda uygun yorum gelirse onları ekleyip bana gönderen arkadaşıma geri yollayacağım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Llama Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 yazıyı okumadım ama çalışma hayatı başlığından direk kendi tecrubeme göre ediniyorum.. kadınlarla hiçbir şekilde ilişkiye girmiceksin ne gecelik ne süreli aynı iş yerinde olmuyor böyleşeyler haa bide kesinlikle biriylede samimi olmıcaksın, ailenden fazla iş arkadaşlarını görüyorsun yakın hissediyorsun ama aynı askerlik gibi sonra ufacık şeyde satışın kıralını yiyorsun. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 insanlar sistemin içerisinde boğulmaya dünden razı olduğu sürece yapacak hiçbir şey yok. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
asinanyavuz Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 vazgeçilebilecek bir şey değil ki. dasaa'nın dediği gibi sistem bu. ayrıca alternatif bir sistemin geliştirilmesi de hızlı bir değişim de olmayacaktır. Dolayısıyla elde olanın değerlendirilmesi daha önemli bence. Yapabilen, zamandan çalabilen çok güzel kuruyor hayatının dengesini ve ben onlara hayranım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 sıkıntı işsizlik ve kriz ile başlıyor. bi şirketle konuşuyoruz. ne kadar çalıştıklarını sordum, cevap etkileyici "yoğun dönemlerde 70saat. yoğun durmaya gayret ediyoruz =)" bi de gülüyor! tebrikler, kendinize bir kunta kinte kazandınız! kriz toplumu olduğumuzdan ve işsizlik sorunu tavan yaptığından ötürü bu olaylar giderek zorlaşıyor. ben bu işe girmem, yahu aklımı peynir ekmek ile yemedim! olur mu hiç böyle iş? ben girmem ama bu işe girecek adam var mı? var. yüzlerce kişi girmek ister! bitti.. sen dilediğini yap, dilediğin kadar kas, artık gerisi yok. kurtuluş kasıp kendi paranızı kendi işinizden çıkarmak.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BarbarianClone Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 abi kendini işini kurmakta çözüm değil en azından ilk 10 sene için. Ben kendi işimi kurdum. Günüm sabah 6'da dükkanı açmak için başlıyor akşam 8'de ise ancak kapatabiliyorum. Haftanın 6 günü bu tempoyla çalışıyorum. Evde eşimin yüzünü 9-11 arası görebiliyorum bir tek...Neden bu kadar çalışıyorsun dersen seninde belirttiğin üzere kriz. Bu temponun altına düştüğüm anda müşteri kaybetmeye başlarım. Yani elimde olmayan nedenlerle sistemin içinde boğuluyorum...sinan'ın dediği zamandan çalabilen, hayatının dengesini çok güzel kuran tiplere bende hayranım, ama bunu nasıl yapıyolar bilmiyorum. Sanırım bana mail gönderen arkadaşta onu arıyor. Yapan çok güzel yapıyor ama nasıl yapıyor? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Flameoffear Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 16, 2008 İş hayatı böyle, dur duraksız ha bire gayret gösteresin ki tutunabilesin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar