sg-1 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Meselenin özü Önce Prof. Ergun Özbudun'u tanıyalım: Kendileri saygın bir anayasa hukukçumuzdur... Liberal tezlere gönül indirmiştir... Son dönemde ise AKP'ye yaklaşmıştır... Hem de hükümet için "yeni anayasa" hazırlamakla görevlendirilecek kadar yaklaşmıştır. Durum budur... Ve bu durumda Ergun Hoca'nın, AKP'nin kapatılması istemiyle hazırlanan "İddianame"ye sert tepki göstermesinde şaşılacak bir şey yoktur... Yani... Hoca'nın "Bu halkı gönderelim, uzaydan halk getirelim" şeklinde çarpıcı cümleler kurmasına ya da "İddianame"de yer alan deliller için "Sudan sebepler" demesine hiç şaşmıyoruz. * * * Ama durun bir dakika! Ergun Hoca bağlamında şaşabileceğimiz bir nokta var: Hocamız, 9 yıl önce Refah Partisi'nin kapatılması konusunda bambaşka bir fikirdeydi... Hocamız, o günlerde Vural Savaş ile aynı hedefe atış yapmaktaydı... Hatta o kadar ki... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Refah Partisi'nin kapatılmasının ne kadar gerekli ve doğru bir karar olduğunu anlatma görevini bizzat üstlenmişti... Ne "Refah'a oy verenleri uzaya mı göndereceğiz?" diye bir çıkış yapmıştı, ne de Vural Savaş'ın "İddianamesi"nde yer alan iddialar için "Sudan sebepler" demişti. Tam tersine "Kır kalemi/Ver cezayı" diye racon kesmişti... Bugün Ergun Hoca'ya soruluyor... Deniliyor ki: "Hoca! Sen Refah'ın kapatılmasına destek çıkmadın mı? Şimdi tutmuş AKP kapatılamaz diyorsun..." Hoca'nın bu soruya verdiği yanıt şöyle: "Refah başka, AKP başkadır... Arada devasa bir fark vardır." Peki neymiş Refah ile AKP arasındaki devasa fark? Hoca iki mühim farktan söz ediyor: BİR: Refah Partisi şiddetle ilişkilendirilebilecek bir söyleme sahipti... Partinin lideri, "Kanlı mı olacak, kansız mı?" şeklinde açıklamalar yapmıştı... AKP'nin ise şiddetle ilişkilendirilebilecek bir durumu söz konusu değildir. İKİ: Refah Partisi "Çok hukukluluk" teorisini ortaya atarak, demokrasiyle çelişen bir noktadaydı... AKP'nin ise demokrasiyle çelişen bir tarafı yoktur. Hemen söyleyeyim: "İki parti arasındaki iki fark"ı bu şekilde izah eden Hoca, kendi duruşu açısından bir çelişki içinde olmadığını vurguluyor ve bence durumu kurtarıyor. * * * Peki "İki parti arasındaki iki fark" yaklaşımı, AKP'lileri de kurtarıyor mu? İşin bu kısmına dalarsak, sanırım işimiz fazlasıyla çetrefilleşir... Çünkü... Ergun Hoca'nın söylediğinin doğru kabul edilmesi durumunda, kaçınılmaz olarak, şöyle bir "acı gerçek"le yüz yüze kalıyoruz: Bugün AKP'nin önde gelen isimleri, çok değil, 9 sene öncesine kadar "Demokrasi özürlü" olduğu ve "Şiddet söylemini benimsediği" Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tescillenmiş bir partinin içindeydiler... Hem de "sempatizan" olarak ya da "ilçe başkanı" olarak değil... Üst düzey yetkili olarak... 9 sene, bence çok uzun bir zaman değil... Hele AKP'nin 6 yıl önce kurulduğunu düşünürsek, 9 yıl iner 3 yıla... Yani "Gençtiler... Kanları deli akıyordu... Biraz sivri fikirleri vardı" diyerek mazur görebileceğimiz bir durumdan söz edemeyiz. Üstelik "Dünün Refahlıları, bugünün AKP'lileri", Refah kapatıldıktan hemen sonra, siyaset meydanını terk edip, "Demokrasi özürlü" ve "Şiddete meyyal" bir partinin üst düzeyinde görev yapmış olmanın verdiği pişmanlıkla, ne Hindistan'da guru peşinde koşmuşlardır, ne de dağlarda nedamet tefekkürü içine dalmışlardır... Refah kapatılınca hep beraber Fazilet'e girdiler, o da kapatılınca hareketten kopup ayrı parti kurdular... Kopuş gerekçelerini ise "Refah Partisi şiddete temayüllü ve demokrasi özürlüydü... O yüzden kopuyoruz" şeklinde açıklamadılar... Hatırlayalım: Temel kopuş gerekçesi hep "lider sultası" falan diye gerekçelendirildi... * * * Bütün bunlara rağmen... Ben AKP'nin önde gelen isimlerinin samimi bir şekilde değiştiklerine inanıyorum... Fazlasıyla pragmatik olduklarının farkındayım... Bir gizli ajandaları olduğuna da sıfır ihtimal veriyorum... Ancak benim böyle düşünmem bir şey ifade etmez... Bu toplumda bazıları, gayet haklı olarak, "İktidara gelmeden 3 yıl önce şiddete temayüllü ve demokrasi özürlü oldukları AİHM tarafından tescil edilmiş bir ekip, şimdi devletin en tepesine yerleşmiş durumda" diye endişe ediyorlar... Huzursuzluğun kaynağı budur... "Korkuyorum anne!" psikolojisi buradan çıkmaktadır... "İddianame" de buradan beslenmektedir. O halde yapılması gereken ne "Bu işin arkasında Ergenekon çetesi var" şeklinde ciddiyetten yoksun açıklamalar yapmaktır, ne de "Bizim dincilikle ne alakamız olabilir ki?" falan diye şaşakalmaktır... Hep söyledim, yine söyleyeceğim: Çözüm, esaslı bir değişim öyküsünü her fırsatta ve en ikna edici biçimde anlatmaktan geçmektedir... Aksi takdirde kuşkuları boğmak asla mümkün olmayacaktır... Ve bu pilav daha çok su kaldıracaktır. Ahmet Hakan, Hürriyet, 19.03.2008 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cthulhu Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 güzel yazmış.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Cici savcı DTP kapatılırken... Başbakan, hukuka saygı istiyor. AKP kapatılırken... Başbakan, hukuka bindiriyor. * Bunu hatırlattım önceki gün. E-mail yağdı... AKP’liler soruyor: "Sen DTP’li misin?" * Hatta, "askerimiz kahramanca mücadele ederken, sen nasıl olur da hiç utanmadan, DTP’yi savunursun, ayıp ayıp" diyen bile var! * Peki... * "Ucu nereye varırsa varsın, bedelini ödemesi gereken kim olursa olsun, ödeteceğiz! Bizzat takip edeceğim... Üstüne gitmeye kararlıyız... Artık ülkemizde hukuk dışında hiçbir hareket tarzına tahammülümüz yok!" Kime ait bu laf? Başbakan’a. "Açık söylüyorum... Sakın, kimse bu soruşturmayı engellemeye çalışmasın... Bunu deneyen, gider!" Bu laf kime ait? Abdullah Gül’e. "Savcı, hepimizin savunduğu yargı bağımsızlığı çerçevesinde soruşturmasını tamamlayıp, iddianamesini hazırlamıştır. Bu konuda bizim bir şey söylememiz mümkün değildir... Hepimizin yargıya güvenmesi lazım." Bu kimin? Cemil Çiçek’in. * Ne zaman dediler bunları? Savcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ı "çete" kurmaktan yargılayıp, içeri tıkmak istediği zaman! * Genelkurmay Başkanı’nı abuk sabuk dedikodularla içeri tıkmak isteyen savcı, cici savcı... AKP’yi kapı gibi belgelerle kapatmak isteyen savcı, çirkin savcı! * Valla, kendim yazıyorum diye söylemiyorum ama, güzel yazı oldu galiba... Elime sağlık yani. Yılmaz Özdil, Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Antimodes52 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Ergun Özbudun'un hukuksal yaklaşımında bir problem yok ki? Parti kapatma davaları çok ince bir husustur ve demokrasilerde doğal olarak hoş karşılanmaz. Parti kapatmanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce meşru kılınabilmesi açısından da iki kritere bakılır: Partinin şiddet yanlısı yaklaşımları var mı ve partinin demokrasi karşıtı yaklaşımları var mı. Bu ikisi de Refah Partisi'nde vardı. Ki, Refah Partisi'nin kapatılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce ihlâl sayılmayan Türkiye'deki tek parti kapama davasıdır. 20'den fazla kapatma olmuştu sanırım Türkiye'de, tek karar uygun bulunan da Refah Partisi'nindi diye hatırlamaktayım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Slat Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Halkı bu kadar koyun olan başka bir ülke daha yoktur ya inanmıyorum.. Ya adamlar sürekli laf değiştiriyor, sürekli takkiye, sürekli bazı şeyleri sömürüyorlar ama bizim koyun halkımız da tık yok.. Ulan adam bi gün + diyor bi gün - bu kadar mı balık hafızalı be bu insanlar? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Seyit Onbaşı'nın İmanı Başbakan’a bir önerim var! BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmadaki tutumu, kapatma davasını bir hukuki süreçten çıkartmak isteğinin ifadesidir diye düşünüyorum. Başbakan, belli ki "laikler" ile "inananlar" gibi bir ayrım yaratmaya ve bundan siyasi bir zafer elde etmeye oynuyor. Mehmet Akif’in "imandır, o cevher ki ilahi ne büyüktür / imansız olan paslı yürek sinede yüktür" dizelerini okuduktan sonra, "Seyit Onbaşı’yı Seyit Onbaşı yapan da odur. Herhalde buna da laikliğe aykırıdır demezler" sözlerini sarf etmesinin başka bir anlamı yok. Seyit Onbaşı, Çanakkale Savaşı sırasında Mecidiye Tabyası’ndaki vinç arızalanınca her biri 276 kilogram olan top mermilerini sırtında taşıyıp namluya süren kahraman. (Naim Süleymanoğlu’nun silkmede 190 kg kaldırdığını düşünürseniz, ne kadar güçlü olduğunu tahmin edebilirsiniz, ama herhalde Naim de "serbest ağırlık kaldırmada" bu kiloya yaklaşabilir ya da geçebilirdi.) Yaptığı işin ne imanla ilgisi var, ne de bugünün laiklik tartışmalarıyla. Eğer o "imanlı" olduğu için savaşı kazandıysak, Osmanlı Ordusu’nu Çanakkale’de bir savunma savaşı yapmak zorunda bırakan, kaybettiğimiz bütün savaşlarda şehit düşen, gazi olan askerler imansız mıydı diye sormak hakkına da sahibiz. Başbakan’a önerim şudur: Sonucu kimse için iyi olmayacak dini bölücülük yapmak yerine, açılan davadaki savunmanıza odaklansanız ve toplumun laiklik ile endişeleri olan tüm kesimlerini ikna edecek bir özeleştiri yapsanız daha doğru bir politik çizgi izlemiş olursunuz. Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Antimodes52 said: Ergun Özbudun'un hukuksal yaklaşımında bir problem yok ki? Parti kapatma davaları çok ince bir husustur ve demokrasilerde doğal olarak hoş karşılanmaz. Parti kapatmanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce meşru kılınabilmesi açısından da iki kritere bakılır: Partinin şiddet yanlısı yaklaşımları var mı ve partinin demokrasi karşıtı yaklaşımları var mı. Bu ikisi de Refah Partisi'nde vardı. Ki, Refah Partisi'nin kapatılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce ihlâl sayılmayan Türkiye'deki tek parti kapama davasıdır. 20'den fazla kapatma olmuştu sanırım Türkiye'de, tek karar uygun bulunan da Refah Partisi'nindi diye hatırlamaktayım. Ahmet Hakan'ın da bahsettiği bu işte, o partinin üst düzey yöneticileri bugün AKP'de. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Zep Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 forumun haline bak yazarları at koşturur oldu millet.yok mu kalmadı mı kendinizden bişeler? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Antimodes52 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 sg-1, iyi güzel demişsin de, hukuk kişiler üstünden işlemez. Hukuk somut veriler ve olgular üstünden işler. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cthulhu Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 sabıka kaydı dediğimiz şey ne işe yarar ki o zaman? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Antimodes52 said: sg-1, iyi güzel demişsin de, hukuk kişiler üstünden işlemez. Hukuk somut veriler ve olgular üstünden işler. Ah o kişiler de eski partilerinin kapanmasına sebep olan şeyleri bugün reddedebilseler, o zaman gül gibi geçinir giderdik. Bak iki yazı daha koyacağım: said: Bakanın hac kriteri AKP’yi kapatma davasının demokrasi için sağlıklı bir yol olmadığı ortada. Hukukun gerekliliği ve yargının millet adına hareket ettiği gerçeği de. Yani yukarı baksan bıyık, aşağı baksan sakal misali bir durum. Ne kadar sudan gerekçelere bağlayıp eleştirsek de iddianamede, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerinden alıntıların önemli kısmının 22 Temmuz sonrası söylemlerinden yapılması oldukça manidar. Bu anlamda iddianame sahibini "ipe çeksek" dahi bir Başbakan’ın söyleminin ikinci seçim zaferinin ardından bu kadar kanıt bırakması düşündürücü. Bu, "Değiştik" denmesine rağmen, AKP’nin önemli isimlerinin, geçmişlerinden kalan izlerle dini kriterleri, günlük sohbetlerinin ve insanları değerlendirmenin temel ölçüsü yapmayı sürdürdüklerinin bir işareti. Size bunun ilginç bir başka örneğini de ben aktarayım. HAFIZLIĞI VAR AMA Geçen hafta üç günümü Erzurum’da, Palandöken’de geçirdim. Her ne kadar Ankara’nın günlük siyasi gelişmelerinden uzak olsak da bulunduğumuz her ortamda siyasi sohbetler eksik olmadı. Bu sohbetlerin birinde, yakın zamanda yaşanmış, Erzurum’da çok konuşulan bir konunun olduğunu öğrendim. Mekán Erzurum’un ünlü Tortum Cağ Kebap Lokantası’nın VIP bölümü. Konuklar Erzurum Milletvekili ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ, AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek, TBMM İdare Amiri ve Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak, Vali Celalettin Güven, Büyükşehir Belediye Başkanı, AKP İl Başkanı ve adlarını öğrenemediğim bir-iki isim daha. Lokanta sahibi Kemal Koç, bu önemli konuklarını ağırlamaktan çok memnun. Koç, konuklarının yanına gelip onlarla ilgilenme gereği duyuyor. Hoşbeşten sonra Bakan Akdağ ile Koç arasında şu sohbet geçiyor. - Kaç yaşındasın Kemal Bey. - 60. - Peki, hacca gittin mi? - Henüz nasip olmadı Sayın Bakanım, gidersem de gizli gideceğim. - Bu yaşa gelmişsin, hálá hacca gitmemişsen ne işe yaradı? - Her hacca giden iyi inançlı demek değil Sayın Bakanım; hacca gitmedim, ama bende hafızlık var. - Valla Kemal Bey, eğer hacca gitmediysen öbürlerinin önemi yok. HACCA GİZLİ GİDECEĞİM Hacca gitmese de inançlı bir Müslüman olduğunu bakana anlatamayan Kemal Koç’la dün ben de konuştum, duyduklarımı aktardım, hepsini doğruladı. Sonra da; "Beş vakit namazımı kılar, Kuran’ımı da okurum. İnançlı insanlar örnek olmalı. O nedenle gizli gideceğimi söyledim" dedi. Şimdi kimileri, ne var bu sohbette, diyebilir; ama hiç de öyle değil. Bunun, "kişiyi değerlendirme ölçüsü" gibi algılanması son derece doğal. Erzurum’da Akdağ’ın tutumuyla ilgili benzer başka yakınmalar da var. Yakınanlar arasında AKP’liler de yok değil. Bakanın, siyasi tercihlerini bir tarikata göre yaptığı yaygın söylenti. "Onun için Erzurumlu olmak da önemli değil" sözü çok duyuluyor. Akdağ, böyle davranmıyor olabilir; ama tarafsız bir gözlemciyi harekete geçirse, Erzurum’daki imajının bu olduğunu görebilir. Belki, bakanın bu tür sohbetleri de o yöndeki imajına katkı sağlıyordur. Çünkü Akdağ, bir bakan; dini değerlendirmeler yapan uzman değil. Şükrü Küçükşahin, Hürriyet, bugün. said: Din ve siz... BAŞSAVCININ "din istismarı" iddiasını sormak için, gazeteciler Başbakan'a koştular. Başbakan dedi ki: "Onların kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, dilleri vardır hakikati söylemezler...." (A'raf Suresi, 179'uncu ayet) Gazeteciler bu sefer iddianameyi alıp çok mühim bir isim olan Bülent Arınç'a koştular. Arınç onlara dedi ki: "Ey inananlar, şunu biliniz ki ölüm bize şah damarımızdan daha da yakındır..." (Káf Suresi, 16'ncı ayet) * Bir de bu arkadaşlara "dinci" diyorlar (!) (Yukarıdaki konuşmalar ve ilgili ayetler, gazetelerin manşetlerinden alınmıştır.) (.......) Başbakan ve adamları konuştukları zaman, kaynak gerekiyorsa gazetecilerin anayasaya, yasalara bakmaları gerekmez mi? Ama şimdi doğru koşuyorlar "Tefsir-i Kebir"e... Olmadı doğru Hacı Bayram'a... Eminim editör muhabire soruyordur: "Başbakan ne dedi, ne dedi?..." "Abi, Bakara Suresi, 15'inci Ayet'ten girdi, Maide Suresi 16'ıncı Ayet ile devam ederek, Nisa Suresi 35'inci Ayet ile....." * Aslında bizler din gibi kutsal bir duygunun, bu siyasetçilerin elinde malzeme olmaması gerektiğini anlatmak istiyoruz. Ama nasıl anlatmalı?.. Diyelim ki en değerli eşyalarınızı nasıl özenle saklarsınız... Sevdiğiniz bir gömleği nasıl ortalıkta bırakmazsınız... Altınlarınıza nasıl özen gösterirsiniz... Anlamı olan bir çiniyi nasıl cam vitrinlerde gözünüz gibi korursunuz... O zaman en değerli zenginliğiniz dininizin kirli-paslı siyaset meydanlarında kullanılmasına nasıl izin verirsiniz? Bakın; kaç gündür din, siyasi bir kapatma davasının malzemesi oluverdi. Bu sefer din gibi yüce duyguya sahip insanları, hukuk gibi bir başka yüce kavramla çatıştırmayı deniyorlar. Buna izin vermeyin. Böyle midir sizin dine saygınız?.. Bekir Coşkun, Hürriyet, dün. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 20, 2008 bulent arinc "sayi nsavcinin bilmesi gereken tek sey hayatta en hakiki seyin olum oldugudur" diyor ve siddetle alakasi yok bu partinin? cogulcu demokrasi istiyoruz cogunlukcu degil sadece oy aldigi %47 ye calisan partiler istemiyoruz tum halki kucakliycak partiler istiyoruz AKP bunu veremiyor demorkasi den anlamiyan demokrasi amac degil amactir diyen bu kalitesiz adam surusunden baska bsieyde beklememek lazim kutuplasmayi koruklemek yerine laik kesime guven vericek bir kac icraat yapsalardi hem kutuplasma kalmazdi hem turban sorun olmazdi hemde kimse dinci demez aksine kucaklardi akp yi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Tayyip efendi şu an TV'de konuşuyor, yine tek söylediği demokrasi ve %47. Akıllanmayacak bu adamlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ssj4songoku Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Viktor said: bulent arinc "sayi nsavcinin bilmesi gereken tek sey hayatta en hakiki seyin olum oldugudur" diyor ve siddetle alakasi yok bu partinin? cogulcu demokrasi istiyoruz cogunlukcu degil sadece oy aldigi %47 ye calisan partiler istemiyoruz tum halki kucakliycak partiler istiyoruz AKP bunu veremiyor demorkasi den anlamiyan demokrasi amac degil amactir diyen bu kalitesiz adam surusunden baska bsieyde beklememek lazim kutuplasmayi koruklemek yerine laik kesime guven vericek bir kac icraat yapsalardi hem kutuplasma kalmazdi hem turban sorun olmazdi hemde kimse dinci demez aksine kucaklardi akp yi Viktor belli ki sen Arınç'ın o sözleri nasıl bir mekanda, durumda ve zamanda söylediğini bilmiyorsun. Konuşmanın tümünü görmemişsin. Ben gördüm ve hiç de tehtit eder gibi bir anlam çıkmıyor. Türk medyasının kurbanı olmuşsun :( Ama son paragrafda dediklerine katılıyorum. AKP'nin gerçekten kutuplaşmayı engelliycek birşeyler yapması lazım. Fakat şu an ki halleri ile yeterince oy aldıklarından umursamıyorlar sanırım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
MrMarvelous Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Meclis dua ile açılsın taraftarıyım Meclis cuma günleri çalışmasın Arınç ve Tayyibin 2 söylemi... sırf bu ikisi yeter bu adamların aşağı indirilmesine bence... Ki 150 sayfalık bir kapatma metninden bahsediyoruz. hatta geçenlerde ek iddaname de hazırladı sayın savcım... kömürle kandırdıkları insanlara güvenip politika yaptılar, savunmalarını da bu doğrultuda yapıyorlar. kolay olmayacak bu seferki kurtuluşları; askerin e-muhtarısından sonraki ağlamaları bu sefer de yapıyorlar ama işe yaramayacak Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BiTcH_oFBaT Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mart 21, 2008 damat ferit paşa zamanında ne ise şimdi yeni modeli tayyip erdoğan. hiç bir farkı yok. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar