Enginar Mesaj tarihi: Şubat 6, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 6, 2008 başlığı gördüm. muhtemelen gayri ciddi bi threaddir ama şansimi deneyeyim diye girdim. ilk güzel başlamış sonra standart geyiğe sarmiş gene konu. üzücü seviyorum bu tarz olaylar üzerine gelişen tartışmaları falan okumayı. nasip değilmiş demek ki :P
elesso Mesaj tarihi: Şubat 6, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 6, 2008 konuyla uzaktan alakalı ama söyliyim gene; bizim yaşlı bi mali müşavir amca anlattıydı 15-20 yıl önce yazlıklarında balkonda otururken diplerinden devasa uçak gemisi tarzı bişey uçarak geçmiş bunların dilleri tutulmuş karıkoca. deli sanarlar diyede kimseye anlatamamışlar iyide yapmışlar direk deli muamelesi gördü çünkü anlatır anlatmaz :p
Dark_Soul Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Geçen starda bu tübitak bilmemne müdürü ile sirius dan yetkili bi elemanın prohramı vardı,adam kumburgazdaki çekilen videonun kasetini pantolunun cebinden çıkarıp müdüre verdi. bunu inceleyin vs.. dedi.Ha bide rosweld olayını tartışıyolardi,sirius daki yetkili eleman diyo bu olayda %100 uzaylı varlığı kanıtlanmıştır dedi,müdür de bi soru sordu: peki milyonlarca ışık yılı uzaktan dünyaya gelen bi teknoloji sence kaza yapıp yere çakılırmı,işte orda herkes dumur oldu : Bence bu görüntüler gerçekse bile ya türkiyenin ya da başka ülkenin deneme aracı gibi bişeydir. Bide merak ettiğim,hadi uzaylılar var diyelim,ulan tüm uzaylı ırklarının uzay aracı aynı şekil mi olur ya,hiç mi farklı tasarım olmaz.
Satanael Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 kendi icimizde celisiyoruz. ben hicbir uzay filminde kullanılan gemilerin tabak gibi oldugunu görmedim.. hepsi garipp uzun dikdörtgen vb. şekillerde.. Kandırılıyormuyuz yoksa ne kütahya porselen muhabbetine dönmesin bunlarda asdsdadsadsa:D elesso said: konuyla uzaktan alakalı ama söyliyim gene; bizim yaşlı bi mali müşavir amca anlattıydı 15-20 yıl önce yazlıklarında balkonda otururken diple rinden devasa uçak gemisi tarzı bişey uçarak geçmiş bunların dilleri tutulmuş karıkoca. deli sanarlar diyede kimseye anlatamamışlar iyide yapmışlar direk deli muamelesi gördü çünkü anlatır anlatmaz :p oradan devasa bişi gecicek ve kimse görmeyecek baska ha vaybe.. öle bişi evlerinin yanından gecmis olsa rüzgarından sesinden ortalık ayaklanır :D
SeaGle Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Konuyu açan Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 o kadar uzaktan gelip kaza yapmama diye bi olay yok aslında, teknoloji ileri de olsa yapabilir yani kendi içimizde bakalım, devrilemez denen denge aletini devirdiyse Bush olur olur :D
Drigeolf Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Bence de koskoca evrende tek canlılık sahibi olan yer dünya olamaz. Fakat bu canlıların bizden çok daha gelişmiş olduklarını düşünmek(var olup olmadıklarını bile kesin olarak bilmediğimize göre) desteksiz sallamaya benziyor. Üstüne üstlük insan kendi gururundan dolayı hayal ettiği uzaylıları bile kendisine benzetiyor(büyük kafa,koca gözler, 2 el , 2 bacak...vs) halbuki insana bu kadar benzeyen bir canlının daha oluşması imkansıza yakın(akıllı, hatta bizden çok daha akıllı bir canlı olabilir tabii ama neden insana benzesin ki?). Kaldı ki işin en komik yanlarından bir tanesi bu uzaylı arkadaşların fizik kurallarından bağımsız hareket etmesi. Tabii ki çok gelişmiş bir teknoloji bizim gözümüze sihir gibi gözükebilir ama unutulmaması gereken bir nokta şudur ki o kadar hızlı hareket eden , atmosferdeyken ses çıkarır(ki çıkarmaması için bir sebep yok). Ama dediğim gibi insanoğlu olarak o kadar kompleksliyiz ki evrende yaşamın sadece bizimki gibi bir atmosfere sahip bir gezegende çıkacağını ve uzaylıların bu atmosfer için hazırlıklı uzay gemilerinin olacağını düşünüyoruz. Diyelim ki bu kadar gelişmiş uzaylı bir ırk olsun, bu ırk bizim yerimizi koskoca evrende nasıl bulmuş olabilir? Bu kadar sıradan bir yıldızın etrafında dönen sıradan bir gezegeni nasıl farkedebilirler(sıradan dememin sebebi değerli ve buraya gelinmesine yol açacak hiç bir özelliği yok). Bir de üstüne üstlük uzaylılar tarafından kaçırılma hikayelerinin son 20-30 yılda popüler olduğuna ve bir yerde ortaya çıktığı anda bir histeri olarak yayıldığına dikkati çekerim(yalvarırım uzaylılar piramitleri yapmış saçmalıklarını tekrarlamayın, lütfen). Sonuç olarak, uzayda yanlız bir ırk olduğumuza inanmıyorum fakat aynı zamanda bu ırkın bizi "ziyaret" ettiğini de saçma buluyorum.
PhysX Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 evet inanmayanlar olur tabi doğaldır ama bende çıplak göz ile gördüm. Ailem ile tatildeydik izmir/dikili de. akşam yemek yedik kumsalda oturup muhabbet ediyoruz bizimkiler çekirdek çıtlıyorlar birden uzakta bir alet belirdi ve zikzaklar çizmeye başladı öyleki bazen hızlı bir zikzak çizdi bazen yavaş. çok uzaktaydı bir şey göremedik ama mor ışığı vardı. adı her ne ise dünyada hiçbir uçan cisim öyle uçamaz. inanmayanlar dalgalarını geçebilirler :P
nileppezdel Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 @Drigeolf: Evren 14 milyar yaşında, Dünya 4,5 milyar yaşında, insanoğlu ise sadece 3 milyon yaşında. Bizden çoook uzun zaman önce nice uygarlıklar kurulmuş, bizi katlamış ve hatta yokolmuş olabilirler. O açıdan zaman faktörünü göz önüne alınca desteksiz sallamak olmaz yani. Mikrooranizmalar a vardır, bizi katlamış aşmış uygarlıklar da. Olabilir yani. Neden olmasın?
fede Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 şimdi bizden önce 12 canlı kuşağının dünya ( veya başka bir gezegende ) varolduğunun kur'an da yazdığını söyleyecem de vazgçtim. neyse
JD Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Din karıştırmayalım sdf vardır uzaylı illaki vardır evren boş olamaz ama yaşayan her canlı uzaylıdır o yüzden illaki Selam dünyalı diycek bi varlık beklemenin lüzumu yok
fede Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 demedim zaten farkettiysen. iyiki de dememişim
kitana Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 neden UFO lar hep disk şeklinde betimleniyor , kare şekli falan yokmu bunların üçgen ufo falan.
fede Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 ben de polemik çıkmasın diye sölemedim zaten :D @kitana: aerodinamik. ardeth bilir sanki. açıklasın biraz. :) yalnız hakkaten UFO diye betimlenen vasıtaların şuan dünyada yapılabilecek en iyi aerodinamik yapıya felaket bastığını okumuştum
LathspeLL Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Bir uzaylı gelsede "sizi biz yarattık" desede şu dünya birbirine girse be. Mission To Mars'ı izleyin...
nileppezdel Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Hiçbir uzaylı selam dünyalı demez. Tercüme edilince selam sigosovarinta'lı falan diyebilir mesela. Biz Dünya diyoruz da onlar da bize Dünya mıiyecekler? Yada Mars'ın Mars dilindeki karşılığı Mars mı? :D
SeaGle Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Konuyu açan Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Kitaptan bazı alıntılar yapayım. FBI ile ilgili mesela, UFO, Gerçekleri ve Yalanları Sayfa 131-134 said: FBI'ın Binlerce Sayfalık Raporları 1947 yazında Amerikan Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Amerika hava sahasını neredeyse işgal eden, uçandairelerin araştırılması için FBI'dan yardım istedi. Sonuçlar yakın zamana kadar gizli tutuluyordu ve bunlar FBI'ın gerçek "X Dosyalan"ydı. FBI dünya üzerinde kaza yapıp parçalanan UFOlarla ilgili bin sayfayı aşan bir rapor hazırlamıştı. Ancak Silahlı Kuvvetler bu son derece bağlayıcı kabul edilen bilgilerin, FBI tarafından dışarıya sızdırılmasını engelledi. 9 Temmuz 1947 günü Washington kenti tarihi bir buluşmaya tanıklık ediyordu. Askeri Hava Enformasyon Dairesi Başkanı General George Schulgen ve FBI ajanı Reynolds tüm ülke gazetelerinde yer alan, büyük bir sansasyona neden olan Roswell olayını hangi yolla yalanlayabileceklerini konuşacaklardı. Ünlü Roswell kazasına kadar uçandaireler ya da UFOlar Amerikan Hükümeti tarafından ulusal güvenliği tehdit eden birer yabancı nesne olarak görülmüyorlardı. Ve halk UFO kazasıyla ilgili haberleri basın organlarından izlerken böyle bir tehdit unsuru kimsenin aklına gelmemişti. Çok geçmeden Amerikan askeri kuruluşları, halkın ilgisini başka yöne çekmek ve haberi yalanlamak için propaganda yapmaya başladılar. Böylece daha yeni doğmuş olan Roswell vakası bir sessizlik perdesi ardında gömülmüş oldu. Yetkililer FBI'a başvurma nedenlerini ise ulusal güvenliği tehdit eden her olayda olduğu gibi halkın çıkarlarını korumak amacıyla bu iş birliğine başvurduklarını iddia ettiler. General Schulgen'in tek amacı uçandaireler konusunun ardında yatan gerçeği öğrenebilmekti. Diğer yanda Amerikan hava sahasını önüne geçilmez bir şekilde işgal eden bu gizemli uçan cisimler FBI için de tehlikeli bir rakip oluşturuyordu. Bir başka FBI ajanı E.G. Fitch, General Schulgen'e yazdığı cevapta şöyle diyordu: "Uçandaireler sorununun gerçekten var olup olmadığını araştırmak için mümkün olan her türlü çaba sarf edilecektir. Kuruluşumuz söz konusu fenomenin içeriğini ortaya çıkartmak için her türlü bilimsel yöntemi kullanacağını garanti etmektedir." Ajan Fitch tarafından hazırlanan bu dosya, 1978'de çıkartılan "Bilgi Edinme Hakkı Yasası"na kadar, yıllarca gizli tutuldu. Yetkililer Roswell olayından hemen sonra UFO'ların araştırılması için Askeri bir komite kurulduğunu inkar ediyorlardı. Oysa Fitch tarafından hazırlanıp General Schulgen'e sunulan rapor, durumun hiç de böyle olmadığını açıkça gösteriyordu... 1947 Temmuz ayının sonlarına doğru artık UFO konusu öyle ulaşılmaz bir gizliliğe bürünmüştü ki, basın mensupları bile bu konuda soru sormaya çekinir hale gelmişlerdi. Diğer yanda yeni bir UFO gözlemine karşı tedbirler alınmış, alarma geçilmişti. UFO gördüğünü iddia eden tanıkların dikkatle sorguya çekilmesi isteniyordu. Gerçekten böyle bir gözlemde bulunup bulunmadıkları ya da sadece dikkat çekmek amacıyla, hatta politik nedenlerle bile yalan uydurmuş olabilecekleri üzerinde duruluyordu. Ancak FBI Başkanı J.Edgar Hoover'in dikkatle üzerinde durduğu bir nokta daha vardı ve şöyle diyordu: "Yere çakılan uçandairelerden parça almak konusunda ısrarcı olmalıyız. Örneğin 'La Vakası'nda ordu bizden önce davrandı ve deney yapmamız için bize tek bir parça bile bırakmadılar." Kısacası FBI bir başka UFO kazasında Amerikan Ordusu'nun uçan nesneden geriye kalan ne varsa hepsini toplayıp götürdüğünü açıkça belirtiyordu. Yıllar sonra Amerikalı Ufologlar, "La Vakası"nın 7 Temmuz 1947 günü Louisiana Shreveport'a düşen yaklaşık 40 santim yarıçapında küçük bir metal disk olduğunu öğreneceklerdi... Ancak Roswell olayından sonraki günlerde bu olay çabucak yalanlandı ve bir sahtekarlık örneği olarak gösterildi... Yine de büyük gizlilik içinde UFO sorunu ile ilgili araştırmalar sürdürülüyordu... General Schulgen aynı yılın 19 Mayıs ve 10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen 18 ayrı UFO gözlemiyle ilgili yazılmış raporları aldı. Tanıklar: Hava Kuvvetleri'nde çalışan yetkililer ve halktan sivillerdi. Raporda gözlemlenen cisimlerin disk biçiminde, her yöne uçabilecek mükemmel bir teknolojiye sahip ve üst kısmında bir de kutbu bulunduğu açıklanmıştı. Aradan geçen bir yıl içinde geliştirilen "Project Sing" çerçevesinde, Hava Kuvvetleri UFO konusunda bir sonuca varmıştı ve şöyle diyorlardı: "UFO'lar hiç şüphesiz bir başka dünyadan gelen uçan gemilerdir." Ancak bu rapor üst makamları memnun etmedi ve Hava Kuvvetleri Baş Komutanı Hoyt S.Vandenberg, raporu geri çevirdi. Bu da yetmiyormuş gibi, Project Sign'da görev alan elemanlarını yenileriyle değiştirdi!... Böylece UFO fenomenini yalanlamak amacını güden yeni bir kampanya daha başlatıldı. 1949 yılının Ocak ayında bir başka FBI ajanı olan Jerry Maxwell, özel emirle Texas El Paso'da bulunan Amerikan Nükleer Araştırmalar Merkezi'ne gönderildi. Görevi bu gizemli bölgede yürütülen çalışmaları yakından izlemek ve bilgi edinmekti. Son derece gizli tutulan askeri üslere yakın bölgelerde yeşil renkli ateş toplarının görüldüğü bildirilmişti. Yeşil renkli topların saatte 35.000 km'lik hız yaptığı saptandı. Ve tabii dönemin Amerikan mantığına göre nesneler hemen Rus yapısı hava silahı olarak yorumlandılar!... Gizli yürütülen araştırmalarda 150'den fazla çözümlenemeyen olay üzerinde durulmuştu. Görülen nesneler üç gurupta toplanıyordu:1- Yeşil renkli ateş topları...2- Küre ya da disk şeklindeki cisimler...3- Gök taşına benzeyen, sürekli renk değiştiren büyük hıza sahip olan nesneler... Yine bir bölüm said: New Mexico'nun, Roswell bölgesindeki kaza ve sonrasında meydana gelen gelişmeler... 2 Temmuz 1947: Roswell'de yaşayan bir çift, evlerinin yakınında UFO gördüklerini bildiriyorlar. Bölgedeki ilk işaret böylece verilmiş oluyor. 4 Temmuz 1947: Gece saat 23.30'da Roswell yakınlarında bir UFO yere çakılıyor. UFO'dan etrafa yayılan parçalar, William Mac Brazel adlı çiftçinin arazisinde bulunuyor. Aralarında "Fransisken Tarikatı"ndan rahiplerin de bulunduğu çok sayıda tanık, UFO'nun yere düşerken çizdiği rotayı gözlemlediklerini bildiriyorlar. 5 Temmuz 1947: Askeri yetkililer bölgeyi ziyaretçilere kapatıp uzay cismine ve içinde bulunan mürettebata el koyuyorlar. Aynı gün, çiftçi Mac Brazel, arazisinde aynı cisme ait gözden kaçmış kalıntıların da olduğunu fark ediyor. 6 Temmuz 1947: Cisimle ilgili kontrol çalışmaları devam ederken, Mac Brazel bulduğu diğer kalıntıları da alıp Roswell şehrine gidiyor. Bu arada şehir halkı UFO kazası ile ilgili bir şeyler duymuştur. 7 Temmuz 1947: Roswell şehri güvenlik yetkilileri, Mac Brazel'ın getirdiği parçaları teslim alıyorlar. 8 Temmuz 1947: Bir basın mensubu, Mac Brazel'in yetkililere teslim ettiği parçalarla ilgili haberi, gazetesinde yayınlıyor. UFO meselesi henüz askeri bir sır durumunda değildir. Aynı gün askeri yetkililer, gazetede çıkan haberi yalanlıyor ve buluntuların kaza yapan bir UFO'ya değil, sadece bir meteoroloji balonuna ait olduğu iddiasını ortaya atıyorlar. Sonrasıysa dinlemeye ve tanıklık etmeye alıştığımız türden bir senaryo ile gelişti. Yani diğer UFO olaylarındaki gibi, Amerikan Hükümeti UFO gerçeğini halktan ve basından gizleme kararındaydı. Cesetlerle birlikte UFO'dan geriye kalanlar bir hava üssüne taşındı. Dünya Dışı Varlığı tanımanın ve fizik özelliklerini dünyalılarla kıyaslamanın en basit yolu ise, otopsi yapılmasıydı. Gizli bir şekilde otopsi gerçekleştirildi ve otopsi çalışmaları filme alındı. Orduda görevli kameraman Jack Barnett yıllar sonra tüm çevreleri ayağa kaldıran otopsiyi filme aldığını açıkladı. 90 dakikadan biraz daha fazla süren bu filmde, belki de dünyanın en büyük sırrı gizliydi... Film yıllar boyunca hükümet tarafından açığa çıkarılmadı. Ancak bazı iddialara göre, Başkan Truman da otopsi salonundaki tanıklardan biriydi... Günümüze gelindiğinde, filmin dünya insanıyla tanışmasını sağlayan İngiliz gazeteci ve televizyon program yapımcısı Ray Santilli'nin iddialarına göre, kameraman Barnett, filmin bir kopyasını çıkartmayı başarmıştı. 1993 yılında Santilli, büyük şirketler adına çalışan Barnett'i, Elvis Presley hakkında belgesel bir film yapmak amacıyla ziyaret etti. Oysa artık 82 yaşında olan eski kameraman Barnett yıllar önce Amerikan Hava Kuvvetleri'nden çaldığı bu değerli kanıtı daha fazla saklayamayacağım ve bu gerçeğin dünya insanıyla paylaşılması gerektiğini söylüyordu. Barnett'in ne denli misyoner ruhu taşıdığı bilinmez, bol sıfırlı bir çek karşılığında sattı filmi Santilli'ye... Bundan sonra da dünya basınını ayağa kaldıran uzaylı varlık otopsisi yavaşça dışarıya sızmaya başladı. Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı. Başlangıçta sadece araştırmacılara ve bilim adamlarına ayrıcalık gösterilirken kısa sürede otopsi masasında yatan uzaylı cesedi Avrupa'da ve gezegenimizin diğer bölgelerinde en çok satan dergi kapaklarında görülmeye başlandı. Karşı çıkanlar, destekleyenler, UFO araştırmacıları, doktorlar ve sadece meraklılar bile türlü fikirleri öne sürüyorlardı artık... Acaba çağdaş dünya insanı ilk defa bu film aracılığıyla mı bir uzaylı varlığın neye benzediğini görme şansını yakalıyordu? Yıllardır beklenen gerçek kanıt ayağımıza gelmişti ve iddialar doğrulanacak gibi görünüyordu... Oysa ülkelere ve dönemlere yayılmış biçimde, kaçırılmalara, yakın karşılaşmalara tanık olanların bildirdikleri de vardı. Ve bu birinci elden tanıklıklardan uzaylıların beden yapılarıyla ilgili genel bir şablon çıkartmak mümkündü. Ortak noktalar tam 20 maddede sıralanıyordu. Roswell cesedini incelemeden önce herkesçe bilinen uzaylıların neye benzediğini hatırlamakta yarar var: UZAYLILAR'IN TESPİT EDİLEBİLEN ORTAK FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ 1- Varlıkların boyu genellikle l ila 1.50 m arasında değişiyor. En uzun olanları ise 2 m civarında. 2- Baş, insan görünümü taşısa da bedene kıyasla çok büyük kalıyor. 3- Gözler büyük ve çukura kaçmış, birbirlerinden ayrı, ya da normal insan gözünden çok daha geniş. Uzak doğulu izlenimi verircesine çekik. 4- Kulak benzeri işitme organlarına ya da başın iki yanında yer alabilecek çıkıntılara sahip değiller. 5- Burun göze çarpmayacak kadar belirsiz. 6- Ağız düz bir çizgi veya yarık biçiminde. Yok olan kulaklar gibi işlevini yitiren ağız da beslenme ya da ses yoluyla iletişim, konuşma amacıyla kullanılmıyormuşçasına silikleşmiş. 7- Boyun dikkati çekecek kadar ince. 8- Saçlar... Kimi tanıklara göre uzaylıların saçları yok. Bazı tanıklarsa başın tepe bölgesinde hafifçe renkli bir leke gördüklerini söylüyorlar. Bedenin hiç bir bölgesinde tüye rastlanmıyor. 9- Gövdenin tümü zayıf ve küçük olarak tanımlanıyor. Olayların çoğunda gövde bir tür giysi ya da üniforma ile örtülmüş durumda. Karında göbek deliğine rastlanmıyor. 10- Kollar son derece ince ve uzun. Hatta bazen dizlere kadar iniyor. 11- Eller, dört parmaklı. Baş parmak yok. İki parmak diğerlerinden daha uzun. Bazı gözlemciler tırnaklardan söz ederken, başkaları tırnak görmediklerini belirtiyorlar. 12- El ve ayaklan tanımlayacak genel özellikler yok. 13- Cilt rengi tanıkların gözlemlerine göre bej, güneş yanığı, kahverengi ya da gri pembe olarak değişebiliyor. Bazı gözlemlerde ise; loş ışıklar altında maviye kaçan gri ten renginden söz ediliyor. 14- Uzaylıların diş yapısı hakkında hiç bir şey bilinmiyor. 15- Üreme organları ise hala sır niteliğinde. Bazı tanıklar, ne kadın ne de erkek üreme organına sahip olmadıklarını söylüyor. Klonlama ya da dünyada henüz bilinmeyen farklı yöntemlerle üredikleri düşünülebilir. 16- Kimi olaylarda dünya dışı varlıklar sanki aynı kalıptan yapılmışçasına birbirinin eşi, benzer görüntüler ve biyolojik özellikler taşıyorlar. 17- Beyin kapasiteleri bilinmiyor. 18- Kan... Bedenlerinde bir sıvı var ama bildiğimiz kana benzemiyor. 19- Beslenme... Katı ve sıvı besin ürünlerini tanımıyorlar. Ele geçen UFOların hiç birinde gıda maddesine rastlanmadı. Sindirim sistemi ve rektal bölgeye sahip değiller. 20- Söz konusu özellikler taşıyan dünya dışı varlıklara genelde insansı ya da hümonoid adı veriliyor. Ancak hangi güneş sisteminden geldikleri hala bilinmiyor. Bizim güneş sistemimizin farklı bir bölgesine ait olup olmadıkları hakkında da bilgimiz yok. Evet, bu genel bilgilerden sonra Roswell otopsisi hakkında bazı yorumlarda bulunmak mümkün. Basına yansıyan "Otopsi Filmi" gerçek miydi? Ayrıntılarını seçmekte zorlandığımız ameliyat salonunun orta yerinde, otopsi masasında yatan cesedin boyu 1.40 civarında. Baş normal insan başının neredeyse iki katı kadar gelişmiş. Gözler tıpkı bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaylılarınki gibi kocaman, parlak ve siyah. Ne başta, ne de bedenin diğer bölümlerinde tek bir tüye bile rastlanmıyor. Buna kaşlar ve kirpikler de dahil. El ve ayak parmaklarının sayısı ise altı. Karın hamile izlenimini verircesine şiş, oysa yapılan araştırmada varlığın içinde gelişmekte olan bir canlıya da rastlanmıyor. Dahası uzaylının cinsiyetini kestirmek de mümkün değil. Erkek ya da dişi olduğunu gösterir üreme organları bulunmuyor çünkü. Buraya kadar Roswell yaratığının dış görüntüsü 20 maddelik listeyle kıyaslandığında benzer özellikler taşıyor... Ancak sıklıkla vurgulanan zayıf uzaylılar kavramından uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü Roswell varlığı oldukça kilolu, yağlı, hatta gelişmiş kasları olan bir bedene sahip. Boyu tanıklıklarda söylendiği gibi kısa, ama bu kadar kısa boyda gelişmiş kas yapısı inandırıcı olamıyor... Sonra izole edici beyaz giysilere bürünmüş doktorlar, alışılmış bir beceriyle cesedi parçalamaya başlıyorlar. Bisturi (görebildiğimiz kadarıyla) önce göğüs ve karın boşluğunu iki yana açıyor... Bedenden dışarı çıkartılan organlar, siyah beyaz ve titrek kamerayla çekilmiş, filmde dikkatimizi dağıtıyor. Gerçek mi, yoksa dünyayla alay etmek amacıyla hazırlanmış bir kurgu mu karar veremiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca ya da göz ilk sahnelerin heyecanını atınca, bu ölü uzaylının pek de o kadar uzaylı olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ekrandaki görüntü, bir uzaylının bedeninden çok, bir mankene benzemeye başlıyor... Otopsi uzmanları ve işi iyi bilen patologlar filmi tekrar tekrar incelediklerinde filmin düzmece olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Onlara göre dünya dışı bir varlık, iç organları ele alınmadan önce dış yapısıyla incelenmeli. Oysa otopside varlık incelenmiyor, adeta parçalanıyor. Doktorlar sanki cesedi önceden çok iyi tanıyorlarmış gibi hareket edip bedeni açmaya başlıyorlar. Roswell Otopsisi'nden bir görüntü Başın büyüklüğüne göre ise kafatasından çıkartılan beyin çok küçük kalıyor. Bu durumda beyinin de uygun büyüklükte olması gerekir. Bu otopsi gerçek patologlar tarafından değil, cerrahlar tarafından yapılmış. Oysa Amerikan Hava Kuvvetleri USAF'ın dünyayı sarsacak bu olay için en iyi patologları çağırması gerekirdi. Neden sıradan cerrahlarla yetindiği düşündürücü. Otopsi şartları da inandırıcı olamıyor. Çünkü gerçek bir ölüm sonrası incelemede varlığın ağzı açılıp bakılmalıydı, bu yapılmıyor. Ölü olduğu kabul edilen varlığın her iki eli de aynı biçimde duruyor ve parmaklan yukarı doğru açılmış. Böyle bir rastlantı kabul edilemez, ölüm sonrasında eller birbirinin kopyasıymış gibi görüntü alamaz. Evet... Film sayısız uzman tarafından incelendi. Bu arada Kodak firmasıyla bağlantı kuruldu ve Kodak söz konusu filmin 1927, 1947 ya da 1967 yıllarından birinde üretilmiş olduğu raporunu verdi. En azından uydurma da olsa, sahneler demek ki geçmişte üretilmiş bir filme alınmıştı. Dünya basını uzaysal otopsi tartışmaları yaparken, bu garip senaryoya, ünlü yönetmen Steven Spielberg ve 1947 kazasıyla ilgili çekeceği yeni filmi de girdi. Spielberg, Hollywood yönetmenlerinin belki de en Ufolojik olanıydı... "Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar" ve "E.T." gibi unutulmaz başyapıtlarına, bir sonuncusunu ekleyerek unutulmaz bir üçleme yapmak istiyordu. Büyük olasılıkla çekeceği son filmin adı da, "Majestic" ya da "Proje X" olacaktı. "Majestic 12", o yıllarda Başkan Truman'ın UFO olaylarını araştırmak amacıyla kurduğu örgütün adıydı. Bilim ve sanat çevreleri, Spielberg'in yeni filminde gerçek belgesel görüntülerle kendi çekeceği sahneleri birarada kullanacağını konuşur olmuştu... Acaba bu görüntüler Spielberg'in yeni filmi için özenle çekip dikkatle saklayamadığı sahnelerden mi ibaretti?... Tüm bu sorular UFO çevrelerini kuşkuya düşürürken, yapımcı Ray Santilli'nin temsilcisi Chris Carey ismi kulağa gelmeye başladı. Chris Carey özellikle bilim kurgu filmlerinde kullanılan uzayla ilgili tüm nesnelerin ve uzaylı varlıkların kopyalarını üretmekteki başarısıyla tanınan bir uzmandı. Lasteksten yapılan figürler, usta ışıkçılar ve özel efektler sayesinde inanılmaz derecede gerçek görüntüsünü verebiliyordu... Olaylar gittikçe dağılırken, parçalanan uzaylı cesedinin ne olduğu ise, gizemini koruyordu... Adli tabipler incelemelerini ancak televizyon ekranından yapabildiler. Ve sonuç bugün bile şüpheli... Bir gurup araştırmacı uzaylı varlığın gerçekliğini savunurken, geri kalanlarsa Amerikan Hükümeti'nin UFO gerçeğini küçültmek, alaya almak ve UFO araştırmacılarını halkın gözünde değersiz kılmak amacıyla bu sahteciliğe girdiklerini iddia ediyorlar. Amerikan Hava Kuvvetleri 1947 kazasını önce kabullendi, daha sonra ise ellerindeki parçaların bir meteoroloji balonuna ait olduğunu ileri sürdü. Bu ani karar değişikliği huzursuzluk vericiydi. Kaza sonucu parçalanan uzay cismine UFO ya da Uçandaire adı verilse de, Roswell olayında parçalanan cisim üçgen biçimindeydi, yani tıpkı Kenneth Arnold'un gözleminde karşılaştığı üçgen biçimli uçan cisimler filosu gibi. Kimi tanıklarsa, parçalanan UFO'dan çıkan varlıkların yaşadıklarını söylediler... Siyah beyaz görüntülerinden tanıdığımız ölü uzaylı büyük bir ihtimalle lasteks bebek olabilir. Ama yine de, bir varlığın kopyasını yapabilmek için, mutlaka gerçeğine bakılması gerektiği unutulmamalıdır... Model olmadan kopyası çıkartılamaz... Bu konuyu tek bir cümleyle, belki de en güzel şöyle toparlayabiliriz: Olay gerçek, ancak ekranlara yansıyan görüntüler sahte...
Bleda Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Seagle git bi hava al gel. Bana sorsanız dünya dışı hayat var mı? Var. Dünya dışı akıllı (bizden aptal, eşit, üstün) var mı? Var. Dünya dışı akıllı ve bizden üstün bir varlık uzayda diledigi gibi dolaşabiliyormudur? Evet. Peki dünyaya gelmişler midir? Hayır. Yok gelseler bile uzayda diledikleri gibi dolaşabilecek kapasiteye ulaşmış bir canlı türünün gelipte bizim tarafımızdan yakalanabilecegi, görüntülenemebilecegine hiç ihtimal vermiyorum.
SeaGle Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Konuyu açan Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 said: NAZİ ALMANYASININ TEKNOLOJİK SIRLARI VE UFOLAR 7 haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber şöyleydi:”uçan daireler bir gizli silahtır.almanlar tarafından üretilmiş we ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır.amerikan hawa kuwwetlerinin werdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür.hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır.” haberi izleyen günlerde UFOların alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı.Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu.UFO gözlemleri hızla artarken,özellikle iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu.İskandinawyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar sawaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı.bu dönemde “SS” ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusundainsanlığın yararına we çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti.araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu.Böylece victor Schönberger ‘in uçandaire taslakları ortaya cıktı.Cisimlere Haunebu-1 we haunebu-2 isimleri werildi. hazırlanan plan we çizimlerin, ünlü temasçı George Adamski’nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti… Almanlar 1941 ve 1942 yıllarında daire biçimli uçak üretimine çoktan girmişti bile.Ancak ilk denemelerde çok büyük yapım hataları ortaya çıktı. V-1, V-2, V-4 den sonra,1942 yılında mühendis Richard Miethe , italyan bilim adamı Giuseppe Bellonzo ile V-7 nin yeni modeli üzerinde çalışmaya başladı.zaman geçerken Hitler in de desteğini alan Miethe-bellonzo ekibi,Schriever-Habermohl ikilisiyle ortak araştırmaya girdiler.böylece inanılmaz efsanevi V-7 ortaya çıktı ilk uçuş denemesi 20.813 metre , ikinci uçuşta ise 24.200 metreye kadar yükseldi. Diğer yandan Vril adıyla bilinen uçan diskler projeside dewam ediyordu.Bu projenin mimarı Schumann grubuydu we mucize yaratan silahlar konusunda uzmanlaşmış SS E-4 bölümünden destek alıyordu. Vril-1 serisinde tam17 cismin üretildiği biliniyor. disklerin çapı 11.56 metre idi we 2.900 kilometre saat hızına ulaşabiliyorlardı. garip bir biçimde Vril-1 ve Vril-9 un görünümleri ,amerikalı astronot Edwin Aldrige’in ay yüzeyinde gördüğü nesnelere çok benziyordu!.. Almanlar savaşın sonuna kadar silahlarını mükemmel hale getirmek için çalışmayı sürdürdüler. Yeni projelerine ” ateş topu” adını wermişlerdi.Radyo dalgalarıyla yönlendirilen ateş toplarının tek amacı wardı: yok etmek!.. Düşman uçaklarından çıkan gazı buluyor we radarlarını işlemez hale getiriyordu.Motorun yada elektrik sisteminin tümüyleçökmesini sağlayan ateş topları ürkütücüydü. Bu özellik ,bazı UFO gözlemlerinde, UFO’nun yakın teması sırasında araba motorlarını durdurması , elektrik kesilmesi yada elektrikle çalışan cihazlardaki geçici bozulmayı akla getiriyor. O dönemde, bugün UFO adını werdiğimiz dairesel biçimli taşıt araçları inşaa edildi, kullanıldı we tanıklar tarafndan sayısız gözlem yapıldı.Şimdi bu tanıklardan birini orjinal almanca metinden yapılan çewiriyle yeniden gözden geçirelim.çok gizli askeri belge özelliğitaşıyan gözlemde tanığın adı we kimliği açıklanmamıştır: “almanya’nın Bavyera bölgesindeydim.cumartesi öğleden sonra , akşam olmak üzereydi.karşı taraftan yüksekliği pek de fazla olmayan uçan bir cismin yaklaştığını gördüm.Çapı 8 ila 20 metre arasndaydı.çewresine ıslık sesi yayıyordu we cisim hafif bir titrreşim ile sarsılıyordu.Cismin alt kısmında üç yarım küre bir tanede mawi nokta wardı. ortadaki gamalı haç resmi hemen dikkatimi çekti.pencere benzer birşey yoktu sadece delikler wardı.Bu ıssız mekanda we cewrede artık çalışmayan eski fabrikalardan başka bina yoktu.garip cisim alçaldı we görebildiğim kadarıyla bir duwarın arkasnda yere indi.Az sonra ortaya çıkan kamyon cisme yaklaştı we uzaktan pek de seçemediğim şeyler olmaya başladı.sadece insan formunda iki silüet görebildim.biri uçan cismin alt tarafnda diğeri ise üstündeydi.Uçan disk yüzeyi metal plakalarla kaplanmışa benziyordu. Hem alttaki üç küre hemde üst tarafta çıkış borusuna benzeyen bölümler dikkatimi çekti. Az sonra ‘NSU 80 Solingen’ plakalı bir araba geldi.Bunu yeşil bir volkswagen izledi.Gidip yakından bakmaya karar werdiğimde ise , uçan cisim çoktan ortadan kaybolmuştu.Yaptığım gözlemden bir hafta sonra ,bu bölgede pek çok kişinin ufo gördüğüne dair raporlar werildi.benimle aynı cismi yada benzerlerini görmüş olabileceklerini düşündüm.Benzincide çalışan bir adamla konuştuğumda onunda aynı cismi gördüğünü öğrendim.”
SeaGle Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Konuyu açan Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Bleda said: Seagle git bi hava al gel. Bana sorsanız dünya dışı hayat var mı? Var. Dünya dışı akıllı (bizden aptal, eşit, üstün) var mı? Var. Dünya dışı akıllı ve bizden üstün bir varlık uzayda diledigi gibi dolaşabiliyormudur? Evet. Peki dünyaya gelmişler midir? Hayır. Yok gelseler bile uzayda diledikleri gibi dolaşabilecek kapasiteye ulaşmış bir canlı türünün gelipte bizim tarafımızdan yakalanabilecegi, görüntülenemebilecegine hiç ihtimal vermiyorum. SeaGle said: Kitaptan bazı alıntılar yapayım. FBI ile ilgili mesela, UFO, Gerçekleri ve Yalanları Sayfa 131-134 said: FBI'ın Binlerce Sayfalık Raporları 1947 yazında Amerikan Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Amerika hava sahasını neredeyse işgal eden, uçandairelerin araştırılması için FBI'dan yardım istedi. Sonuçlar yakın zamana kadar gizli tutuluyordu ve bunlar FBI'ın gerçek "X Dosyalan"ydı. FBI dünya üzerinde kaza yapıp parçalanan UFOlarla ilgili bin sayfayı aşan bir rapor hazırlamıştı. Ancak Silahlı Kuvvetler bu son derece bağlayıcı kabul edilen bilgilerin, FBI tarafından dışarıya sızdırılmasını engelledi. 9 Temmuz 1947 günü Washington kenti tarihi bir buluşmaya tanıklık ediyordu. Askeri Hava Enformasyon Dairesi Başkanı General George Schulgen ve FBI ajanı Reynolds tüm ülke gazetelerinde yer alan, büyük bir sansasyona neden olan Roswell olayını hangi yolla yalanlayabileceklerini konuşacaklardı. Ünlü Roswell kazasına kadar uçandaireler ya da UFOlar Amerikan Hükümeti tarafından ulusal güvenliği tehdit eden birer yabancı nesne olarak görülmüyorlardı. Ve halk UFO kazasıyla ilgili haberleri basın organlarından izlerken böyle bir tehdit unsuru kimsenin aklına gelmemişti. Çok geçmeden Amerikan askeri kuruluşları, halkın ilgisini başka yöne çekmek ve haberi yalanlamak için propaganda yapmaya başladılar. Böylece daha yeni doğmuş olan Roswell vakası bir sessizlik perdesi ardında gömülmüş oldu. Yetkililer FBI'a başvurma nedenlerini ise ulusal güvenliği tehdit eden her olayda olduğu gibi halkın çıkarlarını korumak amacıyla bu iş birliğine başvurduklarını iddia ettiler. General Schulgen'in tek amacı uçandaireler konusunun ardında yatan gerçeği öğrenebilmekti. Diğer yanda Amerikan hava sahasını önüne geçilmez bir şekilde işgal eden bu gizemli uçan cisimler FBI için de tehlikeli bir rakip oluşturuyordu. Bir başka FBI ajanı E.G. Fitch, General Schulgen'e yazdığı cevapta şöyle diyordu: "Uçandaireler sorununun gerçekten var olup olmadığını araştırmak için mümkün olan her türlü çaba sarf edilecektir. Kuruluşumuz söz konusu fenomenin içeriğini ortaya çıkartmak için her türlü bilimsel yöntemi kullanacağını garanti etmektedir." Ajan Fitch tarafından hazırlanan bu dosya, 1978'de çıkartılan "Bilgi Edinme Hakkı Yasası"na kadar, yıllarca gizli tutuldu. Yetkililer Roswell olayından hemen sonra UFO'ların araştırılması için Askeri bir komite kurulduğunu inkar ediyorlardı. Oysa Fitch tarafından hazırlanıp General Schulgen'e sunulan rapor, durumun hiç de böyle olmadığını açıkça gösteriyordu... 1947 Temmuz ayının sonlarına doğru artık UFO konusu öyle ulaşılmaz bir gizliliğe bürünmüştü ki, basın mensupları bile bu konuda soru sormaya çekinir hale gelmişlerdi. Diğer yanda yeni bir UFO gözlemine karşı tedbirler alınmış, alarma geçilmişti. UFO gördüğünü iddia eden tanıkların dikkatle sorguya çekilmesi isteniyordu. Gerçekten böyle bir gözlemde bulunup bulunmadıkları ya da sadece dikkat çekmek amacıyla, hatta politik nedenlerle bile yalan uydurmuş olabilecekleri üzerinde duruluyordu. Ancak FBI Başkanı J.Edgar Hoover'in dikkatle üzerinde durduğu bir nokta daha vardı ve şöyle diyordu: "Yere çakılan uçandairelerden parça almak konusunda ısrarcı olmalıyız. Örneğin 'La Vakası'nda ordu bizden önce davrandı ve deney yapmamız için bize tek bir parça bile bırakmadılar." Kısacası FBI bir başka UFO kazasında Amerikan Ordusu'nun uçan nesneden geriye kalan ne varsa hepsini toplayıp götürdüğünü açıkça belirtiyordu. Yıllar sonra Amerikalı Ufologlar, "La Vakası"nın 7 Temmuz 1947 günü Louisiana Shreveport'a düşen yaklaşık 40 santim yarıçapında küçük bir metal disk olduğunu öğreneceklerdi... Ancak Roswell olayından sonraki günlerde bu olay çabucak yalanlandı ve bir sahtekarlık örneği olarak gösterildi... Yine de büyük gizlilik içinde UFO sorunu ile ilgili araştırmalar sürdürülüyordu... General Schulgen aynı yılın 19 Mayıs ve 10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen 18 ayrı UFO gözlemiyle ilgili yazılmış raporları aldı. Tanıklar: Hava Kuvvetleri'nde çalışan yetkililer ve halktan sivillerdi. Raporda gözlemlenen cisimlerin disk biçiminde, her yöne uçabilecek mükemmel bir teknolojiye sahip ve üst kısmında bir de kutbu bulunduğu açıklanmıştı. Aradan geçen bir yıl içinde geliştirilen "Project Sing" çerçevesinde, Hava Kuvvetleri UFO konusunda bir sonuca varmıştı ve şöyle diyorlardı: "UFO'lar hiç şüphesiz bir başka dünyadan gelen uçan gemilerdir." Ancak bu rapor üst makamları memnun etmedi ve Hava Kuvvetleri Baş Komutanı Hoyt S.Vandenberg, raporu geri çevirdi. Bu da yetmiyormuş gibi, Project Sign'da görev alan elemanlarını yenileriyle değiştirdi!... Böylece UFO fenomenini yalanlamak amacını güden yeni bir kampanya daha başlatıldı. 1949 yılının Ocak ayında bir başka FBI ajanı olan Jerry Maxwell, özel emirle Texas El Paso'da bulunan Amerikan Nükleer Araştırmalar Merkezi'ne gönderildi. Görevi bu gizemli bölgede yürütülen çalışmaları yakından izlemek ve bilgi edinmekti. Son derece gizli tutulan askeri üslere yakın bölgelerde yeşil renkli ateş toplarının görüldüğü bildirilmişti. Yeşil renkli topların saatte 35.000 km'lik hız yaptığı saptandı. Ve tabii dönemin Amerikan mantığına göre nesneler hemen Rus yapısı hava silahı olarak yorumlandılar!... Gizli yürütülen araştırmalarda 150'den fazla çözümlenemeyen olay üzerinde durulmuştu. Görülen nesneler üç gurupta toplanıyordu:1- Yeşil renkli ateş topları...2- Küre ya da disk şeklindeki cisimler...3- Gök taşına benzeyen, sürekli renk değiştiren büyük hıza sahip olan nesneler... Yine bir bölüm said: New Mexico'nun, Roswell bölgesindeki kaza ve sonrasında meydana gelen gelişmeler... 2 Temmuz 1947: Roswell'de yaşayan bir çift, evlerinin yakınında UFO gördüklerini bildiriyorlar. Bölgedeki ilk işaret böylece verilmiş oluyor. 4 Temmuz 1947: Gece saat 23.30'da Roswell yakınlarında bir UFO yere çakılıyor. UFO'dan etrafa yayılan parçalar, William Mac Brazel adlı çiftçinin arazisinde bulunuyor. Aralarında "Fransisken Tarikatı"ndan rahiplerin de bulunduğu çok sayıda tanık, UFO'nun yere düşerken çizdiği rotayı gözlemlediklerini bildiriyorlar. 5 Temmuz 1947: Askeri yetkililer bölgeyi ziyaretçilere kapatıp uzay cismine ve içinde bulunan mürettebata el koyuyorlar. Aynı gün, çiftçi Mac Brazel, arazisinde aynı cisme ait gözden kaçmış kalıntıların da olduğunu fark ediyor. 6 Temmuz 1947: Cisimle ilgili kontrol çalışmaları devam ederken, Mac Brazel bulduğu diğer kalıntıları da alıp Roswell şehrine gidiyor. Bu arada şehir halkı UFO kazası ile ilgili bir şeyler duymuştur. 7 Temmuz 1947: Roswell şehri güvenlik yetkilileri, Mac Brazel'ın getirdiği parçaları teslim alıyorlar. 8 Temmuz 1947: Bir basın mensubu, Mac Brazel'in yetkililere teslim ettiği parçalarla ilgili haberi, gazetesinde yayınlıyor. UFO meselesi henüz askeri bir sır durumunda değildir. Aynı gün askeri yetkililer, gazetede çıkan haberi yalanlıyor ve buluntuların kaza yapan bir UFO'ya değil, sadece bir meteoroloji balonuna ait olduğu iddiasını ortaya atıyorlar. Sonrasıysa dinlemeye ve tanıklık etmeye alıştığımız türden bir senaryo ile gelişti. Yani diğer UFO olaylarındaki gibi, Amerikan Hükümeti UFO gerçeğini halktan ve basından gizleme kararındaydı. Cesetlerle birlikte UFO'dan geriye kalanlar bir hava üssüne taşındı. Dünya Dışı Varlığı tanımanın ve fizik özelliklerini dünyalılarla kıyaslamanın en basit yolu ise, otopsi yapılmasıydı. Gizli bir şekilde otopsi gerçekleştirildi ve otopsi çalışmaları filme alındı. Orduda görevli kameraman Jack Barnett yıllar sonra tüm çevreleri ayağa kaldıran otopsiyi filme aldığını açıkladı. 90 dakikadan biraz daha fazla süren bu filmde, belki de dünyanın en büyük sırrı gizliydi... Film yıllar boyunca hükümet tarafından açığa çıkarılmadı. Ancak bazı iddialara göre, Başkan Truman da otopsi salonundaki tanıklardan biriydi... Günümüze gelindiğinde, filmin dünya insanıyla tanışmasını sağlayan İngiliz gazeteci ve televizyon program yapımcısı Ray Santilli'nin iddialarına göre, kameraman Barnett, filmin bir kopyasını çıkartmayı başarmıştı. 1993 yılında Santilli, büyük şirketler adına çalışan Barnett'i, Elvis Presley hakkında belgesel bir film yapmak amacıyla ziyaret etti. Oysa artık 82 yaşında olan eski kameraman Barnett yıllar önce Amerikan Hava Kuvvetleri'nden çaldığı bu değerli kanıtı daha fazla saklayamayacağım ve bu gerçeğin dünya insanıyla paylaşılması gerektiğini söylüyordu. Barnett'in ne denli misyoner ruhu taşıdığı bilinmez, bol sıfırlı bir çek karşılığında sattı filmi Santilli'ye... Bundan sonra da dünya basınını ayağa kaldıran uzaylı varlık otopsisi yavaşça dışarıya sızmaya başladı. Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı. Başlangıçta sadece araştırmacılara ve bilim adamlarına ayrıcalık gösterilirken kısa sürede otopsi masasında yatan uzaylı cesedi Avrupa'da ve gezegenimizin diğer bölgelerinde en çok satan dergi kapaklarında görülmeye başlandı. Karşı çıkanlar, destekleyenler, UFO araştırmacıları, doktorlar ve sadece meraklılar bile türlü fikirleri öne sürüyorlardı artık... Acaba çağdaş dünya insanı ilk defa bu film aracılığıyla mı bir uzaylı varlığın neye benzediğini görme şansını yakalıyordu? Yıllardır beklenen gerçek kanıt ayağımıza gelmişti ve iddialar doğrulanacak gibi görünüyordu... Oysa ülkelere ve dönemlere yayılmış biçimde, kaçırılmalara, yakın karşılaşmalara tanık olanların bildirdikleri de vardı. Ve bu birinci elden tanıklıklardan uzaylıların beden yapılarıyla ilgili genel bir şablon çıkartmak mümkündü. Ortak noktalar tam 20 maddede sıralanıyordu. Roswell cesedini incelemeden önce herkesçe bilinen uzaylıların neye benzediğini hatırlamakta yarar var: UZAYLILAR'IN TESPİT EDİLEBİLEN ORTAK FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ 1- Varlıkların boyu genellikle l ila 1.50 m arasında değişiyor. En uzun olanları ise 2 m civarında. 2- Baş, insan görünümü taşısa da bedene kıyasla çok büyük kalıyor. 3- Gözler büyük ve çukura kaçmış, birbirlerinden ayrı, ya da normal insan gözünden çok daha geniş. Uzak doğulu izlenimi verircesine çekik. 4- Kulak benzeri işitme organlarına ya da başın iki yanında yer alabilecek çıkıntılara sahip değiller. 5- Burun göze çarpmayacak kadar belirsiz. 6- Ağız düz bir çizgi veya yarık biçiminde. Yok olan kulaklar gibi işlevini yitiren ağız da beslenme ya da ses yoluyla iletişim, konuşma amacıyla kullanılmıyormuşçasına silikleşmiş. 7- Boyun dikkati çekecek kadar ince. 8- Saçlar... Kimi tanıklara göre uzaylıların saçları yok. Bazı tanıklarsa başın tepe bölgesinde hafifçe renkli bir leke gördüklerini söylüyorlar. Bedenin hiç bir bölgesinde tüye rastlanmıyor. 9- Gövdenin tümü zayıf ve küçük olarak tanımlanıyor. Olayların çoğunda gövde bir tür giysi ya da üniforma ile örtülmüş durumda. Karında göbek deliğine rastlanmıyor. 10- Kollar son derece ince ve uzun. Hatta bazen dizlere kadar iniyor. 11- Eller, dört parmaklı. Baş parmak yok. İki parmak diğerlerinden daha uzun. Bazı gözlemciler tırnaklardan söz ederken, başkaları tırnak görmediklerini belirtiyorlar. 12- El ve ayaklan tanımlayacak genel özellikler yok. 13- Cilt rengi tanıkların gözlemlerine göre bej, güneş yanığı, kahverengi ya da gri pembe olarak değişebiliyor. Bazı gözlemlerde ise; loş ışıklar altında maviye kaçan gri ten renginden söz ediliyor. 14- Uzaylıların diş yapısı hakkında hiç bir şey bilinmiyor. 15- Üreme organları ise hala sır niteliğinde. Bazı tanıklar, ne kadın ne de erkek üreme organına sahip olmadıklarını söylüyor. Klonlama ya da dünyada henüz bilinmeyen farklı yöntemlerle üredikleri düşünülebilir. 16- Kimi olaylarda dünya dışı varlıklar sanki aynı kalıptan yapılmışçasına birbirinin eşi, benzer görüntüler ve biyolojik özellikler taşıyorlar. 17- Beyin kapasiteleri bilinmiyor. 18- Kan... Bedenlerinde bir sıvı var ama bildiğimiz kana benzemiyor. 19- Beslenme... Katı ve sıvı besin ürünlerini tanımıyorlar. Ele geçen UFOların hiç birinde gıda maddesine rastlanmadı. Sindirim sistemi ve rektal bölgeye sahip değiller. 20- Söz konusu özellikler taşıyan dünya dışı varlıklara genelde insansı ya da hümonoid adı veriliyor. Ancak hangi güneş sisteminden geldikleri hala bilinmiyor. Bizim güneş sistemimizin farklı bir bölgesine ait olup olmadıkları hakkında da bilgimiz yok. Evet, bu genel bilgilerden sonra Roswell otopsisi hakkında bazı yorumlarda bulunmak mümkün. Basına yansıyan "Otopsi Filmi" gerçek miydi? Ayrıntılarını seçmekte zorlandığımız ameliyat salonunun orta yerinde, otopsi masasında yatan cesedin boyu 1.40 civarında. Baş normal insan başının neredeyse iki katı kadar gelişmiş. Gözler tıpkı bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaylılarınki gibi kocaman, parlak ve siyah. Ne başta, ne de bedenin diğer bölümlerinde tek bir tüye bile rastlanmıyor. Buna kaşlar ve kirpikler de dahil. El ve ayak parmaklarının sayısı ise altı. Karın hamile izlenimini verircesine şiş, oysa yapılan araştırmada varlığın içinde gelişmekte olan bir canlıya da rastlanmıyor. Dahası uzaylının cinsiyetini kestirmek de mümkün değil. Erkek ya da dişi olduğunu gösterir üreme organları bulunmuyor çünkü. Buraya kadar Roswell yaratığının dış görüntüsü 20 maddelik listeyle kıyaslandığında benzer özellikler taşıyor... Ancak sıklıkla vurgulanan zayıf uzaylılar kavramından uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü Roswell varlığı oldukça kilolu, yağlı, hatta gelişmiş kasları olan bir bedene sahip. Boyu tanıklıklarda söylendiği gibi kısa, ama bu kadar kısa boyda gelişmiş kas yapısı inandırıcı olamıyor... Sonra izole edici beyaz giysilere bürünmüş doktorlar, alışılmış bir beceriyle cesedi parçalamaya başlıyorlar. Bisturi (görebildiğimiz kadarıyla) önce göğüs ve karın boşluğunu iki yana açıyor... Bedenden dışarı çıkartılan organlar, siyah beyaz ve titrek kamerayla çekilmiş, filmde dikkatimizi dağıtıyor. Gerçek mi, yoksa dünyayla alay etmek amacıyla hazırlanmış bir kurgu mu karar veremiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca ya da göz ilk sahnelerin heyecanını atınca, bu ölü uzaylının pek de o kadar uzaylı olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ekrandaki görüntü, bir uzaylının bedeninden çok, bir mankene benzemeye başlıyor... Otopsi uzmanları ve işi iyi bilen patologlar filmi tekrar tekrar incelediklerinde filmin düzmece olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Onlara göre dünya dışı bir varlık, iç organları ele alınmadan önce dış yapısıyla incelenmeli. Oysa otopside varlık incelenmiyor, adeta parçalanıyor. Doktorlar sanki cesedi önceden çok iyi tanıyorlarmış gibi hareket edip bedeni açmaya başlıyorlar. Roswell Otopsisi'nden bir görüntü Başın büyüklüğüne göre ise kafatasından çıkartılan beyin çok küçük kalıyor. Bu durumda beyinin de uygun büyüklükte olması gerekir. Bu otopsi gerçek patologlar tarafından değil, cerrahlar tarafından yapılmış. Oysa Amerikan Hava Kuvvetleri USAF'ın dünyayı sarsacak bu olay için en iyi patologları çağırması gerekirdi. Neden sıradan cerrahlarla yetindiği düşündürücü. Otopsi şartları da inandırıcı olamıyor. Çünkü gerçek bir ölüm sonrası incelemede varlığın ağzı açılıp bakılmalıydı, bu yapılmıyor. Ölü olduğu kabul edilen varlığın her iki eli de aynı biçimde duruyor ve parmaklan yukarı doğru açılmış. Böyle bir rastlantı kabul edilemez, ölüm sonrasında eller birbirinin kopyasıymış gibi görüntü alamaz. Evet... Film sayısız uzman tarafından incelendi. Bu arada Kodak firmasıyla bağlantı kuruldu ve Kodak söz konusu filmin 1927, 1947 ya da 1967 yıllarından birinde üretilmiş olduğu raporunu verdi. En azından uydurma da olsa, sahneler demek ki geçmişte üretilmiş bir filme alınmıştı. Dünya basını uzaysal otopsi tartışmaları yaparken, bu garip senaryoya, ünlü yönetmen Steven Spielberg ve 1947 kazasıyla ilgili çekeceği yeni filmi de girdi. Spielberg, Hollywood yönetmenlerinin belki de en Ufolojik olanıydı... "Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar" ve "E.T." gibi unutulmaz başyapıtlarına, bir sonuncusunu ekleyerek unutulmaz bir üçleme yapmak istiyordu. Büyük olasılıkla çekeceği son filmin adı da, "Majestic" ya da "Proje X" olacaktı. "Majestic 12", o yıllarda Başkan Truman'ın UFO olaylarını araştırmak amacıyla kurduğu örgütün adıydı. Bilim ve sanat çevreleri, Spielberg'in yeni filminde gerçek belgesel görüntülerle kendi çekeceği sahneleri birarada kullanacağını konuşur olmuştu... Acaba bu görüntüler Spielberg'in yeni filmi için özenle çekip dikkatle saklayamadığı sahnelerden mi ibaretti?... Tüm bu sorular UFO çevrelerini kuşkuya düşürürken, yapımcı Ray Santilli'nin temsilcisi Chris Carey ismi kulağa gelmeye başladı. Chris Carey özellikle bilim kurgu filmlerinde kullanılan uzayla ilgili tüm nesnelerin ve uzaylı varlıkların kopyalarını üretmekteki başarısıyla tanınan bir uzmandı. Lasteksten yapılan figürler, usta ışıkçılar ve özel efektler sayesinde inanılmaz derecede gerçek görüntüsünü verebiliyordu... Olaylar gittikçe dağılırken, parçalanan uzaylı cesedinin ne olduğu ise, gizemini koruyordu... Adli tabipler incelemelerini ancak televizyon ekranından yapabildiler. Ve sonuç bugün bile şüpheli... Bir gurup araştırmacı uzaylı varlığın gerçekliğini savunurken, geri kalanlarsa Amerikan Hükümeti'nin UFO gerçeğini küçültmek, alaya almak ve UFO araştırmacılarını halkın gözünde değersiz kılmak amacıyla bu sahteciliğe girdiklerini iddia ediyorlar. Amerikan Hava Kuvvetleri 1947 kazasını önce kabullendi, daha sonra ise ellerindeki parçaların bir meteoroloji balonuna ait olduğunu ileri sürdü. Bu ani karar değişikliği huzursuzluk vericiydi. Kaza sonucu parçalanan uzay cismine UFO ya da Uçandaire adı verilse de, Roswell olayında parçalanan cisim üçgen biçimindeydi, yani tıpkı Kenneth Arnold'un gözleminde karşılaştığı üçgen biçimli uçan cisimler filosu gibi. Kimi tanıklarsa, parçalanan UFO'dan çıkan varlıkların yaşadıklarını söylediler... Siyah beyaz görüntülerinden tanıdığımız ölü uzaylı büyük bir ihtimalle lasteks bebek olabilir. Ama yine de, bir varlığın kopyasını yapabilmek için, mutlaka gerçeğine bakılması gerektiği unutulmamalıdır... Model olmadan kopyası çıkartılamaz... Bu konuyu tek bir cümleyle, belki de en güzel şöyle toparlayabiliriz: Olay gerçek, ancak ekranlara yansıyan görüntüler sahte... kendi düşüncelerim değil kitaptan paylaşmak istedim Edit: Kitaptan kendm yazmadım, kitaptan alınıp bi siteye yazlmış, oradan adlım.
Cin Ruhi Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 O bir uçak? Hayır o bir taş? Hayır bir uçak? Yo yo, o Süperman :) UFO tanımında eksik olan insan yapımı uçan bi cisim mi yoksa herhangi tanımlanamayan bir obje olması mı? Belki yukarda Tübitak iyi tanımlamıştır ama dediğim gibi kısaltma biraz dar anlamlı kalmış.
Bleda Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 UFO = Unidentified Flying Objects. Tanımlanamayan Uçan Cisimler. "İnsan Yapımı" bir tanım oldugundan insanın yaptıgı bir şey UFO olarak adlandırılamaz.
SeaGle Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Konuyu açan Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 bleda yukarıdakilerin benim düşüncem olmadığını anlamışsındır umarım :D
Cin Ruhi Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Mesaj tarihi: Şubat 7, 2008 Bleda said: UFO = Unidentified Flying Objects. Tanımlanamayan Uçan Cisimler. "İnsan Yapımı" bir tanım oldugundan insanın yaptıgı bir şey UFO olarak adlandırılamaz. Niyekü? Diyelim Area 51'de ABD gizli bir proje yürüterek bizim daha önceden görmediğimiz uçan bir cisim üretti ve bu uçan cisim Türkiye semalarında gözlendi. O zaman ne dicez? Aa bakın tanımlanamayan uçan bir cisim var orda :) İşte sana insan yapımı bir tanım ve insan yapımı bir cisim.
Öne çıkan mesajlar