Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türbana Hayır!!!


mawiman

Öne çıkan mesajlar

Atatürk şimdi ölüyor...


SEVGİLİ Kıymet Sönmez, bir eski takvim yaprağının arkasında buldu:

"...İnebolu’dan Kastamonu’ya geliyoruz. Büyük Gazi’nin 24 saat evvel şapka hakkında söylediği nutuk Kastamonu’da etkisini göstermiş. Bütün memurlar, öğretmenler beyaz şapka giymişler.

(.......)

Ata, Kastamonu’ya gelirken çarşaflı-peçeli kadın öğretmenler, şimdi peçelerini açmışlar. Yol boyunca yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk herkes dizilmiş, sevgi çığlıkları atıyorlar. Bu sesler Ilgaz’ın eteklerinde yankı yapıyor.

(.......)

Gazi, manzaranın ihtişamı karşısında otomobilinden indi. Daha iki adım attı ki, yolun iki tarafını dolduran ve tarlalara taşan gök peştamallı Türk anaları onun etrafını sardılar.

(.......)

Altın saçlı, keskin bakışlı Atatürk, mendilini gözlerine kapattı...

Atatürk ağlıyordu..."

*

O kutsal devrimin, artık sadece eski takvim yaprağının arkasında kalan kısmıdır bu.

Bize; kılık-kıyafet devriminin, tüm cumhuriyet devrimlerinin sembolü olduğunu anlatır.

Atatürk, güçlü orduları yendiğinde değil, Kastamonu’da çağdaş giysili kadınları gördüğünde anlamıştı başardığını ve ilk kez ağlamıştı.

Ve dinci bu yüzden ısrarlı.

Bu yüzden; karşı devrimciler açısından kadınların tekrar tesettüre bürünmelerinin, üniversitelerden başlayarak kızların türbana girmelerinin önemi fazla.

Bu yüzden sabırsızlar.

Bu yüzden aceleleri var.

*

Şimdi kaybediyor Atatürk...

Şimdi yeniliyor...

Atatürk’ü ağlatan kıyafet devrimi de öbür devrimler gibi bugünlerde siliniyor.

Anlamıyor musunuz?..

Bir ulus, kendisine bağımsızlık-özgürlük-kimlik-kişilik veren... Onur-şeref armağan eden... Kendisine çağdaşlık-uygarlık yolunu açan... Ve bunu başardığını gördüğü zaman ağlayan yiğidine ihanet ediyor.

Çocukları terk ediyorlar onu...

Ve Atatürk yeni yeni ölüyor.

Alıntı Facebook'ta bir grub bende üyesiyim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

iyimiş yazı. ama pek çok farklı düşünceden etkileniyorum şu sıralar. aslında herkes istediğini yapabilcekse kendini ifade etmesinin bi zararı olmamalı. benim korktuğum şey bunla yetinmeyecek olmaları. tek istedikleri bu olsa, ben üniversitede türban giymenin karşı çıkılcak bişey olmadığını söyleyebilirim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

-Cleglaw- said:
iyimiş yazı. ama pek çok farklı düşünceden etkileniyorum şu sıralar. aslında herkes istediğini yapabilcekse kendini ifade etmesinin bi zararı olmamalı. benim korktuğum şey bunla yetinmeyecek olmaları. tek istedikleri bu olsa, ben üniversitede türban giymenin karşı çıkılcak bişey olmadığını söyleyebilirim.


kesinlikle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

başkasının ağzından konuşmadan, onun arkasına geçip üzerinden kendi düşüncelerini sıralamadan önce o kişiyi gerçekten iyi bilmek gerekir
bilsen bile ne kadarını tutturabileceğin şüphelidir


http://forum.paticik.com/read.php?13,3053018


said:
"Kasaba ve şehirlerde yabancıların dikkati ençok örtünme şekli üzerinde toplanıyor. Buna bakanlar kadınlarımızın hiçbirsey görmediklerini sanıyor. Bununla beraber din gereği olan örtünme, kısaca belirtmek gerekirse, denebilir ki; kadınların sıkıntı çekmesine yol açmayacak ve adaba aykırı olmayacak şekilde basit olmalıdır. Örtünme sekli kadını hayatından, varlığından tecrit edecek bir şekilde olmamalıdır."


Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt,s. 87


21 Mart 1923 tarihinde Konya Hilaliahmer Kadinlar Subesi'nin tertip ettigi çay ziyafetinde söyle söylüyor:

"Muhterem Hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış görüntü bilhassa kadınlarımızın seklinden, giyim tarzından ve örtünme seklinden kaynaklanıyor. Onların aldanmalarına yol açan diğer bir nokta da yabancılarla temas edebilecek mevkide bulunan kadınlarımızın tavır ve hareketlerinin millî tavır ve hareketlerimizin timsali olmayıp, belki Avrupa tavır ve hareketlerinin taklitçisi olarak görülmesidir. Filhakika, memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde giyim tarzımız, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve örtünmesinde iki sekil tecelli ediyor; ya ifrat, ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet, - veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arzedilemiyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de seriatin tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. O şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. Kadınlarımız seriatin tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Dinî örtünme, kadınlar için zorluk çıkarmayacak, kadınların toplum hayatında, ekonomik hayatta, çalışma hayatında ve ilim hayatında erkeklerle ortak çalışmalar yapmasına mani bulunmayacak bir normal şekildedir. Bu normal sekil, toplumumuzun ahlak ve terbiyesine aykırı değildir."

"Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düsünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mükallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır."

"Bizim örtünme meselesinde nazarı itibare alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın icabatını düsünmektir. Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, İslam ve Türk hayatını başlangıçtan bügüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıyla açıklamamız lazımdır. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim tarzımız ve kıyafetimiz onlardan başkadır, lakın onlardan daha iyidir diyemeyiz. Bizim kadın hayatımızda, kadının giyim tarzında yenilik yapmak söz konusu değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri bellettirmek mecburiyeti karşısında değiliz. Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten mevcut olan beğenilir adetlere uygunluğu sağlamak mevzübahş olabilir. Biz başlıbaşına ferden her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti şeçebiliriz. Ancak bütün milletin sayanı kabul göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulanması mümkün olan kıyafetleri herhalde genel temayülde aramak ve o şekillerin gerçekleşmesini de genel temayüle uygunlukta görmek lazımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde tatbike kalkmak süphesiz ki hatadır. Bu yol toplum hayatımızı feyz ve fazilete ulaştırmaz."

"Daha selametle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını mesaimizde müsterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlakî, içtımai, iktisadi hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekçisi yapmak yoludur. Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icabettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur; milletin ilim, sanat, içtımaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mütaassibi daha takdir etmekten geri duramaz. Bilakis o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşı, belki önün müteşebbislerinden daha fazla savunucusu olur."


Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 11. Cilt, s. 149-151

"Gezilerim sırasında köylerde değil özellikle kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve gözlerini çok sıkı ve özenle kapatmakta olduklarını gördüm. Özellikle bu sıcak mevsimde bu durumun kendileri için mutlaka işkence ve iştirap nedeni olduğunu tahmin ediyorum. Erkek arkadaşlar bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Çok namuslu ve dikkatlı olduğumuzun gereğidir. Fakat saygıdeğer arkadaşlar, kadınlarımız da, bizim gibi anlayışlı ve düsünceli insanlardır. Onlara ahlakla ilgili kutsal kavramları aşılamak, millî ahlakımızı anlatmak ve onların beynini ışıkla, temizlikle donatmak esası üzerinde bulunduktan sonra fazla bencilliğe gerek kalmaz. Onlar yüzlerini dünyaya göstersinler. Ve gözleriyle dünyayı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey yoktur."


Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt, s. 211.


"Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki başına bir bez veya bir peştemal veya buna benzer bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkaşını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın anlamı ve işareti nedir? Baylar uygar bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi duruma girer mi? Bu durum, milleti çok gülünç gösteren bir görüntüdür. Derhal düzeltilmesi gerekir."


Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, II. Cilt, s. 217


"Bizim kadınlarımız, bazı yerlerde Avrupa kadınlarını bile gıptaya sevkedecek kadar ilerlemişlerdir ve eğer kadınlarımız yalnız bu yönü düsünür ve yalnız sıklıkta, zerafette Avrupa kadınlarını bile geçmeyi amaç kabul ederse kadınlık hayatında, dolayısıyla bütün milletin hayatında varmak istediğimiz mutlu inkılaba ulaşmakta kolaylık sağlayamayız."

"Kadınlık meselesinde dış görünüş ve kıyafet ikinci derecededir. Asıl mücadele alanı, kadınlarımız için görünüş ve kıyafette başarıdan daha çok, asıl başarılı olunması gereken alan ışıkla, kültürle, gerçek faziletle süslenmek ve donanmaktır. Ben saygıdeğer hanımlarımızın Avrupa kadınlarından daha aşağıda kalmayacak, tersine pek çok yönlerde onların üstüne çıkacak ışık ve kültürle donanacaklarına kesinlikle kuşkü duymayan ve buna kesinlikle emin olanlardanım."




konuyla alakalı yerleri seçmek için uğraşmadım
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mum_Chamber said:
yani "tek istedikleri bu degildir" dusuncesiyle en temel haklari ellerinden mi alinmali?



Kusruma bakma ama en son baktıgımda "türban takma hakkı" en temel hak degildi.

Üstelik sadece tartışması bile bu ülkede şu kadar çalkantı yaratabiliyorken- kısacası çogunlugun iyiligine balta vurabiliyorsa- artık pek o kadarda bir "hak" oldugunu düşünmüyorum türbanın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kamusal alanda türban bir özgürlükse kafalarını örterek insanlar özgürleşebileceklerini sanıyorlarsa ve gercektende oyle olacaksa ben sonuna kadar destekliyorum türbanı. ama türban bir özgürlük değil yarı faşist-dikta demokrasi yonetiminin bir baskı aracı bir korkutma aracıdır. türban bir özgürlük değil bir serbestidir. serbestiler baskıcı yonetimlerin özgürlük kisvesi altında sundugu yalandan realitelerdir.

türban türkiye de yasak değildir. yasak olan egitim kurumları ve memuriyette türbandır. bunuda hatırlayalım. yanlış imalara anlaşılmalara yol acmayalım. elitist bir yaklaşımlada sokakta kendini bu şekilde ifade eden insana karışamayız. ama biz onlara karışmıyorsak onlarda devletin ic yapısına dayatma uygulamamalı. ya da desteklenen belli grup ve siyasi iktidarlar... dedigim gibi bu bir hak ve özgürlükler meselesi değil baskıcı dikta bir yonetimin arasıra halkın üstünde sallandırdıgı bir kılıctır. umarım bu kılıcı sallayanların kafaları kılıcların altına yatmaz bi gün :s korkum o yondedir
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:

"Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düsünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mükallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır."

fettulahın itlerinin icadı sıkmabaş(türban) Anadolu kadının giysisi değildir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mum_Chamber said:
yani "tek istedikleri bu degildir" dusuncesiyle en temel haklari ellerinden mi alinmali?


söz konusu ülkem ve ülkemin geleceği ise değil almak kendi temel haklarımı bile veririm.(ki o hak değil.)

iğrenicek duruma geldim artık savunma yapmaktan ama o anlasınlar kadar kolay değil

yok hala "hak" diyenler varsa iki üç yorum üstte moonfall'ın yorumnunu okumamış demektirler bir kez daha okusunlar

moonfall'a da bir + rep yolluyorum burdan
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Deli oluyorum Paticik'te bile su olayi savunacak insan olmasina.

Kimse manyak degil, bahsedilen ozgurlukse, biz de bu ulkenin ferdiyiz, bu ulkenin insanlarinin ozgurlugu demek bizim ozgurlugumuz demek.

Siz gercekten AKP'nin bu olayin pesinde kosmasinin TEK sebebinin demokrasi oldugunu dusunecek kadar aptal misiniz?

"Demokrasi bir aractir, gidecegimiz yere kadar gider sonra ineriz" demis bir adam bugun demokrasi dersi veriyor bize, ne gerizekali milletiz ya. Demokrasiymis, insan haklariymis.

"Din isini yargiya degil ulemaya soracaksin, cunku isi o" diyen adam, insan haklarini insan haklari mahkemesine niye sormuyor? Neden oradan cikan karari kabul etmiyor?

AKP Kadin Kollari baskani diyor ya bu olay hakkindaki dusunceleri sorulunca: "Adim adim ilerleyecegiz".
Milletvekili cikiyor "Artik sira kamu kuruluslarinda diyor"

Kanunlar tepeden inmiyor, bu herifler yapiyor kanunlari. Bu karsi devrim dusuncesi tasiyan insanlardan nasil kanunlar cikar sizce ya? Bu laflar edilirken, bu adamlarin cikardigi kanunlarda baska seyler aramak, art niyet midir? Yoksa siz seyim hiyar diyene elinizde tuzla mi kosuyorsunuz acaba?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Arkadaşlar artık konuyu türban olarak ele almayın ama ayıp oluyor.

Yıllarca türbanın siyasi simge olduğu yönünde tezleri güçlendirmek için insanlar gerek tvlerde, gazetelerde gerekse patide hepimizi bilinçlendirdiler. Türbanın nasıl bağlandığını, tarihini amacını hepimiz biliyoruz artık. Gene aynı tezlerde örf ve ananelerimizde olan örtünme şeklinin ne olduğunu da öğrendik.

Annanelerimizin, kınalı elleriyle buram buram hasret kokan kilimleri dokuyan Anadolu kadınının örtünme şekli olacakmış serbest.

Eee bu saatten sonra hala karşı çıkan olursa artık konunun siyasi simge zart zurt olmadığını düşünürüm ben.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...