Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Metal Albümlerini Tanıyalım.


kurtlu_baklava

Öne çıkan mesajlar

ALMORA:Kalihora's Song

-Tears of the Angels
-Cehennem Geceleri
-Forever Free
-Show Must Go On
-Kurşun Asker
-Kalihora's Song
-Princess of Rain
-Rage of the Falcon

“Türkiye Metali”nde Pentagram'ın halefi olmaya en yakın aday Almora kanımca. Tabi ki farklı bir soundları var ama müziğe olan inanç, kararlılık ve ortaya sunulan ürünler söz konusu olduğunda Almora'nın yakın gelecekte “hardrock&heavymetal” arenasında Türkiye sınırlarını zorlayacağını öngörmek hayalcilik olmayacak. Topluluğun ikinci albümü “Kalihora's Song” klasik bir heavy-metal ya da Almora'nın türü için süregelen tanımıyla standart bir “Power Metal” albümü değil. Rock müzik sempatizanı bir ‘klasik müzik' tutkunu ya da ‘Opera'dan hoşlanan herhangi bir müzikseverin dahi maksimum tad alabileceği “enfes” bir ses yakalamışlar bu albümlerinde. Çoğu şarkıda kullanılan obualar, çellolar, viyolensel ve fülütler hem klasik müzik hayranlarına hem de rockseverlere hitap edebilecek gerçekten çok başarılı bir sentez ortaya çıkarmış. Albümdeki Türkçe parçalarda ana dilimize heavy-metal müziğin adaptasyonu hususunda örnek çalışmalar bana göre. Kalihora's Song kavramsal albüm mantığı çerçevesinde üzerinde yoğun emek harcanmış; “fantazmatik” bir kurguya sahip başarılı bir çalışma. Özellikle mitolojik göndermeler topluluğun yaptığı müziğin kültürel hakkını da yeterince verdiğini düşündürdü bana. Almora'nın bu albümünü mutlaka edinin ve keyifle dinleyin diyorum.

CENOTAPH :: Pseudo Verminal Cadaverium

Ankaralı Cenotaph'in 3. full-lenght albümü çıkalı uzun süre oldu aslında. Ama ben cd'yi Eskişehirde bulamadığım, Ankara'ya gidip gelenlerden de istemeyi unuttuğum için ancak EskFest – 3'te açılan standlardan satın alabildim. Herneyse, United Guttural Records etiketiyle piyasaya sürülen albüm 8 adet “ultra sick brutal goredeathgrind” parçası içeriyor. İlk dinleyişte albümden kesinlikle hiç bir şey anlamıyorsunuz ama bir süre sonra parçalar kafaya oturup “algılanabilir” hale geldiğinde Cenotaph'ın olayı da açığa çıkıyor. İnanılmaz aksak ve hızlı gitar riffleri, hissedebildiğiniz yerlerde bas gitar adı altında yapılan manyaklıklar, Batu Çetin'in adamı yatağa düşüren vokali sizi dinlerken “ya boyle enstrüman çalınabilir mi?” ya da “böyle böğürmek mümkün mü?” diye düşüdürebilir. Ama sayın okuyucu, bir CDD faktörü var ki davul üzerinde yaptığı numaralara hiçbir yorum yapamıyorum, aslında rahatlıkla “hadi be kimse böyle çalamaz” diyebilirim, ama adamı 3 kere canlı izledim, herif hepsini gerçekten yapabiliyor .. bu bir kabus olmalı! Biraz ciddi olmaya çalışarak, Tr'de bildiğim davulcular arasında Cem Devrim Dursun'un en deli 2 davulcundan biri olduğunu söyleyebilirim. (Diğeri Cidesphere'in davulcusu). Albümde bütün parçalar aşırı teknik, hızlı ve brutal ama benim en sevdim parça diğerlerine göre kulağa biraz daha “düzgün doğrusal” gelen 7. sıradaki “Different Dimensional Pervertation”. Albümün bence tek eksiği sound olayı.(Tükiye'de kaydedilmiş bir albümü için ne kadar eksiklik olduğu tartışılabilir tabii ki) Diğer albümlere göre çok iyi ama yurt dışından bir grind şirketi ile anlaşma yapmayı başarmış olan grup eminim ileride daha iyisinide başaracaktır. Bu tarz grupların yakalamak istediği soundun hep Suffocation formatında bir sound olduğunu da göz önünde bulundurursak, Cenotaph'ın doğru yolda olduğuna daha da bi ikna olabiliriz sanırım .. evet evet olabiliriz. Bu albümü burtal teknik death seven herkese tavsiye ediyorum, ancak albümü “du bakam neymiş bu adamların olayı” diyip alırsanız, meslektaşım Dr. Uğur Karatay ile birlikte üzerinde çalıştığımız ve tıp dilinde “brain pussification” diye adlandırılan hastalığa yakalanama riskinizin oldukça yükseleceğini de belirtmeden geçemeyeceğim.

[Bu mesaj kurtlu_baklava tarafından 01 January 2004 01:15 tarihinde değiştirilmiştir]

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

DIMMU BORGIR :: Death Cult Armageddon

Allegiance
Progenies of the Great Apocalypse
Lepers Among Us
Vredesbyrd
For the World to Dictate Our Death
Blood Hunger Doctrine
Allehelgens Död I Hellveds Rike
Cataclysm Children
Eradication Instincts Defined
Unorthodox Manifesto
Heavenly Perverse

Şimdiye kadar albümünün çıkmasını beklerken en fazla heyecanlandığım grup Dimmu Borgir'dir herhalde. Bu grup dışında sevdiğim, çok fazla dinlediğim bir sürü grup var ama hiç biri Dimmu Borgir gibi takıntı olmadı bende… Herneyse fanlar için uzun ve heyecanlı, grup içinse oldukça alkollü olduğunu düşündüğüm bir aradan sonra yeni albüm “Death Cult Armageddon” sonunda önce Nuclear Blast web sitesinde, sonra yurt dışındaki metal shoplarda ve en sonda ülkemizde boy gösterdi. Nuclear Blast işin ticaret yanınını yine abartıp tonla değişik albüm formatı, digipackler, box setler falan bastı. En ilginci ise benim ilk kez gördüğüm dvd-audio formatı ki insan merak etmeden duramıyor. Ayrıca her ne kadar Nuclear Blast'a laf sokma çabasında olsam da elimdeki albümün şimdiye dek aldığım en karizma digipack olduğunu itraf etmeliyim…Off girişi çok uzattım, ama öyle walla kusura bakmayın ben Dimmu kritiği yazarsam böyle olur :)
Albüm bir öncekinde olduğu gibi Studio Fredman'da kaydedildi. Ve tabii ki çok çok çok iyi bir soundu var. “Puritanical …”da ilk kez kullanılan orkestra olayı iyice abartılmış durumda. Sound genel anlamda “Puritanical…” albümüne oldukça yakın duruyor. Albümün her yerinde değişik, hatta garip ses efektleri kullanılmış, hatta bunların yoğunluğu aşırı derecede metalci olan insanları rahatsız edecek seviyeye ulaşabiliyor bazen. Ama hiçbiri sound içinde sırıtmamış, dahası böyle şeyleri bir senfoni orkestrası ile birlikte kullanmak düşününce saçma bile geliyor ama olmuş işte. Terminatör'ü izlemeyen yoktur dimi? serinin her filminin başında bikaç dakka gelecekten görüntüler gösterilir, böyle makineler insanlala savaşmaktadır, heryerden bomba, makineli tüfek sesleri gelir, sora kamera yürüyen robotlardan birinin ayağına zoom yapar ve insan kafataslarının üzereinde yürüdüğünü görürsünüz falan… ne alaka demeyim “Death Cult Armageddon” da sanki bu atmosfer var; karanlık, yoğun, garip tırsınç falan albüm kapağındaki resimlere bakarsanız aynı formatta bir çalışmayla karşılaşacaksınız zaten. Grup elemanlarının resimlerinde war-paint formatında olmasada hala makyaj var, bol çivili deri kıyafetlere de aynen devam.
Gelelim müziğe “Death Cult Armageddon” yazılırken kesinlikle black metal kalıplarına bağlı kalmak gibi bir kaygı gütmemiş Norveçli kardeşlerimiz, bu yönde beklentisi olan fanlar hayal kırıklığına uğrayabilir…Aslında bekli bu şey metal bile olmayabilir, ki böyle düşünen insanlara da rastladım. Bir kere çoğu parçayı kimin yazdığı daha parçanın girişinden belli oluyor, klavyeci Mustis'in imzasını taşıyan parçaların hepsinde baştan sona inanılmaz orkestrasyon bölümleri varken Galder ve Silenoz'un parçalarında ise daha bir death-black metal havası var. Albüm böle kafanızın içinde gırrrrç gırrrrç eden bi efektle başlıyor, ilk parça olan “Allegiance” iyi bir açılış parçası ama albümün tüm numaralarını ilk parçadan ortaya dökmemişler, daha çok “Puritanical…” havasında bir parça. Ama ikinci sıradaki Mustis imzalı “Progenies Of The Great Apocalypse”, kesinlikle ne idüğü belirsiz ama her dinleyene derinden bir “ooooooha” dedirten bir parça. Bazı kişiler bu parçayı ‘lan Star Wars soundtrackine distortion gitarla vokal eklemişler başka bi numarası yok' diye anlatıyor, kesinlikle saygı duymadığım basit bir yaklaşım bu. Herneyse mükemmel ötesi orkestra bölümleri, dehşet lirikleri, Dimmu'nun “Puritanical…” da yavaş yavaş sinyalini vermeye başladığı aksak gitar riffleri, Vortex'in adamı kanser eden clean vokalleri yetmezmiş gibi bu parçada kısa bir süre önce dağılan (ama benim dağıldığına inanmak istemediğim) Immortal'ın vokalisti Abbath'ın vokal desteği var ki artık ben size nasıl anlatiim bu parçayı sayın okuyucu…Bu parça ile ilgili tek beni rahatsız eden tek nokta albümde bu formatta başka bir parça olmayışı. “Puritanical…”ın Puritania'sı vardı, bu albümde de bu parça öyle. Albümde iki adet Norveççe parça var, nedendir bilinmez bunları gördüğümde 20 senedir görmedim bi arkadaşımıla karşılaşmış gibi hissettim kendimi… Bendeki versiyonda 11. sırada olan “Heavenly Perverse” isimli parçada vokalde yine Abbath desteği var hatta destekten öte nerdeyse parçanın tamamını o söylüyor. Anlatmadığım parçalar'ın kötü olduğunu düşünmeyin, sadece göze batan parçalar hakkında yazıyorum yazı kısa sürsün diye yoksa hepsi favori parçam hehe:)
Özellikle bir önceki albümde Sahgrath değişik tarzlarda vokal denemeleri yapmıştı eğer onları sevdiyseniz bu albümd

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

QUEENSRŸCHE :: Tribe

Open
Losing Myself
Desert Dance
Falling Behind
The Great Divide
Rhytm of Hope
Tribe
Blood
The Art of Life
Doin' Fine

Seattle için bir zamanlar “toprağını sıksan rock fışkıracak” tabirini kullanmıştı-yanılmıyorsam Zarife Öztürk. Gerçekten de Seattle, alternatif ve progresif müziğin “mekkesi” ünvanını alırken progresif rock'ın en entelektüel ve karizmatik topluluğu Queensrÿche'ın sessiz ama derinden müzik yolculuğunun bu denli istikrarlı devam edebilmesi sevindiriciydi. 90'lardaki “grunge” kasırgasının baş aktörü “Nirvana”, “Alice in Chains”, “Pearl Jam” gibi halefleriyle doğrusal ilişkisi olmayan ancak bu toplulukların yaşama ve müziğe bakış açılarında yadsınamayacak etkide bulunmuş devrimci bir müzik anlayışına sahipler. Grubun son albümü “Tribe” elbetteki bir “Operation Mindcrime” değil. Hatta grubun parlak satış rakamlarına ulaştığı ancak ölümcül Queensrÿche fanları için ikincil değer taşıyan “Empire” albümünün de (en azından hit olabilecek ve plak satışlarını pop albümleriyle yarışabilir bir seviyeye taşıyabilecek bir “Silent Lucidity” ya da “Empire” gibi lokomotif radyo-dostu parçalar içermemesi bakımından) uzağında bir yerlerde duruyor denilebilir. Ancak Tribe bir olgunluk albümü. İşte tam da bu noktada övgüyü hakeden ve öznel kanaatime göre “Empire”dan daha ayrıcalıklı bir ilgiyi hakeden plak olma özelliğini taşıyor “Tribe”. Geoff Tate, Chris DeGarmo ve Queensrÿche'ı oluşturan diğer müzisyenler müzikal kariyerlerinde öyle bir noktadalar ki ortaya koydukları müzik sadece “profesyonel müzikseverler”e hitap ediyor. Adeta Pink Floyd'un ikinci dönemi misali bir müzikal yetkinliğe ulaşan Queensrÿche'ın bu albümü yine uzun seneler dinlenebilecek ve değeri sonradan anlaşılacak “kaliteli” bir yapıt.

TINDERSTICKS :: Waiting For The Moon

Until The Morning Comes
Say Goodbye To The City
Sweet Memory
4.48 Psychosis
Waiting For The Moon
Trying To Find A Home
Somtimes It Hurts
My Oblivion
Just A Dog
Running Wild

Avangart-Emosyonel rock gruplarından Tindersticks'in yaptığı müziği brit-pop ya da britrock diye tanımlamak mümkün değil. Son çalışmaları “Waiting for the Moon” ile içsel yolculuk ve melodik duygusallık harmanı huzurlu soundlarıyla da ispatladıkları gibi “iyi müzik” tutkunları için son derece doyurucu bir altyapıya sahip Tindersticks'in ortaya koyduğu çalışmalar. Öyleki ilk İstanbul konserinde sadece bir avuç Türk izleyicisinin şahit olduğu muhteşem sahne performanslarını da unutmak mümkün değil. Yaylılar, albümdeki “umutlu hüzün”le çok uyumlu, sıradanlığın çok ötesinde bir ses ortaya çıkarmış-kesinlikle karamsar değil; “acıyı olgunlukla karşılayan” ve hüznü abartmayan; son derece gerçekçi ve güçlü bir duygusallığı çok iyi veriyor bu herifler. Albümdeki hemen her şarkı inanılmaz bir müzikaliteye ve zengin bir armoniye sahip; tam arşivlik ve özel gecelerin başucu plağı olması caiz olmanın da ötesinde; farz. Sevgililerinizle sevişirken bu albümü çalarsanız alacağınız hazzın artacağına dair garanti veriyorum; çok ciddiyim. İllaki favori parça sorarsanız; “Triying to find a home” aşk yapmak için en uygun parça derim. Sayrıl ve patalojik ilişki yaşayan müzikseverler fon müziği olarak “Sometimes it hurts”ü de çalabilirler üstelik düet yapılan hanımın sesi de yeterince buğulu ve özgün (ama haz konusunda %100 garanti veremem onlara;). Waiting for the moon tam “lover”lara yönelik bir albüm; konserini de kaçırmamanızı salık veririm.[hline]Bazı kişiler yarınlar güzel olacak derler,Oysa bugünler,dünlerin yarınları değil mi?

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

MOONSPELL :: The Antidote

In and Above man
From Lowering Skies
Everything Invaded
The Southern Deathstyle
Antidote
Capricorn at Her Feet
Lunar Still
A Walk on the Darkside
Crystal Gazing
As We Eternally Sleep On It

Butterfly Effect'den sonra ülkemde gözden düşen Moonspell'in geri dönüş albümüdür bu. Albümün çıkmasına yakın Century Media'nın sitesinden indirdiğim "In and Above Man" ile işte demiştim, Moonspell geri dönüyor. Albümü dinledikten sonra da yanılmadığımı anladım. Önce biraz bu albümden ve özelliklerinden bahsedeyim. Albüm yapılırken ve şarkılar yazılırken aynı zamanda albümle beraber bir hikaye de yazılıyor. Diğer hikayeli, konsept, albümlerden farkı ise Portekiz'de bir çok ödül almış genç yazar Jose Luis Peixoto'nun kaleminden hikayenin çıkmış olması ve şarkılarla aynı anda yazılmış olması. Her şarkı kitaptaki bir bölüme karşılık geliyor. İşin diğer bir yanı da CD'nin içinde bu hikayeyi bölüm bölüm okuyabilirsiniz İngilizce'sini. Eğer sınırlı sayıda üretilmiş olan kutulardan bir tanesini alırsanız da içinden 90 sayfalık kitap çıkıyor çıkartma vesairenin yanı sıra. Unutmadan, CD'de "Everything Invaded" şarkısının videosunu da seyredebilirsiniz. Bu albümde basscımız Amorphis grubundan Niclas Etelavuori. Gelelim müziklere... Dediğim gibi Moonspell bu albümle geri dönüyor. Fernando Ribeiro kendine has sesini çok güzel kullanıyor. Yer yer temiz, yer yer brutal bazı yerlerde kısık sesle vokal yaparak başarılı bir iş çıkarmış. Davul ritimleri ise ayrı bir tat veriyor çoğu şarkıya. Şarkıda sürekli sizin takip etmenizi sağlıyor. Zaten ritim dediğin de bu işe yaramalı değil mi? Ancak bu ayrı bir tanıdık tat katmış. Ancak şunu söylemeliyim, Butterfly Effect'ten sonra burun kıvırdığınız Moonspell yok artık. Gerek şarkılar, gerek hikaye özellikle de vokal olarak çok güzel hazırlanmış bir albüm. Alın dinleyin, mutlaka hikayeyi okuyun, sonra tekrar dinleyin bunu kesinlikle yapın. Keyfini çıkarın, ezberleyin, konserde hep bir ağızdan söyleyelim.

KING DIAMOND :: The Puppet Master

Midnight
The Puppet Master
Magic
Emerencia
Blue Eyes
The Ritual
No More Me
Blood To Walk
Darkness
So Sad
Christmas
Living Dead

Kralların kralı King Diamond, mutlak bir biçimde klasikler arasındaki yerini alacak olan yeni bir konsept albümle bir kez daha karşımızda! Metal Blade'den çıkan bu inanılmaz sanat eserini bizlere kazandıran kadro önceki albümde oldugu gibi King'in yanısıra yine Mike Wead, Hal Patino, Matt Thompson ve değişmez eleman Andy La Rocque'dan oluşuyor. Prodüktörlüğünü King Diamond, Andy La Rocque ve J.T.Longoria'nın yaptığı albümün mix'leri King'in evinde gerçekleşmiş. Artwork ile yine ağırlıklı olarak Travis Smith ilgilenmiş. Bu kez bir de sürpriz bir bayan vokal kullanılmış albümde. Livia Zita isimli bu bayanın albümde yer aldığını ilk duyduğumda "ne haddine!!!“ diye düşünmüş olsam da albümü dinleyip hikayenin içine girdikten sonra bunun kesinlikle çok isabetli bir karar olduğuna karar verdim. Sadece değişik bir tat katmakla kalmıyor, albümün etkileyiciliğini çok da arttırmış.
Hikaye demişken: King'in daha önce verdiği sözler boşa çıkmadı. Gerçekten de şimdiye kadarki en kanlı, en acı, aynı zamanda en kahredici güzellikteki öykülerinden birini yazmış. Albümü alanlara King hikayeyi anlattığı bir DVD de hediye ediyor bu sefer. O müthiş karizmasıyla ve sesiyle her parçayı anlatırken onun gerçekdışı gözlerini ve çehresini seyretmek inanılmaz bir deneyimdi doğrusu benim için...Yaklaşık yarım saatliğine hayattan koptum adeta.
Başka bir sürpriz ise King'in ağzından "I love you“ sözlerini duymamız. Albümün konsepti her ne kadar her zamanki gibi bir korku hikayesi olsa da bu aynı zamanda mutsuz bir aşk – ah, yüce aşk! – hikayesi. Hayatınızda birine ölesiye bir aşkla bağlı olduğunuz halde ondan ayrılmak zorunda kaldıysanız "So Sad“i dinlerken gözyaşlarınızı tutamayacaksınız. Bırakın özgürce aksınlar...yapabileceğiniz hiçbirşey yok çünkü!...
Kısaca bahsetmek gerekirse, hikayenin ana karakterleri 18.yy'da Budapeşte'de yaşayan Laszlo isimli psikopat kuklacı ve karısı Emerencia, onların kurbanı olan King ve sevgilisi Victoria, ve tabii ki kuklalar, o korkunç, yaşayan ölü olan kuklalar...anlatmaya dilim varmıyor doğrusu! Victoria'nın bir kuklaya dönüştürüldüğünü keşfeden King, aynı kaderi paylaşır onunla, tek bir farkla: ritüeli böldüğü için gözleri sonsuza dek yaşayacaktır, sonsuza dek bilinci yerindedir artık...Geçirdiği korkunç acılara sevgilisinden ayrılmanın acısı da eklenecektir. İzbe bir dükkanda 18 yıldır duvarda asılı satılmayı beklerken aklı her an Vİctoria'dadır, Victoria'nınki ise King'de, "ama buna değerdi“ diyor King...ve ona katılmamak elde değil.
The Puppet Master her bakımdan dehşet bir albüm, gerek sözleri, gerekse müziğiyle. Progresif öğelerle bezeli tarzına sadık kalan King bu albümde akılda kal

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

dimmu borgir için olan yazıyı kim yazdı ve bilgileri nerden topladı? inşallah dergiyi henüz çıkarmamışsındır çünkü dimmu borgirin vokalistinin adı sahgrath deil shagrath

ama tebrikler ii araştırma yapılmış uğraşılmış bi çalışma[hline]a.k.a "bay bomba"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Arkadaslar ben DeliKasap.com dergisi Halkla Iliskiler sorumlusu ve Icerik Editoru Murat Arda.
Yukarida Kurtlu baklava nickli "genc" oldugunu tahmin ettiim bu yuzden ofkemi dizginlediim arkadasin "kendi yazdiini" iddia ettigi album tanitimlari www.delikasap.com adresinden alintilanmis olup Sanver Ofluoglu, Mehmet Ekici, Kerem Torun, Murat Arda, Seyda Babaoglu gibi yeralti dergiciliginin emektarlarina aittir.
Ayrintili bilgiler icin www.delikasap.com album tanitimlarina goz atabilirsiniz.
Saygilarimla
Murat Arda
Not: Bu emek arakciligi olayini bize bildiren Music Dealer'a kalpten tesekkurler...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

walla yanılmıyorsam -ki yanılmıyorum- ben bunu DeliKasap.com mecmuasında okumuştum. Kendileri internetten yayınlanan bir site olup, 3 yıldır yayındadır.

Heralde arkadaşımız şaka niyetli albüm tanıtımlarının tamamını alıp buraya koydu ve kendisinin yazdığını idda etti.. Ancak belirtmekde de yarar var yazarların eserlerine saygılı olmak için..

Kritikleri aşağıdaki isimler yapmışlardır ve orjinal albüm tanıtımları buradan okunabilir.

Almora - Murat Arda
Cenotaph - Mehmet Ekici
Moonspell - Deli Bir Kasap
King Diamond - Seyda "Abigail" Babaoğlu
Dimmu Borgir - Mehmet Ekici
Queensyche - Murat Arda
Tindersticks - Murat Arda
Charon - Şanver Ofluoğlu
Shadow - Şanver Ofluoğlu
Shakra - Şanver Ofluoğlu
Destruction - Şanver Ofluoğlu

Saygılarımla...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

D1K Kardesime duyarligi icin tesekkur ederim...
Kurtlu Baklavaya ise hasta oldum:)))))

Peki "The Real Murat Arda" sen soyle hangi okul dergisi bu...?

Bu arada ozur dilerim senden Kurtlu baklava kardesh:)))))))

Valla hic gulecegim yoktu:)))) Forumda yer edinmek haa:))))

Sahte Murat olarak hepinize selamlar;)

[Bu mesaj AtlantistenGelen tarafından 04 January 2004 14:13 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...