ruh-i afyon, ala-i tantum

[duende]

Hayırlı sabahlar efendiler,
Sizin gibi ciddi ve önemli insanları sabahın bu erken saatinde çağırmamın sebebini hemen şimdi açıklayacağım. Zira kendi fikrimi soracak olursanız: hepiniz anlattıklarımı duyunca, oldukça şaşıracak ve meraklanacaksınız.
Bugün Dünya tarihinde büyük bir gündür efendiler! İlimin yüzyıllardır çözemediği tek düğüm, bu sabah burada çözülecektir. Evet, meraklandığınızı şimdiden görebiliyorum.
Ha-hayır Sayın Abdullah Bey simyayı bulmadım. Evet biliyorum altın üretimi de çözülmemiş bir sorun lakin bu daha kıymetli bir konudur.
Neyse efendiler, sizleri daha fazla merak içerisinde bırakmadan açıklayayım bari.

RUHLAR!!!


Şöyle ki efendiler, bendeniz evde, pipoma tütün doldurturken, günün yorgunluğunu alması için ufak bir parçacıkta afyon ekletirim bizim hanıma. Kendisi tütün-afyon oranını öyle güzel ayarlar ki sormayın. Vallahide billahi de akşam keyfimin yerini hiçbir şey tutamaz .
Yine dağıldık konumuzdan, bizim hanım, ev işlerinin yorgunluğundan olsa gerek, benim tütün kutumla afyon kutumu karıştırmasın mı? Yani sizin anlayacağınız; Bizim hanım, benim pipoma: küçük bir parçacık tütün ve bolca afyon dolduruvermiş. Hepte tembih ederdim hâlbuki kendisine. Kahverengi olan kutu tütün kutusu, yeşil olan kutu afyon kutusu diye. Neyse dalgınlık işte, insanlık hali. Ben akşam kahvemle beraber hiçte fark etmeden bir güzel tüttürürken pipomu, aniden önümden uçan ışıklı bir canlı geçiverdi.
Hayır efenim hayyır ateş böceği olsa tanımaz mıyım ben? Bizde sarayda doğmadık yani. Ateş böceğinden daha hızlıydı ve arkasında ışık bırakıyordu. Tam o sırada bizim hanım özürler, aflar dileyerek yanıma koşuverdi. Yok efendim “Dalgınlık insanlık hali”ymişte, yok efendim “Ben ettim sen etme”mişte, “2 kutu çok benziyormuş yoksa hayatta karıştırmazmış”ta. Ta ta ta işte efendiler. Bizim hanım benim yanımda dayanınca ben bu olayı anlar gibi oldum ve başladım vukuyu seyre almaya. Seyrederken hemen yanımdaki kağıt kalemede birkaç not aldım onları da huzurunuzda okuyacağım. Yalnız notlarım biraz kabaca gelebilir size ancak bu afyon denen meret adamı meyden beter ediyor. Fena çarpıyor vallahi

1-Ruhunuz sizin kadar süratli değildir. Siz yürürken, o da arkanızdan sizi ufak bir mesafeyle takip ediyordur.

2-Takip edilen ruhu görmemiz mümkün değildir. Bende bu afyon kazası sayesinde tanık oldum vukuya. Hayırlı kaza dedikleri bu olsa gerek. Ehe ehe

3-Ruhlar şemali bazı romanlarda tasvir edildiği gibi üst vücudu insan vücudu şeklinde, alt kısmı ise toprağa doğru süzülen bir üçgen değildir. İçinde bulunduğu insan vücudunun aynısıdır. Yalnız biraz daha saydam ve biraz daha esnektirler. Siz hızlıca yürürken, onlarda arkanızdan süne süne size eşlik ederler.

4-Vücutta bulunan ruhların yanında fark ettiğim bir diğer vuku ise evimizin tavanıydı. Tavandaki siyah lekeleri ilk gördüğüm anda benim hanımı çağırıp azarlayacaktım, lakin, bir an o lekeleri başka zaman görmediğimi fark ettim ve bu sorununda altından kalkmayı başardım. Tavan bir günde o kadar kirlenemeyeceğine göre, bu işte afyonun bir sonucu olmalı.

Demem şudur ki efendiler, Dünya’da kötülük yaptığınız kişiler evinizin kıytısında, köşesinde, berisinde ya da çatısında yer edinmiş olabilir. Merakla ölümünüzü ve Yüce Rabbimin öbür dünyada adalet dağıtacağı Kıyamet Gününü bekliyorlardır. Bende zamanında üç beş çapulsuzun ahını almıştım benim tavandakilerde onlar olsa gerek.

Gözlemlerimden kısa bir süre sonra ahbaplaşmaya başladık. Hayır efendim konuşmuyolardı, ancak ben onların söylediklerini anlayabiliyordum. Nasıl olduğunu açıklayamıyorum affedin. Sonra, sorduğum sorulara cevap vermediler ve içtiğim afyonun etkisi azalınca, dostça veda edip camımdan, şöminemden, soba deliğinden, uçup gittler.

[dufrasne]

başlığı görünce 15 tane tantum içip duvardan çıkan tavşanlar gördüğünü sandım fakat benzer bir şeymiş. diyalektik materyalizm bence.