Laraken Mesaj tarihi: Mayıs 1, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 1, 2007 yine bir dolu bira bardağı geldi önümdeki küçük, uzun bar masasına. ama beni çeken dolu bardaklardan ziyade boş olanlarıydı.niyeyse çok hüzünlü gelirdi bana, bitince o bardağın tabanına damlayan damlalar göz yaşları gibi... neden bilmiyorum hep çekerdi beni boş bardaklar. cebimde beş kuruşum kalmayınca hüzünlü bardağımı barmene veriverdim. beni başkasıyla aldatsın diye, zira ben kalkarken doluydu. o boktan bar. o boktan insanlar. bana ucubemiyşim gibi bakan insanlar. parayı kasanın yanına yavaşça bıraktım, o da benim bıraktığım hızda aldı. bana içki getiren, tanıdığım barmene, amaçsızsa hoşçakal derken hızla kapıdan çıkıyordum. her zamanki gibi ellerimi deri ceketimin ceplerine attım ve soğuk havanın battaniyesine sarındım. insan eve giderken ne kadar garip değil mi? evin yolu beyne kazınmış gibi. her gün geçilen yol. dostlarımı düşündüm yürürken. ama yoktulardı ki... belli belirsiz tek dostum geldi aklıma. bi zamanlar dostum olan. ama sonra ancak gazete küpürlerinde görmüştüm onu. bir anda yok olmuştu sanki. o gazeteleri saklamıştım ama yerlerini hatırlamıyorum. gerçi gazetede yazanları da hatırlamıyorum. o evsizin verdiği ilaçlardan beri... evet o evsiz. gözleri benimkilerine ne kadar da çok benziyordu. zaten kanım o yüzden kaynadı o yaşlıya. yoksa öyle adamlara yaklaşmam. o saçma rüyaları gördüğüm için bulmuştu beni ilaç veren adam. ama nasıl bulmuştu? rüyalar mıydı benim ilaç alış sebebim; yoksa ilaçlar mıydı bana o saçma rüyaları gösteren... tam kestiremiyorum ama beni rahatlatıyorlar. bir anda boğazımdan geçen bir soğuk hissettim ve kapkaranlık bir yol gördüm sağımda. yolunu ezberlediğim yolda yoktu ama o yol. var mıydı yoksa? vardı da ben mi dikkat etmemiştim? en fazla öldüreleceğim için o yoldan yürümeye karar verdim. karanlığın ortasına geldiğimde ilaçlarımı evde unutmanın acısın çekeceğim belli oldu. yine o geldi. o boynuzlu saçma şey. -merhaba salak. "merhaba" diyebildim her zamanki gibi, o kadar küfür bilememe rağmen. -ilaçlar...ahh senin o küçük ilaçların. beni yokeden ilaçlar.... ses tanıdıktı ama ben uyduruyordum herhalde. bu sesi önceden duyduğuma yemin edebilirim. bir yerden duyup ben uyduyorum işte... -evet seni yokeden hazinem benim. -beni küçük bir ilaçla yok mu edeceksin? güldüm."evet yok etmiyorlar mı ucube? paketimde kalan iki sigaradan birisini yaktım. sigaranın ortasına gelecektim ki perdemin arasından sızan güneş ışıkları gözümü yaktı. babam da beni böyle uyandırırdı. ah o güneş değildi ama gülümsemesi böyle bir şeydi benim için. gerçi çok net hatırlamıyorum. ben küçükken ölmüş. ama o ilaçlar yüzünden hatırlamıyorum sanırım. bazı bazı çok net bir resmi geliyor gözümün önüne. ama hatırlayamıyorum. zaten bu ilaçlar yüzünden dün yaşadıklarımı hatırlayamıyorum. tırnaklarım ne kadar da uzamış. hele ayak tırnaklarım. zaten ayakkabıma yaptıkları baskıdan sezmeliydim. bir tane gazete veya dergi gerekiyor bana kesik tırnaklarımı çöpte öldürmek için. o saçma sapan teknoloji dünyasının dergisi olacaktı bir yerde ama bulamıyorum. ortada gazete yok, kapıcıya iki ay önce söylediğim gibi. balkonun kapısını açtığımda bir kaç örümcek ağını kafamda hissettim. çok önemli değildi, bir kaç dakika sonra yıkanacaktım zaten. küçükken her pazar tırnaklarım kesildikten sonra sıcak bir banyoya girerdim. o mutlu günlerden kalma bir alışkanlığım sanırım. orada birikmiş gazetelerden birisini aldım. tuvalete giderken, eski bir alışkanlığım olacak -hatırlamadığım- o anda açık olan sayfasına baktım dikkatsizce. dördüncü sayfaydı. oradaki vesikalık yüz dikkatimi çekti. çok önce tanıdığım birisi sanki. sesi hala aklımda olan. nasıl aklımdaydı ki sesi? ben dün yediğim şeyi hatırlamazken. altında bir resim daha vardı. o çok daha tanıdıktı. ben gençken aynadaki parıltım. aynaya baktım. ben o değildim. ama o bendim. evden çıkmaya-uzamış tırnaklarımı boşvererek- karar verince hızlıca giyinip ceketimi kambur sırtıma astım. her zamanki gibi ellerimi deri ceketimin cebine attım ve bir sigara almak için iç cebime uzandım. yanlış cep. tam elimi öbür cebime atacaktım ki ilacımın kaba kutusunu parmaklarımın hücrelerinde hissettim. ama dün? beynimde çakan şimşeklerin parıltısı gözlerimin içine kadar girdi. o evsizin gözleri ne kadar da benziyordu benim gözlerime... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar