Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

tanrıyla konuşan adam


duende

Öne çıkan mesajlar

Varlığını duyduğum anda gözlerim parlamıştı. nasıl yani? Bir insan tanrıyla nasıl konuşabilirki? Yok canım olmazki öyle şey bir ressamın resimleriyle konuşmasını bekleyebilirmiyiz? Ressam belki konuşur ama resimleri onu duyamaz aynı şekilde nasıl bir müzisyen şarkılarıyla, bir heykeltıraş heykelleriyle konuşamıyor, ya da konuşanları ürünleri onları duyamıyorsa tanrı bizimle konuşmaz konuşsada biz onun söylediklerini duymayız.
Ancak madem tanrıyla konuştuğunu iddia eden bir adam var bende bir an önce onunla konuşmalı ve hayatım boyunca merak ettiğim sorumu ona sormalıyım…

Kaç yıl öncesiydi hatırlamıyorum kitapçıdaydım “kitap satıcısından” çok “satıcı” olan esnaf kafalı adam kitap almaya gelen “entelleri” tavlayıp biraz daha kitap satabilmek için sağa sola öğrendiği kitapları metheden yazılar yapıştırmıştı.
“kitap en iyi dosttur”
“kitaplar fikirlerin topu, tüfeğidir”
“yasalar ölür, kitaplar ölmez”
”gerçeğe, doğruya kitapsız varılmaz”
“kitap insanı, insan kitabı ölümsüz kılar”
ve “kitap hayatı anlamak için en etkili araçtır”

son cümleyi gördüğümde kafam karıştı. Hayatı anlamakta neydi, hayatın nesi anlaşılırdı yada anlaşılmaya çalışılınırdı, eğer anlamak mümkünse hayat anlaşılmalımıydı, hayat anlaşılsa ne olurdu vs. vs. vs.
o gece gözüme uyku girmedi diğer saçma soruları silmiştim tamam ama hayatı anlamak neydi, hayatın nesini anlayacaktık bir türlü aklım almıyordu…
aradan yıllar geçti bilmiyorum neden takıntılı bir insanda değilim ama “hayatı anlamak” saçmalığı hala aklımdan çıkmadı, hala üzerine düşünüyorum ve hala hiçbirşey elde edebilmiş değilim.
Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim kitapçıdaki yazı tıpkı diğerleri gibi saçmalıktan başka bir şey değil hayatımı o cümleden öncede sonrada kitap okumaya adamış olmama rağmen hayatı anlamak üzerine hiçbir ilerleme kaydedemedim.

Ancak hayatı anlayabilen tek bir varlık varsa oda tanrı olmalı ve düşüncelerini birisiyle paylaşıyorsa onun soracağı bir soruyu da cevaplayabilir herhalde.

Tanrıyla konuşan adamın egede ufak bir kasabada yaşadığını duydum ve yaşadığı kasabaya gitmek üzere hemen hazırlandım. Kısa sürede evimden bir şeyler satıp kendime bir araba ayarlattım ve yola çıktım. Şu herkesin birbirini tanıdığı küçük kasabalardan birisine benziyordu. Gördüğüm tek hana girdim ve şarap istedim. Şarabımı içerken hancıyla muhabbete başladık
-Gerçekten çok yol aşıp geldim buraya sadece bir adamla konuşabilmek için.
-Şu şarlatan için değil mi?
-Tanrıyla konuştuğunu söylüyor ve ona soracak sorum var
-Sana söyleyeyim evladım birincisi o şarlatandan başka bir şey değil fazla rakı beynini bulandırmış sadece. Ayrıca herkesin tanrısı kendinedir o kendi tanrısıyla konuşur konuşsa. Senin tanrın aha burada. (İşaret parmağıyla kalbime dokunarak) Hem söyle bakalım ne soracaksın o şarlatanına?
Adam sorarken kendisinden okadar emindi ki bir şey söyleyemedim ve itaat eder gibi sorusunu cevapladım “ Hayatı anlamak nedir, nesini anlamaya çalışıyoruz bu hayatın” daha cümlemi tamamlamıştım ki hancı cevabına başladı “Bak evladım senin yaşında 2 çocuğum var. Erkek gibi bir kızım ve kız çocuğu gibi bir oğlum. Biri kocası evde otursun çocuklara baksın kendisi çalışsın ister diğeride kendi evde otursun karısı bütün gün çalışsın ister. Aslında birbiriyle evlendirmek lazımdı onları.” Cümlesini tamamlayınca koca göbeğini hoplata hoplata gürültüyle kahkaha attı. Kahkahası arka masada sızmış adamı rahatsız etmiş olmalı uykulu gözlerle bakıp birkaç küfür mırıldanıp tekrar kafasını masaya koydu bu arada hancı kahkahasını sonlandırıp devam etti. “Onlara bir şey diyemiyorum ikiside böyle mutlular. Ne yapayım döve döve normal olmalarını mı sağlayayım? Hayat budur işte nasıl mutluysan onu değiştirme ölene kadar öyle kal. Değiştirirsen, çomak sokarsan hayata, oda sana sokar çomağını –tekrar gürültülü bir kahkaha- o yüzden ne kendi hayatına dokanacan ne başkasınınkine hayatın anlamı budur gerisi yalandır. Adam ben hayatımı bok edicem kazandığım 3 kuruşuda senin içkine yatırıcam bi boka yaramıyacam derse ne diyeyim? Al buyur içkini derim sadece. O öyle mutluysa bırak öyle gebersin. Oğlun kız gibiyse bırak öyle kalsın ilerde karısından bile dayak yiyip pişman olduğunda belki kendi değişmek ister. Ama ben dokunmam mutlu adama dokunulmaz.” Bir şey diyemedim kafamı eğdim haklısın der gibi ve kalan şarabımı dikip çömlekten yenisini doldurdum. Adamın söyledikleri pekte umurumda değildi benim aklım hala “Tanrıyla Konuşan Adam”daydı. Burnuyla işaret etti hancı” Aha bak şu pezevenk bütün gün burada içer, kendinde çok varmış gibi gelen gidene akıl dağıtır, bide utanmadan o sarhoş ağzıyla Allah’la konuştuğunu söyler, onun adını ağzına destursuz alır, sarhoş sarhoş Tanrı şöyle dediydi böyle dediydi diye konuşur pezevenk. Sinirleniyorum ama gidip 2 kelimede etmedim içkisini veririm, paramı alırım, sızdımıda çok karışmam alıştım artık gerisine de karışmam. Neyse beyim sana afiyet olsun bi ihtiyacın olursa ses et gelirim Ali benim adım.” “Eyvallah” diyip şarabımı bitirdim. Adamın son cümlesi beni şoka soktu. Ben dindar, sufi bir adam bekliyorken arkamda sızmış, rakı kokan adammış Tanrıyla konuştuğunu iddia eden adam. Büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Tanrının sesi dediği muhtemelen çok içtiği gecelerde güzel kafayla gaipten duyduğu seslerdi. Oldukça sinirim bozuldu ve daha fazla içmeme kararı aldığım halde bir bardak daha doldurdum. Sinirle bardağı kafama diktim. Sonraki yarım saat içerisinde şarabımı bitirip, Aliden yeni testi isteyip onunda çoğunu içtikten sonra, en ufak bir saygım bile kalmayan şarlatan sarhoş kafasını masadan kaldırdı. Darmadağın saçları, uzun süredir kesilmediği belli olan sakallarının arasındaki yarım açık gözleriyle bana baktı.
Buraya bu adamla konuşmak için gelmiş olduğuma inanamadım. Günler süren yolculuk ve dakikaları saymamı sağlayan heyecanımdan utanıyordum. Bu sefil adam için heyecan duymuş olmama utanmama rağmen onun yüzünde hiçbir utanç okuyamadım. Ona olan tüm sinirimle son şarabımı dikip, elimin tersiyle ağzımı silerek masasına oturdum ve sordum.
“Tanrıyla konuştuğunu iddia eden adam sen misin?” henüz uykudan kurtulamamış olduğu her halinden belli olan adam cevap verdi “Sana da günaydın. Bak dostum uzun zamandır konuşmuyoruz artık… Sıkıldım artım beni rahat bırakın.” Her şey çok açıktı. Zavallı şarlatan herif dikkat çekmeye çalışıyor ve bu hareketlerle kendisini ağırdan sattığını sanıyor. Bu arada Ali, hiç kimse bir şey istememiş olmasına rağmen masaya koca bir testide keskin kokulu bir içki koydu ve hiçbir şey söylemeden yerine geri döndü.
Şarlatan herif derin bir nefes alıp yamuk yumuk adımlarla az önce kalktığım masama yürüdü, bardağımı aldı, testideki içkiden önce kendi bardağına sonra benim bardağıma doldurup bardağı sertçe önüme koydu.
“Çok güzel bir Perşembe günüydü. Aslında normal bi perşembeydi ama başkaydı işte, her nedense o günü çok sevdim ve çok mutluydum. Bugün başka ve çok güzel bir gün dedim kendime. Bu güzel günü beraber geçirmeye değer tek bi arkadaşım vardı hayatımda oda şehir dışında yaşıyor. İlk trene atlayıp yanına gitmek için yola çıktım. Bilmem kaç saat yol teptikten sonra istasyondaydım. Nedense istasyonda iki kız hayal ettim şarkı söyleyip para isteyen, sonra kızdım kendime. Sık sık hayallere dalıp gerçekten uzak kalıyodum. Hastalık gibi olmuştu artık. Sonra kafamdaki şeyi karşımda gördüm. Her şeyiyle aynıydı. Hayalimdeki 2 kız daha önce hiç duymadığım (yada ilk kez hayalimde duyduğum) bayık,, sıkıcı şarkıyı söylüyorlardı. Nasıl yani? Nasıl olabilirki tamamen her şeyiyle aynıydı. Yanlarından geçen adamlar bile aynıydı. Dejavu gibi ama rüyamda filan görmüş değilim daha 10 saniye önce gördüm. Onlara para ver dedim kendi kendime sonra bi anda şok oldum o anda fark ettim hayalimde yukarıdan birileri söylemişti aynısını bana. İşte ilk işaretimi böyle aldım. Tanrı bana o kızların paraya ihtiyacı olduğunu, onlara para vermemi filan söyledi. Birisiyle daha ilk konuşmanda sana bir şeyler yapmanızı emrediyorsa ilerde neler olacağını sen tahmin ediver artık. Zaman içinde boka sardı artık her şeye karışmaya başladı. Her dakka içimden biri beni her yalan söylediğimde, kumarda her kazandığımda, her içkimde yani 2 kuruşluk zevkimin ortasında “Bu doğru değil bak” filan diyo. Hatta kötü bir şey yapmıyorum, kendi halimdeyim biraz şükret, dua et filan diyo. Sonra bir şey fark ettim. Onun susmasını sağlayan tek şey buydu” Kadehini hem neden bahsettiğini göstermek hemde tokuşturmak üzere kaldırdı. “
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...