Mephiston Mesaj tarihi: Şubat 14, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 14, 2006 gün 14 şubat 2006, saat gece 03 suları; genç yazar çalışma odasında yalnızdı. sadece masasından yansıyan, lambasının ışığı, odayı kaplayan sigara dumanı ve derinden gelen ayışığı sonatı... "sürekli yalnızlığımı paylaşan dostlarım" diye düşündü ironik gülümsemesiyle... 1935 smith corona daktilosunu hazırladı ve başladı yazmaya... bir iki buruşturulmuş kağıt ve birkaç sigaradan sonra kendini kaptırmıştı... daktilonun sesi adeta müziği bastırıyordu uyum sağlamaya çalışan bir enstrüman gibi... işte o an "bir daha yalnız olmak yok!" diye düşündü elinde sigarası yüzünde de iğneleyici gülümsemesiyle. belki iki belki de üç kez çalmıştı "ayışığı sonatı" fakat daktilo müziğe uyum sağlamaya başlamıştı bile... sanki bir piyanonun başındaki piyanistti. bazen huzurlu bazen kederli... onun için ilerleyen saatlerin hiçbir önemi yoktu o an... sürekli dolan ve değiştirilen kağıtların da... tek önemli olan o ve beethoven'dı... ne kadar da uyumlulardı ama! birlikte huzurlu birlikte kederli... kültablası üçüncü kez boşaldığında günün ilk ışıkları jaluziden içeri süzülmeye başlamıştı... fakat şarkı onbeşinci kez tamamlandığında yazının son satırları da müzik ile birlikte tamamlanıyordu... son kağıdı da diğerlerinin üstündeki yerine yerleştirdi. neredeyse yapışmakta olduğu deri sandalyesinden kalktı, pikabı kapattı, lambayı söndürdü... sandalyesine geri oturduğunda acı içinde bu kadar kısa bir süre olmasına rağmen sandalyenin bile onu yadırgadığını farketti... sandalye çoktan soğumuştu... "kesinlikle artık yalnızlık yok!" yemin etti ve bir sigara daha yaktı gazı bitmekte olan çakmağıyla... güneşin doğuşunu izlerken elini çekmecesine götürdü, kilidi açtı. sessizliğin içinde kilidin sesi bile fazla gelmişti... sigarasını kültablasındaki yerine yerleştirdi, çekmeceden smith&wesson 686pp model revolver'ını çıkardı... paslanmaz çelik gövdesi güneşin ışıklarında adeta göz kamaştırıyordu... silahı masaya koydu, sigarasını yerinden aldı ve son nefeslerini çektiğini düşündü... yüzünü güneşe döndüğünde bir an çok parlak geldi ve gözlerini kaçırdı... "en iyisi yüzünü hiç güneşe dönmemek... " diye geçirdi içinden. "bu da günışığı sonatı" mırıltısı iğneleyici gülüşünün arasında kayboldu... elini masada duran silaha attığında bir an için ağır olduğunu düşündü... "bu hayattan daha ağır olamaz" ardından hemen cevabı gelmişti... silahı çenesinin hemen altına yerleştirdi. bunu bir tv programında duymuştu mermi bazen kafatasına saplanabiliyor hatta sekebiliyordu... bir reality show olmalıydı... bu yolla intihar edip ölmemiş bir adam şaka ile karışık "eğer birini öldürmeye çalışırsanız kafatasını da gözönünde bulundurun!" demişti. o an için ne kadar da komik gelmişti... sigarasından son nefesini aldı... "hayatım eve geliyorum..!" tetiği çekti..! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 sondaki ölmeye olan isteği güzel vurgulamışsın, yalnız 14 şubat sevgililer günü gibi ibibik bir şey sanki neden olmuş gibi, onunla ilişkilendirmeseydin daha bi otururdu belki de. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mephiston Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 eheh... ya ne biliyim oturuyodum öle birden geldi :d bi nedeni yok yani... hiç karamsar olmamama rağmen bazen böle şeyler çıkıyo işte :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 17, 2006 olur öyle arada =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar