AthleT Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Otuzaltıncı ve son Osmanlı padişahı, yüzbirinci İslam halifesi. Saltanatı: 1918-1922 Babası:Sultan Abdülmecid Han - Annesi: Gülistu Kadın Efendi Doğumu: 2 Şubat 1861 Vefatı: 16 Mayıs 1926 Sultan Abdülmecid Han'ın en küçük oğludur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden, ağabeyi II. Abdülhamid'in himayesinde yetişti. Çok zeki olup fıkıh bilgisinde pek ileriydi. 4 Temmuz 1918'de ağabeyi Sultan Reşad'ın vefat ettiği gün padişah ve halife oldu. Saltanata geçtiğinde I. Dünya Savaşı'nın korkunç neticeleri alınmak üzereydi. Nitekim 30 Ekim 1918'de Mondros mütarekesi imza edilerek, Birinci Dünya Harbi mağlubiyetimizle bitti. Vahideddin Han bu mütarekeye imza koyan delegeleri kabul etmedi. Mütarekeden hemen sonra Osmanlı Devleti'ni sebepsiz yere savaşa sokan, milyonlarca vatan evladını cephelerde eriten Talat, Enver ve Cemal paşalar yurt dışına kaçtılar. İttihatçı liderlerin baskısından kurtulan Sultan Vahideddin'in elinde ancak düşmanlara teslim edilmiş bir milleti idare etmek kaldı. İstanbul, 16 Mart 1920'de İtilaf devletleri tarafından işgal edildi. Yunanlılar İzmir'e, İtalyanlar güney batıya, Fransızlar da Güney Anadolu'ya girdiler. Vahideddin Han 11 Mayıs 1920'de düşmanların hazırladığı ve Anadolu'nun işgalini ihtiva eden Sevr antlaşmasını bütün baskılara rağmen imzalamadı. Osmanlı ordusu tamamen lağvedildi. Medine muhafızı Fahri Paşa, on ikinci ordu kumandanı Ali İhsan Paşa ve harbiye nazırı Mersinli Cemal Paşa gibi değerli kumandanlar Malta'ya sürüldüler. Padişah'ın şahsını korumak için yalnız yedi yüz kişilik maiyyet-i seniyye kıtası bırakıldı. Sultan bu taburu, Ayasofya etrafındaki sipere sokup camiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ateş etmeleri emrini verdi. İşgal altındaki İstanbul'dan vatanın kurtarılmayacağını anlayan Vahideddin Han, güvendiği kumandanları Anadolu'ya göndermek istedi. Ancak bunlar; "Dış dünyaya karşı harp edilmez. Bu iş olmaz." diyerek gitmeyi reddettiler. Sultan'ın kurtuluşun Anadolu'dan gerçekleşeceğine ümidi tamdı. Bir ara kendisi gitmeyi düşündü ise de, İngilizler "Eğer Anadolu'ya geçersen İstanbul'u Rumlara işgal ettirir, taş üstünde taş bırakmayız." diyerek engellediler. Bunun üzerine bir gün saraya çağırdığı Mustafa Kemal'i; "Paşa paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Devleti kurtarabilirsin!" sözlerinden sonra, büyük yetkilerle Anadolu'ya gönderdi. Böylece İstiklal mücadelesi başlamış oldu. İstiklal harbi zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 1 Kasım 1922'de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve saltanatın kaldırıldığını bir kanun ile ilan etti. Vahideddin Han'ın adı hutbelerden kaldırıldı. İstanbul ve Anadolu basınında aleyhinde yazılar çıkmaya başladı. 17 Kasım 1922 Cuma günü Dolmabahçe Sarayı'ndan Malaya harp gemisi tarafından alınıp Malta adasına götürüldü. Oradan Melik Hüseyin'in daveti üzerine Mekke'ye gitti. Oradan da İtalya'daki Sen Remo şehrine giderek orada ikamet etti. Vahideddin Han, acı ve sıkıntı içinde geçen bir sürgün hayatından sonra, 16 Mayıs 1926'da İtalya'da vefat etti. Cenazesi Şam'a getirilerek Sultan Selim Camii kabristanına defnedildi. Vahideddin Han, çok akıllı ve çabuk kavrayışlı idi. Arada Sultan Reşad olmayıp da, II. Abdülhamid Han'dan sonra tahta çıksaydı, belki devletin başına böyle bir bela gelmezdi. Çünkü O, İttihat ve Terakki hükümetinin hatalarını önleyip, felaketlerin önüne geçebilecek kudret ve irade sahibi bir kimseydi. Çok sevdiği vatanından koparken yanında şahsi ve pek cüzî mal varlığından başka bir şey götürmediği, ülkesinden ayrılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmeden vefatında kasaba, bakkala ve fırına olan borçlarından dolayı 15 gün tabutunun kaldırılmamış olmasından da anlaşılmaktadır. Vahideddin Han'ın vatanının ve milletinin uğradığı felaketler karşısında neler düşündüğü ve neler hissettiği kayıtlara geçmiş şu hadiseden çıkarılabilir. 1919 senesi Ramazanında bir sabah Yıldız Sarayı'nda yangın çıkar. Kısa zamanda büyüyen alevler, Sultan'ın geceleri kaldığı daireyi de sarar. O geceyi tesadüfen Cihannüma Köşkü'nde geçirmiş olan Vahideddin, yangını haber alınca, üzerine pardesüsünü giyerek dışarı çıkar. Köşkün önünde hiç telaş göstermeden yangını seyrederken çevrede ağlayanları görünce gözleri yaşararak; "Benim vatanım ateş içinde, onun yanında bunun ne kıymeti var." demekten kendini alamaz. Hakkında Yazılanlar 1.Şahbaba Osmanoğulları'nın Son Hükümdarı 6. Mehmed Vahideddin'in Hayatı, Hatıraları ve Özel Mektupları Murat Bardakçı Pan Yayıncılık / Gri Yayın Dizisi Torunları, Sultan Vahideddin'e "Şahbaba" derlerdi... Şahbaba, yukarıdaki satırları, ölümünden sadece birkaç gün önce yazmıştı... Son padişahın tarihteki rolü yıllarca tartışıldı ama, o hiç katılmadı bu tartışmaya... Şimdi, ölümünün üzerinden geçen 70 küsur yıl boyunca ailesinin titizlikle sakladığı özel arşivi ilk kez bu kitapla gün ışığına çıkıyor ve Sultan Vahideddin, hakkındaki tartışmalara belgele Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LonelyWolf Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 kesinlikle vatan haini filan değildir. vatan hainliği daha farklı olur. padişahın yapmaya çalıştığı şey durumu kurtarmaktır. ve onun yaptıklarını bence herkes kolay kolay yapamazdı. onu bu kadar küçük bir konuma düşüren M. Kemal'in ülkeyi kurtarmasıdır(padişah dururken). Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
AthleT Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Bilgilerim doğrultusunda şahsi fikrim ise ; O dönem istanbul hükümeti denetim altında olduğu için Vahdettin Han (çoğu vahdettin der sanki ortam arkadaşı) Atatürk'e görev vermiştir. Atatürk ise bu görevi gereğinden fazlasıyla yerine getirmiş ve milli mücadeleyi başlatmıştır.[signature][hline]| Mail | | Msn | | Ultima Online | | icQ | Bir Ba$kadır a$k palandöken'de Ölüm Ölüm Dediğin Nedir ki Gülüm ; War'a Geç Resliyim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LonelyWolf Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 ya şimdi bide bahsettiğimiz insan her nekadar Osmanlı işgal altınad olsa da koskoca padişah, halife. kalkıp eline kılıç alıpta zaten mücadeleye giremezdi hatta kalkıp bi yere gidemezdi bile. çünkü yeterince baskı vardı istanbul da. fakat; emri altındaki bir komutanı sudan bir sebeple Anadolu'ya göndermiştir. ayrıca milli mücadele boyunca Anadoluya çeşitli yollarla silah kaçırtmıştır(fenerbahçede ki silah kaçakçılığı sevdası taa o yıllara dayanır)tabii bilememize rağmen ben eminim ki diplomatik temaslarda bile bulunmuştur. belki Anadolu'nun üzerine daha çok yüklenilmesini bile engellemiş olabilir.[signature][hline]Bunu yazan tosun, Force sizinle olsun Penthesilea, 19 Temmuz 2005 03:25 tarihinde demiş ki: Olm napcan lan cennette, tüm mankenler, porno yildizlari falan hepsi cehennemde olacak : ) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mandoo Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 1918 baharında Türk veliahdı Vahdeddin'in Almanya'ya resmi bir ziyaret yapması planlanmıştı.Enver, Mustafa Kemal'e de bu heyette görev verdi.Bu onu başkentten uzak tutmanın en iyi yolu gibi görünüyordu.Ayrıca büyük Almanmakinesini iş başında görmesi, onu Almanya'nın büyüklüğü ve kaçınılmaz zaferi konusunda da ikna edebilirdi.... (Atatürk ve Vahdeddin ilişkisinin ilk adımı Enver Paşa'nın bu kararıyla atıldı.) Mustafa Kemal yapacak daha iyi bir şey bulamadığı için bu görevi kabul etti.Üç ay boyunca görev dışı kalmıştı. Başlangıçta bu kararından pişman oldu.Heyetin hareketinden iki gün önce Vahdeddin Atatürk'e takdim edildi.Yorgun yüzlü ve uzun çeneli, kara kuru, sevimsiz bir adamdı. (buraları atlıyorum kitap çok uzun belli yerleri yazıcak uzun uzun yazmak sıktı...) İstasyonda, sivil giysileri içinde gelen Veliahd, merasim kıtasını doğulu bir selamla ellerini alnına götürerek teftiş etti.Bütün askeri onur duyguları ayağa kalkan Mustafa Kemal, bu durumdan dolayı duyduğu kızgınlığı merasim görevlisine ilettiyse de, kendi işine bakması uyarısını aldı. *** Veliahdın boş suratı ve alık gözleriyle, trenin penceresinin önünde durup çevrede bulunan kalabalığın coşkun tezahüratlarına yorgun argın bir tavırla karşılık vermesine baktıkça, böyle bir görevi kabul etmek budalalığını gösterdiği için esef ediyordu.Bu durum,gururunu incitiyordu.O, bir Türk'tü ve Türk olmaktan gurur duyuyordu.Türkiye'nin Avrupa'da böyle sarsak bir veliahdın başkanlığındaki bir heyetle temsil edilmesinden utanç duyuyordu... *** ...tren Türk sınırlarını henüz geçmiştiki yaverlerden biri onu veliahdın vagonuna çağırdı... Veliahdın vagonuna girdiğinde, sarayda gördüğü bir ayağı çukurdaki sarsak ihtiyarn yok olduğunu görüp şaşaladı.Onun yerine kendisine cin gibi zeki gözlerle bakan gayet canlı bir adam duruyordu.... biraz sonra devam edicem arkadaşlar çok özür dilerim...[signature][hline]''Devlet-i Osmaniali'de terfii temayuz ilim irfan ile olmaz; ya olacak kuvvetli iltimas, ya olacak madeni haz, ya da olacak ten ile temas...'' {Osmanlı Özdeyişi} Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LonelyWolf Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 tam tahmin ettiğim gibi. kangı kitap bu?[signature][hline]Bunu yazan tosun, Force sizinle olsun Penthesilea, 19 Temmuz 2005 03:25 tarihinde demiş ki: Olm napcan lan cennette, tüm mankenler, porno yildizlari falan hepsi cehennemde olacak : ) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mandoo Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Altmış yıl boyunca Vahideddi, Abdülhamid'in boyunduruğu altında, sarayda oturmuştu.Eski padişah onu sevdiği ve eğitimin üstlendiği halde, Vahideddin'i de hafiyelerine sürekli olarak izletmekten geri kalmamıştı.Bütün bu yıllar boyunca sürekli bir baskı altında yaşamıştı.En küçük bir hatası, politikaya karşı ben ufak bir ihtiras ya da ilgisinin olduğunun farkedilmesi halinde, tamamne ortadan kaldırılabilir ya da ömrü boyunca kilit altında tutulabilirdi.Böylece bir maske olarak miskin, bitkin bir hal-tavır benimsemişti.Bu maske altında, aslında zeki bir beyin ve ne istediğini gayet iyi bilen bir irade gizliyorud. Tek bir düşüncesi vardı: Padişah olabilmek.Enver, Talat ve Cemiyet onu atlayıp, kuzeni Abdülmecid'i padişah yapmak istiyorlardı.Enver ve Talat'tan nefret etmesine karşın, eski padişaha karşı oldğu gibi, bu ikisine ve çevresine doldurdukları hafiyelere karşı da , son derece ihtiyatlı davranıyordu.İstanbuldayken Mustafa Kemal'e karşı hesaplı bir aldırışsızlık kisvesi takınmıştı. Trendeyse onu içten bir tavırla kabul edip... *** ...söylediği hoş ve nazik sözlerle gururunu öyle bir okşadı ki, Mustafa Kemal derhal yumuşadı. Çarçabuk yakın ve samimi bir dostluk geliştirdiler ve Mustafa Kemal veliahda güven duymaysa başladı.Her ikisinin Enver ve Talata duydukları nefretten başka ortak noktaları da vardı.Bütün yolculuk boyunca süren içtenlikli konuşmaları onları birbirine yaklaştırmıştı. Mustafa Kemal sonunda fırsatını bulumuştu... *** ...Vahideddin üzerinde tesirini şimdiden kurmalıydı.Ancak bu şekilde tahtın arkasındaki güç olabilecek, en tepeye tırmanacak ve istediği iktidarı ele geçirecekti. *** Bütün Almanya turu boyunca Mustafa Kemal çok dikkatli bir şekilde eleştiriler yaptı. *** Daha sonra, onlara özellikle büyük bahar taarruzu hazırlıklarına ilişkin daha ayrıntılı bilgiler verecek olan Ludendorff'u ziyaret ettiler.Mustafa Kemal onun sözünü keserek: ''Saldırı başarılı olduğu taktirde, ulaşmak istediğiniz hat neresidir?''diye birdenbire sordu. Ferdmareşal , bu genç subayın şaşırtmalı sorusundan gafil avlanmış bir halde genel geçer bir cevap verdi: ''Biz genellikle bizim için kati olan bir noktayı hedefleriz.Bir sonraki adım, koşullara bağlıdır.'' ''İşte!'' dedi Mustafa Kemal, askerlik konulsrına tamamen yabancı olan Vahideddin'e ''Alman Genel Kurmayı bile hedefine bilmiyor ve ilerleyebilmesini şansa bırakıyor.Burada temelden bir yanlışlık var.'' (bundan sonra o günün akşamı verilen partide kurmayı küçümseyişi ve ezişi anlatılmakta atlıyorum biraz) Almanlar'a duyduğu nefreti hiçbir şekilde gizlemiyordu.Her yanda Türk olmaktan duyduğu gururu ve Türkiye ile Türkler'e duyduğu inancı dile getiriyordu. (bir kaç paragraf Atatürk'ün Vahideddin'i ordu kumandasını alması üzerine telkinlerinde ibaret iyice gaza getiriyor burda veliahdı) *** Dönüş yolculuğunda Mustafa Kemal geleceğe ilişkin planlar yapmaya başladı.Veliahd onu dikkatle dinlemişti.Ancak, İstanbul'a henüz varmışlardı ki, Mustafa Kemal ciddi bir biçimde hastalandı. *** Temmuzda padişahın öldüğünü ve veliahdın tahta çıkarıldığını duydu.Bu haber bile eyleme geçmesi yönünde onu güdüleyemedi.(bu olay sırasında hala hastalıkla uğraşmakta ondan) *** Enver'in başkumandanlık ünvanını alıyor Vahideddin. Temmuz sonlarında İstanbul'a vardığında hala bitkin ve hastaydı(Atatürk) neyse burdan sonrasını ben özetlicem gözlerim acıdı...(kağıt saman kağıdı ve ışık çok kötü)Atatürk bir kaç konuşma girişimi yapıyor...ama en sonunda Vahideddin Enver Paşa'nın tehdidi sonrası Atatürk'e sırt çeviriyor. yazmak istediğim bir bölüm var konunun sonunu getiriyorum.. ----------------------------------- Padişah Mustafa Kemal'i çağırttı.İçlerinde birkaç Alman generalinin de bulunduğu badamlarıyla çevrili olarak, onu son derece sıcak bir yavırla kabul etti.Onu Almanlar'a ''İşte Mustafa Kemal Paşa'' diye tanıttı,''kendisi üstün yetenekli ve güvenimi kazanmış bir subaydır.'' *** (Atamızı burda Suriye atıyor olmayan bir ordunun başına...) *** Bekleme odasında, içlerinde Almanlar'ın da bulunduğu bir subay kalabalığı vardı.Mustafa Kemal odadan dışarı çıkarken Enver'le karşılaştı.Padişahın emirlerinin arkasında kimin olduğunu gayet iyi biliyordu. Bir an için durdu, ona baktı. ''Bravo Enver'' derdi sonunda.''Seni tebrik ederim.Sen kazandın.Benim bilgilerime göre, Suriye'deki ordu yalnızca ismen vardır.Beni oraya göndermekle benden mükemmel bir intikam almış oluyorsun.'' İki rakip birbirlerini süzdüler.Neşeyle gülen Enver ufak tefek, çevik göğsü nişanlarla donanmış, çocuk yüzlü, zarif ve küstahtı.Mustafa Kemal daha uzun ve olgun, yüzü asık ve esmer renkliydi, kaşları büyük bir öfkeyle dolu olan gözlerinin üzerinde çatılmıştı, O sırada odanın bir köşesinde duran bir Alman generali yüksek sesle: ''Türk birlikleri hiç bir işe yaramaz.Bunlar sadece kaçmasını bilen hayvan sürüleridir.Doğrusu onlara kumanda eden hiç kimseye gıpta etmem''diyordu. Mustafa Kemal şimşek gibi Alman'a doğru döndü, gözleri kızgınlıkla ale Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
huun Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 valla ben anlamadim bu adamin ne oldugunu . herkes bir sey diyor .[signature][hline]Fiery angels fell . Deep thunder roared around their shores... Burning with the fires of Orc. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Reignman40 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2005 ya tamamen bi ilkokul uydurmasidir vahdeddin hanini bu vatan hainlii olayi[signature][hline]go PİSTONS!!!!!!!!!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
huun Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 iyi de ataturkte nutukta hain diyor . gerci onun politik sebepleri olabilir bilemem .[signature][hline]Fiery angels fell . Deep thunder roared around their shores... Burning with the fires of Orc. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
metboy Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 konuyla ilgili emin çölaşan'ın yazısını koyayım ben de bari: BÜLENT Ecevit ve eşi durup dururken acayip şeyler söylüyorlar. Herhalde yalnızlığın, yaşlanmış, gündemden düşmüş ve unutulmuş olmanın verdiği sıkıntıyı bu yöntemle biraz olsun gidermeye çalışıyorlar. Acayip, tutarsız ve anlamsız çıkışlarla kendilerini ülke gündemine oturtmaya çalışıyorlar. Bülent Ecevit'e yakışmıyor. (Bilmiyorum, belki de yakışıyor!) Vahdettin hain değilmiş! Öyle buyurmuş. Ya neymiş, kısaca irdeleyelim. Ülkesi işgale uğramış bir padişah. Bir zavallı. Korkak, omurgasız, ilkesiz bir adam. Onun devrinde ülkenin başkenti İstanbul işgal ediliyor. Yakın akrabası Damat Ferit gibi bir ahlaksızı, sahtekárı sırf işgalcilere yaranmak için Sadrazam (Başbakan) yapıyor. Mondros Antlaşması, Vahdettin döneminde imzalanıyor. Osmanlı'yı parçalayan, Türklüğü yok eden Sevr Antlaşması yine onun döneminde. İşgal İstanbul'unda nice yurtsever insanımızı "Ermeni tehciri yaptılar" diye Harp Divanlarında yargılatıp idam ettiren yine o! Harp Divanlarında hákim ve savcı olarak Ermeni ve Rumları görevlendiren de kendisi! Nice asker-sivil yurtseverler, işgal ordusu tarafından tutuklandı ve İngilizler tarafından topluca Malta adasına sürüldü. Vahdettin bütün bunları seyretti. Efendim, aslında kendisi yurtsever (!) biri imiş ama elinde olanak yokmuş! Ne yapsınmış! Keşke Anadolu'ya geçseydi, ya da intihar etseydi de, tarihe "HAİN" diye geçmeseydi. *** Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Anadolu'da vatanı kurtarmak için kelle koltukta mücadele verirken, Anzavur isyanını ve bir sürü iç isyanı çıkartan yine bu Vahdettin. Anadolu'da savaşanlar için "idam kararı" aldıran ve bu konuda düzmece din adamlarına fetvalar yayınlatan kim? Bu fetvaları bütün Anadolu'ya gönderip"bunlar eşkıya çetesidir, ele geçirildiği anda idam edilecektir" diye emirler veren, Mustafa Kemal Paşa'yı boynunda idam kararı ile askerlikten atan kim? Vahdettin! Kendisinin ve işgalcilerin denetimindeki İstanbul'da satılık basın vardı. Bunlar Anadolu kahramanlarına ana avrat söverdi. "Mütareke basını" deyimi işte o Vahdettin'in döneminde fışkırdı ve günümüzde de işlevini sürdürüyor. *** Şimdi Bilal Şimşir'in "İngiliz Belgelerinde Atatürk. 1919-1938" isimli eserinin 3. cildine bakalım. İstanbul'daki işgalcilerin başı İngiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold'un, Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği gizli raporu İngiliz devlet arşivinden okuyalım: "Vahdettin'le 2 saat konuştuk. Tercümeyi elçilik tercümanı Mr. Ryan yaptı. Vahdettin, Ankara liderleri diye söz ettiği kişilerin ülke ile kan bağı dahil hiçbir bağları olmadığını söyledi. Mustafa Kemal'den, geçmişi bilinmeyen Makedonyalı bir ihtilalci diye söz etti. "Onun kanında her şey olabilir. Bulgar, Yunan, belki de Sırp kanı taşır. Zaten kendisi de Sırp'a benzer. Bunların hepsi Arnavut, Çerkez olup hiçbiri Türk değildir." Şu sözlerine bakın! Bu utanmaz, korkak, düşman işbirlikçisi ve satılık adam, Bay Ecevit'e göre hain değil! Ya ne? Kısa süre sonra Anadolu kahramanları vatanı kurtarmaya başlayınca, aynı Vahdettin bir İngiliz zırhlısına binip tüydü. (Damat Ferit haini de tüydü.) İtalya'nın tatil beldesi San Remo'da görkemli villalarda yaşadı. Yanında götürdüğü sahtekárlar orada kendisini dolandırdı. Parası bitti, mücevherleri falan sattı ve acınacak durumda, uçan kuşa borçlu öldü. *** Cumhurbaşkanı Atatürk, 1927 yılında Büyük Nutuk'u okurken, o kara günleri anlatırken ne güzel söylemiş: "Padişah ve Halife olan Vahdettin soysuz, kendisini ve yalnız tahtını koruyabilmek için alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit başkanlığındaki kabine aciz, haysiyetsiz, korkak..." Bunca tarihi gerçek karşısında sen Bülent Ecevit olarak oturduğun yerden doğrul ve "Vahdettin hain değildir" diye ifşaatta bulun! Hem de bunları Fethullah'ın gazetesine söyle! Sonra, zaten aportta bekleyen birileri, senin bu sözlerinin üzerine balıklama atlayıp "Ecevit çok doğru söylüyor, resmi tarih zaten yalanlardan oluşuyor" gibi laflar etsin. Ecevit yaşlandı. Belleğinin durumunu bilemiyorum. Ancak, gündemde yer bulmak istiyorsa böyle uçuk, anlamsız, tutarsız ve yanlış konuları seçmesin. Kendisine yakışan konular bulabilir. (Eğer bulamıyorsa daha da kötü, vah yazık.) Yaşına ve kişiliğine duyduğumuz saygıyı böyle tutarsız söz ve davranışlarla yok etmekten kaçınsın... Çünkü yakışmıyor, ayıp oluyor. Bu ortamda belki de kendisine teşekkür etmemiz gerekir! Öyle ya, "Vahdettin en büyük kahramandır" da diyebilirdi! Bir süre sonra onu da derse hiç şaşırmayın.[signature][hline];;suitfly | icq | msn: [email protected] [Bu mesaj metboy tarafından 20 Temmuz 2005 09:38 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
AutolycuS Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Ben de şu IV.Vahdeddin ismine takıldım. Bildiğim kadarıyla Vahdeddin adında başka padişah yok ve Vahdeddin'in ikinci adı Mehmet, yani 6.Mehmet :hmm:[signature][hline]You may say I'm a dreamer, but I'm not the only one Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
HymnOfSnuk Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 bugün bir gazetede çıktı , Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit yine tartışmaya başlamışlar bu konu hakkında.[signature][hline]peace! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
navyamphs Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Vatan hainliği sadece düşmanla işbirliği yapmak değildir. Yurt savunmasında beceriksizlik, basiretsizlik de vatan hainliğidir. ... Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. ...[signature][hline] Türk Oğuz Beğleri budun eşidin! Üze tenri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilinin torunun kem atatı? IllidanStormrage, bi zamanlar demiş ki: Dinciler nefes alıyo ooo ozaman biz almamalıyız Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
forgiver Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 canları sıkılmış herhalde onların, nerden akıllarına geldiyse[signature][hline]be the vanquisher, to forgive Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 vatan haini degil diyenlere padişah olsanız kapınıza ıngılzıelr dayansa teslım olun dese ve b agımsızlıgınızı vermenızı ıstese ne dersınız? okke baps alın bagımsızlıgımızı benım halıfelıge ve saltanata dokunmayın yetermı dersınız yoksa kanımızın son damlasına akdar savasıcaz mı dersınız sahsen 2. yi secen vatanseverdir ılkını secen korkak ve vatanhainidir yapabılcıek bişeyi yoktu dıyorsunuz nasıl yoktu yapabılıcegı cok sey vardı ama ıngılızlerle arasını bozmak ıstemedı allah aşkına ıngılız muhıplerı cemıyetını kuran kım ? ıngılız mandasını ıstıyen bızzat vahdettın degılmı daha ne tartısıyorsunuz ecevıt demiş yopk konferansta sozu ankara hukuemtıne bıraktı bırakmayıp ne yapıcaktıkı ıstanbul hukumetı meşru degıldı bır defa halk anakarayı secmıs sozu bırakmıyıp ne yapıcak yanı sen Mustafa Kemal ve arkadaşalrı Vatan Hainidir, Kafirdir diye fetva yayımla ondan sonra vatanseverım de, yok ya ustune ustluk sevr e gıden heyete halıfelıkten ve saltanattan tavız vermeyın onun dısında ne ısterlerse yapın demesı bır defa kısılıgını gostermektedır son zamanalrda bır osmanlıcılık cıktı gıtgıde cogalmaya abslıyor hadı hayırlısı bakalım sankı TC yı osmanlı kurdu veya Osmanlının devamıyızya herkes bı Osmanlıyım ben ayagına yattı eh ne dıyım Osmanlar yesın onları eheheh[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
navyamphs Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 said: Viktor, 20 Temmuz 2005 10:18 tarihinde demiş ki: ... sankı TC yı osmanlı kurdu veya Osmanlının devamıyızya herkes bı Osmanlıyım ben ayagına yattı eh ne dıyım Osmanlar yesın onları eheheh Klonlandıkmı biz ? Tabiki Osmanlı'nın devamıyız, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranda bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal, onun komutasında canını veren yüzbinlerce Osmanlı askeri ve milyonlarca Osmanlı vatandaşıydı. Konu Vahdettin ve onun başarısızlıkları, basiretsizliği, vatan haini olup olmadığı. Bir kişiyi şuçluyacağım diye bütün bir devleti soysuz ilan etme.[signature][hline] Türk Oğuz Beğleri budun eşidin! Üze tenri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budun, ilinin torunun kem atatı? IllidanStormrage, bi zamanlar demiş ki: Dinciler nefes alıyo ooo ozaman biz almamalıyız Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 bız osmanlıdan kopan turklerız osmanlını ndevamı degılız eger oyle olsaydı develtın ısmı Osmanlı Cumhurıyetı olurdu Turkıye cumhurıyetı degıl[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
forgiver Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 72 milyon türk kopmuş vay be[signature][hline]be the vanquisher, to forgive Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
forgiver Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 hani beylik olarak kurulsak eywalla[signature][hline]be the vanquisher, to forgive Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
montezaus Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 osmanlı bi hanedanlık arkadaşım, hanedanlığın ismi. hanedanlık cumhuriyeti olabilir mi? t.c. osmanlının devamıdır. 1900lerden itibaren çok farklı sesler çıkmaya başlamıştı reformlar, yenilikler konusunda. bunlardan birisi, mehmet akif gibi islam birliği oluşmasını öngören çevreydi. diğeri enver paşa gibi türkçülüğü benimseyenlerdi, azerilerle falan bi türk topluluğu oluşturacaklardı. diğer görüş ise, t.c.nin temellerini atan, çizgilerini belirleyen, türk vatanı görüşüydü, nitekim atatürk de döneminde bu görüşün savunucusu idi. nitekim bu üç öngörünün içinden bu sonuncusu sıyrıldı, sonraki adımı atma noktasına geldi ve bunu da birlikle, beraberlikle, kardeşlikle yaptı. t.c. osmanlının devamı demek komedinin allahıdır bir defa, şu an anladığımız türk kavramını şekillendirenler kimlerdi, osmanlıda yer almış çevrelerdi. şu anki yaşam biçimimizi, şapkasına varana kadar şekillendirenler kimlerdi, gene osmanlıda yer eden çevrelerdi. şu an anladığımız laikliği öngören, uyarlayan, topluma optimize eden kimlerdi, gene bu kesimdi, osmanlı topluluğunda yer eden kesimdi. gerek yapılanmayı, gerek liderliği, gerek siyasi kadroyu, gerek hizmet kadrosunu, gerek ordu kadrosunu oluşturanlar kimlerdi? gene bu osmanlıda şekillenen anlayıştı. hatta senin şu an şu kelimeleri yazman, türkçe konuşman bile onların bi eseri, edebiyat çevrelerinin niteliği ta ortaasya zamanlarından beri değişmemiş, üstüne bir şey katılmamış olan türkçeye dönme, bu dili sahiplenmelerinin sonucu. bu vatan uğruna savaşan kurtuluş savaşı zihniyetini yaratan da gene osmanlı toplumuydu. sosyolojiden bu kadar bihaber nasıl da çıkıp türkiye cumhuriyeti osmanlının devamı değildi, öyle olsa osmanlı cumhuriyeti olurdu diyorsunuz, ki burada sırıtan, hakim olmadığınız kavram bile içler acısı. ne hanedanlık düzeninden, ne bizans bürokrasisinden, ne imparatorluk yapısından, ailenin hakimiyetinden haberiniz var, fakat çıkmış tarihi yargılıyorsunuz, suudi ailesinin yönettiği suudi arabistan gibi bi kavramı osmanlı cumhuriyeti olarak yeni yapılanmaya uyarlıyorsunuz. burada bahsedilen şey dinamikler, dinamiğin eskiden ait olduğu kesim, ve bu dinamiği şekillendiren kesim. bu dinamik de tamamen osmanlı toplumunda oluşmuş, osmanlı toplumunda yer almış ve osmanlı toplumuna yön vermiş bi dinamik. padişahın son damlasına kadar savaşıcaz beyanını da çok film izlemene bağlıyorum ayrıca. bu arada, atatürkün hain derken kastı, vahdettinin mondrosdaki tutumudur, hain yakıştırmasını çok daha ilerilere götürerek aslında yaptığınız bu kavramın öz amacını zedelemek, ondan uzaklaşmak. bu arada vahdettinin özel günlüğünde 'ben tüm şimşekleri, gerek kendi vatanımdan, gerek yurtdışından, üzerime çekerek ulusumu rahatlattım' gibi bi ifade vardır, aslını bulursam geçiririm aynen buraya, ama ne vahdettin bu tutumuyla, ya da bahsedildiği gibi atatürkü doğuya gönderip kurtuluş savaşı hareketini başlatmasıyla, aslında el altından bunu desteklemesiyle falan kahramandır, ne de atatürkün için idam kararı vermesiyle haindir. sıradışı ve ilginç bi yöneticidir, hakkında bundan ötesinde bu şekilde yakıştırmalar yapacak başka bir şey de yok zaten.[signature][hline]not sleeping okay/drinking too much.trapped in hyperspace.?.the girl disappeared, smiling and blowing kisses. A white light flooded the room/this was the moment of awakening: the audience were relieved to find themselves in their own company...someo (text unclear) did not awaken, this was a white nightmare: faces aglow with laughing, limp complacency/apparently uninhibited... **no more dinosaurs @montezaus *** montezaus.deviantart.com Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
huun Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 said: Viktor, 20 Temmuz 2005 12:44 tarihinde demiş ki: bız osmanlıdan kopan turklerız osmanlını ndevamı degılız eger eheh sene 23 te kurulan bir devletin polisi telgrafcisi itfayiyecisi nasil oluyorda 100 kusuruncu kurulus yillarini kutluyorlar . devlet aynen osmanlinin biraktigi devlettir . yonetim sekli ve rejimi degisti sadece . ayrica osmanli yikilip turkiye kuruldu diye biz osmanli degiliz turkuz diyen zihniyet yarin abd gelip buralara sahip olsa biz turklerin devami degiliz abd liyiz de der . dusundum der , dememesi icin bir sebep yok .[signature][hline]Fiery angels fell . Deep thunder roared around their shores... Burning with the fires of Orc. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 said: forgiver, 20 Temmuz 2005 12:54 tarihinde demiş ki: 72 milyon türk kopmuş vay be vay be 72 mılyonmuşuz kurtuluş savaşında bır ınsan bu kadar cahıl olur sız osmanlıyı sahıplenmeye devam edın bakalım o yzuden osmanlının yaptıgı ermenı olayını ustumuzden atamıyoruz kaldıkı ılerde sırp soykırımı rum soykırımı cıkarırlarsa sasmayın tam gaz bır ımparatorlugu savunmaya devam edın sız allah bılır osmanlının turk develtı oldugunuda sanıyorsunuzdur aynen devam osmanlı cocukları sızı lol ya osmanlı ne demek allah aşkına nesın sen ben osmanlıyım abı obaa kralsın ehahah[signature][hline]God's In His Heaven, All's Right With The World. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mandoo Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 said: forgiver, 20 Temmuz 2005 12:55 tarihinde demiş ki: hani beylik olarak kurulsak eywalla forgiver TW oldu mertlik bozuldu diyesim geldi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
montezaus Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2005 cehalete gel yarabbi. ermeni olayını üstünden atmak için tarihi çarpık anlayacaksan buyur devam et, iki tane ermeni çıkmış lobi yapıyor diye bu yola başvuruyorsan, tabi, buyur. ama şu var, sen, ben osmanlı değilim dediğin anda o sözde soykırım da yapılmış oluyor, ve bunu da gene türkler yapmış oluyor. ermeni adam türkler osmanlı değilden anlar mı, herifler bize kin güdüyorlar, bize kin güttükleri için osmanlıya bok atıyorlar zaten. daha bunları göremeden nelere kalkışmışsınız vay be, osmanlıyı bizans yapmışsınız, aferin. bak ama soykırım diye adamlar atatürkün önüne bedeni dağılmış bi ermeni resmi montajlayıp üniversitelere asıyorlar haberin var mı. osmanlı ne demek allah aşkına laflarınsa ta bi cahil taşşağı, komedinin son noktası. nesin sen, osmanlıyım diyaloğuyla da bazı insanlara vicdanımız rahat bi şekilde kılıf biçebileceğimizi ortaya koyduğun için ayrıca teşekkür ederim.[signature][hline]not sleeping okay/drinking too much.trapped in hyperspace.?.the girl disappeared, smiling and blowing kisses. A white light flooded the room/this was the moment of awakening: the audience were relieved to find themselves in their own company...someo (text unclear) did not awaken, this was a white nightmare: faces aglow with laughing, limp complacency/apparently uninhibited... **no more dinosaurs @montezaus *** montezaus.deviantart.com Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar