Xeyna_Inferno Mesaj tarihi: Şubat 18, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 18, 2005 Etraf çok sakin ve sessizdi. Fazlasıyla sessiz. Evlerin ve dükkanların pencerelerinde ışık yoktu. Etrafta terkedilmişlik görüntüsü vardı. Atımı hızlandırdım. Hanın önüne geldiğimde atımdan inerek hanın kapısına yöneldim. Hanın kapısı hafif aralık kalmıştı esen hafif rüzgarla sallanırken çıkarttığı ses, insanın tüylerini diken diken ediyordu. Hanın kapısını yavaşça açtı ve kanın keskin kokusu burnundan ciğerlerine doldu. İçeride hiç ışık yoktu. Her taraf gecenin karanlığına gömülmüştü. Ama Xeyna'nın keskin gözleri nesneleri seçebiliyordu. Sırt çantasından bir meşale çıkartarak bunu yine sırt çantasından çıkarttığı bir kav ile tutuşturdu. Etraf dağılmış, masalar yerlerde, bütün bira fıçıları kırılmıştı. Ama etrafta hiç ceset yoktu. Yerdeki kan izleri merdivene doğru gidiyordu. Belli ki bir yada birkaç ceset yukarıya kadar sürüklenmişti. Katanasınıı kınından çekerek merdivenlere doğru yürümeye başladı. Merdivenin basamaklarını, ağır ağır çıkıyordu. Hiç ses yoktu sadece merdivenlerden çıkarken ayağındaki zırhlı botlardan çıkan kendi ayak seslerini duyuyordu. Kan izlerini takip ederek bir odanın önüne kadar geldi. Kapıya elini uzatarak kapının kulpunu kavradı ve yavaşça çevirdi. Kapı açılmadı, kilitliydi. Birkaç kez zorladıktan sonra açılmayacağını anladı ve kapıya sağlam bir tekme indirdi. Kapı çatırdayarak kirişlerinden ayrıldı. Buradaki kan kokusu çok daha yoğundu. Çünkü cesetler bu odaya yığılmıştı. Bu ceset yığınının içinde tanıdık bir yüz aradı. Tanıdık bir yüz göremediği için sevinmişti. Ama buruk bir sevinç. Bunları yapan kimdi yada kimlerdi. Bunu öğrenmeliydi. O sırada odanın ortasında bulunan masanın üstünde bir kağıt gözüne ilişti. Odanın her yerinde olduğu gibi masada kan içindeydi. Masanın yanına gelerek kağıdı eline aldı. Kağıtta ; "Hepiniz katledilecek, acı çekerek ölecek, yok olacaksınız.Tilki bu katliamın ilk kurbanı sizi de aynı son bekliyor... Lord Thief, Guildmaster of Unions..."yazıyordu. Yazı kanla yazılmıştı. Tilki’nin kanı yada hancı Grisvold'un kanı kim bilebilirdi. Bunun bir önemi de yoktu zaten. Kağıdı tutan elini yumruk yaptı. Kağıt elimde buruştu. Yumruğunu masaya öyle bir güçle indirdi ki, masa çatırdayarak ortadan ikiye ayrıldı. Öfkesinden deliye dönmüştü. Gözleri, kızıl rengini aldı. Öfkesi iradesine hakim olmuştu. Çığlıklar atarak bütün cesetleri kılıcıyla parçalara ayırdı. Öfkeden ve hırstan ne yaptığımın farkında değildi. Son cesedi de parçalara ayırdıktan sonra, iradesini geri kazanmaya başlamıştı. Nefes nefese kalmıştı. Gözleri eski halini aldığında etrafımdaki manzara dehşet vericiydi. Üstü başı kan içinde kalmıştı. Kağıdı sırt çantasının bir köşesine bıraktıktan sonra odadan dışarı çıktı ve başka bir odaya yöneldi. Bu odanın kapısı açıktı. İçerisi boştu. Aşağıya atının yanına indi. Atı Black Die, Onu kanlar içinde görünce deliye döndü. Onu sakinleştirmek için baya uğraştıktan sonra kulağına kanın Onun kanı olmadığını fısıldadı.Black'i zar zor sakinleştirdikten sonra Tilki'nin cansız bedenini alarak tekrar yukarı boş ve temiz olan odaya çıktı. Burada iki tane yatak vardı. Kardeşinin cansız bedenini bu yataklardan birine dikkatlice yatırdıktan sonra. Zırhını çıkartmaya başladı. Tüm zırhını çıkarttıktan sonra yatağa sırt üstü uzandı ve katanasını göğsünün üstüne yerleştirdi. Uykuya dalmadan önce bildiği birkaç koruma büyüsünün sözlerini mırıldanmaya başladı. "*Use Sanet* , *Flam Sanet* ,*In Juxs Sanet*." Sonra derin ama huzursuz bir uykuya daldı. Xeyna pencereden süzülen güneş ışığı ile gözlerini açtı. Hemen kalkarak zırhını temizlemeye başladı. Bu bir hayli zamanını almıştı. Hemen zırhını giyerek kardeşinin cesedini dikkatlice kucakladı ve aşağıya atımın yanına indi. Kardeşinin cansız bedenini Black'in üstüne dikkatlice yerleştirdikten sonra kendiside bindi ve tekrar hızla yola koyuldu. Black Die ikisinide taşıyabilecek güçteydi. Hiç zorlanmadan ikisini de taşıyabiliyordu. Buc's ın doğusunda birkaç saatlik mesafede olan kalelerine gidiyordu. Lordu Kargaya olanları anlatmak, ve Lord Thief'in onlara meydan okuduğunu bildirmek için hızla atını sürdü. Aklında tek bir düşünce vardı. İntikam. Kesinlikle kardeşinin intikamı alınacaktı. Birkaç saat hızla ilerledikten sonra kalenin surlarını görebileceği bir düzlüğe varmıştı. Hiç yavaşlamadan doğru kaleye doru sürdü atını. Yaklaştığını gören kale muhafızlarından biri, hemen koşarak yanına geldi. Gelen kardeşi Abbadon Inferno idi. İyice yanına yaklaştıktan sonra; " Selam kardeşim. Hoş geldin. Kim bu?" diye sordu. Tilki'nin cansız bedenine bakıyordu.Xeyna; "Hiçte hoş gelmedim kardeşim." Diyerek atından yavaşça indi. Abbadon kuşkuyla Xeyna'yı ve cesedi süzüyor, cevap vermesini bekliyordu. Kime aitti bu ceset? Xeyna hiçbir cevap vermeden cesede yaklaştı ve miğferini çıkarttı. Tilki'nin uzun siyah saçları yüzünü örtüyordu. Saçlarını geriye doğru taradı. Abbadon Tilki'nin yüzünü görünce ani bir öfkeyle; " Yooooooo!!! Olamaz!!! Bunu kardeşime kim yaptı? Söyle Xeyna ! Kim yaptı ? " diye haykırdı.Xey Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar