Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Underwood'da Alaca karanlık -Prolog (yine yeniden ve yine benden)


BabacumMostors

Öne çıkan mesajlar

    "Ne güzel geçti yaz, öyle değlimi?"
"Evet, bir rüyadan soğuk bir odaya uyanıp titremek gibi birşey."
"Hiç bitmesin istersin ve zamanı kandıracakmış gibi yorganı çekip rüyaya dönmeye çalışırsın"
"Evet şimdi rüya sırası toprakda ha?"

Büyük balkondan, uçsuz bucaksızmış gibi görünen ormana baktı, ormana kışın sessizliği iyice "Ben geliyorum" sinyallerini vermiş, onu kanıtlamaya çalışırcasına yapraklar da yer yer sararıp toprağın üstünü örtmeye başlamıştı. İşte Underwood'a bir sonbahar daha geliyordu ve bu bölgede yaşayan her canlıda farklı beklentiler yaratıyordu. Uzaktan burayı gözleyen çok şeyler görüp geçirmiş, zifiri gece kadar siyah bir çift göz transa geçmiş ve en ufak ayrıntıyı bile takip ediyor, beynine kazıyordu. Tilkiden kaçan tavşanın izleri, bir ağaçdan damlayan reçinenin yoğunluğu, yaprakların yere düşerkenki sallanma şekilleri. Yaşlı adam, sakince yıllarla beraber uzamış olan çalı gibi sert, keçeleşmiş kasalını okşuyordu bir yandan. Bu gözlemler, sırtına hafifce dokunulduğunu hissedene kadar devam etmişdi.
"Bekleniyorsunuz..."
Hiç tepki vermedi en başta, sonra sesinde alaycı, sorgulayıcı bir tonla
"Anlayamıyorum." dedi "Benim gibi birinin bir salon dolusu ayyaş, pis, aşşağılık, adi birer hırsız ve dolandırıcıya aynı çatı altında eğlence düzenlemesi ne tür bir mantıkdır? onların hiçbirini sevmiyorum bile!"
"Onlar büyük şehrin büyük ticaretadamları ve derebeyleri, onlar hakkında bence bu kadar sert konuşmayın hem..." sesini daha da alçalttı"...yerin kulağı var derler efendim."
Gözleriyle barok masanın üstünde duran saati işaret etti ve sağ işaret parmağını dudaklarına götürüp öylece durdu bir an.
"Ha-a, tamam, neyse hadi gidip ziyafeti açalım ve biraz eğlenelim, hem sonuç olarak bende onların arasından geldim ve bende onlardan biri değil miyim?" Sesindeki alaycılık koca odayı doldurmuşdu. Ve cevabı aynı alaycı üslupla geldi.
"Öylesiniz efendim."
"Toprağın kendini yenileyip, ağaçların çürümüş yapraklardan kurtulması gibi, insanlarda işe yaramazlarından kurtulmak zorunda olması ve bunu bilmesi çok feci birşey."
"O neden efendim?"
"Bildiğin sürece, bilen olarak temzilik yapma zorunluluğu sana kalıyor da..."
Birbirlerine bakıp hınzırca sırıttılar ve şatonun büyük salonuna doğru yöneldiler.

"Peki o gece hiç sağ kalan olmamışmı?"
"Hayır, o sırada şatoda bulunan herkes katledildi, soy kırıma uğrayan asilzade işadamlarının evleri yağmalandı, ölen derebeylerinin emri altındaki köylüler de özgürlüklerini ilan edip işledikleri topraklara sahip çıktılar. Aslında ahlaki olarak çok yanlış bir durum olsa da, bu insanların ölmesi bir çok şeyin değişmesine neden oldu; baskı ve zulüm kalktı, dürüst esnaf artık daha çok kazanıyordu ve derebeyeleri yerine daha aydın fikirli geçici yöneticiler seçiliyordu. Hem ekonomi hemde demokrasi alanında bu kayıp topraklarda yapılan en etkili reform hareketiydi bu. Şimdi sizlerle büyük o korkunç günü izini taşıyan büyük salona doğru ilerleyelim."

Rehberin takibinde meraklı turist grubu ana girişden büyük salona doğru geçtiler, koridorda sağlı sollu taşlara kazınmış ince derin izler ve yer yer zırhı içinde kurumuş, üstü örümcek ağları ile dolu iskeletler vardı, bu kısımların orijinalliğini koruması için hiç dokunulmamış kenarlarına kırmızı şeritler çekilmişdi koridorun tam ortasından yine kırmızı bir halı, halının üstünde "Büyük Salonma Gider" yazıları ve üstlerinde yürünmekden kirli sarı bir tona dönmüş olan oklar vardı.
Büyük salon da ise durum çok farklı değildi, etrafda yanıklar ve kan izleri koridordaki gibi izlerle beraber kasvetli bir uyum sağlamıştı. Hava bütün pencerelerde cam olmamasına karşı rüzgarsız ve durağandı. Güneş ışığı tepedeki küçük yuvarlak pencerelerden içeriye doluyor ve havada asılı kalmış hareketsiz toz kümeleri sayesinde çok belirgin şekilde seçilebiliniyordu. Bir dönemin bitişi ve yeni bir dönemin başlaması işte bu kasvetli salonda olmuştu. Turistlerden birinin dikkatini duvara kanla yazılmış bir yazı çarptı ve sanki kimsenin bulamadığı bir şeyi bulmuş bir çocuk neşesi içinde rehbere seslendi.
"Eee Bayan Fermarge burada duvarda bişi yazıyor nedir bu acaba daha önce dikkatinizi çekmiş miydi?"
"A evet o yazıyı senelerdir cözmek için büyük uğraş verilmesine rağmen henüz hiç bir dil bilimci bu yazıyı çözemedi. Alakasız görünmesine rağmen Latince'nin yanında Mezopotamya ve uzakdoğu dillerinde de karşılaştırıldı fakat ortada bir sonuç yok henüz."
Turit bir anda o canlılığını kaybetti, ağzından sadece cevap sayılabilinecek bir "Yaa..." çıkabildi.
"Ve şimdi şatonun hiç bir şey olmamış gibi sağlam duran öteki kısmına geçelim, lütfen beni takip edin kendi güvenliğiniz için gruptan ayrılmayın, şayet burası hakkında pek de iyi konuşulmaz."

"Bencede pek iyi konuşulmaması gerekir."
Salonun yukarı kısmındaki merdivenlerden turist kafilesini izlerken elde ettiği düşüncelere ve anılara dayanarak sarf ediyordu bu cümleleri. Ka
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Gerçekten güzel olmuş. Özellikle birkaç kelime oyunu aldı götürdü beni. - ki çok severim o tür şeyleri -(örn: "azaplarının azada dönüşmesi") Bazı sıradan görünen söylemlerde aslında derin düşüncelere sevk etti, değişik okumalara açık olması da hoş. Sürükleyici bu hikayenin gerisini merakla bekliyorum.
Not: 'te - de'nin de özel bir anlamı olacak mı ileride?
[signature][hline]Follower Of Cyric,Prince Of Lies

[Bu mesaj Loras tarafından 01 Ocak 2005 20:04 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...