Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Detaylı Warcraft Tarihi..


Dungeon_Master

Öne çıkan mesajlar

Cuma, cumartesi çeviri yapmadıım için özür dilerim ama zamanımı biraz da eelenceye ayırdım.. :)

Neyse bölüm 1'in son kısmını da çevirdim. Yani şu anda bölüm 1'in tamamı çevrilmiş oldu..(Sonunda :) )


Hyjal Dağı ve Illidian'ın Armağanı


Korkunç patlamadan sağ kurtulan az sayıda gece elfi çaresizlik içinde biraraya geldi. Birlikte sallar yaptılar ve görünürdeki tek toprak parçasına doğru yola koyuldular. Nasıl olduysa, Elune'un takdiri olsa gerek, Malfurion, Tyrande ve Cenarius da Muazzam Parçalanma'dan(Great Sundering) sağ kurtuldular. Bitkin düşmüş kahramanlar hayatta kalan dostlarına öncülük etmeye ve onlar için yeni bir vatan yaratmaya karar verdiler. Sessizlik içinde seyahat ederlerken, dünyalarından kalan yıkıntıları incelediklerinde, hepsi tutkularının onlara sadece yıkımı getirdiğinin farkına vardılar. Göl'ün yokedilmesiyle, Sargeras ve lejyonu dünyalarından silinmiş olsa da Malfurion ve yandaşları zaferin getirdiği ağır bedeli ödemek zorunda kaldılar.

Bu afetten zarar görmeden kurtulan birçok Yücedoğan da vardı. Onlar da diğer gece elfleriyle beraber yeni toprakların kıyısına doğru yola koyuldular. Malfurion Yücedoğanlar'a güvenmese de Göl'ün gücü olmadan gerçek bir sorun oluşturamayacaklarının tatmini içindeydi.

Yorgun gece elfi topluluğu yeni toprakların kıyılarına ayak bastığında, kutsal dağ Hyjal'ın afetten etkilenmediğini gördüler. Kendilerine yeni bir ülke kurucak yer arayan Malfurion ve gece elfleri Hyjal'ın yamacından tırmanmaya başladılar ve rüzgarın süpürüp, hüküm sürdüğü Dağ'ın doruğuna ulaştılar. Ağaçlık bir çukurluğa doğru inerlerken, ki dağın göğü delen uçurumları arasına yuvalanmıştı, küçük ve durgun bir göl buldular. Sanki onların inadına, bu gölün sularının da sihir tarafından kirletildiğini farkettiler.

Illidian, Muazzam Parçalanma'dan o da kurtulmuştu, Hyjal Dağı'nın doruğuna Malfurion ve diğer gece elflerinden çok daha önce ulaşmıştı. Dünyadaki sihirin akışını yeniden düzenleme saplantısı içinde, ki bu saplantıdan çok deliliğe dönüşmüştü, Sonsuzluğun Gölü'nün değerli suyunu taşıyan şişelerdeki sıvıları dağın gölüne dökmüştü. Göl'ün canlı enerjileri çabucak suyla kaynaşmıştı ve yeni bir Sonsuzluğun Gölü'nü oluşturmuştu. Yeni Göl'ün gelecek nesillere bir armağan olduğunu düşünen kıvanç içerisindeki Illidian, Malfurion onu yakaladığı zaman şaşkına döndü. Malfurion kardeşine sihirin varoluşundan beri içten içe kötü olduğunu, kullanımının kaçınılmaz olarak yozlaşmaya ve kirlenmeye yol açağını açıkladı. Yinede Illidian büyüsel güçlerinden vazgeçmek istemedi.

Illidian'ın kendini bilmez hareketlerinin nelerle sonuçlanacağını bilen Malfurion, güç delisi kardeşiyle bir daha uğraşmamasını sağlayacak bir çözüm bulmaya karar verdi. Cenarius'un da yardımıyla, Malfurion Illidian'ı yeraltında büyük bir mağara içindeki hapishaneye kapattı, ki orada zamanın sonuna kadar zincirlenmiş ve güçsüz bir şekilde kalacağını planlıyordu. Kardeşinin mahkumluğunu güvenceye almak isteyen Malfurion genç bir gözetmeni(Warden), Maiev Shadowsong'u, Illidian'ın kişisel muhafızı olarak görevlendirdi.

Yeni Göl'ü yoketmenin daha da büyük bir felaket getirebileceğinden endişelenen gece elfleri onu kendi halinde bırakmaya karar verdiler. Yinede, Malfurion gece elflerinin bir daha asla sihir sanatlarına çalışmayacaklarını açıkladı. Hepsi, Cenarius'un gözetmenliğinde, yıpranmış dünyalarını iyileştirmelerine ve Hyjal Dağı'nda bulunan yurtlarındaki sevgili ormanlarını oluşturmalarına olanak sağlıyacak tabiat büyücülüğünün(Druidism) eski sanatlarını çalışmaya başladılar.


Dünya Ağacı(World Tree) ve Zümrüt Rüyası
(Warcraft 1'den 9000 yıl önce)


Sayısız yıllar boyunca gece elfleri eski yurtlarından neler yaratılabiliyorsa usanmadan yapmaya çalıştılar. Yıkılmış tapınaklarını ve yollarını doğaya terk eden gece elfleri yeni yurtlarını yemyeşil ortamı ve gölgeli tepeleri ile Hyjal Dağı'na kurdular. Zamanla ejderhalar da, Muazzam Patlama'ya rağmen hayatta kaldılar, saklandıkları inlerinden çıktılar.

Kızıl Alexstrasza, yeşil Ysera ve bronz Nozdormu doğa büyücülerinin(Druid) yaşadığı sakin açıklıklara doğru alçaldılar. Malfurion, gücü son derece görkemli olan bir ulu-doğa büyücüsü(Arch-druid) olmuştu, kudretli ejderhaları selamladı ve onlara yeni Sonsuzluğun Gölü'nün yaratılışını anlattı. Kadim ejderhalar bu kötü haberi duyunca kaygıya düştüler ve Göl varlığını sürdürdükçe bir gün Lejyon'un geri dönüp, bu toprakları yeniden istila etme ihtimalinin olduğunu beyan ettiler. Malfurion ve 3 ejderha Göl'ü güvende tutma ve Burning Legion'ın askerlerinin bir daha asla bu dünyaya geri dönememesi gerektiği konusunda fikir birliğine vardılar.

Alexstrasza, Hayat-Bağlayıcı, Sonsuzluğun Gölü'nün merkezine bir tane sihirli tohum dikti. Tohum, coşkulu ve büyülü sulardan enerjisini alarak, devasa bir ağaç olarak dünyaya geldi. Kudretli ağacın kökleri Göl'ün sularına yerleşirken, ağacın yemyeşil dalları sanki göğü deliyordu. Devasa ağaç, gece elflerinin doğayla olan bağını ebediyen simgeleye
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cok guzel cok guzel....
Benımkı kronolojı seklındeydı ve boyle bır tarıhce yoktu..olsaydı bunu cevırırdım bende...
Arkadas super cevırıyor yanlız,konu zaten super cevırısıde harıka...ıkıncı savası beklıyoruz :)[signature][hline]Magic.Yes,I know you think you know what it is,and how it works.You don't.You are an ignored fool,just like all the others.

Khelben 'Blackstaff' Arunsun
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Uzun bi aradan soora bölüm 2'yi de çevirmeye başladım.. Aradan geçen uzun zaman için özür dilerim, kendimi HL 2 DM ve L2 oynamaya kaptırmışımda.. :)
Neys buyrun bölüm 2'nin ilk kısmı..


Bölüm 2: Yeni Dünya


Quel'Thalas'ın Kuruluşu
(Warcraft 1'den 6800 yıl önce)


Dath'Remar'ın öncülük ettiği yüce elfler Kalimdor'u arkalarında bıraktılar ve Maelstrom'un fırtınalarına meydan okudular. Donanmalarıyla dünyadan kalan harabelerde yıllar boyunca gezindiler, yolculukları sırasında türlü gizemleri ve kaybolmuş krallıkları keşfettiler. Dath'Remar, Güneştegezinen(Sunstrider) ismini almıştı(Ya da gündüzleri gezinen), kendi ırkı için yeni bir yurt kurabileceği kadar gücü içinde barındıran yeşil yerler aramaktaydı.

Donanması, sonunda, insanların daha sonra Lordaeron adını vereceği krallığın kumsallarına vardı. İç bölgeleri arayan yüce elfler sakin Tirisfal Açıklıkları'nın (Tirisfal Glades) içinde bir yerleşim alanı kurdular. Birkaç yıl sonra birçoğu delirmeye başladı. Derler ki dünyanın o bölgesinde bilinmeyen büyük bir kötülük yatardı, ama söylentilerin doğruluğu asla kanıtlanamadı. Bu yüzden yüce elfler yerleşim yerlerini daha kuzeyde olan ve doğadan gelen enerjilerinin hüküm sürdüğü başka zengin topraklara taşıdılar.

Yüce elfler Lordaeron'un engebeli ve dağlık topraklarını geçtikçe seyahatleri daha da tehlikli bir hal almaya başladı. Bağlarını Sonsuzluğun Gölü'nün hayat veren enerjilerinden tamamen kopardıklarından beri, birçoğu soğuk iklim koşulları yüzünden hasta oldu ya da açlıktan öldü. Ama onları en fazla hüsrana uğratan değişim ise, artık ölümsüz ve doğanın unsurlarına(elements) karşı etkilenmez olmadıkları gerçeğiydi. Aynı zamanda nedense boy olarak da küçüldüler ve derileri menekşemsi rengini kaybetti. Bu kadar zorluğa rağmen, Kalimdor'da daha önce görmedikleri birçok harika yaratıkla karşılaştılar. Aynı zamanda eski ormanlarda avlanan ilkel insan kabilelerine de rastladılar. Yinede, karşılaştıkları en büyük tehdit Zul'Aman'ın aç ve kurnaz orman trolleriydi.

Bu yosun renkli troller kaybettikleri uzuvlarını tekrar oluşturabiliyorlardı, ciddi fiziksel yaralanmalarını iyileştirebiliyorlardı ve vahşi, kötü bir ırk olduklarını kanıtlamışlardı. Amani imparatorluğu Lordaeron'un kuzeyinin büyük bir bölümünü kapsıyordu ve troller bu istenmeyen yabancıları sınırlarından uzak tutmak için çok çetin savaşıyorlardı. Elfler, vahşi trollere karşı derin bir nefret beslemeye ve onları karşılaştıkları her yerde öldürmeye başladı.

Birçok uzun yıldan sonra, yüce elfler Kalimdor'u hatırlatan bir yer buldu. Kıtanın kuzeyindeki ormanların derinliklerinde Quel'Thalas krallığını kurdular ve onu Kaldorei kuzenlerininkini gölgede bırakacak kadar kudretli bir imparatorluk yapacaklarına yemin ettiler. Yüce elfler kısa bir süre sonra Quel'Thalas'ı, ne yazıktır ki, trollerin kutsal saydığı eski bir troll şehrinin yakınlarında kurduklarını farkettiler. Akabinde, troller bir bütün halinde elflerin yerleşim yerlerine saldırdılar.

İnatçı elfler, yeni topraklarından vazgeçme niyetinde değillerdi, Sonsuzluğun Gölü'nden kazandıkları büyüleri kullanmaya başladılar ki bu vahşi trolleri durdurmaya yetti. Dath'Remar'ın önderliğinde yüce elfler, Amani savaşçı topluluklarını, ki sayıca yüce elflerin 10 katı kadarlardı, yenilgiye uğrattılar. Kaldorei'nin eski uyarılarını dikkate alan bazı elfler büyüyü kullanmanın bu topraklardan defedilmiş Burning Legion'ın ilgisini çekebileceğini hissettiler. Herhalde bundandır ki, yüce elfler topraklarını, içinde büyülerine çalışabilecekleri, koruyucu bir engelle maskelemeye karar verdiler. Quel'Thalas'ın çevresindeki bazı noktalara büyülü engelin sınırlarını belirleyen bir dizi sütun halinde büyütaşları(Runestones) diktiler. Büyütaşları sadece elflerin büyülerini dünyevi olmayan boyutlardan gelebilecek tehditlerden saklamakla kalmadı, batıl inançlı troll savaşçı topluluklarını da korkutup, kaçırdı.

Zaman ilerledikçe Quel'Thalas, yüce elflerin çabası ve büyülü güçleri sayesinde mükemmel bir krallık haline geldi. En güzel yerleri Kalimdor'un eski salonlarının mimari özellikleriyle yapılandırılsa da yörenin doğal yüzey şekilleri ile uyum içerisindeydi. Elflerin şekillendirmek için uzun uğraş ve çabalarından sonra Quel'Thalas adeta parıldayan bir mücevhere benzedi. Güneştegezinen Hanedanlığı(Sunstrider Dynasty) orta seviyede politik bir güç oluştursa da Quel'Thalas'a asıl hükmeden güç Gümüşayın Meclisi(Convocation of Silvermoon) idi. 7 en önemli yüce elf efendilerinden oluşan meclis, elf topraklarının ve ırkının güvenliğini sağlamak için çalıştı. Büyülü engel tarafından çevrelenen yüce elfler Kaldorei'nin eski uyarılarını kaale almadan büyüyü fütursuzca hayatlarının her alanında kullanmaya devam ettiler.

Neredeyse 4.000 yıl boyunca yüce elfler krallıklarının yalnız güvenliğinde barış içinde yaşadı. Yinede kinci trollerin o kadar kolay pes etmeye niyetleri yoktu. Ormanların derinliklerinde yıllarca intikam planlarını hazırladılar ve savaşçılarının sayısının artm
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...