barasar Mesaj tarihi: Mayıs 11, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 11, 2004 31 mart olayları nedir bilen var mı?acaba sadece basit bir ayaklanmamı yoksa bugünkü siyasi yapıyı da etkileyen mihenk taşlarından biri mi?hatta son dönemde ahmet altan'ın bir kitabında alternatif bir yaklaşımıda vardı.(isyan günlerinde aşk)[signature][hline]*!Bugünün dünden farkını ancak yarın anlayabiliriz...* Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LiquiD Mesaj tarihi: Mayıs 12, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 12, 2004 çok spekülasyon var bildiğim kadarıyla, ancak kesin bir kanıt hiçkimse alehine doğru düzgün bulunamadı. ittihat ve terakki'den, abdülhamid'e kadar birçok kişi ve topluluk suçlandı ama kesin bir kanıt bildiğim kadarıyla yok. ancak genel olarak gösterileni, abdülhamid'in sorumlu olduğudur, ki bunun da abdülhamid'i devirip diktatörlüğe devam eden ittihat ve terakki'nin bir tarihi aldatmacası olarak görebiliriz pekala. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
chrounos Mesaj tarihi: Kasım 7, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 7, 2004 31 Mart Öncesi Genel Durum Abdülhamit Ve Meşrutiyet Abdülhamitin meşrutiyeti ilan edeceğine söz vererek tahta çıkmasının ardından kanun-i esasi ile birlikte ilan edilen meşrutiyet 93 harbi ile sekteye uğramıştı. abdülhamid meclisteki yabancı uyruklu milletvekillerinin yanlış kararlar verebileceğini bahane ederek melisi feshetmişti. bu karardan sonra 1908e kadar sürecek bir istibdat dönemi başlamıştır.tam bir devlet terörünün estiği bu devirde sansür, yasaklar, hafiyelik, adam satın alma, gibi taktiklerle muhalafet sesler ve basın susturulmaya çalışılmıştır. aydınlar sürgüne gönderilmiştir. bu devirde uygulanan baskının sebebini abdülhamit “halkın, ilerici kurumlar açmakla değil, ancak kuvvetle yola geleceğine inaması” şeklinde açıklamıştır. Fikir Akımları Tanzimat ile birinci meşrutiyet arasındaki fikir akımlari üç kısımda toplanmıştır: islamcılık, osmanlıcılık ve türkçülük. islamcılık akımı osmanlı devletini din birliğinin kurtaracağını öne sürmüş ve bu görüşün temsilcileri, devlet sınırları içindeki tüm müslümanları halifeye tam bir sadakat ve bağlılık göstermeye teşvik etmişlerdir. bu görüş çıkarlarına uygun olduğu için abdülhamid tarafından da desteklenen bir görüştür. ayrıca bu ideoloji yabancı devletlerdeki müslümanları da osmanlıya yönelecek saldırılar konusunda duyarlı kılmaya çalışıyordu. bu ideoloji daha çok ulema sınıfı tarafından benimsenmiş, ayrıca jön türklerden bir grup da bu görüşe sıcak bakmışlardır. osmanlı toplumunun çok dinli bir toplum olduğu göz önüne alınırsa bu akımın osmanlı devletinin sorunlarını çözmekte yetkin olmadığı görülür. diğer bir akım olan osmanlıcılık akımı dil, din, ırk farkı gözetmeksizin osmanlı topraklarındaki herkesin eşit sayılması sayesinde osmanlı devletinin devam edebileceiğini öngörür. bu bağlamda liberal bir çizgide olduğu izlenimini versede, ekonomik açıdan böyle bir iddia söz konusu değildir. bu görüş akımı meşruti yönetime geçilmesinde büyük etkisi olmuştur. üçüncü akım ise türkçülük akımıdır. bu akımın amacı türk milletini osmanlı devletinin temeli yapmak ve sadece osmanlı sınırlarındaki türklerle yetinmeyip tüm türk düyasını tek bir çatı altında toplamaktır. bu fikirlerin yeterli olmamasının nedeni halktan kopuk olmalarıı, sadece aydın dediğimiz zümrenin etrafında cereyan etmeleridir. II. Meşrutiyete Geçiş Abdülhamidin bu istibdadına karşı tepkiler gecikmedi. jön türklerin yanısıra, 3. ordudaki subaylarda amacı rejimi yıkmak olan ve ittihat ve terakki ile işbirliği içinde olan bir cemiyet kurdular. işte bu cemiyet reval görüşmelerinden sonra ülke topraklarının büsbütün tehlikede olduğunu gördü ve ihtilal hareketini halkın desteği ile hıslandırdı. bütün bu gelişmeleri önlemek maksadıyla adülhamid güvendiği kişileri bu çalışmaların olduğu yere yani makedonyaya göndermişti. bu çabaların da neticesiz kalması üzerine, artan baskıların sonucunda abdülhamid 23 temmuz1908de ikinci meşrutiyeti ilan etti. cemiyet ihtilali gerçekleştirse de hükümette görev almadı. bunun nedeni ise hem siyasette tecrübesiz olmaları hem de dış baskılardan korkmalarıydı. 31 Marta Giden Yol Hürriyet Kavramı Meşrutiyetle beraber, osmanlı tarihinde görülmemiş bir hürriyet fırtınası da gelmiştir. cemiyetler kurulmuş, basın organlarının sayısı artmış, sansür azalmış, bütün fikir akımları fikirlerini yayma fırsatı bulmuşlardır. fakat bu dönem 9 ay sürmüş 31 martla beraber devrilen abdülhamidle birlikte hükumete giren ittilatçılar abdülhamide rahmet okutacak kadar sert uygulamalara gitmişlerdir. bu hürriyet ortamında yeni siyasi fikirlerde çıkmıştır. bunların arasında prens sabahattin öncülüğündeki adem-i merkeziyetçiler ile ahmet rıza bey liderliğindeki özgülükçüler de vardır. adem-i merkeziyetçiler amerikan yönetimine benzeyen federal bir yapıda olan, devlet için insan değil insan için devlet görüşünüğ benimsemiş, ekonomik anlamda liberal bir devlet istiyordular. ahmet rıza öncülüğündeki kanat ise özgürlükçülüğün belli bir burjuva kesimi için kullanıldığı bir rejim peşindeydiler. ordunun rolü ordu 31 marttan sonra politikadan vazgeçse de halen bazı subaylar ittihat ve terakkiyi desteklemeye devam ediyordu. ordu da bir de alaylı-mektepli sorunu vardı. yeni harp teknolojisinin bilgi istediği bir çağda alaylı subaylar ordudan tesfiye edilmişti. bunun neticesinde bu subaylar da rejim aleyhinde çalışmaya başladılar Basında Gelişmeler Gelen özgürlüklerle birlikte her kesim gazete çıkartamaya başladı. bu gazetelerden tanin ve şurayı ümmet yönetimin ve ittihatçıların, serbesti ve yeni gazete muhalefetin destekçisiydi. ayrıca murat beyin yayımladığı mizan, ahrar partisinin destekçisi ikdam, ahmet ihsan beyin yayımladığı servet-i fünun ve derviş vahdetinin yayımladığı volkan da muhalafeti destekliyordu. bu gazetelerden özellikle volkan yaptığı şeriat yanlısı yayınlarla ülkeyi 31 marta kadar taşımıştır. 31 marta kadar ipler muhalif basının elindeydi. basın her olumsuz şeyi bahane edip şeriat yasalarının uygulanmayışına bağlı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar