Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Esir Düşünceler (Bölüm 3)


kavurma

Öne çıkan mesajlar

Eski dostlar

Saatlerdir aynı vagon içerisinde vakit geçirmekten sıkılmışlardı. Erkerd, yorgun gözlerini araladığında mola verdikleri istasyonun adı tabelada Weimererland olarak yazıyordu, vagonda kimse yoktu. Önemli evraklarının bulunduğu çantasını eliyle yoklayıp bulamadı. Inglebert evrak çantasıyla birlikte kaçmıştı. "Bu yaramazın bir sorun çıkaracağını biliyordum" diye hayıflanmaya başladı. Vagondan dışarı çıktı tren içerisinde ilerlerken Inglebert'in sesini duydu ve oraya doğru yöneldi. Trenden inmiş olan Inglebert'in bir elinde çanta diğer elinde sigara, bilet toplayan görevli ile derin derin birşeyler konuştuğunu gördü. Hemen yanlarına gitti, "Inglebert, ne yapıyorsun burada?" elinden çantayı hızlı bir şekilde aldı. "Saatlerdir oturduğum için bacaklarım ağrıdı bende evrak çantasının kaybolmaması için yanıma alarak dışarıda hava almak istedim profesör, ayrıca çok yorgun görünüyordunuz çantayı birileri çalmak istese ruhunuz bile duymayabilirdi." Erkerd bu düşünceli genç adamın başını okşayarak vagondan içeri girdi, "Her profesörün böyle bir asistanı olmalı" diye düşündü. Tedbiri elden bırakmamak için yerine giderek çantasını kontrol etti, herhangi bir eksik görünmüyordu. Trenin kalkacağını bildiren düdük sesi duyulduğunda herkes vagonlarındaydı. Gün ağardığında Dresden'e ulaştılar. Trenin istasyona varmasından yaklaşık bir saat önce hazır olarak bekleyen birisi vardı. Bekleyen kişi Profesör Uta'nın yardımcısı Felicia idi. Henüz yirmi birinde olan bu genç kız, Uta'nın ihtiyacı olan ne varsa temin edebilecek kapasitedeydi. Temiz bir yüzü vardı, sarı saçları tıpkı bir güneş gibi etrafını aydınlatıyordu. İstasyonda bulunan bütün erkeklerin gözü bu güzel bayandaydı. Tren istasyona vardığında Felicia gözünü vagon kapılarına yöneltti. Ona tarif edilen iki adam vardı ve bunları daha önce hiç görmemişti, sadece tarif ile bulabilecekti. Vagonlardan birinin kapısına dikkatli bir şekilde bakarken Inglebert ile çarpıştılar. Tam Inglebert'e kızacakken profesöründe onun yanında olduğunu gördü ve "Afedersiniz; ben Felicia, Profesör Uta'nın yardımcısıyım. Siz Profesör Erkerd ve asistan Inglebert olmalısınız." profesör bu genç bayanın sıcak karşılamasından dolayı çok memnun olmuştu. Inglebert sadece bakakalmıştı, bu genç bayan onun yaşıtları arasında gördüğü en güzel kızlardan birisiydi. "Tıpkı bir güneş" diye iç geçirdi. Uta'nın ofisine varana kadar arabada kimse konuşmadı, arada Erkerd evrak çantasından bir iki kağıt parçası çıkarıp not alıyordu. Inglebert ise meraklı gözlerle etrafını incelemekteydi. Tabi bir yandan aklı Felicia'nın güzelliği ile meşguldü. Profesör Uta, kendini eğitime adamış, problemlerin araştırarak ve tartışarak çözülmesi gerektiğine inanan savaş karşıtı bir öğretim görevlisiydi. Çalışmalarını şehir merkezinde bulunan ofisinde yapar, her öğleden sonra meydandaki en işlek restorana giderek bir fincan çay içer oradan da yorgun bir şekilde evin yolunu tutardı. Zihnini çok fazla meşgul etmeyi sevmezdi, çünkü yeterince derdi vardı. Beş yıl önce evlerinde çıkan yangında ailesini kaybetmişti. Oğlu ve eşi çatıyı tamir ederken, eşinin içtiği sigara izmaritinin çıkardığı ufak bir ateş yüzünden bütün çatıyı alev almış aşağıya doluşan dumandan dolayı yangın çıktığını anladığında herşey çok geç olmuştu. Oğlu ve eşi yanarak can vermişlerdi. O günden sonra yalnız yaşamaya alıştı Uta. Felicia ise Uta'nın üniversiteden öğrencisiydi. Yalnızca iki yıldır yanındaydı bu genç bayan. Felicia Dresden şehrinin orta gelirli ailelerinden birinin ikinci evladıydı. Kendini üniversitedeki eğitimine adadıktan sonra Uta'nın yardımcısı olarak devam etme kararı aldı. Ofise vardıklarında yorgunluktan bayılacak gibi hissediyorlardı kendilerini, Inglebert çok yorulduğunu belli edercesine kendini gördüğü ilk koltuğa bıraktı. Profesör Uta ve Erkerd sıkı bir sohbete tutuştular. Felicia ise gerekli evrakları hazırlamakla meşguldü. Çantasından çıkardığı evrakları masaya yaydı, Uta'nın dikkatli dinlemesi gerektiği ve bu bilgilerin sızmaması için özen göstermesini rica etti. Uta, Herbert'in yıllar önce tanıştığı kadim bir dostuydu. Onun tek bir ricası koca bir orduyu ayağa kaldıracak emirden daha önemliydi. Birkaç saat konuştuktan sonra Profesör Erkerd ve Inglebert onlar için ayrılan odalarına yerleştiler. Gün son derece yoğun geçmişti. Erkerd gerekli evrak paylaşımlarını yapmış, Uta'nın bu planda kilit rol oynadığını öğrenmiş oldu. "Şimdi seni daha iyi anlıyorum eski dostum" diyerek Herbert'in kulağını çınlattı. Gün şehri terk ettiğinde uykulu gözlerle bulunduğu odanın tavanını inceleyen Erkerd derin bir uykuya daldı..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...