kavurma Mesaj tarihi: Eylül 11, 2012 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 11, 2012 Sert içki Konuşmasına devam ederken sesinin daha yüksek ve anlaşılabilir olması için çok çaba harcıyor, salonda bulunan dinleyicilerin dikkatini dağıtmadan özenle vurgulama yapıyordu. Anlattıkları ülkenin kaderini değiştirecek türden olgulardı zira salon sadece yaşlı adamın sesini barındırıyordu. Yaklaşık dört saat süren toplantının ardından profesörler dinlenmek amacıyla salonun bulunduğu Landhaus Milser'deki odalarına yerleştiler. Bulutlar sağnak yağmura yönelmiş, rüzgar şiddetini arttırmış ve sonbahar en sert biçmde bu kenti ziyaret halindeydi. Herbert tabakasından bir adet sigara çıkardı ve Jamaika romuyla pencere kenarındaki dinlenme koltuğuna oturdu. Derin bir iç çektikten sonra "Haftanın bu kadar yorucu geçeceğini tahmin etmemiştim eski dostum" diye seslendi Erkerd'e. Yüzünün etrafındaki çizgiler yorgunluğu anlatırcasına görsel bir komposizyon sunuyordu. Erkerd hiç tereddütsüz katıldığını belirtmek amacıyla başını salladı. "Eskiden de böyle sızlanırdın, hiç değişmeyeceksin" diyerek Herbert'in tebessüm etmesini sağladı. Bir süre sessizlik hakimdi odaya ve bu sessizliğe bir son vermek amacıyla Erkerd "Führer, bu planlardan haberdar olursa, bizi 12 manganın önünde kurşuna dizer biliyorsun değil mi? Ya bu işi halledeceğiz ya da ölümümüze razı olacağız." oturduğu yerden ayağa kalkarak pencereden dışarıyı gösterdi "Şu şehrin haline bak dostum, sokakta gestapoların ayak sesleri, ağlayan çocukların o kulak kanatan çığlıkları, adeta savaşın bitmesi için bir çeşit dua eden rüzgar ve yağmur. Bir tek insan daha ölürse Tanrı'nın canı çok sıkılacak dostum." "Haklısın" dedi Herbert, "Bunca zamandır süregelen kötü alışkanlıklarımızdan kurtulma vakti geldi, geçiyor bile. Bundan sonraki aşamaları daha hızlı yapacağız zira sen ve öğrenci dostumuz Inglebert projemizin tamamlanmasında en önemli etkenlersiniz. Yarın ilk express ile Saksonya eyaletindeki Dresden şehrine gitmeniz gerekiyor. Biletleriniz ve yanınızda götürmeniz gereken dökümanlar hazır. Sizi orada Profesör Uta bekliyor olacak, kendisi iyi bir dostum sayesinde tanıdığım insanlardandır. Orada yapacağınız toplantıların içeriğinden kimsenin haberi olmamalı, bu iş için senden başka güveneceğim kimse yok dostum anlıyor musun beni?" Erkerd dostunun güvenini sarsmayacağına ve işlerin yolunda gideceğine dair söz verdi. Herbert yatağının yanında duran ceviz ağacından yapılmış çekmecenin içindeki gerekli belgeleri Erkerd'e uzattı. Birkaç sayfa okuduktan sonra gözlerine inanamayan Erkerd, belgeleri evrak çantasına hiç vakit kaybetmeden sokuşturarak şifre ile kilitledi. Bir süre konuşma gereği duymadan rüzgarın sesini dinlediler. Yağmur kesilmişti, sadece ıslak çam ağaçlarının dinlendirici hışıltısı duyuluyordu. Romlarını içtikten sonra herkes kendi odasına çekildi. Yorucu bir gün geride kalmıştı ve bu iki eski dost birlikte geçirdikleri zorlu günlere inat bir tanesini daha hiç acımadan harcayabilmişlerdi. Yaşlı adamların fiziki olarak güçleri yeterli değildi, bu sorunu Herbert'in eğitim verdiği üniversiteden bir öğrencisini asistan olarak yanına almasıyla çözdüler. Inglebert, adeta Herbert'in gençlik yıllarını yansıtıyordu. Çalışkan, azimli ve son derece zeki bir adamdı. Babasının orduda görev yaparken öldüğünü öğrendiğinde yedi yaşındaydı. Sırf bu yüzden orduya katılmayı çok istemişti fakat annesi Inglebert'in akedemisyen olması konusunda ısrarcı davranınca Profesör Herbert ile tanışma fırsatı yakalamıştı. Babası gibi ülkesine büyük hizmetler vermek isteyen bu genç adam stratejik olarak bir çok bilgiye sahip, ülkenin bütün cephelerinde neler döndüğünü çok iyi bir şekilde analiz edebiliyordu. Jeoloji bilgisi Erkerd'inkiyle yarışamazdı tabiki ama bu iki huysuz ihtiyara çırak olabilecek potansiyelini hep gösterdi. Gün, gece lambasız kalmış bir oda gibi karanlık içerisinde başlamıştı. Bulutlar güneş ile yer yüzünün kavuşmasını istemiyordu. İstasyon, göç etmek için çabalayan aileler, her biri iki metre boyunda olan bir grup gestapo ve etrafta ne yapacağını bilmeden acele ile koşuşturan insanlarla doluydu. Gümüş işlemeli saatini çıkararak zamanı kontrol etti Erkerd, genç adam gecikmişti. Etrafını tekrar süzdükten sonra bilet gişesinin yanındaki büyük kapıdan içeriye doğru koşmaya çalışan cılız bir delikanlının "afedersiniz, çekilin yoldan" bağrışlarını duydu. Bu Inglebert'ti ve hep geç kalırdı. İki elinde bulunan valizleri yere bırakarak "Sizi saygıyla selamlıyorum profesör, ne güzel bir gün değil mi?" diyerek gülümsedi. Erkerd ciddiyetini bozmadı, "expressi kaçırdıktan sonraki yüz ifadeni görmek isterdim delikanlı, o zaman da gülücükler saçabilecek miydin acaba?" Tam o sırada binecekleri tren için anons yapılmaya başladı. Kendinden emin bir duruş sergileyerek, "Bilirsiniz, ben hep tam zamanında gelirim profesör." Yağmur aniden bastırdığında ortalıkta kimseler kalmadı, bu yüzden çok şanslıydılar, trene hemen yerleştiler, Inglebert yolculuğun bir an önce başlaması için sabırsızlanıyordu. Her ne kadar işler yolunda gitse de, Erkerd içindeki sıkıntıyla trenin camından dışarı dalmıştı ve yola koyuldular.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Koreanboy Mesaj tarihi: Eylül 12, 2012 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 12, 2012 guzel olmus devamini bekliyorum/. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kavurma Mesaj tarihi: Eylül 12, 2012 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 12, 2012 Teşekkürler korean :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DungeonsAndDragons Mesaj tarihi: Eylül 13, 2012 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2012 en can alici yerde kalmis yahu devami nerde ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Akito Mesaj tarihi: Eylül 13, 2012 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 13, 2012 okurum yarın. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar