Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ben böylede hikaye yazarım


Ardeth

Öne çıkan mesajlar

Başka bir vesile ile yazdığım hikayeyi burayada koyaım dedim sanırım fena olmadı sizin takdirinize bırakayım dedim o yüzden birde.


ORDAKİLER

Bir kez daha yere eğilip iki parmağıyla avının gittiğinden emin olduğu yolu taradı ve sonunda aradığı izleri buldu. Fark etmesi kolay izler değildi bunlar fakat bakmasını bilen için gün gibi ortadaydı. İzlerin kazılı olduğu toprağı avuçladı ve o bir avuç toprağın üzerine başını eğip kokladı. Yüzüne hafif bir gülümse yayıldı. Artık av işinde ustalaşmaya başlamıştı öyle ki nerdeyse avının kokusunu takip edebiliyor, korku içinde ki bir hayvanın içgüdülerini anlayıp yapacağı her şeyi önceden tahmin edebiliyordu...Evet avı kesinlikle buradan geçmişti.

Yarı büklüm bir şekilde bir eliyle destek alarak kendini fazla belli etmeden sık ormanın içinde ilerlemeye devam etti, diğer eliyle ise yayını arkaya doğru uzatmıştı. Yavaş ve sakin adımlarla ayağını altında kırılıp çıtırdayabilecek her dala, ağırlığı altında toza dönüşüp sesiyle bütün ormanı uyandırabilecek her yaprağa, adımıyla yuvarlanıp tıkırdayabilecek her taşa dikkat ederek ilerlemeye devam etti. Bir an durdu ve alaycı bir tavırla avının kendisi kadar usta olmadığını düşündü. Önünde kırılmış ve parçalanmış iki üç tane dal yatıyordu. Etraftaki çalıları da inceledikten sonra yere düşen küçük yapraklardan buradan telaş içinde bir avın geçtiği açıkça görebiliyordu. Doğru yoldaydı...

Önüne çıkan yol onu düşündürdü. İlersinde duran dalları parçalanmış ve yaprakları saçılmış çalılıktan avının buradan atlayarak geçtiği belli oluyordu. Çalılar iki yöne de uzayıp gidiyordu ve etrafından dolaşmak zaman kaybı olurdu, çalıların arasından yukarı uzayan ağaçlar ise tırmanabilecek cinsten değildi; dalları çok yukarıdaydı. Suratını ekşitti, başka bir şansı yoktu bu ısırgan otlarının arasından geçmek zorundaydı. Bir an üstünden atlamak geldi aklına fakat bunun için doğrulması ve muhtemelen çok ses çıkarması gerekirdi. Sessizce iç geçirerek yayını sırtına taktı ve küçük bir bıçak çıkardı belindeki deri kılıftan. Aceleyle ve fazla ses yapmamaya özen göstererek çalılıkların büyük dallarını kesip bir kenara koydu ve sonra çalılıkların içine girdi....

Geldiği yolun toprağı artık çimenlerin altında kaybolmaya başlamıştı. Ormanın sınırlarının yani av alanının ve evinin sınırlarının bitmesine az kalmıştı, yerden biten çimenler bunu gösteriyordu. Isırgan otları yüzünden kolları ve bacakları sızlamaya başlamıştı, bir çok yerinde küçük küçük çizikler vardı. Kemerindeki deri keseden beyaz ezilmiş bir tutam ot çıkarıp onu çiğnemeye başladı ağrılarını geçmesi için. Şuanda bulunduğu çimenlik arazide izleri görmek hiç kolay değildi ama bu sorun değildi çünkü o yorulan ve korkan bir hayvanın nereye gideceğini çok iyi biliyordu izlere artık ihtiyacı yoktu avcunun içi gibi bildiği bu vahşi ormanda.

Avını takip etmeye başladığından beri ilk defa doğruldu ve sırtını bir ağaca yasladı. Beş on metre ileride bir ırmak olduğunu çok iyi biliyordu, avının da orda olduğunu. Derin bir soluk aldı ve nefesini tuttu tekrar eğilerek sessiz adımlarla çimenlik yolda yavaş yavaş ilerledi. İşte ordaydı avı arkası ona dönük. Beyaz geyik! İlk defa bu kadar ihtişamlı, iri ve parlak tüyleri ile gözleri alan bir beyaz görmüştü hayatında. Boynuzları sanki bir meşe ağacının dalları gibi göğe doğru uzuyordu. Bu av kesinlikle artık bir savaşçı olduğunu kanıtlayacaktı diğerlerine! Kalp atışlarının hızlandığını ve şah damarının her atışa eşlik ettiğini hissedebiliyordu. Eli arkasındaki sadağa doğru uzandı ve orda ki tek oka gitti. Okun kafası birbirini dik kesen iki tane çentikli üçgen bıçaktan yapılmıştı ve ışıkta parlamasın diye üzerine özel olarak bir miktar toz sürülmüştü. Bu oku ölümcül bir bölgesinden yiyen bir dev bile yere serilirdi. Oku dikkatlice yaya yerleştirdi, ve acele etmeden uzun bir sürede hiç ses çıkarmadan yayını gerdi. Avı henüz orda dinlenmekteydi. Sadece birkaç adım daha ona kesin sonuç getirecekti....

Ala geyik yaklaşık beş metre ilersinde arkasındaki tehlikeden habersiz boynunu eğmiş su içiyordu. Okunu kafası ile geyiğinin kafasını kaldırdığında boyunun tahminen geleceği noktayla aynı hizaya getirdi. Alnından bir ter damlası sakince süzüldü ve sağ kaşının yanından kurtularak yere çimlerin arasına damladı. Son anlar geldikçe beynindeki damarlar zonklamaya başladı. Geyik yavaş yavaş kafasını kaldırıyordu, ok ise sonuna kadar gerilmişti......Geyiğin kafasını kaldırmaya başlaması ile havayı yararak ilerleyen bir cismin avın gögüs kafesini gürültüyle kırarak bedenine girmesi ve kalbini bulması arasında bir saniye bile yoktu. Oku yinede bıraktı. Ok ala geyiğin gırtlağına saplandı ve geyik bir saniye bile sendeleyemeden yere devrildi.

Olan bitenin farkına varmaya başladığı ve bulanık görüntülerin kesinleşmeye başladığı zaman avının bedenini parçalayanın bir mızrak olduğunu anladı. Aceleyle bıçağını çekti fakat hemen sonra bu mızrağın tanıdığı bir savaşçıya ait olduğu anladı. Derenin ağaçların arasından kuzeye uzanıp gittiği yerden en az kend
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben genellikle kendi dünyamı yaratırım :) ad&d üzerine kurarım oyunları ama sitemleride değiştirmişliğim vardır.[signature][hline][b]''Nindyn vel'uss malar xuil phindaren zhal'la lor ulu uk uktan 'udtila naut doera natha phindar. Ka dos l'inya verve wund l' rendan l' rendan mziln l'inyan wund dos.''
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...