insight_13 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Ewet arkadaslar görüşlerinizi alalım...bahsettigimiz şahsiyet komünizmin görüşlerini 1422 yılında solemiştir..herşey ortak herkes eşit kadın ortak mal...v.s...zaten sonrada idam edilmiş..başka bişe eklemek isteyen varsa eklesin
lancelotdulac Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Yanlış bir zamanda konuşmuş diyebiliriz sanırım. O zamanlar için bu düşünce akımları tamamen hor görülmekle birlikte, kafa kesmeye kadar gidiyordu nitekim gitmiş.[signature][hline]My Honour is My Life
Apache Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 ilki Bedrettin değil,bedreddin'dir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz kaleme almış, Şeyh Bedreddin meselesi, Osmanlı tarihi açısından tam bir bilmecedir. Üzerinde çok söz söylenmiştir. Bir kısım peşin hükümlü tarihçiler Şeyh Bedreddin;i, Osmanlı döneminin Cumhuriyetçisi ve ihtilalcisi diye başlarına tac etmişlerdir. Komünizm;in revaçta olduğu günlerde, ;kadın hariç her şey ortaktır; dediğini iddia ederek, tarihin ilk Türk komünisti diye Nazım Hikmet;e manzum medhiye bile yazdırmışlardır. Alevî grup ise, Osmanlı Devleti;ne isyan eden Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal;in haline bakarak onu bir Alevî Dedesi olarak görmüşlerdir; hatta kendilerine rehber edinenleri bile çıkmıştır. Bunun yanında, Osmanlı tarihçilerinin mühim bir kısmı, başlangıçta Şeyh Bedreddin;in büyük bir İslâm âlimi ve hukukçusu olduğunu, ancak sonradan Şeyh;likden şahlığa heveslendiğini ve devlete isyan ettiği için idam edildiğini ifade etmişlerdir. Bazı samimi araştırmacılar ise, Şeyh Bedreddin;in başından beri Bâtınî fikirlere sahip bir ehl-i dalâlet olduğunu hükme bağlamışlardır. Acaba hangisi doğrudur? Kanaatimize göre ifrat da tefrit de doğru değildir. Meseleyi olduğu gibi yansıtmaya çalışmak en güzelidir. Bu sebeple Şeyh Bedreddin;i yakından tanımak en doğrusudur. Hayatı hakkında en geniş bilgiyi torunu Halil tarafından Menâkıb-ı Şeyh Bedreddin adıyla kaleme alınan eserden öğreniyoruz. Şeyh Bedreddin hakkında şunları biliyoruz: Asıl adı Mahmûd olan bu zatın babası İsrail, bir Osmanlı emiri, bir gazi ve de 1361;de Edirne fethedildikten sonra ele geçirilen Dimetoka;ya bağlı Simavna veya Samavna denilen beldenin de ilk kadısıdır. Burada kadılık yaparken oğlu Mahmûd dünyaya gelmiş ve adına İbn-i Kâdî Simavna veya Simavna Kadısı oğlu denmiştir. Bunun Kütahya Simav ile ilgisi yoktur. Tahsilini Kadi-zâde-i Rumî ile birlikte onun babasının yanında yapan ve sonra da Kahire;ye giderek başta Seyyid Şerif Cürcânî olmak üzere büyük âlimlerden ders okuyan Mahmûd, Kahire;de inzivada olan Hüseyin-i Ahlâtî;den tasavvuf dersi almış ve Timur;un huzurunda yapılan ilmî tartışmada İslâmî ilimlere olan vukufunu ispatlamıştır. Bu arada Tebriz ve ilim merkezi Kazvin;e uğrayan Şeyh, orada bazı nakillere göre Bâtınîlik fikirlerinin etkisinde az da olsa kalmıştır. 1397 yılında şeyhi Hüseyin Ahlâtî;nin vefatı üzerine onun yerine geçen Şeyh Bedreddin, daha sonra Anadolu;ya gelmiş ve nihayet özellikle İslâm Hukuku konusundaki uzmanlığından dolayı Sultân Musa;nın Kazaskerliğine tayin edilmiştir. Sultân Musa tasfiye edilince Şeyh Bedreddin çoluk çocuğuyla birlikte, 1000 akçe maaşla İznik;e getirilmiş ve gereken saygı gösterilmekle beraber, göz hapsinde tutulmuştur. Daha evvel anlattığımız gibi, Börklüce Mustafa denilen ve Dede Sultân diye de bilinen alevi dedesinin isyanı, bunu Torlak Kemal denilen bir Yahudi dönmesinin takip etmesi ve Şeyh Bedreddin;in de bunlarla olan irtibatı, Şeyh;in gizli bir şekilde Rumeli;ye geçmesine, Eflak Beyine sığınmasına ve neticede ortaya çıkan bu Alevî isyanının reisi gibi görünmesine yol açmıştır. Önemle ifade edelim ki, Şeyh Bedreddin aslında alevi falan değildir. Bunun en büyük delili, hem neslinin ortada oluşu ve hem de telif ettiği eserleridir. Bunun tek istisnası Vâridât adlı eseridir ki, bunun gerçekten onun tarafından yazılıp yazılmadığı da tartışmalıdır. Gerçek olan Şeyh;in şahlığa heveslenmesi, fesad grubunun içinde yer alması ve de Sultân Mehmed;e isyan edenlerin manevi reisi durumuna düşmesidir. Şeyh Bedreddin;in eserlerine baktığımızda, İslâm Hukukuna dair Letâif;ül-İşârât başta gelir. İznik;te göz hapsinde iken kaleme aldığı bu eser, Hanefi mezhebi ile alakalı mükemmel bir mukayeseli hukuk kitabıdır. Bunu Câmi;ul-Fusûleyn adlı Üstrûşenî ve İmâdî isimli büyük Hanefi hukukçularının kaleme aldığı Fusûl isimli hukuk eserlerini birleştirerek ve asrın meselelerini de ilave ederek telif ettiği mükemmel bir hukuk kitabı takip eder. Bu zikredilenler ve edilmeyenler, tamamen Sünnî ve Hanefî esaslarına göre kaleme alınmış eserlerdir. Bunlarda Bâtınîlik, Alevîlik veya materyalist bir vahdet;ül-mevcudculukla alakalı tek bir cümle yoktur. Geriye Vâridât adlı ona isnad edilen tasavvufa dair bir eser kalmaktadır. Bu kitabın ona ait olmadığı ve hatta onu isyan için kullanan bazı bozuk fikirli insanlar tarafından uydurulduğu, ileri sürülen iddialar arasındadır. Ancak bu kitaba baktığımızda, Şeyh Bedreddin;in öteki eserlerinin tam tersine, İslâm;ın temel esaslarına ters düşen ve insanı tamamen dinden çıkarabilecek hususlar bulunmaktadır. Bu eserin bazı yerlerinde Allah;dan ve O;nun peygamberlerinden bahsederken, bazı yerlerde vahdet;ül-vücud;dan ziyâde vahdet;ül-mevcud nazariyesiyle tam bir materyalist gibi hareket ettiği görülmektedir. Alemin ezeli ve ebedi olduğu ileri sürülen aynı eserde, kıyamet inkâr edilmekte ve buna bağlı olarak haşr-i cismânî denilen haşir redd olunmaktadır. Cennet ve cehennemin de inkâr edildiği eserde, melek, cin ve şeytanla alakalı İslâm;ın esasları da tamamen saptırılmaktadır. Eğer bu eser, Şey
insight_13 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Düzelttiğin için saol :P.ama yazdıgım gibi şekerim.. ŞEYH BEDRETTİN Edirne yakınlarında, bugünkü Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğmuştur. Babası Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus'un torunu olduğu söylenen Abdülaziz'in oğlu İsrail, annesi ise Rum asıllı bir hristiyan iken müslüman olan Melek Hatun'dur. Babasının mesleği nedeniyle Simavna Kadısı Oğlu diye tanınmıştır. Edirne'nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile buraya yerleşmiştir. Şeyh Bedreddin ilk tahsiline babasının yanında başladı. Daha sonraları Şahidi adlı bir hocadan ders aldı. Mevlana Yusuf'tan sarf ve nahiv okudu. Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı Şeyh Mahmud ile oğlu Musa Çelebi'nin I. Bayezid'in refakatinde Edirne'ye gelmeleri üzerine, ileride astronomi ve matematik alanlarında büyük şöhret kazanacak olan Musa Çelebi ile birlikte Koca Efendi'den ders almaya başladı; bu arada Mevlana Yusuf'un yanında fıkıh öğrenimine de devam etti. 6 ay sonra Musa Çelebi ve amcası Abdülmü'min'in oğlu Müeyyed ile birlikte 1 yıl süre ile Bursa Kaplıcaları Medresesi'nde yine Hoca Efendi'nin derslerini takip ettiler. Bu 3 öğrenci Bursa'dan Konya'ya gittiler ve orada Mevlana Feyzullah'tan mantık ve astronomi dersleri aldılar. 1 yıl sonra Musa Çelebi Semerkant'a giderek Uluğ Bey'in astronomi hocası olurken Bedreddin Simavi ve Müeyyed 1381'de Şam'a gittiler. Fakat Veba salgını nedeniyle Küdus'e dönerek Mescid-i Aksa'da İbnü'l Askalani'den hadis okudular. Daha sonraları Türk Beyi Ali Keşmiri'nin himayesinde Kahire'ye gittiler. Ali Keşmeri verdiği yemekte yapılan ilmi sohbet sırasında orada bulunan Şah el-Mantıki, Bedreddin Simavi'yi çok beğenmiş, bunun üzerine Bedreddin Simavi kendisinin en gözde öğrencisi olmuştur. 1383'te Hac için Mekke'ye giden Şah, Bedreddin Simavi'yi de yanına alır. Sultan Berkuk, Bedreddin'in başarısını öğrenmiş, bunun üzerine oğluna ders vermesi için kendisini saraya davet etmiştir. Bedreddin üç yıl bu görevde kalmıştır. Sultan Berkuk, hocası olan Ahlatlı Şeyh Seyyid Hüseyin ile Bedreddin Simavi'nin tartışmalardaki başarılarından memnun kalmış ve Bedreddin'i cariyelerinden Cazibe ile, Ahlatlı Hüseyin'i de onun kardeşi Meryem ile evlendirmiştir. Bu evlilik onun ilmi ve fikri hayatında bir dönüm noktası olmuş, baldızı Meryem'le yaptığı tasavvufi sohbetler üzerine tasavvufun aleyhinde iken tavrını değiştirerek Ahlatlı Şeyh Hüseyin'e intisap etmiştir. Bir süre sonra hastalanan Bedreddin Simavi doğuya bir geziye çıktı. 1402-1403 yıllarında Tebriz'e giderek Timur'un otağında İranlı alimlerle yaptığı tartışmalarda Timur'un ilgisini çekmiştir. Daha sonra Kahire'ye geçen Bedreddin Simavi, Şeyhinin gözetiminde çilesini doldurdu ve onun ölümü üzerine şeyhlik makamına geçmiştir. Diğer şeyhlerle arası açılınca Edirne'ye dönmeye karar verdi. Filistin, Şam ve Halep üzerinden Konya'ya geçmiştir. Daha sonra Tire'ye geçerek isyan hareketlerinin ileri gelenlerinden Börklüce Mustafa ile tanıştı. Daha sonraları İzmir'e geçti ve burada bir başka isyan hareketinin elebaşısı olan Torlak Kemal ile tanıştı. Şehzadeler mücadelesi sırasında Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi'nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı savaş sonunda Edirne'yi ele geçirmesi üzerine Şey Bedreddin kazaskerliğe tayin edildi ve aktif olarak siyasi hayata atıldı. Musa Çelebi'nin kardeşi Mehmed Çelebi karşısında yenik düşmesiyle 1413'te Şey Bedreddin ailesi ile birlikte İznik'e sürgün edildi. Kendisine 1000 akçe maaş bağlandı fakat bu durumu kabulenmeyerek siyasi teşkilatlanmayı sağlamak üzere harekete geçti. Börklüce Mustafa'yı Aydın ve civarında propaganda faaliyetleri için görevlendirdi. Börklüce Aydın ve Karaburun'da binlerce sempatizan topladı. Ancak onun bu faaliyetleri nedeniyle kendisinin sorumlu tutulacağından kaygılanan ve bu gelişmelerin isyan hareketi başlatma imkanı hazırladığını düşünen Şeyh, göz hapsinde olmasına rağmen muhtemelenen 1416'da İznik'ten kaçmayı başarmış, Kastamonu'ya giderek İsfendiyar Bey'e sığınmıştır. Tatar iline ulaşmak niyetinde iken bu amacına ulaşamamıştır. Bunun üzerine Sinop Limanı'ndan bir gemiye binerek Rumeli'ye geçmiştir. Önce Zağra, oradan da Silistre, Dobruca ve Deliorman'a gitmiş ve buraya yerleşmiştir. Burada taraftarları oldukça hızlı bir şekilde artmıştır. Bu üç isyancının fitnelerini bilen Sultan Mehmed, Şeyh'in üzerine büyük bir kuvvet göndermiştir. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal bozguna uğratılmış, şeyhin adamları dağıtılarak, şeyh esir alınmıştır. Padişah'ın emriyle bir heyet kurularak şeyh yargılanmıştır. Bu heyet Şeyhin, malı ve ailesi korunmak şartıyla idamına karar vermiştir. Bu fetva üzerine Şeyh Bedreddin 1420'de Serez'de idam edilmiş ve burada defnedilmiştir. 1961'de kemikleri, Sultan Mahmud'un Divanyolu'ndaki türbesi haziresine defnedilmiştir.[signature][hline]Beşiktaşı yenmek [G]üven, [Ö]zveri , [T]akım oyunu ister.......:tebrikz:.......
insight_13 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 pardon kaynak BEN :)) Ayrıca o şahıs bu düşüncesini komünizm adı altında toplamamıştır tamamen farklı farklı yer ve ortamlarda atmıştır ortaya ben bunları derledim..ayrıca komünizmin ilahları markx ve leninde masonmuş canım...naparsın işte ZAYIF OTORİTE
Apache Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 imzan hoş durmuyor ayrıca[signature][hline]tksmtr! Krynn Online yakında.. geçici unhkar
insight_13 Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2004 Nasıl bişe istersiniz..istedigin imzayi sole onu yaziim..:D[signature][hline]Beşiktaşı yenmek [G]üven, [Ö]zveri , [T]akım oyunu ister.......:tebrikz:.......
Öne çıkan mesajlar