Head Mesaj tarihi: Ağustos 11, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 11, 2004 yeniden doğan güneşin verdiği o sıcaklık gibi , içimdeki umudun varlığı da benim içimi ısıtıyordu. aslında elimde , güvenecek sadece umudum kalmıştı. bir ben , bir de umudum vardı içimde seni attığımdan beri. umudum elimden tutuyor , bambaşka diyarlara götürüyordu beni. rüzgarın yüzümde kuruttuğu göz yaşlarıma gerek yoktu artık. tek başına ve güçlü bir insandım ben umudumla birlikte. bizim başka bir şeye ihtiyacımız yoktu , sadece biraz çay ve simitti istediğimiz. birde güneşin ışığını bizden hiç esirgememesini isterdik. sırf birlikte bu güneşli ve sıcak günlerde yanyana olabilmek için. yağmurlu havaların kasvetini üstümüzden atmasını , yağmurla dans ederek gökkuşağı oluşturmasını izlerdik hep. bu sırada biz de dans ediyorduk kendimizce , kadıköy'deki banklarda. insanların bize deli muamelesi yapmasına aldırış etmiyorduk hiç , sanki sadece biz varmışız gibi. denizden gelen rüzgarların saçımı dağıtması gibi keyifli bir şeydi bu. tek ihtiyacımız , biraz suydu... güneşin batmasına doğru , hüzünlü bakışlarla evlerimize çekilirdik. bu susuşlarımıza bir de yağmur çöktü mü , kaçacak yer arardık. aslında yağmuru çok severdik , ama yalnız ıslanmaktan nefret ederdik. öyle zamanlar olmuştu ki , en güçlü fırtınalara bile gülmüştük biz ; en ölümcül insanlardan kolaylıkla sıyrılmıştık. ama bir gün en basit nedenden biteceğini bilemedik , akıl edemedik. güneş battı mı , eğer bulut yoksa havada , yıldızları izlerdik. şu yıldız benim , bu yıldız senin kavgası yapardık hep. bir de gökyüzü yıldızla dolduysa , elini tutmak benim için en güzel şeydi. kırmızı akşam güneşinin melankolisi yerini parlayan yıldızın umut verici ışığına bırakmıştı. deniz fenerlerine el sallardık biz , bizi aydınlatsın diye. ama bizim yıldızlarımız vardı bir kere , ve en büyük hatamız , bir gün bizi terketmeyeceklerini düşünmekti... güneş tekrar doğdu mu , kendimizi büyük bir iştahla kahvaltı masasında bulurduk. gözlerimizin içine baka baka çaylarımızı yudumlarken , o şımarık gülmeler de bizi ziyarete gelmişti. kahvaltıdan hemen sonra dışarı çıkardık , boğaz'ı görmek için saatlerce yürürdük. ama hiç sıkılmazdık , çünkü bizim hep konuşacağımız bir şeyler vardı. alsancak'a gelince şöyle bir boğaz havası çekerdik ciğerlerimize , "oh be" derdik birbirimize " dünya varmış." biz dünyayı birlikte paylaşmıştık. dünya bizimle anlam kazanmıştı , biz de dünya ile. 20 tane balık tutup sevinç çığlıkları atan insanlar ile mendil satan çocuğun gözyaşlarını izlerdik. bazen üzülürdük , ama beraber olmak bu hüznü hemencecik yok ediyordu. sonra bir gün uyandığımda seni yatağımda bulamadım. üzerime bir şeyler giyip sokağa çıktım. seni kaybetmekten korkuyordum. kime sorsam başını öne eğdi , bazısı ise gözyaşlarına boğuldu. bense sana kötü bir şey olduğundan şüphe etmeye başlamıştım , yumruklarımı sıktığımda elimin kan içinde olduğunu gördüm. güneşe bakıp neden dedim , neden beni seçtin? sonra öğrendim ki gelip götürmüşler seni. hemde hiç soru sormadan , hiç bir şey dinlemeden. tek yapabileceğim şey ellerimi yüzüme kapatıp , hıçkıra hıçkıra ağlamaktı , bunu biliyordum. güneş battı , dünya anlamını kaybetti. sen gittin , umudum bitti...[signature][hline]valandil ownz j0o! -emokid*- 7/24 melancholic Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Head Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2004 16 kere okunmuş[signature][hline]valandil ownz j0o! -emokid*- 7/24 melancholic Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dralnu Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 12, 2004 kac kere refreshledin ? hehe Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar