kturumtay Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 biri yazabilirmi cok merak ettimde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
HellHound Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 ya ben yazardim da sana o kadar fazla grup elemani degistiki simdi yaz yaz bitmez hehe soyle bir kisa geciim yine de sene 1984 falan Jon Schaffer evden kaciyor... 1985'de Purgatory'i kuruyor, 2 demo cikariolar, sonra 1988'de Purgatory diye baska bir grubun oldugunu ogreniolar ismi Iced Earth'e ceviriolar. IE adiyla ilk demolari Enter the Realm'i cikariolar 1989'da, bu demo sayesinde plak sirketiyle anlasmaya variolar 1990-1991'de ilk albumleri Iced Earth'u cikariyorlar. Bu albumun Avrupa turunda Jon, Blind Guardian ve ozellikle Hansi ile kanka muhabbeti kuruyor. Ondan sonra 1992'de Night of the Stormrider'i cikartiolar. Hit oluyor album ortami dagitiyor falan. Matthew Barlow (eski vokalist ve IE'ye onemli seyler katmis olan insan) bundan sonra gruba katiliyor, 1995'de Matt ile ilk albumu "Burnt Offerings"i cikariyolar (ki kanimca en yi IE albumudur) yanniz baya sorunlu donemler falan o donemler grup icin. 1996'da Spawn hakkindaki konsept albumleri Dark Saga'yi, 1998'de Something Wicked This Way Comes'i cikariyolar ve SWTWC ile Night of the Stormrider'a sahip kendi satis rekorlarini falan kiriolar. 1999'da Alive in Athens ile ilk ve su anlik tek live albumlerini cikariolar, 2001'de Horror Show albumu onu takip ediyor. (arada Jon Hansi ile Demons & Wizards'i kaydedio). 2003'de Matthew Barlow ayriliyor gruptan ve yerine Tim "Ripper" Owens vokal olarak geliyor. 2004'de de son albumleri The Glorious Burden'i cikariolar. arada diger degisen elemanlari saymiorum bile, zira Iced Earth = Jon Schaffer[signature][hline]"Es irrt der Mensch so lang er strebt." - Faust I: Prolog im Himmel / J.W. v. Goethe 42 ""The thing that bothers me the most is the lying." - George "Gammy" Costanza (a.k.a. Buck Naked) to pull a homer: to succeed despite idiocy Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sly-One Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 doggy the b@b yazdı ewet.. [Bu mesaj Sly-One tarafından 17 Temmuz 2004 23:09 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Natural Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 17, 2004 ahanda buda benden olsun bare buyrun kimler gelmiş kimler geçmiş; Vocals: Gene Adam - (Enter The Realm, Iced Earth) (Unearthed) John Greely - (Night Of The Stormrider) Matt Barlow - (Burnt Offerings to Tribute to the Gods) (also in Cauldron (US)) Lead Guitar: Randall Shawver - (Enter The Realm to The Dark Saga) (see also Yuhrott), Larry Tarnowski - (Something Wicked... to Horror Show) Ralph Santolla - (The Glorious Burden) (Death, Millenium (US), Eyewitness, Sebastian Bach) Bass: Dave Abell - (Enter The Realm to The Dark Saga) (Unearthed) Keith Menser - (The Dark Saga) (Mystic Force) Steve DiGiorgio - (Horror Show) (See also: Vintersorg, Testament, Autopsy, Control Denied, Death, Sadus, James Murphy, Dragonlord) Keyboards: Rick Risberg (Alive In Athens) (Opposite Earth) Drums: Greg Seymour (Enter The Realm) (Innersanctum) Mike McGill - (Iced Earth) Richey Secchiari - (Night of the Stormrider) Rodney Beasley - (Burnt Offerings) Mark Prator - (The Dark Saga, Something Wicked Studio) (Demons & Wizards, Unearthed, Ralph Santolla) Brent Smedley - (Something Wicked Tour, Alive In Athens) (Oracle, Tempest Reign, Oddysey) Richard Christy - (Horror Show to The Glorious Burden) (Burning Inside, Death, Control Denied, ex-Incantation, ex-Demons & Wizards, Leash Law, Tiwanaku, Rick Renstrom)[signature][hline]Bu sayfadaki içerik, benim kişisel görüşlerimi belirtmektedir. paticik.com burada yazılı olanlar hakkında hiçbir yasal sorumluluk kabul etmemektedir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
kturumtay Mesaj tarihi: Temmuz 18, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 18, 2004 saolun beyler Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Slave Mesaj tarihi: Ocak 5, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 5, 2008 Acı çekilen dönemlerde insanların azmi canlanır hep ve o azim duygusu başarının ilk adımıdır. Purgatory adında ufak çaplı bir grup kuruldu Florida’da, tarih 20 Ocak 1985’i gösteriyordu. Zor yaşam şartlarını nasıl da dile getirir bir isimdi. Elbetteki bu zorluk kurucu Jon Schaffer’ın çevresinde geçiyordu. Heavy Metalin hızla değişime uğradığı bir döneme denk gelen grup, Jon’un Iron Maiden fanı olmasına rağmen, ilk demolarını gayet özgün bir şekilde kaydetmeyi başarmıştı. Nitekim bu ilk üç demo: 85’te “Burning Oasis” , 86’da “Horror Show” ve “Psychotic Dreams” idi. Bu demolar Jon’un kardeşi gibi sevdiği Bill Blackmoon’un ölümünden sonra onun eşyaları ile kaydedilmişti. Bill ile Jon gerçekten çok samimi dostlardı. Bill grup isminin Iced Earth olması konusunda Jon’a fikir vermişti. Jon, Bill öldükten sonra bu ismi gruba onun için verdi. Jon Bill’in ölümüne gerçekten aşırı üzülmüştü. Bir gece Bill ve Jon dostlar bir partiye giderler ve sarhoş olurlar. Bill bir motorsiklet ile eve gitmek ister ancak Jon onu bu şekilde gitmemesi konusunda uyarır. Bill Jon’u dinlemez ve o motorsiklet üzerinde o gece trafik kazasında ölür. [Jon’un ileride besteleyeceği Watching Over Me şarkısının sebebidir ve bu parça Bill Blackmoon'a yazılmıştır.] Bu hazin ayrılıktan sonra Jon, Iced Earth ismi ile ilk ciddi demosunu kaydetmişti: Enter The Realm. Bu kayıtta Jon Schaffer (Gitar-Vokal), Randy Shawver (Lead Gitar), Gene Adam (Vokal), Dave Abell (Bas) ve Mike McGill (Davul) elemanları yer almıştı. İlk kadro bu şekilde idi. Enter The Realm, Rock Hard tarafından yılın en iyi demosu olarak ilan edilmesi ile grubu bir anda piyasanın içine soktu. Elbetteki dönemim o sabit kuralı gibi görünen “başarılı bir demodan sonra gelen sözleşme” gerçekleşti ve grup Tom Morris’in de yardımlarda bulunduğu demodan sonra Century Media ile sponsorluk anlaşması imzaladı. Ve tarih 91’i gösterdiğinde, Heavy Metal büyük değişim içine girdiği bir dönemde, bu değişimden nasibin alan gruplardan birisi de Iced Earth oldu. Ancak elbetteki bu değişim kötü yönde bir değişim değildi. Aslında şunu kullanırsak daha doğru olur; albüm zaten Iced Earth'ün ilk albümüydü. Piyasaya direk değişik bir sound ile girdiler.”Iced Earth” adındaki ilk albüm, Jon’un büyük bir Maiden fanı olmasından etkilenmemiş olsa gerek ki, gayet özgün, karanlık, ürkütücü bir sound elde etmeyi başarmıştı. Piyasadaki birçok büyük gruptan uzak ve gayet özgün bir tarz yakalanmıştı evet. Nitekim bu zamanlardan önce Jon ritm gitarda henüz riff konusunda tam pişmemiş bir durumdaydı. Büyülü bir iş olsa gerek ki Iced Earth’ün kayıtlarında stüdyoya girdiklerinde Jon gayet kararlı ve özgün riffler ile parçaları dizayn etmişti. Jon ritmde kendini geliştirmeye başlamıştı. Hatta bazı söylentilere göre Jon’un bu ritm sorunu grubun bir süreliğine dağılmasına sebep olmuştu.Jon’un ritm öğrenip tekrar riff çıkarabileceği güne kadar. Bir takım eleman değişikliğinden sonra [Gene Adam ve Mike McGill yerine vokale John Greely, davula da Richey Secchiari geldi] 92’de gayet karanlık, gayet epik ve gayet hızlı parçalardan oluşan 2.albüm “Night Of The Stormrider” dünyaya geldi. Iced Earth albümünden sonra piyasadan aldığı olumlu tepkiler ile Jon, Night Of The Stormrider’ı da aynı içerikte ve tarzda çıkarmaya karar verdi. Ve Jon’un o epiksel hikayeler anlatma yeteneği açığa çıktı ki ileride nelere imza atacaktı nelere… Hayatının en önemli epik parçası da bu albümde idi : Travel In Stygian. Grup yükselişe geçmesi gereken bir dönemde düşüş yaşamaya başlamıştı. Elemanlar kırık dökük bir kamyonet ile konserler vermeye devam ediyorlardı. Almanya ayağının birinde arabalarının bozulması, zamanla Jon’un moralini bozan, canını çok sıkan olayların olması, onları eskiye “acı çekilen o döneme” Purgatory döneminde geri götürmüştü sanki. Yeni albümün bir türlü oluşturulamaması onları maddi açıdan da sıkıntıya sokmuştu. Çoğu grup gibi albümden elde ettikleri gelir ile konserlere çıkıyorlardı. Ancak yeni albüm çıkartamadıkları için paranın da sonu yaklaşıyordu. Çoğu zaman Jon bir otelde kalmak ya da araba ile evine gitmek yerine arabada geceliyordu. Bu sıkıntılı dönem zor da olsa 3 yıl sonra 95’te sona eriyor ve 3.albüm olan “Burnt Offerings” nihayetinde hayranları ile buluşuyordu. Ama ne buluşma! İçinde Dante’s Inferno gibi tarihi, bilimsel, mistik, devrimsel ve müzikal açıdan da bir o kadar özgün ve komplike bir şarkıya imza atmışlardı. Henüz 3.albüm olmasına rağmen Jon’un o hikaye anlatma yeteneği aşırı derecede belli oluyor ve şarkılara yansıyordu. Aynı albümde efsane diğer şarkı hiç şüphesiz Burning Oasis tir. Bu karanlık ve mistik albümden sonra hayranlar da gördü ki, karşılarında uzun melodik ritmli, uzun karmaşık sololu, agresif ve aynı zamanda gayet olgun bir Iced Earth profili duruyor. Jon’un Maiden fanlığı yavaş yavaş müziklerine de yansımaya başlamıştı. Şarkıların melodik olmasını buna bağlayabiliriz. İşte tam manası ile yükselme dönemine giren grup hiç vakit kaybetmeden 4. albüm olan “The Dark Saga” 96’da piyasaya sürüldü. İşte Iced Earth’ün soundunun bariz oluştuğu bir albüm. TDS, gerçekten olgun, düzenli, müzikal açıdan mükemmeliyete yakın, içerik açısından da alışılmışın dışında bir albümdü. Uzun yıllar içinde birçok konsere konuk olacak parçaları barındıran bir albümdü. Bu albümün çıkması ile turnelere hız kazandıran grup, bir dönem Jon’un sakatlığı ile gündeme oturdu. Boynundan sakatlanan Jon birçok konsere bandajlı çıkmak zorunda kaldı. Şu an boyun sorunu hala devam etmektedir eskisi kadar olmasa da. Ve çoğu grup gibi Iced Earth'ün de belirli dönemleri olmuştur. Hatırlayın acı çekilen dönemi. Yani Purgatory dönemini. İşte o günlere atıfta bulunmak amacı ile o dönemde herhangi sponsorluğu bulunmadan çekilen kayıtları daha güçlü bir ekipman ve stüdyo kaydı ile tekrar çalmıştır grup. Tabi albümlerdeki bazı parçalar da bu şekilde yeniden çalınmıştır. Remaster olayı yani bir nevi. Bu albümde heavy metal camiasının ünlü ve güçlü sesi Matthew Barlow yer almıştır. Gitara Larry Tarnovski ve davula da bir zamanlar Death’te de çalan Richard Christy getirilmiştir. Albüm gerçekten manevi bir değer taşıyordu.. O sıkıntılı dönemi anlatırken şuan ki konumlarını bilmeleri, onları ciddi manada duygulandırmıştı. 98’de ise ileride Alive In Athens konserine birçok parça verecek çok çok önemli bir albüm piyasa sürüldü : Something Wicked This Way Comes. İşte Jon ve grubunu ileride de zirve yaptıracak gelişmeler vardı bu albümde. Nitekim Jon’un hikaye anlatıcılığı daha ileri seviyelere çıkmış, trilojik bir konsept oluşturma evresine çoktan girmişti bile. Kimisine göre Jon’un kıyamet kehaneti olarak kabul edilen “Wicked trilojisi” bu albümde hayat bulmuştu. Hayranları bu trilojiye öyle kaptırmışlardı ki kendilerini, ileride bu konsepti kapsayan koca bir albüm yapmalarını bile istemişlerdi Jon’dan, Jon’un da zaten en büyük hayali bu idi. 1999 yılında sadece ABD için "The Melancholy" EP’si çıkmış ve 2 yıl sonra da Avrupa’da yayınlanmıştır. ABD için basılan EP’de ‘Melancholy’ , ‘Watching Over Me’ , ‘I Died For You’, Bad Company grubundan ‘Shooting Star’ ve Black Sabbath grubundan da ‘Electric Funeral’ coverı yer alıyordu. 2001 yılında Avrupa için çıkarılan EP’de de bu parçalara ek olarak, ‘Colors’ parçasının canlı formatı ve Judas Priest’den ‘The Ripper’ coverı yer alıyordu. Ve grup öyle sağlam bir döneme girmişti ki, artık Jon’un grupta daha bir ağır hissedildiği milenyum döneminde 2001’de konsept niteliğinde “Horror Show” albümü çıkarılmıştı. Bu albüm sadece “insan korkuları”nı ele alan konularla dolu parçalardan oluşuyordu. Damien, Frankenstein, Dracula, Jekyl&Hyde, Jack, Kurt adam yani Wolf ve vampir ülkesi Transylvania bunlara en güzel örneklerdi. Doğal olarak sound gayet karanlık, ürkütücü ve agresifti. Çoğu grup gibi Iced Earth’de girdiği o sağlam dönemde artık kendi istek ve arzularını kapsayacak albümlere imza atmaya devam ediyordu. 2002’de ortaya çıkan Tribute To The Gods albümü, isminden anlaşılacağı gibi Metal Tanrıları’nın parçalarının coverlarından oluşuyordu.Coverlar birçok kesim tarafından gayet başarılı bulunmuştu. Ve 2004’ gelindiğinde, Malt gitmiş, grup birçok eleman değişiminden sonra vokale Tim Owens’ın da geçmesi ile The Glorius Burden albümü piyasa sürülmüştür. Bu albüm ileride Jon’un ve hayranlarının başını çok ağrıtacaktır. Nitekim bu albümle Jon birçok kesimden “aşırı” milliyetçi olarak ilan edilmişti. Koca bir albüm ve parçaların tümü ABD tarihine endeksli idi. Çoğusu günümüz Amerikasının politikasını destekleyen bir Jon olarak düşünse de ,kendisi bu sözlere gözlerini yumup, ülkesinin “sadece tarih milliyetçiliğini” yapmaya devam edecekti. “Tarihe bağlı olmak” ile günümüz yanlış politika izleyen bir ülkenin milliyetçiliğini yapmak arasındaki farkı kendisi de bizzat biliyordu. Bu albüm çok konuşuldu ama grup bu albümle müzikal anlamda da mükemmeliyeti yakalamıştı bile. Sound agresif derecede power bir hal ile hayranların karşısına geçmişti grup. Power metalde en iyi albümler arasında ilk sıralarda olması gereken bir albüm haline gelmişti. Bu patlama etkisi yapan dönemden sonra çoğu hayranın 98’de hayran kaldığı “Wicked Trilojisi” şuan, şu zamanda “Framing Armageddon” ile tekrar gündeme geldi. Ama ne geliş ! Daha öncesinde 2006’da bu albümden parça olan Ten Thousand Strong single olarak tanıtım için konsept albüm olan “Overture Of The wicked” ile piyasa sürüldü. Bu parçanın dışında albümde triloji yer alıyordu : Prophecy – Birth Of Te Wicked – The coming Curse. Jon’un hem prodüktörlükte, hem müzikalitede, hem şarkı sözü yazmasında, hem müzisyenlik kariyerinde en tepeye çıktığı bir albümdü Framing Armageddon. Sadece kendisi değil, elemanlarına yaptığı direktiflerde elemanlar da zirve yapmış, albüm 10 Eylül Avrupa’da ilk haftada listelerde 78.sırada yerini almıştı. Gün geçtikçe albümün o derin içeriği elbette birçok kesime hitap etmeye devam edecek albüm hak ettiği yere yükselecektir. Buzul Dünya, Jon’un dünyası, Jon’un kehanetleri, Jon’un psikolojik dünyası ile bugün heavy metal camiasının en önemli grupları arasında yer almıştır. Something Wicked Part I albümü olan Framing Armageddon’un ikinci kısmı olan Something Wicked Part II,Revelation Abomination albümü de ileriki yıllarda da fanları mutlu etmeye devam edecek. 12 Aralık 2007 tarihinde Jon Schaffer tarafından yapılan açıklama ile fanatiklerin uzun yıllar beklediği efsanevi Iced Earth vokalisti Matthew Barlow Iced Earth'e geri dönmüştür.Bundan dolayı gruptan ayrılan Tim Owens yanında Beyond Fear adlı solo grubunun bassisti olan Dennis Hayes'i de yanında götürmüş, şu an için Iced Earth'ün basistliğini kimin üstleneceği konusunda bizi soru işaretlerine bırakmıştır.Matthew Barlow Something Wicked Part 2 albümü olan Revelation Abomination'da söyleyecek olup, söz verdiği gibi 2008 yılında Pyramaze'in albümünde vokalliği de üstlenecektir. Iced Earth, kesinlikle müzikal duruşu ve efsanevi içeriği ile heavy metal in hem ilk göz ağrısı hem de çok değerli bir grubudur. Öyle ki bu durum ta milenyumda fanları tarafından “Ölüme Kadar Olanlar” lakabı ile anıldıkları “Loyal to The Death” hayran kitlesi ile onurlandırılmıştır. Biz de Iced Earth ile Ölüme Kadar Olanlar sıfatını taşımaktan büyük gurur duyuyoruz. LOYAL TO THE DEATH !!!Bu da Iced Earth TR tarafından yazılmış geniş biyografi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar