dunkelzahn Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Kendini gelişime adayan, entelektüel, "ruh hastası" bir kişilik mi yoksa yüzeysel yaşayan, algısı düşük, sağa sola fıldır fıldır bakınan ve hep bi arayışta olan, zayıf kültürlü yavşak bi kişilik mi, hangisini seçerdiniz? Bir üçüncüsü ortaya karışık bir seciye mi?evetse nasıl karışık, ne kadar karışık? Soruları kendinizce yoğurup da cevaplayabilirsiniz atıyorum mesela dersiniz ki ikinci tip insanın çok kız arkadaşı olur bu bir avantajdır, entelektüel olan ise belli başarıları vardır, kıstasıma göre yüksek statüdedir bu da bir avantajdır.Şu şu yüzden böyle bir seçim daha cezbedicidir gibi.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Yüzeysel yaşayan, algısı düşük, sağa sola fıldır fıldır bakınan ve hep bi arayışta olan, zayıf kültürlü yavşak bi kişilik. Açıklamasını daha sonra avukatlarım aracılığıyla yapacağım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yav Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 İnsan nasılsa öyle yaşar, bu tarz şeyler bence pek seçilebilir değillerdir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cons Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 osman Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kaede Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 insanları böyle kalıplara sokmak nasıl bir saçmalıktır Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
peder zickler Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 said: yüzeysel yaşayan, algısı düşük, sağa sola fıldır fıldır bakınan ve hep bi arayışta olan, zayıf kültürlü yavşak bi kişilik mi, Böyle birşey yok çünkü arayışta olmak için algı gerekir . Cehalet mutluluktur derler hem çok şey bilip hem bunların ruhsal yönden seni etkilememesini sağlamış olmak en iyisi sanırım (tu) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Phae Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Nasıl kötü bir topikmiş lan bu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sparkcaster Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 kamil insan olmak Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cons Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Kaede said: insanları böyle kalıplara sokmak nasıl bir saçmalıktır boyle kaliplara soksak dahami iyi http://www.petzz.com/media/media_img/M0000616_20050906130953_1.jpg Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kaede Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 abi kedi de olsa insan insandır naptınız zavallılara öyle Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dunkelzahn Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Net çizgilerle anlatmadım oraları kendiniz doldurun işte o arayış dediğimiz şey mesela bi kadın olabilir.elbette kadın tüm erkeklerin hayatında olmalı ama bu erkek sürekli et arıyor olsun. Ha mesela entelektüel adam da arayıştadır o başka şeyler arar.Evet biraz havada kaldı topik ama kendinizce yorumlayın işte aklınızda bişeyler belirdiyse.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vaniLLe Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 öncelikle örnekler cok siradan ve sacma olmus ama yine de kendi capimda cevapliyim ben; kendini gelistiren, entelektüel, azcik ruh hastasi -olabilir, herkesde vardir- ama ayni zamanda gerektiginde yavsak da olabilen, eglenceli birisi. kisaca, yerine yordamina göre davranan bir insan. hepsinden önce entellektüel gözükmeye calisan bi insan degil ama. oldugu gibi olan, kasinti olmayan. sanirim sen de kisilik arayislarindasin, disardan gözüken bu en azindan. o yüzden sana söylenebilcek tek sey; RELAAAAAX ! oldugun gibi davran, sevdigin seyleri yap. zaten bunlarin toplami ortaya bir ''Sen'' cikaracaktir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Tenekeadam Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Şu topiği açacak ruh halinden uzak olsam bana yeter. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dunkelzahn Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 vaniLLe said: öncelikle örnekler cok siradan ve sacma olmus farkındayım biraz havada kaldı topik üstünde düşünüp allandıra ballandıra yazamadım ama az çok kafanızda bişeyler belirdi bazılarınızın ben sadece yorumlarınızı merak ediyorum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
peder zickler Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Bi de şu var güzel bir sosyal hayatın , eğlencelerin , bol bol kız arkadaşlarının olması için illeği 2. gibi olman gerekmez .Her grubun kendince çevresi var Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
peder zickler Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Hatta patideki abilerini ablalarını örnek al bu konuda , onlar çok iyi beceriyo bu işi Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
calimero Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Entelektüel "Marjinal, Sürgün, Yabancı" by Edward Said Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dunkelzahn Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Ha işte böyle yorumlayın elbette öteki herifin de bi sosyal hayatı olabilir elit bi çevresi olabilir iyidir hoştur.İyi bari ben insanları kalıplara soktum ama siz sokmayın işte böyle yorumlar getirebilen bişeyler paylaşsın. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
calimero Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Edward Said ve "Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı" "Artık kişinin evindeyken, kendini evinde hissetmemesi bir ahlak meselesidir” der Adorno. Ülkelerine el konulanları, itiraz edenleri, sürgünleri ve gerçeğin tanıklarının marjinalleştirilmesini, kendi ülkelerine yabancılaştırılanları ve entelektüelleri yazar Said "Entelektüel: sürgün, marjinal, yabancı"da. Ve, Adorno’nun dediği gibi mesele, yersiz yurtsuzlaştıranların ahlakını aşarak bir etik meselesine dönüşmüştür artık. Son Rusya ve Gürcistan çatışması da bu duruma iyi bir örnek… Filistinli Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak 1935’te Kudüs’te doğan ve 2003 Eylül’ün de yaşamını yitiren Edward Said, günümüz dünyasını anlamak için yeniden okunması gereken çok değerli bir düşünürdür. Gençlik yıllarında Kahire’de eğitim alan ve daha sonra A.B.D.’ye göç eden Said, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne yaptığı düşünsel katkılarla bilinir ve uzun yıllar sürgündeki Filistin Ulusal Konseyi’nin üyesi olmuştur. Filistin’in kendi kaderini tayin hakkının savunan yazar, post kolonyal teorinin de kurucusudur. 1986’dan sonra amatör olarak müzikle ilgilenen Said’in “The Nation” dergisine yazdığı yazılar, “Musical Elaborations”da (1990) toplanmıştır. Edward Said ilk olarak, FKÖ’nü terörizmle özdeşleştiren Batı basınını eleştiren yazılarıyla dikkat çeker. New York’taki Columbia Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı ve Karşılaştırmalı Edebiyat profesörlüğü yapan Said, edebiyat eleştirisi ve edebiyat kuramı üzerine de çok sayıda makale yazar. En bilenen eseri olan “Oryantalizm” de (1978) halen yoğun bir şekilde tartışılan Doğu-Batı karşıtlığını mesele edinerek bu karşıtlığa karşı çıkar. Özellikle Michel Foucault’nun iktidar kuramından yola çıkarak, Batı’nın Doğu’yu tanımlayarak ele geçirme süreci olduğunu öne sürdüğü ‘bilgi’ edinme sürecini şiddetle eleştirir. Batı edebiyatının kült eserlerini inceleyerek şiirsel, keskin ve ağır bir emperyalizm eleştirisi yaptığı “Kültür ve Emperyalizm” (1994) adlı eseriyle de büyük bir başarı elde eder. Dünyayı değiştiren “metin” Gramsci’nin ve Lukac’ın tarihselliğinden, Foucault’nun arkeolojisinden, Fanon’un anti emperyalizminden, Auerbach, Spitzer ve Curtius’un temsil ettiği hümanist filoloji geleneğinden, Marx’ın radikalizminden ve Jonathan Swift’in tartışmacı üslubu ile Yeni Eleştiri okulunun keskin eleştirmeni R.P.Blackmur’dan etkilenen Said, laik ve dünyevi adını verdiği eleştiri kuramıyla düşünce dünyasına damgasını vurdu. Metinleri, kendi içlerine dönük birer küçük dünya olarak değil; bu dünyada gerçekleşen ve ona müdahale eden olaylar olarak tanımlar. Güç ilişkilerine karşı savunduğu radikal sol tavrın, A.B.D’de kendini Marksist olarak tanımlayan ancak salt bir akademik tavırla bunu belirten akademisyenlerden farklı olduğunu, “harekete” olan inancıyla savunur. Politik olanın, marjinal olmanın ötesine geçemeyen akademik bağlılıklardan değil; bugünün dünyasının iktidar ilişkilerine keskin bir tavır almış “hareketlerden” çıkacağına inanır. Entelektüel’in ‘tanıklığı’ ve savaş 1948 yılında Bertrand Russell’ın başlattığı ve BBC’de verilen Reith Konferanslar’ını 2003 yılının Haziran ayında veren Edward Said’in 30’ar dakikalık sunumlarının bir araya getirilmiş hali olan Entelektüel: sürgün, marjinal, yabancı altı bölümden oluşur. Said, entelektüeli, ülkesinden çıkarılan bir sürgün/yabancı, marjinal ve amatör olarak iktidara karşı hakikati söylemeye çalışan biri olarak tanımlar. Son yıllarda çok rağbet gördüğü için eleştirdiği Fukuyama’nın “tarihin sonu” ve “uygarlıların çatışması” gibi tezlere şiddetle karşı çıkarak akıl almaz bulur. Entelektüelin yabancılığını vurgulamak için medya, hükümetler, büyük şirketler gibi otoriteler karşısındaki bir şeyleri değiştirme çaresizliğini belirtir. Entelektüelin bu “yabancılık” halini; bu otoritelere bilerek ait olmama, dolaysız bir değişim yaratamama ve bazen kimsenin farkına varmadığı bir dehşete şahadet eden bir tanık rolüne mahkum olma olarak ifade eder. "Artık kişinin evindeyken, kendini evinde hissetmemesi bir ahlak meselesidir" Bu dehşet tanıklığını üstlenen entelektüelin, koruyacak hiçbir makamı ve işgal edecek toprağı olmadığını öne süren Said için entelektüel sonsuz bir yalnızlık içindedir. Ancak bu sürüye uyması anlamına gelmediği için entelektüel “iktidara hakikati söylemekle” yükümlüdür. Bu bağlamda, 2008’in Ağustos ayının başında gerçekleşen Rusya ve Gürcistan çatışmasında entelektüele düşen görev; Said’in entelektüel: sürgün, marjinal, yabancı’da yaptığı tanımlamayı hatırlayarak, bu kitabı yeniden patlak verecek bir A.B.D. patentli küresel kriz eşiği öncesi farklı değerlendirmektir. Said’in bu kitapta bahsettiği ve Avrupa merkezciliğin zayıfladığını anlattığı ikinci bölüm, II. Dünya Savaşı’ndan sonra büyük sömürgeci imparatorlukların çözülmesini ve Avrupa Aydınlanması’nın karanlık bölgeler dediği yerlerdeki gücünün zayıflatmasını anlatır. Ancak son Gürcistan-Rusya çatışmasında arabuluculuk rolünü üstlenen AB’nin, perde arkasındaki A.B.D. ile birlikte Gürcistan’daki kendi yurttaşlarını tahliye etmesi aslında “geride kalanın” yine Batı olmadığını gösterir. Çünkü mesele artık, yersiz yurtsuzlaştıranların ahlâk/sızlığını aşarak; bir etik meselesine dönüşmüştür. Artık entelektüelin görevi ve zorunluluğu; her zaman ki gibi perde arkasında olan A.B.D’nin son “büyüklük” krizlerinin bir tezahürü olarak ortaya çıkan kısa süreli Rusya-Gürcistan çatışmasının ardında ki insani ahlaksızlığa tanıklık etmek ve Adorno’nun “Artık kişinin evindeyken, kendini evinde hissetmemesi bir ahlak meselesidir” cümlesindeki gibi hem küresel hem yerel anlamda bir evin kalmadığını acilen fark etmektir. “Büyük Efendi”nin oturduğu yerden arka bahçesine müdahale etmesi ve yakın bölge komiseri AB’yi aracı kılması ise; meselenin insanlık adına etik bir duruma dönüştüğünün bir göstergesidir. Evet görünürde aktörler ve mesele başka: söz konusu, Gürcistan ve Rusya’nın Osetya’yı işgali ama apaçık olan görünenin hemen ardında, çok da içerde ve içre olmayan durum insanlığın ihlali. Aniden patlak veren yerel krizler, bugünlerde acilen bir Edward Said okumasını gerektiriyor. Hem de küresel eleştirel yaklaşımlarıyla birlikte... (YK/NZ) Kaynak: bianet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dunkelzahn Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 yaşımı biliyo musun sen abilerini ablalarını örnek almış çok hit topladın, bravo. calimero kitabın arka yüzü fena değil sanki bu son yazdığın postu okuyamadım daha sadkf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
peder zickler Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Oha şurda sana ciddi cevap veren tek kişi benim be (calimero hariç) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Joker Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 günde ortalama para harcama kapasiten ne? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vaniLLe Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 "peder zickler" said: Oha şurda sana ciddi cevap veren tek kişi benim be (calimero hariç) hadi lan. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
peder zickler Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 ahah iyi hadi sen de varsın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vaniLLe Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 17, 2009 eyw:D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar