Dragonmax Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Merhaba arkadaşlar, bu topiği ermeniler ve tarihten günümüze ermenliler ile ilgili yaşadığımız sorunların birçoğunun kaynak gösterilerek yapılmış araştırma ve incelemelerinin bir derlemese olarak açıyorum. Topikte şahsi yorumlarımdan çok, derlenmiş alıntı yazı, makale, resim ve videolar vardır. ERMENİLER KİMDİR ERMENİLER KİMDİR Ermeni kimdir ?Bu sorunun cevabı pek yok çünkü ermeni kelimesini biz ve avrupalılar kullanıyoruz.Oysa ermeni diye bir ırk yoktur.Bunun cevabı yazımızda… Çünkü ermeniler kendi aralarında “ermeni” kelimesini kullanmazlar.Ermenice’de “HAY” ermeni;”HAYESDAN” Ermenistan demektir.Peki ermeni,ermenistan,armenia kelimeleri nedir? Ermeni eski tarihinde olduğu gibi bu kelimelerin etimolojik anlamı konusunda da tarihçiler arasında bir görüş birliği yoktur.Bazı tarihçiler sözü edilen kelimelerin ortaya çıkışını ,anlamını ve ermeni eski tarihini genellikle tarihsel belgelere dayanmayan ve mitolojik söylemlerden alan bilgilerle açıklamaktadırlar.Mesela Ermeni tarihçi Alişan bu konuda,”HAYK ermenice HAY adının küçültülmüşüdür.HAY da ulusumuzun adıdır.Ermeniler kesinlikle yabancıların adlandırdıkları gibi ARMEN değildir.” der. Ermeni tarihçilerden bir kısmı ise HAY adını Hz.Nuh Peygamber’e dayandırır.Buna göre,Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in HAY adlı bir oğlu olmuştur.400 yıl yaşayan bu kişi ermeni ulusunun atasıdır.Bu nedenler ermeniler kendilerine onun adından dolayı HAY demektedirler. Bu iki görüşte de görüldüğü gibi mesele gerçek tarihsel belgelere dayanmamakta ve hikayelerden öteye girmemektedir. “Ermeni” adı en eski tarihsel belge olarak HEREDOT TARİHİ ve DARİUS YAZITLARI’nda geçmektedir.Gerek bu iki kayıtta gerekse sonraki dönemlere ait kayıtlarda “ermeni veya Ermenistan ” adı bugün ermeni denilen toplumun oturduğu ülke anlamında değil Anadolu,Rumeli,Mezopotamya gibi bir coğrafi bölge adı olarak geçmektedir.Bu görüşü bazı ermeni tarihçiler de kabul etmektedir.Farsça Ermenistan veya arapça Ermeniyye kelimelerinin coğrafi terim olarak kullanımı millattan sonra da devam etmiştir. Sonuç olarak Türkler Anadolu’ya gelemden önce bu bölge nasıl RUM adıyla anılmış ve bu terim nasıl Türkler yerleştikten sonra da kullanılmaya devam etmişse ermeni veya ermenistan adı da ermeniler bölgeye gelmeden önce bir coğrafi terim olarak kullanılmış ve ermeniler gelince de o toplumun adının ifade etmeye başlamıştırki bir farkla bu isimleri ermeniler hiç benimsememişlerdir. Bir etnik grup olarak ermenilere baktığımızda kökenleri hakkında kesin ifadeler kullanan tarihsel bir belge yoktur.Ancak ermenlerin bile pek fazla kullanmadığı KHORENLİ MOİZ gibi ermeni tarihçilerin yazdıklarına göre “Doğu Anadolu’da M.Ö.XI-VII. yüzyıllar arasında bir devlet kurmuş ve ileri bir uygarlık yaratmış olan Urartular,ermenilerin atasıdır.”Ermenilerin bölgedeki varlıklarını gösteren en eski kayıt ancak M.Ö.IV.-III. yüzyıllara rastlamaktadır.Başka bir deyimle urartu devleti yıkıldıktan 300 yıl sonra ermeniler kafkasyaya gelmiştir. Ermenilerin bugünkü ermenistan denilen bölgeye nereden geldikleri hakkında iki teori vardır: 1.Bu kavim Trakya üerinden kafkasyaya geçmişlerdir. 2.Kafkasyanın kuzeyinden bölgeye gelmişlerdir. Sonuç olarak ermeni adı,etnik kökenleri,bölgeye nereden geldikleri hakkında kesin belge ve bilgi halen gün yüzüne çıkmış değildir. Ermenistan eski tarihi, ermeni tarihçileinin göstermeye çalıştığı gibi pek de parlak değildir.B.İskender’in İran’ı ele geçirdiği yıllarda Ermenistan bir Pers eyaleti idi.Gerçek anlamda bağımsız bir ermeni devleti yoktu.Ermeni bölgesi, Peraler’den sonra İskender’in bir parçası oldu.Buimparatorluğun parçalanmasından sonra da ermeniler bağımsız olamadı.Selevkoslar’ın eline geçen bölge daha sonraki yüzyıllarda da bağımsız olamadı.Siyasal durum değişti;Anadol’da Romalılar,İran’da Arsasid hanedanı egemen oldu.Bölge Romalılar ve İran arasında sürekli el değiştiren bir yer oldu. M.Ö.95′te Roma’da iç karışıklıklar İran’da ise Arsasidler Saka saldırılarıyla uğraşıyordu.Bu durumdan yararlanan Ermeni derebeyi Tigran(Dikran) bağımsızlığını ilan etti.Ermenilerin bu bağımsızlığı ancak M.Ö.66 yılına kadar dürdü.Bu tarihta Romna Generali Pompe ordusuyla Bölgeyi işgal etti. Roma ikiye ayrılınca bölge Doğu Roma’nın(Bizans) eğemenliğine girdi.Ermeniler Bizans’la birlikte hristiyanlığı kabul ettiler ama bu yeni durum ermenistan’da bizans politikasını değiştirmedi.Aksine kısa bir süre sonra ermeniler papaz GREGOR’un GREGORYEN kilisesine bağlanınca bu durum rum kilisesinin hoşuna gitmedi.Diğer yandan ermenistan Bizans için sürakli bir rahatsızlık kaynağı idi.Bu iki neden üzerine Bizans Ermenistan’ı ermenilerden temizleme politikasına girişti.Bizans’ın bu politikası Türkler’in Anadolu’ya gelişlerine kadar sürdü.Bu politika çeçevesinde ermeni feodal aileler bölgeden uzaklaştırıldı.Feodal ailelerin bir kısmı sürüldükten sonra bölge halkının önemli bir kısmı Trakya’ya göç ettirildi. 10714 Malazgirt zaferinin kazanılması ile birlikte hem ermenistanda Türk egemenliği hem de Türkler’le ermenilerin bugüne kadar süren ortak yaşayışları başladı.Ermenistan bölgesi 1157 yılına kadar Büyük Selçuklu Devleti,1194 yılına kadar Irak Selçukluları daha sonra Harzemşahlar ve İlhanlılar’ın yönetiminde kaldı.İlhanlılar’dan sonra sırasıyla Celayirliler,Timur,Karakoyunlular,Akkoyunlular bölgeye egemen oldu. Sonuç olarak Osmanlı yönetimine gelincey kadar Türkler’le Ermeniler arasında gündelik anlaşmazlıkların dışında ciddi çatışmaların olduğu söylenemez. Büyük Selçuklular bölgeyi ele geçirdiklerinde 1100 yıldan beri bir bağımsız ermeni devleti yoktu.Bölge Bizanslılar’dan alınmıştı.Osmanlı Devleti 1514 yılında bölgeye egemen olduğunda ise 470 yıldır ermenistanda bağımsız bir ermeni krallığı bulunmuyordu. Bu bilgiler ışığında ermenilerin bizim yurdumuz dediği yerler aslında bir coğrafi bölge ve bu bölgede yaşayan ermeniler(Haylar) bir kez bile bağımsız bir devlet kuramamışlar,kuramadıkları gibi egemenlikleri altında yaşadıkları ülkeler tarafından göçe tabi tutturulmuşlardır.Kısaca ermenilerrahat durmamalarını tarihte hep göçle ödemişlerdir. KAYNAK: 1.Uras,Esat,Tarihta Ermeniler ve Ermeni Meselesi 2. Ercan,Yavuz,Ermeniler ve Ermeni Sorunu TEHCİR NEDİR TEHCİR NEDİR Tehcir arapça kökenli bir kelime olup “hicr”(göç etmek) fiilinden türemiştir.Tehcir kelime anlamı olarak yer değiştirme demektir. Bu bağlamda tehcir kanunu da özellikle Osmanlı savaş halinde iken cephe gerisinde güvenliği sağlamak ve masum vatandaşları katleden ermeni çetelerini bölgeden uzaklaştırmak için alınmış kararlardır.Üstelik bu kanun her ermeni vatandaşını kapsamamaktadır. Ermeniler hakkında çıkarılan yer değiştirme(tehcir) Kanunun uygulanması için özel önlemler alınmış ve bu önlemlere özenle dikkat edilmiştir. Mesela bu önlemlere örnek bir telgraf bu telgrafın hem orjinal hem de transkrip(çeviri)metnini yayınlıyoruz. DH. ŞFR, 56/381 Bâb‑ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyet‑i Umûmiye Müdîriyeti Husûsi: 107 Şifre Konya Vilâyetine 27 Eylül sene [1]331 Sevk olunan ve olunacak Ermenilerin karadan gönderildiği anlaşılıyor. Yolda esbâb‑ı istirâhatlarının(rahat edebilmelerinin) te’mîniyle bir tecâvüze uğramalarını mâni‘ tedâbir ittihâzı(tedbirler edinmek). Fî 30 Eylül [1]331 Nâzır Talat TEHCİRİN NEDENLERİ TEHCİRİN NEDENLERİ İtilaf Devletleri I.Dünya savaşı başlamadan önce Osmanlı’yı paylaşma hedeflerini saptamıştı.Her devlet bir şekilde Osmanlı’dan bir parça koparmak istiyordu. Bu yüzden Osmanlı’yı içerden de yıpratarak bu emellerine ulaşmayı planlıyorlardı.İçerideki en büyük koz ise azınlıklardı.Bu azınlıklar Başta Rumlar olmak üzere Ermeni ve Kürtlerdi.1800′lü yıllara kadar Osmanlı arşivlerinde “Millet-i Sadıka”(Sadık Millet) olarak anılan Ermeniler nasıl oldu da bize düşman oldu.Bunu Başlıca nedeni Rus kışkırtmasıdır.Ruslar Ermenileri nasıl kışkırttı: Ruslar Ermeniler’e kendilerine yardım etmeleri karşılığında savaşta ele geçirdikleri yerlerin (Vilayet-i Sitte başta olmak üzere) kendilerine verileceğini ve burada bir bağımsız Ermenistan devleti kuracakarını söylediler.Böylece Ermeniler o bildiğimiz dehşet görüntülerini masum Türkler’e yaşattı. 1. Bir çok cemiyet kurdular. 2. Osmanlı ordusunda bulunanlar savaş başlayınca birliklerinden firar ettiler.Bunların birçoğu Rus ordusuna katıldılar. Ermeniler’in zalim tutumu I.Dünya savaşı’ndan sonra da devam etti.Özellikle Mondros Ateşkesi’nden sonra ülkeyi karış karış işgal eden itilaf devletleri Ermeni,Kürt ve Rumlar’ı kanatlarının altına alarak bunların Türkler’e türlü işkence ve zulümler yapmasını sağladı. Bir belgede Osmanlı Hükümeti Ruslar’ın ve Ermeniler’in nasıl bir faaliyet içinde olduklarını şöyle açıklıyor: “Van gölü etrafında ve Van valiliğince bilinen belirli yerlerdeki Ermeniler, isyanlarını sürdürmek için daima toplu ve hazır bir haldedirler. Toplu halde bulunan Ermenilerin buralardan çıkarılarak isyan yuvasının dağıtılması düşüncesindeyim. 3. Ordu komutanlığının verdiği bilgiye göre Ruslar 20 Nisan 1915′te kendi sınırları içindeki müslümanları sefil ve perişan bir halde sınırlarımızdan içeriye sokmuşlardır. Hem buna karşılık olmak ve hem yukarıda belirttiğim amacı sağlamak için, ya bu Ermenileri aileleriyle birlikte Rus sınırı içine göndermek, yahut bu Ermenileri ve ailelerini Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak gereklidir. Görüldüğü gibi yukarıdaki telgraftan da anlaşılacağı üzere biz ermenilerin yaptıklarına karşılık onlara karşı tedbir almaya çalıştık.Ama bunu yaparken bile onlara zarar vermemeye çalıştık.bir örnek de ermenilerden: 14 kasınm1914 tarihliMihran Nahaydiyan isimli bir Samsun’lu ermeninin Amerika’da yaşayan bir başka ermeni arkadaşına yazdığı bu mektup ermenilerin nasıl bir ihanet içinde olduklarının kanıtı niteliğindedir. SEVGİLİ KARDEŞİM, GEÇEN HAFTA GÖNDERDİĞİM MEKTUPTA ERMENİLERİN VAN TARAFINDAN HÜCUM EDEREK TÜRK VE KÜRTLERİ BÜYÜK KAYIPLARLA GERİLETTİKLERİNİ YAZMIŞTIM.BU HAFTAKİ HAVADİSE GÖRE BİRÇOK ERMENİ RUS ORDUSUNA KAYDOLMUŞ. BU MUHAREBE TÜRKLER’İN MAĞLUBİYETİYLE NETİCELENİRSE ERMENİLER REFAH VESAADETE KAVUŞACAKLARDIR ÜMİDÜNDEYİM.BU DEFA DA RUSLAR’IN VAADİNDEN DÖNECEĞİNİ ZANNETMEM. MİHRAN NAHAYDİYAN Bu mektup bizlere ermeniler’in ruslar’la nasıl bir işbirliği içinde olduklarının bir diğer belgesidir.Maalesef sadece osmanlı kaynakları bu işbirliğini doğrulamamakta ermeniler de kendi içlerindeki yazışmalarda bunu ispat etmektedirler. TEHCİRİN UYGULANMASI TEHCİRİN UYGULANMASI Tehcirin uygulandığı bölgelerdeki Ermeniler’in güzergahları kendilerine göre en kısa yollar olarak belirlenmiş ve yollarda başlarına birşey gelmemesi için gerekli önlemler alınmıştır.Buna bir örnek verecek olursak Erzurum ve havalisinden hicret ettirilen Ermeniler Diyarbakır üzerinden Musul’a sevk olunmuş,Batı Anadolu’dan sevk olunanlar ise Kütahya-Konya-Tarsus üzerinden Zor’a naklolunmuşlardır.Bunlar hareket halinde iken mümkün olduğu kadar başlarına bir şey gelmesin diye tedbirler son noktaya kadar çıkarılmıştı. Yollarda karşılaşılan sorunlar da en kısa sürede halledilmeye çalışılmış.Buna bir örnek: resmi belge: HR. SYS, 2881/41_2 Bâb‑ı Âlî Hariciye Nezâreti Umûr‑ı Siyâsiyye Müdüriyet‑i Umûmiyyyesi Mühimme Kalemi Avusturya Sefâreti’nden i‘tâ olunan 6 Kânûn‑ı evvel sene 915 tarihli muhtıranın tercümesi. Viyana’da Mıhıtarist Hey’et‑i Ruhbâniyyesi a‘zâsından ve Erzurum mülhakâtından Hodorçor (Hodortchaur) Ermeni Katolik Papazı Mathieu Hudjian diger Ermeni katolik ahâlî ile birlikte mahall‑i mezkûrdan çıkarılmıştır. Birkaç aydır kendisinden haber alınamıyor. El-yevm bulunduğu mahal hakkında sefârete ma‘lûmât i‘tâsı ve emin bir mahalle yerleşmek üzre kendisine müsâ‘ade olunması mercûdur. Erzurum’daki Mıhıtarist papazlarının Erzurum, Van ve Muş ve havâlîsi Ermeni ahâlîsinden ve teb‘a‑i Osmâniyyeden oldukları ve yalnız Avusturya’daki Katolik Ruhban Mektebinde tahsîl görmüş ve şehâdetnâmeleri bu mektebin himâyesini hâ’iz olmak hasebiyle Avusturya Hükûmeti tarafından tasdîk edilmiş ve Avusturya ile ta‘alluk ve münâsebetleri bundan ibâret bulunmuş olduğu ve tâbi‘iyyet‑i Osmâniyyeyi hâ’iz olan bu ve emsâli hakkında Avusturya Sefâretinin hakk‑ı mürâca‘atı ve Hükûmet‑i Seniyye’nin de bu yolda mürâca‘atı is‘âfa mecbûr olmadığı Erzurum Vilâyetinden cevâben bildirilmiştir. SEVK EDİLEN ERMENİLERİN İAŞESİ SEVK EDİLEN ERMENİLERİN İAŞESİ Tehcire tabi ermeniler için para bile ayrılmış.Yani adamlara para desteği bile sağlamışız.İşte buna bir örnek: resmi belge: DH. ŞFR, 54/270_1 Bâb‑ı Âlî Dâhiliye Nezâreti İskân‑ı Aşâyir ve Muhâcirîn Müdîriyyeti Şifre Dördüncü Ordu Kumandanı Cemâl Paşa Hazretlerine C[evâb-ı] 16 Haziran sene [1]331. Ermenilerin beyân olunan nisbet dâ’iresinde mülhakâta (yerleştirmeye)tevzî‘(dağıtılması) ve müteferrikan(dağınık) iskânları muvâfık olduğundan hemân mu‘âmelât‑ı iskâniyyelerine(yerleştirme işlerine) başlanılmak üzre şimdilik yirmi bin lirâlık nakd havâle mu‘âmelesi der-dest‑i ikmâldir. Tahliye edilen köylerde iskân edilmek üzre de pey-der-pey muhâcir sevkedilecekdir. Keyfiyyet Haleb Vilâyeti’ne de bildirilmişdir. Fî 20 Haziran sene [1]331 Nâzır Nâmına Yukarıdaki yazıdan da anlaşılacağı üzere yerleştirme işleri için ilk etapta yirmi bin osmanlı lirası ödenek ayrılmıştır.Bu para sevk sırasında her türlü ihtiyaç için kullanılmak üzere verilmiştir. Bu ödeneklere ve yazılara bakarak bizlerin yani Osmanlı Devleti’nin ermenilere soykırım fikrinde olduğu söylenebilir mi?Soykırım niyetinde olan bir devlet neden iskan için para ayırsın ve sevk edilen ermenilere yer tahsis etsin. Bu yazışmalar bize şunu da gösterir:Sevk edilen ermenilerin yerine muhacir denilen yani gruplar alınmış ve bölgenin boş kalması önlenmeye çalışılmıştır. Bir örnek daha: resmi belge: DH. ŞFR, 55-A/153 Bâb‑ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyet‑i Umûmiyye Müdüriyeti Husûsi: Şifre Tarsus’da Muhâcirîn Müdürü Şükrü Bey’e Adana’ya kadar olan istasyonlarda daha der-dest‑i sevk ne kadar Ermeni muhâciri bulunduğunun ve sevkiyâtın te’mîn ve tesrî‘‑i ceryânı için ne gibi tedâbîr ittihâz olunduğunun ilâve‑i mütâla‘alarıyla berâber iş‘ârı ve Ereğli’den gidecek kâfilelerin Adana’ya uğratılmayarak doğruca Maraş üzerinden Urfa’ya sevkleri hakkında Ereğli’ye yazılan 24 Ağustos sene 331 tarihli şifre cevâbının i‘tâsı. Fî 26 Ağustos sene [1]331 Nâzır Nâmına NAKLEDİLEN ERMENİLERİN GERİDE KALAN MALLARI NAKLEDİLEN ERMENİLERİN GERİDE KALAN MALLARI Bazı yayın organlarında tehcir kanunu işleme koyulup ermeniler farklı yerlere nakledilince geride kalan mallarının Türkler tarafından yağmalandığı veya devlet hazinesine geçtiğine dair yalan bir çok haberle karşılaşırız.Ancak ne var ki ecdadımız attığı her adımı kayıt altına aldığı için bu yalanlar da sadece yalan olarak kalmıştır.Nakledilen ermenilerin malları eğer borçları varsa bunların ödenmesinden sonra arta kalan paranın o şahsa iadesi şeklinde karşımıza çıkıyor.Yani Devlet-i Al-i Osman bunların paralarını ve mallarını da koruma altına almış.Peki bu tür isnatlar nasıl çıkıyor?Duman olmayan yerden ateş çıkar mı? sorularına bir kaç münferit olayı gösterebiliriz fakat onların da ermenilere tazminat olarak verildiğini yine osmanlı arşivlerinden şahit oluyoruz. konuyla ilgili bir belge: DH. ŞFR, 55/184 Bâb‑ı Âlî Dâhiliye Nezâreti İskân‑ı Aşâyir ve Muhâcirîn Müdîriyyeti İstatistik Şu‘besi Umûm 485 Şifre Adana, Erzurum, Ankara, Bitlis, Haleb, Diyârbekir, Hüdâvendigâr, Sivas, Trabzon, Ma‘mûretü’l-azîz, Konya Vilâyâtıyla, İzmit, Eskişehir, Urfa Canik, Karesi, Kayseri, Karahisâr‑ı Sâhib, Niğde, Mar‘aş Mutasarrıflıklarına, Adana, Haleb, Sivas, Ma‘mûretü’l-azîz, Diyârbekir, Canik İzmit, Karesi, Emvâl‑i Metrûke Komisyon Riyâsetlerine Nakledilen Ermenilerin emvâl‑i menkûle(taşınabilir mallar) ve gayr‑i menkûlelerini(taşınamaz mallar) bedel‑i misliyle(bedeli ile) iştirâ(satın alınması) ve istimlâk(kapatılarak) ile esmân‑ı bâliğasından(toplam tutardan) düyûnât‑ı mahkûmeleri (mevcut borçları)te’diye edildikden(alındıktan) sonra mütebâkîsinin(kalanın) ashâbına(kendisine) i‘âdesi devletçe takarrür etmiş ve bu bâbda bir kânûn‑ı mahsûs da der-dest‑i neşr bulunmuş olduğundan hükûmete intikâl etmiş olan emvâl ve emlâk‑i mezkûrenin(görünürtaşınır ve taşınmazlarının) muhâfazası(korunması) ve hazînenin vikâyesi ve gidenler hakkında vukû‘ bulacak deyn ve ayn müdde‘ayâtı bi’l-âhire tasfiye edilmek üzre şimdilik nev‘ ve mikdâr‑ı müdde‘â ile müdde‘î ve müdde‘â aleyhin esâmîsini mübeyyin cedvellerin ihzârı. Fî 11 Ağustos sene [1]331 Nâzır Nâmına ERMENİ KOMİTACILARIN OSNMANLI İLE İLGİLİ ALDIĞI KARARLAR ERMENİ KOMİTACILARIN OSMANLI İLE İLGİLİ ALDIĞI KARARLAR Osmanlı kayıtlarından alınan Ermenilerin gizli kararları: Osmanlı Orduy-u Hümayunu Başkumandanlığı Vekâleti Şube Numara Birinci formadan “mabad” (Birinci formanın sonu) Türkiye’nin an-ı izmihlâli (yok olma anı) yaklaştığı her tarafta ilana başlanıldı. İstanbul’da akdedilen büyük kongrenin netayicini (sonuçlarını) bildirmek ve icap eden tertibatı ittihaz etmek (almak) üzere Mebus Papasyan ile Viremyan Erzurum’a geldiler. Kafkasya’dan vürud eden (gelen) Taşnak murahhasları (delegeleri) dahi hazır olduğu halde Erzurum’da büyük bir içtima akdettiler (toplantı yaptılar). Rusların Memalik-i Osmaniye’den (Osmanlı ülkelerinden) zapt edecekleri araziyi Ermenilere vererek. istiklallerinin temin alınacağı hakkında Ruslarla tespit edilen suret-i itilaf (uyuşma şekli) Erzurum içtimaında tezekkür edildi (konuşuldu). Kongre Rus-Er-meni itilafını tasdik ve hulasaten atideki mevad (özetle aşağıdaki maddeler), komitelere bildirilmek üzere taht-ı karara (karar altına) alındı. 7 - Harp ilanına kadar sükûnet ve itaatlarını muhafaza etmek (korumak), fakat; bu zaman zarfında Rusya’dan gelecek ve dahilden tedarik olunacak silahlarla mücehhez bir hale girmek; 2 - Harp ilan edilirse Türk Ordusu’ndaki Ermeni efradı (erleri) silahlarıyle Rus Ordusu’na iltihak etmek (katılmak); 3 - Türk Ordusu ilerlerse sükûneti muhafaza etmek; 4 - Türk Ordusu ricat eder veyahut ilerleyemeyecek bir hale gelirse çeteler derhal ordu gerisinde-ellerindeki program veçhile-hal-i faaliyete geçmek. Kongre mukarreratı nı (kararlarını) ittihaz ettikten ve dağıldıktan sonra Mebus Viremyan, Erzurum Valisi nezdine (yanına) giderek, atideki teklifatta (aşağıdaki önerilerde) bulundu : “Hükümet-i Osmaniye Rusya’ya ilan-ı harp ettiği takdirde ve Osmanlı Ordusu’nun Kafkasya’ya tecavüzü halinde, oradaki Ermenilerin Türklerle tevhid-i mesai etmelerinin (birlikıe çalışmalarının) teminini propaganda etmek üzere Hükümet-i Osmaniye’nin Ermenistan’ın teşkiline dair vaad-i kavide bulunması (sağlam söz vermesi) ve vaadini bilfiil izhar etmesi (eylemli olarak göstermesi) lazımdır.” Viremyan yukarıdaki dört nuddelik kongre mukarreratını imza ettikten ve kongre-yi dağıttıktan sonra “Erzurum” valisine olan bu sureti müracaatı iki gayenin istihsali (elde edilmesi) maksadına mebni idi: 1 - Hükümet-i Osmaniye galip geldiği takdirde amal-i milliyeyi istirdat (ulusal emelleri kurtarmak; 2 - Hükümet-i Osmaniye’yi iğfal ile (yanıltarak) Ermeni teşkilat-ı hafiyesinin (gizli örgütünün) tarassut ve tecessüsten masuniyetinin (gözetleme ve araştırılmadan ko-runmasının) temini. Viremyan ve Paparyan Erzurum’daki işlerini bu suretle hallettikten sonra Taşnak komitesi rüesasından (reislerinden) birkaçı ile Muş’a tabi “Çankeli” Manastırı’na giderek etraftaki Ermenileri davet ile kongre mukarreratını tebliğ ettiler. Papasyan, Muş ve civa-rını idare etmek üzere Muş’ta kaldı. Viremyan rüfekasiyle (arkadaşlarıyla) Van’a gitti. Üçüncü Ordu’da yukarıda cereyan eden mukarrerat istihbar ediliyor (duyuluyor). Vali ve maiyyet kumandanlarına müteyakkız (uyanık) bulunulması emir ve tenbih olu-nuyor. İlan-ı harbe kadar Ermenilerin Rusya’da ve Türkiye’de ittihaz ettikleri tertibat (aldıkları önlemler) hakkında Üçüncü Ordu’ya vürud eden malumat : 1 - Hudut şarkındaki “Rusya dahilinde” kura ve kasabatta (köyler ve kasabalar-da) bulunan İslam haneleri taharri edilerek (aranarak) silahlar müsadefe olunuyor (zorla alınıyor) ve bu silahlar Ermenilere tevzi olunuyor (dağıtılıyor). 2 - Hudut garbında “Türkiye dahilinde” ve hasseten (özellikle) hududa civar (yakın) kura ve kasabatta bulunan Osmanlı Ermenilerini teslih etmek (silahlandırmak) üzere “Oltu”, “Sarıkamış”, “Kağızman”, “Iğdı” mevaküne külliyetli esliha (mevkileri-ne çok miktarda silahlar), cephane ve bomba depo edilmekte olduğu; “Van” ve “Bitlis” vilayetine tevzi edilecek esliha (dağıtılacak silahlar) ile atiyen ahzedilecek tertibatın tekarrürü (gelecekte alınacak önlemlerin kararlaştırılması) için Rus generallerinden Loris Milikof’un oğlunun, yanında Taşnak rüesasından Melkon ve Ohannes olduğu halde “Abaga” tarikiyle (yoluyla) 27 Eylül 330 (10 Ekim 1974)’da Van’a gittikleri haber alını yor. 3 - Rusya nın İran konsolosları, İran’daki Ermenilere de Türkiye’den zaptedile-cek mevkide (yerlerde) Ermenistan tesisi vaadinde bulunarak, İran Ermenilerini ve has-saten “Rumiye” ve “Selhas”daki Ermenileri teslih ile hudut dahiline sevk ettikleri anla-şılıyor. 4 - Kafkasya ve Türkiye Taşnak komitesi rüesasından bir kısmı, hudut civarında ber-vech-i ati (aşağıdaki) sürette Ermeni çete teşkilatını vücuda getiriyor. .a. Kısm-ı azamı (büyük kısmı) “Pasinler”, “Erzurum”, “Eleşkirt”, “Hınıs”. Malaz-girt Ermenilerinden ve asker firarilerinden olmak üzere altı bin Ermeniyi Kağızman’da içtima ettirerek Rus hükümeti tarafından teslih (silahlandırıp) ve Rus memurini (memur-ları) ve Ermeni rüesası vasıtasiyle ahali-i müsellehadan (silahlı ahaliden) da tekâlif-i har-biye (savaş yükümlülüğü) suretiyle iaşeleri alınarak üç bin beş yüzünün İran Azerbaycanı’ na 18 Teşrinievvel 330 (31 Ekim 1914)’da gönderildiği ve mütebakisinin (geri kalanının) Kağızman’da kaldığı tahakkuk ediyor. b. “Oltu”, “Kars”, “Sarıkamış”tan ve Trabzon vilayetinden firar eden Ermeniler-den bin beş yüz kişilik bir süvari çetesi teşkil olunarak bunun bini “Bayezid” ve havalisi-ne geçmek üzere “Iğdır” mıntıkasına ve beş yüzü de “Hodicor’ mıntıkasına gitmek üze-re Oltu’ya gönderildiği mevsukan istihbar ediliyor (gerçek olarak haber alınıyor). c. Kısm-ı azamı “Bayezid”, “Van” ve “Bitlis” Ermenilerinden ve asker firarilerin-den ve Iğdır havalisi Ermenilerinden olmak üzere altı bin Ermeninin Iğdır’da tecemmü ederek (toplanarak) çete halinde tefrik ve taksim olunarak (ayrılıp ve bölünerek) teslih edildikleri Rus hudut bölükleri efradından iltica eden Ruslarla ve menabi-i saireden (di ğer kaynaklardan) alınan malûmatla sübut buluyor (meydana çıkıyor). d. Makû’nun “Koni” cihetlerinde bulunan “Biyecek” Kilisesi’nde Ermeni çete teşkilatının icra edilmekte olduğu ve Selhas’ta teşkil olunan çetelerle “Van”a gelecekle-rinin tahakkuk ettiği anlaşılıyor. 5 - “Kars”, “Sarıkamış”, “Kağızman” mıntıkalarında teşkilata memur olanların meşhur Ermeni sergerdelerinden “Antranik”, Bayburdlu “Erşan”, Bitlisli “Aram”; Iğdır ve havalisindeki teşkilata memur olanlar da Erciş’te öteden beri eczacılık eden eczacı “Rupen Mığırdıçyan”. “Toros Karakaşyan”, “Portakalyan” ve Bayezid Taşnak Muah-hası “Surpin” olduğu tebeyyün ediyor (anlaşılıyor). 6 - Türk Ordusu’nun ahval ve harekatından daimi surette Rus Ordusu’nu haber-dar etmek üzere Trabzon’da, Erzurum’da, Muş’ta, Bitlis’de, Van’da ve daha gerilerde de Sivas’ta ve Kayseri’de birer casus bürosunun teşkil kılındığı tahakkuk ediyor. 7 - Hudut’tan geçirilen esliha ve mevadd-ı nariyeden (ateşli maddelerden) fazla kalanlarının Karahisar, Sivas, Kayseri depolarına idharı (depolandığı) anlaşılıyor. 8 - Sahilden icap eden mevadd-ı hariye ve infılakiyenin Türkiye’ye idhalini temin ve Karadeniz sahilinin T’ürklere ait kısmındaki Rum ve Ermenilerden istifade ile ihtilal ve kıyamı (ayaklanmayı) temin etmek ve Türk Ordusu’na dair vasi (geni;) malümat alınmak üzere Batum’da Rus, Ermeni ve Rumdan mürekkep (oluşan) olmak üzere bir icraat ko-mitesinin teşekkül ettiği tebellür ediyor (beliriyor). a. Rusya ile ilan-ı muhasamata (harp ilanına) kadar Türkiye dahilindeki Ermenilerin tavır ve hareketine dair Üçüncü Ordu’nun o zamana ait dosyalarında hulasaten (özetle) şu gibi vakayie (olaylara) tesadüf edilmektedir. 1 - Ermenilerden kınunen silah alnna gelmeleri iktiza eden (gereken) efntnn Kıradeniz sahilinde Hopa-Erzurum~Hınıs-Van hattı şarkındaki kura ve kısabacnki Ermenil 2 - Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkası’nın (Tümeni’nin) tecemmü mıntıkası (toplan-ma bölgesi) olan Yağan Işığı-Yanan Köprüköy hanına gittiği 20 Eylül 330 (3 Ekim 1914)’da Köprüköyü’nde Manuk oğlu Ovanis‘in hanesinde ve Yağan’da Papas’ın bulunduğu hanede külliyetli (çok sayıda) Rus silahı meydana çıkarıyor. Ve aynı zamanda Hasankale’de de birkaç hanede depo edilmiş Rus eslihası bulunarak failleri divan-ı harbe tevdi olunuyor ki kongre mukarreratının birinci faslı tezahür ediyor. 3 - Yumra Nahiyesi’nin İzaska Karyesi’nden Ekşi oğlu Strak, veled-i Aralik’in kumandası altındaki yirmi beş kişilik çete ile Hodicor mıntıkasında tenha yerlerde tesa-düf ettikleri İslamları katlettikten sonra 5 Teşrinievvel 330 (18 Ekim 1914)’da Trabzon’ dan Erzurum’a gelmekte olan postaya Gümüşhane civarında taarruz ederek, sürücüyü katl ve postayı gasbla savuştuğu ve takibat neticesinde avenesinden (yardımcılarından) birkaç kişi elde edilerek, divan-ı harbe tevdi edildiği ve bunların yukarıda zikredilen Oltu’ya gelen çete efradından oldukları tebeyyün ediyor (belli oluyor). 4 - “Hehas”, “Kötek”, “Mecingerd”, “Pasin Kara Kilisesi”, “Gürcü Bulak” ve daha cenubundaki hudut karakollarımızın karşısında bulunan Rus postaları yerine Erme-ni çete devriyelerinin kaim oldukları görülüyor ve Pasin Kara Kilisesi Hudut Taburu’ndan silahı ile firar eden Malatyalı Keğork’un yirmi altı ile Gürcü Bulak cihetinden yap-tığı baskın ve Kötek Hudut Taburu’na Karaurgan cihetinden Ermeni çetelerinin yapmak istediği taarruz ve eczacı Rupen ile Bayezidli Sürpen’in “Moson” civarından beş yüz mevcutları ile yaptıkları baskınlar Rus ve Osmanlı ihtilafatının (anlaşmazlıklarının) bir an evvel hudusunu (meydana gelmesini) temin ve Rus Ordusu’nun piştarını (öncüsünü) teşkil edecekleri anlaşılmış idi. 5 - Kıtaatta bulunan ve hassetten hudut taburlarında ve hududa civar (yakın) bulunan kıtaattaki Ermeni efradından bir kısmının silahlariyle firar ettikleri ve Rusya’ya geçtikleri tahakkuk ediyor. 6 - Köylere tebdil-i hava (hava değişimi) suretiyle giden veyahut münferit suretle (tek olarak) yakalanan Müslüman askerlerinin Ermeni köyleri civarlarında katledildikleri görülüyor. Ve hatta Lazistan ve Havalisi Kumandanlığı’na merbut (bağlı) Mantelli Bataryası Mülazım-ı evveli Sabri Efendi’nin “Hosmasa” Karyesi’nde ikamet etmekte olduğu hane sahibi Ermeni Bedros tarafından suret-i feciada (korkunç şekilde) parçalanarak evin bahçesine gömüldüğü ve bir hafta sonra meydana çıkması üzerine Bedros’un derdes-ti (yakalanması) için giden jandarmalara istimal-i silahla, yakalanacağı anlaşılır anlaşılmaz intihar ettiği tahakkuk ediyor. Bu suretle rüfeka-yı melaneti (suç ortakları) meyda-na çıkamıyor. Bu ve buna mümasil (benzeyen) birçok vekayi-i münferide (tek tük olaylar) taad-düt ve tekessür (çoğalıp artıyor) ediyor. Yukarıdan beri tadad edilegelen (sayılan) ihzarat ve tertibattan (hazırlık ve düzenden) dahilde büyük bir hareket-i ihtilaliyenin (ihtilal hareketinin) hazırlanmakta olduğu Üçüncü Ordu’ca anlaşılmış idi. Esasen tertibat-ı ihtilaliyenin uzun zamandan beri lazım gelen mahallerde ihzar edildiği (hazırlandığı) ve muktezi esliha (gerekli silahlar), mevadd-ı nariye (ateşli maddeler) ve infılakiyenin (patlayıcının) idhar edilmekte (depo-lanmakta) olduğu cereyan-ı halden istidlal ediliyordu (kanıtlarla anlaşılıyordu). Aşağıda sırası geldikçe zikredileceği veçhile vilayat-ı şarkiyede (doğu illerinde) başlıca ihtilal merakizi (merkezleri); “Van”, “Bitlis”, “Erzurum”, “Karahisar”, ve ikinci derecede ol-mak üzere “Sivas”, “Kayseri“, “Diyarbekir” intihap (seçilmiş) ve buralarda müfettiş-i umumiler, harp kumandanları, çete reisleri tayin ve tesbit edildiği ve seferberlik ilanında bütün Taşnak şuabatına (şubelerine), on üç yaşına kadar olan erkeklerin komiteye aza (üye) kayıt ve teslih edilmeleri emir ve tebliğ olunduğu Sıvas vakayii akabinde (olayları sonrasında) Ermenilerin divan-ı harbdeki ikrarlarından (itiraflarından) anlaşılmış idi. Merkez-i ihtilal olan mevaki (yerler) tetkik edilecek olursa menzil hututunun (ik-mal hatalarının) geçmekte olduğu başlıca nukatın (noktaların) intihap edilmiş olduğu gö-rülür. Esasen Hükümet-i Osmaniye ilan-ı seferberide (seferberlik ilanında) jandarma kuv-vetinin büyük bir kısmını seyyar orduya almış, Kürt menatıkı (bölgeleri) ikinci sınıf jan-darmalara terk etmiş idi. Vuku bulacak ihtilal, ordudan bir kısım kuvvetin Kürtlere sev-kini istilzam edecek ( gerektirecek) ve hatta denilebilirki orduyu elim bir vaziyete sokacak idi. Vaktaki Rusya ile ihtilafat (anlaşmazlıklar) başgösterdi ve Rus Ordusu’ndan bir kısım kuvvetin hududu tecavüz ettiği görüldü. Rus Ordusu’ndan bir Plaston Livasiyle (Tugayı ile) Birinci Kazak Süvari Fırkası’nı ve bunların ilerisinde ve Oltu, Sarıkamış, Kağızman mıntıkalarında teşekkül eden Ermeni çetelerinin yanına makinelitüfek, top terfık ederek (katarak) İd, Kötek, Pasin Kara Kilisesi, Bayezid istikametlerinde sürdü, Bu çeteler geçtikleri İslam köyleri emvalini (mallarını)nehib ve garet (çapul ve yağma),beşikteki çocuğuna varıncaya kadar katl ve imha ederek ilerliyorlardı.İrtikap ettikleri fecaat ve fezahatı(yaptıkları yürekler acısı edepsizlik ve alçaklığı) işiten gerilerdeki köyler kadın ve çocukları hanelerini haliyle terk ederek gerilere firar ediyorlardı. Az zaman zarfında Erzurum, Bitlis, Van birer merkez-i sefalet oldu. Esasen bu köylerdeki İslam ahalinin gençleri silah altına gelmiş; mütebaki (geri kalan) ihtiyar, kadın, çocuk ve aceze (düşkünler) de ya Ermeni zulüm ve vahşetine kurban olmuş veyahut gerilerde sefaletle terk-i hayat (ölmüş) eylemiş idi. On Birinci Kolordu’dan gönderilen Ermeni mezalimi kaydedilecek. İkinci Şube henüz bulamadı. Üçüncü Ordu’nun müsveddesi Sadık Bey’dedir. Muhacirin Komisyonu’ ndan (Göçmenler Komisyonu’ndan) alınacak liste de buraya geçecektir. İlan-ı harp zamanında Kafkas Cephesi’ndeki Osmanlı Ordusu’nun vaziyeti : Üçüncü Ordu nizam-ı harbine (kuruluşuna) dahil olan kıtaat; Dokuzuncu, On Birinci ve Bağdat’dan gelecek olan On Üçüncü Kolordular’la Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü İhtiyat Süvari Fırkaları (Tümenleri) ve İkinci Nizamiye Süvari Fırkası ve teşkil olunacak Van ve Erzurum Jandarma Fırkaları’ndan ibaret olacak idi. Kısmen seferberlik-lerini ikmal eden bu kıtaat tamamen tahaşşüt (toplanma) mıntıkasına gelememişlerdi. Üçüncü Ordu nizam-ı harbine dahil olup yukarıda beyan olunan kıtaat, merbut bir nu-maralı krokide gösterildiği veçhile kısmen yürüyüşte ve kısmen de Erzurum ve civarında idi. İlan-ı harbten on gün evvel Ordu, Başkumandanlık Vekaleti’nden aldığı emir üze-rine tahaşşüt mıntıkalarına gelmekte olan kıtaata kışı geçirmek üzere ikamet mıntıkaları tahsis etmiş ve vürud eden (gelen) kıtaat da ikamet mıntıkalarına (konuş bölgelerine) ha-reket etmiş idi. Buna nazaran hükümetin karar-ı siyasisi henüz meşkük (şüpheli) idi. Bir kış harbine girmek istemediği Üçüncü Ordu’ca anlaşılmış ve hudut civarında bulunup hicret (göç) etmek isteyen İslam köylerini mahallerine ve me’valarına (evlerine) avdete icbar eylemiş idi (geri dönüşe zorlamıştı). Mesaib-i harbiyeyi (harbin musibetlerini) Türk arazisine nakletmek üzere yukarıda deh;şet verici olan Rus hareketi esnasında Üçüncü Ordu zikr ve beyan olunduğu vaziyet-te idi. Binaenaleyh Ruslar ilk hamlede Hasankale önlerine gelmeye muvaffak oldular. Bu vaziyette Üçüncü Ordu tecemmü-ü sevkülceyşini (stratejik toplanmasını) ikmal edinceye kadar Erzurum Kalesi’nden istifade etmek üzere hudut civarındaki kıtaatını geriye çeki-yor ve Erzurum önünde Höyükler Hattı’nda mukavemete karar veriyor. Fakat ileriye sür-düğü İkinci Nizamiye Süvari Fırkası’nın dört gün mukavemeti ve geriden hiçbir Rus ko-lunun ilerleyememesi ve keşfiyat neticesi Ermeni çetelerinden ve bir Plaston Livasiyle Kazak Süvari Fırkası’ndan ibret olan Rus kuvvetleri karşısında Üçüncü Ordu aksam-ı külliyesiyle (bütünüyle) ilerlemeye karar veriyor. Ve bu suretle ilerleyen Türk kuvvetleri tesadüf ettiği Rus kuvasını (kuvvetlerini) tepeleyerek “Zivin” mevzi-i müstahzarı (hazır-lanmış mevzii) önünde tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor. Bu zamana kadar Türk Ordusu’ndaki Ermeni zabit (subay), doktor ve efradının ve gerideki Ermeni milletinin tavır ve hareketine gelelim: Erzurum şarkına kadar ilerleyen Ermeni çeteleri bilumum Ermeni köylerini ma aile (aileleriyle birlikte) Rusya’ya naklederek eli silah tutanlarını kendilerine iltihak ettirdi. Ve geri çekilirken yukarıda ber tafsil zikr ve beyan olunduğu veçhile (ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere) İslam köylerini yakarak, yıkarak, ahalisini katlederek imha ediyorlardı. Türk Ordusu’ndaki Ermeni efradı (erleri) her fırsattan istifade ederek silahlariyle Rus Ordusu’na fırar ediyordu. Zabitleri (subayları) ve doktorları da birçok malümatla Rus Ordusu’na iltihakları görülüyordu. Ve muharebenin en buhranlı zamanlarında cephane, batarya ve ihtiyat mevaziinin (yedek mevzilerinin) işaretle düşmana irae edildiği (göste-rildiği) defaatla görülüyordu. Bu cümleden olarak Pazacur mevziinde Gümüşhaneli Ohannes oğlu Kirkor’un işaret ettiği görülmesi üzerine divan-ı harbe tevdiinde (verildi-ğinde) cürmünü bila tereddüt itiraf ediyordu. Bazı Ermeni efradının da muharebenin en şiddetli zamanlarında Türk efradını fırara teşvik ve bu sebepten avcı hatlarının bozul-dukları ekseriyetle görülüyor idi. Dahilde bulunan Ermeniler ise yaralı olarak gerilere sevk edilmekte olan münferit efradı katlden çekinmiyorlardı. Ve başkaca olarak Rus Ordusu’ndaki Ermenilerle mütemadiyen muhabere ettikleri ve ordumuzun vaziyet ve kuvvetinden daimi surette Rusları haberdar etmek ve kendilerinin ahzedecekleri (alacak-ları) vaziyeti takrir ve tayin etmek üzere casuslukta bulunuyorlardı. Bu gibi şifreli muha-berat casuslar üzerinde defaatla elde ediliyordu. Ezcümle hem Türk Ordusu’nun kuvvet ve vaziyetinden haber almak ve hem de Rusların Memalik-i Osmaniye dahilindeki Ermenilere silah ve cephane göndermekte olduklarına delil olmak üzere elde edilen vesaikin (belgelerin) birkaçını burada zikretmek faideden hali (boş, uzak) değildir : Van’a gelmekte iken yakalanan “. . . ” namındaki şahsın ceketi astarı içine dikilmiş bir bez parçasının üzerine Ermenice Van Taşnak Komitesi’ne yazılmış bir mektubun aynen tercümesi: Sevgililerimiz “Bu tabir alelumum komiteciler arasında bir hitaptır” Mektubunuz zamanında alındı. Bizce ve sizce malum olan mal, arzu ettiğiniz tarik-le (yolla) size doğru yola çıkarıldı “Silah, cephane, bomba murat ediyor.” $imdi tehli-kesiz surette size mal göndermek güçtür. Yollar tutulmuş olduğu halde esasen hudutlarda müsademat (çarpışmalar) başlamıştır. Görünüşe nazaran bize doğru gelen harekatta buna iştirak etmiş olacaktır. Şekyager “dayı”, “Firar edip Bursa’da bulunan rüesanın nam-ı müstearıdır” (takma adıdır) tamamiyle o fıkri beslemiyor. Çünkü siz takdir etmiş veyahut işitmişsinizdir. O etrafımıza büyük mikyasta gayrı müteharrik (hareket edeme-yen) şeyler yerleştirmiştir. Hem bizim için, hem kendisi için, aynı suretle zi-hayat (can-lı) kuvvetler ve müteharrik (hareket eden) şeylerin vürudu (gelmesi) da devam ediyor. Biz burada eşya arasında boğuluyoruz. Siz de orada ihtiyaç içerisindesiniz. Bu zaten tahammül olunamayacak vaziyettir. .. Derviş’in ölümü hepimize tesir etti. Eğer bizimki size serian (hızla) yetişmez ise saimizi (habercimizi) çabuk yola çıkarınız. Harekette olan kuvvetleri, ordunun “asker” cins ve numaraları hakkında yazınız. “Türk Ordusu’ ndan malumat talep ediyor.” Arkadaşça selamlarla Minaryan Bize yazı yazmak için mürekkep gönderiniz… Zaten göndermiştiniz. M. “Komi-teler aralarında bunun bir şifre olduğu muhakkaktır. Çünkü Rusya da mürekkebe ihtiyaç yoktur.” Diğer vesika ; Mektupla haber aldık ki arkadaş Mihak “Sinom”un “10″ askerleriyle gelmiş ve bi-zim köye gelmek istiyormuş. Hem asker toplamak ve hem de bizi taharri etmek maksa-diyle takip ediyormuş. Biz boş yere elimizle evlerimize ateş vermeye muktedir değiliz. Ve çocuklarımızın emri altına girmek istemeyiz. Bize yardım için mademki sizin de mus-tahzar (hazır) kuvvetiniz yoktur, o halde biz cephanemizi köyde saklamalıyız, yahut siz de geliniz dağa çıkalım. Eğer etrafımızda çalışmak için yörük ve Rum varsa Revine de haber ver. Muavenete (yardıma) gelsin. Eğer olmazsa aksi takdirde bizim hükümete karşı duracak kuvvetimiz yok. Divanelik etmeyelim. Mart 1915 İmza : Heyet-i merkeziye Bu vesaikten (belgeden) dahildeki Ermenilerin humma alud (ateşli surette) bir faaliyetle çalışmakta oldukları tahakkuk etmekte idi. Sarıkamış Muharebesi’ne kadar bu suretle Ruslara hizmette ve kendilerini teçhizde ve gerilerde her türlü müşkilatı ikaa (yapmaya) çalışıyorlardı. Türk Ordusu’nun kuvvetli olduğunu ve her tarafta Rusların hudut şarkına atıldıklarını da görüyorlardı. “Buraya Gevaş ihtilali forması girecektir.’ Binanaleyh umumi bir kıyama (ayaklanmaya) cesaret edimiyorlardı. Sırıkamış Muharebesi’nde mağlup olarak, iki numaralı krokide gösterildiği mevzie çekilen Türk Ordusu yüz otuz binden yirmi bin raddesine inmiş idi. Ordu’da başgösteren tifüs, baki-yetüssüyufu (arta kalanları) büsbütün imha ediyordu. Maa-haza (böyle iken) Ruslar da aynı akibete uğramıştı. Rus mukabil taarruzu durmuş, her iki taraf orduların ikmaliyle uğraşıyordu. İşte bu sıralarda her tarafta Ermeni harekât-ı ihtilaliyesinin başlamak üzere oldu-ğu haberleri alınıyordu. Bundan maada komitecilerin maiyyetleriyle hududu geçerek, Van’a ve Bitlis’e dağıldıkları ve İslam köyleri arasında münferit bulunan Ermeni köyleri ahalisinin, toplu bulunan Ermeni köylerine hafiyyen (gizlice) taşındıkları ve bu tahliye edilen (boşaltılan) köylerde ancak ihtiyar ve malüllerin (sakatların) beray-i muhafaza (gizlenmek için) bırakıldıkları malûmatı alınıyordu. Nihayet ilk harekat-i ihtilaliye “Bitlis” Vilayeti’nde başgösterdi. “Bitlis” Vilayeti’ nde komitelerin en muntazam ve kuvvetli teşkilatı “Muş”ta ve Van’a hem hudut olan “Hizan” Kazası’nın “Karkar” havalisinde idi. Gerek “Muş”ta ve gerekse “Hizan”da, on beş gün zarfında müteaddit mahallerde kıyam, asker ve jandarmaların itlafına (öldürülmesine) başlanıldı. Bu vesaikten (belgeden) dahildeki Ermenilerin humma alud (ateşli surette) bir faaliyetle çalışmakta oldukları tahakkuk etmekte idi. Sarıkamış Muharebesi’ne kadar bu suretle Ruslara hizmette ve kendilerini teçhizde ve gerilerde her türlü müşkilatı ikaa (yapmaya) çalışıyorlardı. Türk Ordusu’nun kuvvetli olduğunu ve her tarafta Rusların hudut şarkına atıldıklarını da görüyorlardı. “Buraya Gevaş ihtilali forması girecektir.’ Binanaleyh umumi bir kıyama (ayaklanmaya) cesaret edimiyorlardı. Sırıkamış Muharebesi’nde mağlup olarak, iki numaralı krokide gösterildiği mevzie çekilen Türk Ordusu yüz otuz binden yirmi bin raddesine inmiş idi. Ordu’da başgösteren tifüs, baki-yetüssüyufu (arta kalanları) büsbütün imha ediyordu. Maa-haza (böyle iken) Ruslar da aynı akibete uğramıştı. Rus mukabil taarruzu durmuş, her iki taraf orduların ikmaliyle uğraşıyordu. İşte bu sıralarda her tarafta Ermeni harekât-ı ihtilaliyesinin başlamak üzere oldu-ğu haberleri alınıyordu. Bundan maada komitecilerin maiyyetleriyle hududu geçerek, Van’a ve Bitlis’e dağıldıkları ve İslam köyleri arasında münferit bulunan Ermeni köyleri ahalisinin, toplu bulunan Ermeni köylerine hafiyyen (gizlice) taşındıkları ve bu tahliye edilen (boşaltılan) köylerde ancak ihtiyar ve malüllerin (sakatların) beray-i muhafaza (gizlenmek için) bırakıldıkları malûmatı alınıyordu. Nihayet ilk harekat-i ihtilaliye “Bitlis” Vilayeti’nde başgösterdi. “Bitlis” Vilayeti’ nde komitelerin en muntazam ve kuvvetli teşkilatı “Muş”ta ve Van’a hem hudut olan “Hizan” Kazası’nın “Karkar” havalisinde idi. Gerek “Muş”ta ve gerekse “Hizan”da, on beş gün zarfında müteaddit mahallerde kıyam, asker ve jandarmaların itlafına (öldürülmesine) başlanıldı. Şöyleki: 27 Kânunusani 330 (9 Şubat 1915)’da Hizan Kazası’nın Karkar Nahiyesi’ne tabi “Ahkis’ cihetindeki “Sekür” Karyesi’ne (köyüne) gönderilen iki jandarmaya artık teka-lif-i hükümete (hükümetin isteklerine) itaat etmeyeceklerini ve bir daha gelmemelerini söyleyerek jandarmaları kovarlar. Bunun üzerine sekiz jandarmadan ibaret gönderilen müfreze köye duhuliyle (girmesiyle) dahilde tahassün eden (tahkim edilmiş yerlere çeki-len) komitenin şedit ateşi karşısında altısının şehit ve diğer ikisinin firara muvaffak olduğu haberi alınıyor. Ve ayrıca Korsor Karyesi’ne gönderilen iki jandarmadan da malümat alınamıyor. “Korsor”, “Sekür’ ve “Arşin” Karyeleri’nde de külliyetli Ermeni çetelerinin toplanarak civar İslam köylerine taarruza başladıkları ve pek ziyade fecayi ve mezalim ika etmekte oldukları (yaptıkları) haberi geliyor. “Karkar” havalisindeki bir kısım çete kuvvetinin de merkez-i kara olan “Hizan”a hücum ederek orayı zabta çalışıyor. İhtilal bu havalide kesb-i tevessü ederek (genişleyerek) Hizan’ı zabta gelen Ermeni çeteleri merkez-i kazada bulunan jandarma ve ahali-i müsellehanın (silahlı ahalinin) mukavemeti karşısında tevakkufa (durmaya) mecbur oluyor. Bitlis’ten Jandarma Alayı Kumandanı kumandasında kuvvetli bir müfreze tahrik edildiği (yola çıkarıldığı) gibi Van Vilayeti de haberdar edilerek, Gevaş’tan ve ayrıca Van’dan da bir müfreze sevk olundu. Gevaş’tan Hizan istikametine gelen müfreze Gevaş yolunun çeteler tarafından tutulmuş olması hasebiyle icra edilen müsademede (yapılan çatışmada) jandarmalardan altısının şehit ve birinin mecruh (yaralı) olduğu anlaşılıyor. Müfreze takviye alarak ilerliyor. Van’dan ve Bitlis’ten sevk edilen müfrezeler de “Kapan yolu”, “Arnis” Karyeleri’ni işgal, Hizan’ı muhasaradan (kuşatmadan) kurtarıyor. Ve müfrezeler taarruzunu Ahkis’e tevcih ediyor. İki gün müsademeden sonra “Ahkis” ve “Bigeri” Karyeleri işgal olunuyorsa da usat (asiler) firara muvaffak oluyor. 4 Şubat 30 (17 Şubat 1975)’da müfrezeler “Tasu” Karyesi’nde tecemmü (topla-nıp) ve tehditkar bir vaziyet alan usata tevcih ediyor (yöneliyor). Bir gün şedit bir mukavemetten sonra mezkür (adı geçen) karye de zaptediliyor. Badehu (ondan sonra) “Korsu”, “Sigor” Karyeleri iki günlük muharebeden sonra işgal olunuyor. Buralarda pek çok Rus şapkası, Rus teçhizatı bulunuyor. Ve buralar müstahkem bir sahra mevzii haline sokulmuş olduğu görülüyor. Vaka iptidasında (başlangıcında) “Sigor” Karyesi’nde şehit edilen jandarmaların gözleri oyulmuş, ciğerleri çıkarılmış, kafaları ezilmiş olduğu halde taşlar arasında bulunuyor. “Viris” Karyesi’nin esna-yi işgalinde Vanlı Komite Reisi İşhan’ın damgalı kısrağı elde ediliyor. Maktulin meyanında (öldürülenler arasında) Van’ ın Hurunis Karyesi’nden Keşiş’in oğlu olup Van havalisinde pek çok şöhret alan Komite Reisi Vahan ile Sekûr Karyeli Kalon’un cesetleri gorülüyor. Vahan’ın maktulin arasında bulunuşu, merkumun (adı geçenin) Van’dan suret-i mahsusada (özel olarak) gönderildi-ği anlaşılmış idi. İhtilalin buralarda şu suretle başlaması akebinde Muş ova köylerinde de ateş-i isyan (ayaklanma ateşi) zuhura geldi. 28 Kânunusani 30 (10 Şubat 1915)’da yani Hizan vakasından bir gün sonra Muş merkez kazasına merbut Serunek Karyesi civa-rından geçmekte olan müfreze ani ateşe maruz kalarak yoluna devam edemedi ve müsa-demeye tutuştu. Müfrezeden hayvan ve insan telef oldu. Muş’tan üç zabit kumandasında gönderilen müfrezeler müsademeye yetişerek komiteyi abluka etti. Netice.i müsademede komite efradından dokuzunu meyyiten (ölü olarak) elde etti. Diğerleri abluka hattını yararak firara muvaffak oldu. Aynı günde “Akaan” Nahiyesi’nin “Kümes” Karyesi’nde bulunan nahiye müdürü iIe jandarma müfrezesinin bulunduğu hane komite tarafından abluka edilerek sekiz saat müsademe edildi. Ve müdürün maiyyetinde bulunan dokuz jandarmayı bir suret-i feciada (korkunç bir şekilde) şehit ve hane, komite tarafından ateşlendi. Müdür ve maiyyetindeki bir nefer yangın alevleri içinde gece karanlığında firara muvaffak oldu. Hadise faillerinin derdest ve tedibi (yakalanma ve cezalandırılması) için Muş Depo Alayı’ndan gönderilen müfrezeler, komitelerle iki gün yaptığı müsademe de komite efradının firarı ile neticelenerek, bir muvaffakiyet elde edemedi. “Kümes” Vakası günü “Muş” Taşnak Komitesi Murahhası “Rupen” ile Muş Taşnak Komitesi Rüesasından Esro’nun bulunması ve bilahare sevk edilen müfrezelerle komitelerin müsa-demesi esnasında komite efradının bu iki şahıs tarafından sevk ve idare olunması hususu-nun tahakkuk etmesi ihtilalin mahiyet-i hakikiyesi (hakiki içyüzü) hakkında bir fikir vermiş idi. Zaten Rupen iIe Esro’nun bu vakadan sonra Muş’a gelmeyerek, çeteleriyle etrafa saldırmaya ve hükümeti tehdit etmeye başladılar. Kümes ve Seronik vakaları faille-rinin Muş’a tabi “Arak” Manastırı’na tahassun ettikleri (gizlendikleri) hükümetçe haber alınarak, 12 Şubat 330 (25 Şubat 1915)’da Mülazım (Teğmen) Ahmet Efendi kumanda-sında bir müfreze sevk edildi. Müfrezenin manastıra takarrübü (yaklaşması) sırasında müfreze yandan ve ileriden ani ve şedit bir ateş içerisinde kaldı. Müfreze Kumandanı Ahmet Efendi ile müfrezeden dört neferin şehit ve mütebaki (kalan) müfreze efradının akşama kadar müsademeye devamla gece karanlığında çekilmesiyle neticelendi. Bu müfrezeyi takviye etmek üzere 14 Şubat 330 (27 Şubat 1915)’da Muş Depo Alayı’ndan ikinci kuvvetli bir müfreze gönderildiyse de komite efradının firar etmiş ve manastırın tahliye edilmiş (boşaltılmış) olduğunu gördü. Fakat komiteye ilticagah (sığınacak yer) olan bu manastırı daimi işgal altında bulundurdu. Yine 13 Şubat 330 (26 Şubat 1975)’da Muş’tan “Sason” a giden dört jandarma neferi “Keliközan” civarında ve dere kenarında yemek yemekte iken “Keliközan” ahalisinin taarruzuna düçar olarak, baltalarla parçalanmış ve cesetleri bir saat mesafeye nakledilerek gömülmüş idi. Bu jandarmaların birdenbire ortadan kaybolmaları, komite tarafından imha edildiği anlaşılmış idi. Tahkikatın o nokta-i nazardan (bakış açısından) devamı cihetine gidilerek, “Keliközan” civarında ve dere kenarında fecaatin (acıklı halin) icra edildiği mahalde bazı emareler (ipuçları) görülmüş, bu suretle hükümet takibatını Keliközan’a nakleylemiş idi. Netice-i tahkikatta (araştırma sonunda) failleri (yapanlar) meydana çıkarılarak, derdest (yakalanmış) ve divan-ı harbe tevdi edildi (askeri mahkemeye verildi). Failler vakayı bütün fecaatiyle divan-ı harp huzurunda itiraftan çekinme-diler. Artık bu gibi hadisat (olaylar) yekdiğerini takip ve vely ediyordu (izliyordu). Hü-kümet ise tahaddüs eden (ortaya çıkan) isyanın, anında ve mahallinde kemal-i şiddetle bastırması komitecileri şaşırtmış ve Bitlis Vilayeti’nin her tarafında Ermenileri nisbeten sükünete rücü ettirmiş (döndürmüş), nüfuz-u hükümetin, komite nüfuzundan daha mües-sir (etkin) olduğunu Bitlis Ermenilerine tanıttırmış idi. Hükümete istimal-i silah etme-yen (silah kullanmayan) Ermenilerin mal ve canlarının zarardan siyaneti (korunması) daha ziyade tesirini göstermiş, gerek Muş’ta ve gerekse Bitlis’te Taşnak olmayan Ermeni muteberanı (önde gelenleri) hadisatı alenen tel’in eylemişler (olayları açıkca lanetlemiş-Ier) idi. Mebus Papasyan Muş’ta bulunuyor ve bu harekatı merkezden idare ediyor idi. Hadisatın kendi nokta-i nazarına (bakış açısına) göre halledilememesi üzerine derhal hükümete gelerek, “Hizan”, “Kümes”, “Seronek”, “Manastır” vakayiini ihdas edenlerin (olaylarını yapanların), birtakım asker firarisi cahil kimselerden olduğu; Kümes, Seronek hadisatı asker kaçaklarının hiyanetinden, Manastır Vakası ise firaren Manastır’a saklan-mış olan asker firarilerinin üzerine müfrezenin ani gitmesi, firarilerin havfını bais (kork-malarına neden) olmuş ve bu suretle müfrezeye silah istimal etmiş olduklarını ve Taşnak komitesinin tekevvün eden (meydana gelen) bu gibi hadisattan katiyen medhali (karışması) olmadığını iddia etmekte ve komitenin icab ederse hükümete muavenet (yardım) edeceğini teklif etmekte idi. Bu suretle bazı Ermeni firarilerinin hiyanetlerini bahane ederek, komitenin medhaldar (ilgisi) olmadığını Muş Hükümeti’ne keyfiyeti arz eden Mebus Papasyan Efendi, hükümetin ani ve şedit olan icraatı karşısında bütün tertibat-ı ihtilalkaranesinin (ihtilalci düzenlerinin) meydana çıkacağından korkuyordu. Derhal İstanbul’da Ermeni Patriği’ne hadisatı başka tarzda anlatmak üzere mektuplar gönderdi. Ve Ermeni Patriği şu suretle hükümete müracaat etti : “Yaşar Çeto ve Mehmet Emin gibi adamların ahirden (sonradan) Bitlis Vilayeti asayiş ve inzibatının muhafazasına (korunmasına) memur edilmeleri hasebiyle Ermenilerin felaketlere maruz kaldıkları “Karkar’ Nahiyesi’ne muzaf (bağlı) “Halsi” ve “Hınz ve Ruhte” Karyeleri kahyalarının jandarmalar tarafından katledildiğinden teheyyüç eden (heyecanlanan) ahalinin de bilmukabele dört jandarmayı öldürdükleri; “Zigo” Karyesi’ nde jandarmaların küçük bir çocuğu alenen (açıkça) öldürmeleri ve merkeze getirilmekte olan sekiz asker firarisinden dördünün, yolda muhafızları tarafından katledilmeleri üzerine bilmukabele iki jandarma neferinin öldürüldüğü ve jandarmaların zulüm ve taad-diyatlarına (saldırmalarına) karşı ahalinin mukaddesatını (kutsal şeylerini) muhafaza etmeyip de ahali bizzat müdafaada muztar (çaresiz) kalırsa buna isyan şekli verilerek, ihrak-ı beyuta (evlerini yakmaya), yağmaya ve katl-i nüfusa (insanları öldürmeye) kal-kışması muvafık-ı adelet (adalete uygunluk) olmayacağı…” Mesailin (sorunların) suret-i tahkiki (incelenmesi) ve vakayi bu tarzda tekevvün etmiş ise (oluşmuşsa) müsebbipleri-nin şediden tecziyesi (neden olanların şiddetle cezalandırılması) İstanbul Üçüncü Ordu Kumandanlığı’ndan talep ediyor ve başka olarak “Meksi” hadisesinin hudusuna (olması-na) müdürün sebep olduğu hakkında Ordu Kumandanlığı’na Elaziz’den ihbaratta bulu-nuyor. Bunun üzerine Ordu, 33 ncü Fırka Kumandan Vekili Miralay (Albay) Veysi Bey riyasetinde (başkanlığında) bir heyet-i tahkikiyenin (soruşturma kurulunun) sürat-i iza-mını (acele gönderilmesini) Elaziz’de On Birinci Kolordu Kumandanlığı Vekâleti’ne emrediyor. Netice.i tahkikatta (Soruşturma sonunda): 1 - Yaşar Çeto ve Mehmet Emin’in Bitlis Vilayeti asayişine memur edildiklerinin aslı olmadığını anladı. Esasen Yaşar Çeto’nun seferberlik bidayetinde gönüllü olarak maiyyetile Azerbaycan’a gittiği ve tarihten üç ay evvel Hoy Muhaberesi’nde şehit oldu-ğu tahakkuk etti. Mehmet Emin ise üç ay evvel Azerbaycan’a giderken yolda Ermenilerin pususuna tutularak mecruhen (yaralı olarak) hanesine avdet ve elan taht-ı tedavide (tedavi altında) olduğu taayyün etti (ortaya çıktı). 2 - Bitlis Vilayeti dahilinde katledilmiş hiçbir Ermeni kahyasının mevcut olmadığı heyet-i tahkikiyenin netice-i tahkikatından anlaşıldı. 3 - “Zigo’ Karyesi’nde katledildiği Patrik Efendi tarafından iddia olunan çocuğa gelince : “Zigo” namında “Bitlis” Vilayeti dahilinde bir karyenin mevcut olmadığı ve Bitlis Vilayeti dahilinde jandarmalar tarafından bir çocuğun katli mugayir-i hakikat (gerçeğe aykırı) olduğu tebeyyün etti. 4 - Patrik Efendi’nin iddiası veçhile mukabil-i bilmisil (karşılık olarak) veyahut jandarmaların zulüm ve taaddiyatına (saldırmalarına) karşı müdafaa-i meşrua-i an’el-nefs (haklı olarak kendilerini savunma) halinde olmayıp mütearrız ve mütesaddi (saldıran ve bir işe girişen) oldukları tahakkuk etti. Tahkikat ve tetkikat-ı vakıadan müsteban olduğu (araştırma ve incelemelerden açık olarak anlaşıldığı) veçhile Yaşar Çeto ve Mehmet Emin’e isnat edilen (yüklenen) muhafaza-i asayiş meselesinin vaktiyle şehit edilip bugün ortada bulunmayan bir adama atfedilmesi (bağlanması) ve vilayetin hangi mevkiinin asayiş ve inzibatının muhafazasına memur edildiklerinin tasrih (açıkça) edilmemesi ve vilayet dahilinde mevcut olmayan bir köyde bir çocuğun katledildiğinin iddia edilmesi, iddianın derece-i sıhhatine (doğruluk derecesine) büyük bir delildir. Bu suretle Bitlis Vilayeti’ni saran ateş-i isyan nisbeten tes-kin edildi. Zaten bunu takip eden Van ve Karahisar kıyam-ı umumilerinden (genel ayaklanmalarından) de anlaşılacağı veçhile buradaki hareket, hükümeti şaşırtmak ve kuvvet-lerin dağılmasına sebep olarak, ani darbenin Van’dan vurulmasını düşündükleri tahakkuk etti. Binaen bu hadisatı takiben düşünüldüğü veçhile Van kıyam-ı umumisi (genel ayaklanması) başgösterdi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 ERMENİ SALDIRILARI ERMENİ SALDIRILARI Tehcir Kanununun da bir sebebi sayılan ermeniler’in müslüman vatandaşlara saldırması tabii ki kendilerinin dışında başka güçlerin de bu katliamları desteklediğini bize gösteriyor.Özellikle İngiliz,Fransız ve Ruslar sömürgeci anlayış çerçevesinde Osmanlı Devleti’ni parçalamak amacıyla azınlıkları da kullandıkları artık belgelerle de ıspatlanmıştır.Bunu hemen bir örnekle destekleyelim: Belgeye göre Ermeniler Ruslar’la birlikte hareket etmektedir.HR. SYS, 2871/2_70 Osmânlı Ordû-yı Hümâyûnu Başkumandanlığı Vekâleti Ermenilerin muhârebe cephelerinde Ruslarla omuz omuza vatanımız aleyhine devam ettikleri harekâtın esaslı bir sûrette ve çoktan hazırlanmış bir plan dâhilinde cereyân ettiği hergün yeni misâllerle sübût bulmaktadır. Ermeniler ahîren harekât‑ı ihtilâliyyeyi ordularımızın menzil hatlarına da teşmîle başlamışlardır. 2 Haziran târîhinde Şarkî Karahisar kasabasında asker firârîleriyle birlikte beşyüz kadar müsellah Ermeni tebe‘a‑i İslâm mahallâtına hücûm ile kâmilen İslâm hânelerini ateşlediler, ve yine müsellahan kasabanın kal‘asına tahassun ederek hükûmet‑i mahalliyyenin pederâne nasîhatlerine silâh ve bombalarla mukâbele ettiler, ahâlî ve askerden ( 150 ) kişinin telef ve zıyâ‘ına sebeb oldular. Hükûmetin son teklîfi de semeresiz kaldı. Nihayet bi’z-zarûr kal‘aya karşı top isti‘mâl edildi. Ancak bu te’sîr ile ( 20 ) Haziran sabahı âsîler elde edildi. Hudûdlarda düşmanlara karşı ihzâr edilen kuvâ-yi askeriyyenin böyle ötede beride zuhûr eden ihtilâlleri teskîne me’mûren dağıtılmasında ve bundan başka bi-çâre ma‘sûm ahâlînin katline sebep olacak vakâyi‘in adem‑i tekerrürüne karşı hükûmetimiz gerek hudûdlarda ve gerek orduların menzil hudûdunda bulunan Ermeni erbâb‑ı kıyâmını Rus te’sîrinden kurtarıp zararsız ve emin mıntıkalara nakletmeye ve her türlü tedâbîrin tatbîkine ma‘a’l-esef mecbûriyyet görmüştür. Bu belgeden de anlaşılacağı üzere Ermeniler Ruslar’la alenen ittifak yapmışlar ve özellikle Kafkas cephesinde Türk ordusunu arkadan vurmuşlardır.Bu yetmezmiş gibi masum türk vatandaşlarını özellikle kadın ve çocukları hedef almışlardır.Bu da yetmiyormuş gibi ordu içinde yer alan ermeniler ordudan firar ederek rus ordusuna katılmışlardır. Ermeniler’in katliamlarına bir örnek:DH. EUM. AYŞ, 43/61 Trabzon Vilâyeti Mektûbî Kalemi Umûmî Numara 12677 Husûsî ” 681 Leff Dâhiliye Nezâret‑i Celîlesine Devletlü efendim hazretleri Giresun’un Kulakkaya’ya iki sâ‘at mesâfedeki Melet yaylasına asker elbisesini lâbis yirmiyedi kişilik bir çete gelerek Karagöl yaylasındaki ahâlîye ta‘arruz edip bir kaç sâ‘at müsâdeme vâki‘ olması üzerine Keşab Takım kumandanı ma‘iyyetinde otuz kişiden mürekkeb bir nizâmiyye müfrezesi mahall‑i vak‘aya i‘zâm kılınmış Melet ve İnâyet yaylalarında nezdlerinde müsâfir kaldıkları Fatsalı‑zâde Tevfîk ve Anastasi Ağa nâmlarında eşhâs mezkûr çetenin bir zâbit kumandasında asker firârîleri olduklarını söyledikleri hâlde lede’t‑tahkîk Rusya’dan gelip Niksar ve Erba‘a istikâmetlerine doğru gitmekde olan çete efrâdının Rum ve Ermeniden mürekkeb tahmînen otuz kadar şakî oldukları anlaşılmasıyla ta‘kîblerine devâm eden müfreze mezkûr çeteye Sisorta Yaylası’nda tesâdüf ederek vâki‘ olan müsâdeme netîcesinde hüviyyetleri mechûl ve gayr‑i müslim dokuz kişinin meyyiten derdest edilmiş olduğu ve o civârdaki ormana ilticâ eden rüfekâ‑yı sâ’iresinin ta‘kîbâtına devâm edilmekde bulunduğu ve hilâf‑ı hakîkat ma‘lûmât veren Tevfîk ve Anastas Ağalar haklarında mu‘âmele‑i kânûniyyenin îfâsına tevessül edildiği Vilâyet Jandarma Alay Kumandalığı ifâdesiyle arzolunur. Ol bâbda emr ü fermân hazret‑i men lehü’l‑emrindir. Fî 28 Şevvâl, sene [1]337 ve Fî 24 Temmuz, sene [1]335 Trabzon Vâlîsi Vekîli Defterdâr (mühür) 24 NİSAN NEDEN SOYKIRIM GÜNÜDÜR 24 NİSAN NEDEN SOYKIRIM GÜNÜDÜR 24 Nisan ermeniler tarafından “soykırım günü” ilan edilmiştir.Her yıl bugünde avrupa hareketlenir.Herkes ermenilerin yanında olur,eğer bir ülke sözde ermeni soykırımını kabul edecekse bugüne denk getirir,açıklamaların ardı arkası kesilmez.Peki bu neden 24 Nisan’da olur? Ermeniler tarih sayfalarında bir zamana kadar “millet-i sadıka” olarak adlanmış fakat bir gün gelmiş ve ermeniler Osmanlı Devleti tarafından soykırıma maruz bırakılmıştır(!).Bizim dışımızdaki akl-ı selimler aslında buna cevap bulmakta zorlanır,iyi niyetliler araştırır ve gerçeği öğrenir,kötü niyetliler ise bunu kullanmaya kalkar.Tarih aslında nereye çekersen oraya uzatılmaya çalışılan bir ilim haline getirilmiştir.Neyse biz konumuza dönelim. Bilinen ilk ermeni isyanı Van’da çıkmış ve Ermeni-Rus işbirliği başlamıştır.Bu isyanı ermenilerin yaşadığı diğer bölgeler de izlemiş ve bu böyle devam ederek İstanbul’a kadar ulaşmıştır.Fakat devlet devletliğini yapmış ve isyanları bastırmaya çalışmıştır.Daha sonra bu isyan merkezlerinde ele geçenler aslında ülkenin çok büyük bir felaketle karşı karşıya kaldığını göstermiştir bize. Bu isyanlar ve bulunanlardan yola çıkan devlet 24 Nisan 1915 günü ermeni örgütlerinin(dikkat ederseniz ermeniler demedim ermeni örgütleri dedim) içten yıkıcı faaliyetlerini önlemek için gerekli bir takım uygulamaları hayata geçirmiştir. 24 Nisan günü ermeni örgütleri kapatılmış,İstanbul’da DEVLET ALEYHİNE faaliyette bulunan 230 örgüt yöneticisi ve sempatizanı tutuklanmıştır.(Bu dönemde İstanbul’da yaşayan ermeni nüfusu 77735′tir) Evet İstanbul’da yakalanan ermeniler 230 ;yaşayan toplam nüfus ise 77735.İşin garibi yakalananlar ,ermenilerin %1′i bile değil.İşte Ermeni diasporası buradan yola çıkmış ve bugün(24 Nisan) yapılan tutuklamalar üzerine bugünü soykırım günü ilan etmiştir.Ne acı değil mi?Siz devlet olarak hainlere tedbiren tutuklamalar yapacaksınız,bu birgün dönüp dolaşıp soykırım olacak. Acaba aynı hainlikler avrupa’da ve Amerika’da olsaydı ne tepki verirdi sayın insan hakları savunucusu devletler(!).Cevap açık 11 Eylül’de yaşananalardan sonra A.B.D.’nin müslümanlara yaptıkları gibi yaparlardı. ERMENİ DİASPORASININ ERMENİ GENÇLİĞİNE ÖĞÜTLERİ ERMENİ DİASPORASININ ERMENİ GENÇLİĞİNE ÖĞÜTLERİ William Saroyan`ın `Ermeniler` adlı oyununda bir Ortodoks Ermenisi olan papaz Fr. Kasparian için `Gerçek kilise… Ermenistan`ın kendidir.` Aynı oyunda ismi Van Gölü`ne atfen verilmiş bir karakter, `Van`ın suyu sudur. Bu da sudur ama Van`ın suyu değildir. Bu ruha hayat vermez, sadece bedene hayat verir.` der. Oyun`un son sahnesinde Van, `Ermeni ruhu çok yaşa!` diye bağırırken Protestanlığı sembolize eden Bitlis, `İnsan ırkı çok yaşa!` diyecektir. Kendisi sonradan Protestan olan ve eserinde sunduğu Van`ın yöreselciliğine karşın Bitlis`in (Protestanlığın) evrenselliğini savunan Saroyan`ın eserinde Fr. Kasparian ve Van`ın sergilediği inanç din endeksli bir milliyetçiliktir. Hıristiyanlık içinde kültçü bir kopmadır aslında bu. `Dini-etnik Ermenizm kültü` denilebilecek bu kopma, Tanrı ile olan ilişkiyi bir mekana hasreder. Samirilerin Gerizim Dağı`na verdikleri önemi Ermenistler Ağrı Dağı ve Ethchmiadzin köyüne verirler. Bu kült etnik bir damar içerdiğinden beraberinde `yaşamını sürdürmeci ve milli kurtuluşçu` bir teoloji de getirir. Böylelikle Hıristiyanlığın kendi vazettiği ahir zaman alametlerinin yerine gelecekte öngörülen bir milli kurtuluş veya kuruluş miti yerleşir. Özellikle hakikaten bir vatan hissi tatmayan `gurbet` Ermenileri için bu mit çok daha belirleyicidir. ERMENİ KURTULUŞ TEOLOJİSİ Sözde Ermeni soykırımının dünya devletlerince tanınması için Ermenilerin gösterdiği bu gayret niye? Aynı boyutlardaki ekonomik ve siyasal bir faaliyetle Ermenistan`ı mevcut darboğazlarından kurtarabilecekken Ermeniler neden öncelikle `soykırımlarının` tanınmasını istiyorlar? Bu hususta `Diaspora Ermenilerinin` Ermenistan Ermenilerinden daha istekli olmasının sebebi ne? Bir millet `soykırıma uğramış` olmayı niye bu kadar çok ister? Bu soruların cevabı biraz da Ermenizm diyebileceğimiz ve temelde Ermenistan dışı Ermenilerde gözlenen bu dini-etnik kültün oluşturduğu `kimlik`te saklı. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu(USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner sözde soykırımın Ermeni Diasporası için bir `var oluş` sorunu olduğunu söylüyor. Laçiner`e göre `Ermeni`yi Ermeni yapan şey 1915 soykırım düşüncesi`dir. Bu düşünce sağ, sol, Taşnak bütün Ermenileri bir arada tutan en kuvvetli çimento. `Bu sebeple de,` diyor Laçiner, `Türklerle Ermeniler bir gün barışsa bazı Ermeniler kendilerini daha az Ermeni hissedecek. Bu da Ermeni Diasporası`nın çözülmesi, dağılması demek.` Ermeni Diasporası`nın Ermenistan`da yaşayan 2-2,5 milyonun karşısında 5 milyondan fazla bir Ermeni nüfusu bulunuyor. Anavatanında olduğundan daha kalabalık bir diaspora nüfusu olan bir millet ister istemez tarihte yaşanmış, ya da yaşandığına inandığı bir olayı toplumun erimemesi ve bulundukları yerde kaybolmaması için birleştirici unsur olarak kullanıyor. Ermeni Diasporası`nın dergisi Window Quarterly`nin 1990 yılı 2. sayısında Hratch Tchilingirian bu tür olayların bir toplumun hayatında kriz dönemlerinde atıfta bulunulabilecek referans noktaları olduğundan bahsediyor. Tchilingirian`a göre böylesi olaylar geçmişte bitmiyor, aksine gelecekte onlara atıfta bulunuldukça, milli kimliğin bir parçası haline geldikçe `kemale` eriyorlar. Bu sebeple de bu olayları öğrenmek suretiyle tarihin bir dönemi öğrenilmez, aksine bir milletin tarihinin tamamı ve şimdiki zamanı öğrenilir. Tchilingirian`a göre Yahudiler için Mısır`dan Çıkış böyledir. Bu `çile, ıstırap ve işkencenin arkasından gelen kurtuluş` motifi İsrailoğulları`nın tarihi boyunca tekrar eder durur. Tchilingirian Ermeni tarihinde iki hadiseyi bu ölçekte önemli görüyor; Miladi 5. Yüzyıl`da yaşanmış olan Vartan Savaşı ve `1915 Soykırımı`. Özellikle Ermenistan dışı Ermenileri için 1915 olayları, geçmişte yaşanmış ve bitmiş değildir. Bu olaylar sürekli olarak yaşanır ve zamanlarüstü bir keyfiyet arz ederler. Ermeni tarih teolojisi açısından da tıpkı Yahudilerin Mısır Çıkışı gibi milli tarihteki bir dönüm noktasını, diriliş öncesindeki son yıkılışı sembolize eder bu yıl. Bu açıdan Ermeniler kendilerini halen `kurtuluş savaşı`nı vermiş, kurtulmuş ve `kurulmuş` bir millet olarak görmüyor, aksine `soykırım`ın tanınmasını bu savaşın bir parçası olarak kabul ediyorlar. Ermeni Ortodoks Kilisesi din ile milletin birbirine karıştığı bir kilise. Bu yönüyle Yahudileri andırıyor. Yahudilerin kutsal kitaplarında bulunan seçilmişlik ve üstünlük mitlerini de Ermeni tarihinde ortaya çıkmış biraz da zorlama yorumlar tamamlıyorlar. Mesela 4. Yüzyıl`da Ermenilerin Hıristiyanlığı benimsemesini sağlayan Aziz Gregory katedralini nereye yapacağını düşünürken bir `rüya`da, Hz. İsa`nın semadan inerek kilisenin yerini altından bir çekiçle işaretlediğini görüyor. Bu sebeple de o mekana `Etchmiadzin` adını veriyor; yani, `Rabb`in tek oğlunun nüzul eylediği yer… Ermeni teologları bu `rüya`yı Ermeni Milleti`nin Hz. İsa`nın `yaşayan bedeni` olduğu şeklinde yorumluyorlar. Bu yorum 5. yüzyıl Ermeni tarihçisi Yehgisheh`nin işine yarıyor. Vartan Savaşı`nda İran hükümdarının Ermenileri `hususen ve hassaten` katlettirdiğini gören Yeghisheh bu durumu ancak Ermenilerin `özel bir millet oldukları ve Hıristiyanlığı en samimi bir şekilde yaşadıkları` gerçeği ile açıklayabiliyor. Vartan Miti Ermeni halkı tarafından öylesine benimseniyor ki günümüzün sıradan sınır savaşları dahi Vartan Savaşı`na benzetilerek kutsallaştırılıyor. Özellikle 1915 sonrası Ermeni kültüründe Vartan, Aziz Gregory`yi bile gölgede bırakan bir önem kazanıyor. Çünkü Gregory`nin hikayesinin artık bir `etnik varlığın idamesi dinine` dönüşmüş olan Ermeni Hıristiyanlığı`nı besleyemeyeceği ortada. Vartan Miti`nin asrımız Ermeni teröristleri tarafından kendi fiillerini meşrulaştırmak için kullanıldığı gerçeği de işin cabası. 1921 yılında Teotig müstear ismini kullanan bir Ermeni yazar, 1915 tehciri sırasında hayatlarını kaybeden Ermeni papazlarının hikayesini anlattığı kitabına `Ermeni Din Adamlarının Golgothası` adını verir. Golgotha Hıristiyan inancına göre Hazreti İsa`nın üzerinde çarmıha gerildiği, yakınında bir yerde gömülüp yeniden dirildiği mekandır. Teotig, Hıristiyan teolojik tarihini döngüsel olarak algılıyor ve çarmıha gerilme hadisesinin tarihin her yeni döngüsünün başlangıcı olduğunu iddia ediyordu. Ona göre Ermeni halkı ve papazlarının yaşadığı `soykırım` da bir tür Anadolu Golgotha`sında İsa`nın yeni vücudu olan Ermeni halkının çarmıha gerilmesinden ibaretti. Bunun arkasından tabii ki Hz. İsa`nın dirildiği gibi bir diriliş ve kurtuluş çağı gelecekti. SOYKIRIM ENDÜSTRİSİ Sedat Laçiner Ermenilerin `soykırım` iddialarında bu kadar istekli olmalarının tek açıklamasının din olamayacağı kanaatinde. Ona göre özellikle Diaspora`da `soykırım tellallığı` bir endüstriye dönüşmüş durumda. Bu işten geçinen, şöhret sahibi olan, sanatını buna bina eden, yerel kültürlerle teması bu iddianın üzerinden yürüten kesimler var. Laçiner bu anlamda Diaspora Ermenileri ile Ermenistan Ermenileri arasında esaslı bir uçurum olduğunu söylüyor. Yine de mevcut Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan`ın bir `Karabağ Ermenisi` olduğunu ve başkan seçildiğinde henüz Ermenistan vatandaşı dahi olmadığını hatırlatıyor. Ona göre neredeyse Türk yanlısı denilebilecek selefi Petrosyan`ı Fransız Taşnakları ile Rusların ortak operasyonu devirmiş. Bu örneğin `çözüm üretecek` liderlerin hayat hakkı olmadığını gösterdiğini söyleyen Laçiner`e göre Diaspora Ermenistan`dakilerin acıları ve fakirliği üzerinden siyaset yapıyor ve bu acıların bitmesini de istemiyor. `Perişan olan Ermenistan, ama bunu kullanan Diaspora Ermenileri…` Diaspora Ermenilerinin Ermenistan`ı dert edinmemelerinin sebebi `Ermeni Davası`nın Yahudi Davası`ndan farklılık göstermesi. Laçiner, `Yahudiler devleti yaşatmayı öngörüyordu, bu yüzden Filistin toprakları üzerinde bir maya tuttu. Ama Ermeni Davası Türk`ten intikamı hedefliyor. Bunun üzerine sağlıklı bir devlet kurulamaz.` şeklinde konuşuyor. Nitekim bağımsız olduğunda 3 milyon olan Ermenistan nüfusu zamanla artmak ve Diaspora`dan dönüşler yaşanmak yerine düşmüş. Bu da Ermenilerin Ermenistan`ı sadece retorik olarak vatan gördükleri, orayı `ölüp gömülmek` için ideal mekan kabul ettiklerini ortaya koyuyor. Bu da Diaspora Ermenilerinin neden bir vatan sahibi olmakla yetinmeyip, soykırım gibi yer ve zaman tanımayan bir birleştirici unsura ihtiyaç duyduklarını açıklıyor… ERMENİ-PKK İLİŞKİSİ ERMENİ-PKK İLİŞKİSİ * Terör örgütü PKK’nın 21-28 Nisan 1980 tarihini Kızıl hafta olarak ilan etmesi ile Ermenilerin 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anması ve toplantılar yapması, * 08.04.1980 tarihinde Lübnan’ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütlerinin ortak basın toplantısı düzenleyerek toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlaması ile çevreden alınan tepki üzerine ilişkilerini illegal alanda gizli olarak sürdürmeleri kararlaştırılmıştır. Toplantı akabinde 09.11.1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuza, 19.11.1980 tarihinde Roma THY Büromuza yönelik olarak düzenlenen saldırıların PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmesi, * Teröristbaşı A.ÖCALAN’ın Ermeni Yazarlar Birliği tarafından büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı onur üyeliğine seçilmesi, * Ermeni Halk hareketinin bünyesinde terör örgütü PKK’nın bir çok Avrupa ülkesinde yaptırdığı gibi Kürdistan Komitesi oluşturması, * 04 Haziran 1993 tarihinde Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut’ta bulunan PKK terör örgütü Merkezinde bir toplantı yapılması --- TC BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ http://www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/ burada en az 50 kitaplık bilgi var. oradan buraya aktarmak manasız. çok güzel bir site yapılmış. tüm ayrıntılar mevcut. --- VİDEOLAR teşekkürler.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fede Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 techir değil, tehcir olacak Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cassiline Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Tercih olmasın o? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 14, 2009 dur yazı baya devasa oldu, hala düzeltiorum :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dory Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 biri gelip rerero yapicak eminim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fistan Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 http://forum.paticik.com/read.php?17,949861 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dory Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 ve fistan acilmisti diyordu sayin seyirciler. yuzune vuruyordu adeta aramaya inanmiyosan git diyordu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 fistan şu yukarıda yazan 109928491283712 satır yazıdan 3 tanesini arka arkaya söleyecek kadar bile bilgi aktarmamışssın kendi topiinde. buna mı laf ediosun.. -.- Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fistan Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 ben kendi mesajımı göstermiyorum ki 18 sayfa topic var demek istedim Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cuce Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2009 said: Ermeni tarihçilerden bir kısmı ise HAY adını Hz.Nuh Peygamber’e dayandırır.Buna göre,Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in HAY adlı bir oğlu olmuştur.400 yıl yaşayan bu kişi ermeni ulusunun atasıdır.Bu nedenler ermeniler kendilerine onun adından dolayı HAY demektedirler. iyide hayasdan medeniyeti, kutsal kitaplardan öncesine dayanıyo.. milattan once 600'e kadar gidiyo. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Ekim 20, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 20, 2009 Fistan said: ben kendi mesajımı göstermiyorum ki 18 sayfa topic var demek istedimha pardon :( affettin mi??? :< Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Giovanni Mesaj tarihi: Ekim 20, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 20, 2009 Cuce said: said: Ermeni tarihçilerden bir kısmı ise HAY adını Hz.Nuh Peygamber’e dayandırır.Buna göre,Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in HAY adlı bir oğlu olmuştur.400 yıl yaşayan bu kişi ermeni ulusunun atasıdır.Bu nedenler ermeniler kendilerine onun adından dolayı HAY demektedirler. iyide hayasdan medeniyeti, kutsal kitaplardan öncesine dayanıyo.. milattan once 600'e kadar gidiyo. Tamam da daha Tevrat bile M.Ö. 600 den çok daha eski ? Nitekim kutsal kitaplardaki tarih ilk insana kadar gider ? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar