Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

pardesünün içinden çıkan bir yazı


Vingthor

Öne çıkan mesajlar

Dün izmirdeydim, oturduğum evden çıkıyorum eşyalarımı toparlıyodum şöle bir. pardesü tarzı bişi var tuttum böle içinden garip bir hışırtı geldi. cep diilde direk bir bölme gibi bulup içine atmışım. çok saçma bir yazı aslında. 3 arkadaş parise gitmiştik martta bunlar yorgunluktan erken yatınca ben sıkılıp dışarı çıkmıştım. içmiştim biraz ve bu tip birşeyler yazdığımıda hatırlıyordum ama nereye koyduğumu hatırlamıyodum. birkaç ay sonra bulunca böle garip oldum. ne kadar aslında utanılacak bir yazı olsada paylaşayayım dedim. biraz önce word'e geçirdim yazıyı ve birçok yazım hatasını bilerek bıraktım öyle yazmışım çünkü. buyrun benim sarhoş kafamdan çıkanlar (:

----------------------------------------------------------

We're No Here

Bugun tek yaptığım yürümekti heralde. Bütün hayatımı bu tanımadığım yerde yürümüş olabilirim. Şu anda Notre damme karşısında oturuyorum. Tek başımayım ki bunu yazabiliyorum. Biraz kafamda güzel burada olup şarap içmemek oksijensiz solunum yapmak gibi bir şey. Gece böle. Etrafımda insanlar var. Bir sürü güzel hatun var evet ve ben tek başıma 2 arkadaşımı bırakıp buraya geldim. Neden tam olarak bilmiyorum meydanlarda oturmayı sevdiğimden olabilir.

Hayır Notre damme’a karşı şarap içiyorum demek için geldim galiba. Ama en azından huzurluyum lan. Bildiğin huzurluyum şu anda. Geçirdiğim seneyi düşünmeye başladım. Tek başına kalınca düşünebiliyorsun böyle ince ince heleki manzarayla alkol bir olup damarları kaşındırıyorsa…

Kız arkadaşlarımı düşündüm. Tanıdığım kadınları düşündüm. Hiçbirinden hiçbirşey öğrenmediğimi fark ettim. Ben hayatımda bir kere aşık oldum 4 sene önce. Onun acısını kıramamışım ve bunu dört sene sonra fark ettim… birlikte olduğum sevdiğimi düşündüğüm her insana aslında yalan söylemiş olmam, en önemlisi kendime yalan söyleyişim. Hayır bunu şimdi fark etmemim nedeninin durduğum yerde kafama meleklerin nur sıçması falan değil de sanki biraz artık fark etmeye başlamak istemek olarak hissediyorum. İzmir’e geldikten sonra saçmalamam okula inatla gitmemem, yurttaki kavgalarım, ev arkadaşımdan yediğim kazıklar… babamı 6 sene sonra londrada bulmak. Annemin boşanması ve ben izmire gittiğimde arkamda 2. boşanma durumunu yaşayan annem ve kardeşim. Kedilerim…

Ne olursa olsun. Hayatım beni bu noktaya getirdi. Yaşadıklarımın sayesinde şu anda buradayım ve tek başıma oturmuş anlamsız bir efkarın tadını çıkarıyorum. Tur haritalarının not kısmına yarım bir kurşun kalemle yazıyorum bu yazıyı. Şu anda o kadar önemsiz geliyor ki yazdıklarım.

Bu yazıyı yazmaya başladığımdan beri mogwai – we’re no here dinliyorum. Gözlerimi kapadığımda şarkıyı görebiliyorum. Büyük ihtimalle kafam güzel olduğundan sonradan bu yazdıklarımın ne kadar doğru geleceğini
merak ediyorum aslında. Zamanda bir kırılma olmuş gibi bir anda yarın sabah bu yazıyı okuyor olucam. Yada belki seneler sonra bulucam biryerde.

Bir şişe daha şarapla yazıma geri döndüm şu anda seine nehrinin kenarında köprünün yanındayım. Tamamen ay ışığı sayesinde yazdıklarımı görebiliyorum. Nehrin karşısında onu görüyorum. 4 senedir baktığım her yerde gördüğümü. Aklıma 4 sene önce ayrıldığımızda caddebostanda oturup şarap içerek saatlerce sessiz bir şekilde düşündüğüm geldi. Hiç birşey değişmemiş herhalde. Yada bunun farkına vardığım için her şey mi değişmiş oluyor? Mantıklı sorular sorup mantıklı cevaplar çıkaramayacağımı bildiğim için atlıyorum. Gerçi şu anda bu yazdıklarımda mantık aramıyorum.
belli zaman dilimlerine sıkıştırdığım benim olanları düşünmek yetiyor. Burada oturup bu kafayla üzerinden geçtiğimde elime çok bir sonuç geçemeyeceğinide biliyorum…

otele doğru yürürken bir park gördüm ve oturdum. Tekrar anlamsız yazıma geri dönmüş oldum. Şu anda bile anlamsız geliyosa… aynı anda nasıl bu kadar kendimi yaşıyor ve aslında hiç yaşamamış gibi hissedebildiğimi bilmiyorum. Alkolün etkiside değil bazen vapurda manzaraya bakarken, bazen evde televizyon seyrederken, bazen internetteyken birileriyle bir cafede konuşurken hissettiğim bir his bu. İşte ilk buluşmaları bu yüzden çok severim ben. Heyecandan bunları düşünmeye hissetmeye vaktim kalmaz. Beraberliği bu yüzden severim ben bana düşünmeye fırsat vermeyen doğal uyuşturucularımdır bütün beraber olduklarım. Ayrılmayı da bu yüzden severim. İlgisiz davranmayı, kayıtsız kalmayı, ya da olayları büyütmeyi sinirlenmeyi parçalamayı duvarlara değirmenlere saldırmayı…

orada olmayan bir insan olmak garip. O yüzden saatlerdir aralıksız bir şekilde dinlediğim mogwai – we’re no here’la kendime ve bu parka, banka burada veda ediyorum. Tek başıma (3 şişe şarabımla) yaşamam gereken bir geceyi yaşadım. Düşünmem kabul etmem gereken şeylerin bir kısmını belki tamamlayabildim. Neyi siktir etmem gerektiğini düşündüm. Normalde anlamayacağımı anladım, yaşadığım bazı olayların tanıştığımın insanların, inandıklarımın hayat anlayışımın ne kadar gerekli ne kadar gereksiz olduğunu gördüm biraz. Aslında belki çok manasız bir geceydi. Düşününce herhangi bir barda hatunlara yazmak varken tek başıma nehir kenarnda oturup içip düşünmek benim yapacağım bir şeye benzemiyor. Gerçekten çok manasız olabilir belki yada kendi hayatımda önemli bir yolun
haritasının bir parçasını bulmuş olabilirim. Ama ne olursa olsun

We’re no here…
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...