Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

konservatuvar hakkında


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
öss sonucum geldi, konservatuvar düşünüyorum..

mülakatlar hakkında şu anda sıfır bilgim var, tabi ki bizzat okullarında sorup soruşturacağım. ama her bilgi ve tavsiye önemli benim için şu anda, öyle bi pozisyondayım.

o yüzden konservatuvar okuyanlar, sınavlarına girmiş olanlar, girecek olanlar bi şeyler paylaşırsa, öğüt verirse, uyarırsa, gaz falan verirse çok sevinirim.
Mesaj tarihi:
yetenek sınavları genel olmuyo mu baraj için? bunu bilmiyorum mesela. ben soruşturmaya yarın başlamayı düşünüyorum. sonuç dün geldi zaten.
Mesaj tarihi:
ya şan icin 2 aşama var 1. aşamada ses egzersiziyle sesine bakıyorlar onu geçersen 2. aşama ertesi gün kulak ve hazırladığın ariayı dinliyorlar

hepsi için genel birşey yok yani her bölüm kendine ayrı sınav yapıyor
Mesaj tarihi:
Her bölümün kendine göre yetenek sınavı var.Öncelikle müzikal bi bölüm seçeceksen eğer(daha çok enstürmanla ilgili yada,şan vs.) ilk bakacakları şey kulak olur.Uygulama okuldan okulada değişebilir buarada.Tiyatro'da falan genelde bi rol falan hazırlamanı isteyebilirler.Başvurmak istediğin bölümü ve okulu seç öncelikle,daha sonra bizzat okula gidip,girmek istediğin bölümle ilgili sınavda neler hazırlaman gerektiği yada ne yapman gerektiği hakkında bilgi al(öğrenci işleri).Girmek istediğin bölüme az bi sürede olsa hazırlanmadan gitmeyi aklından bile geçirme,çünkü muhtemelen arada kaynar gidersin,çok talep oluyo genelde bütün bölümlere,ama az kişi alıyolar.Ekstradan okumak istediğin başka bi okul seçmeyide ihmal etmeki,sonradan ortada kalmayasın.

Başarılar
  • 1 ay sonra ...
Mesaj tarihi:
Pek gaza getiremeyeceğim ama:

said:
Derin bir nefes al, konservatuar gibi bir yerden kurtulduğuna dua et... Dışarıdan göründüğü gibi değil hiçbirşey... Sen sevdiğin sanatı senin gibi sevenlerle paylaşarak geliştireceğinin hayallerini hiç kurma... Dostluğu bırak, arkadaşlık diye birşey yok orda... Kendini üstün, farklı gören (ama zerre öyle olmayan) sorunlu insanlarla dolu orası, öğretmenler de dahil... Önce çok saygınlarmış gibi içlerine alırlar seni, özendirirler, sonra bir bakarsın ki, hayvandan bile aşağılık olanları var aralarında... Yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar, gözler önüne serilir foyaları... Bir kere bütün özel hayatın kontrol altındadır... Öğretmenin herşeyine karışır... Sosyal hayatına, aile hayatına, cinsel hayatına... Gerçekten yetenekli ve en iyiysen, nefretler üstünedir ama karakterini yeniden yapılandırır, havalı olmayı becerebilirsen insanların üzerinde uygulayacağı baskıdan kurtulmayı başarabilirsin... İşin içine girdikçe öğretmen sana alıştıra alıştıra sanatsal gerçeklikleri anlatır, sen de yavaş yavaş işin içinde olduğun için garipsemezsin... Der ki: eğer bir aşk sahnesi varsa, dışarıda da rolüne konsantre olabilmen için aşık olacaksın partnerine, işin birinci sırada olacak, ailen, sevgilin, dostların hepsi hikaye... Sana materyallerinden bahsedecek... ::: Yeniysen: Materyallerin yerinde, yeteneklisin... (Sen sanacaksın ki, (opera ve şan) sesin, diş, dudak, çene yapın vs. vs.) Ama sonra o materyallerin sandıklarından başka sahneyi dolduracak başka hatların olduğunu anlayacaksın... Duygusal ve iyi bir insanın konservatuarda işi olmaz, orda çöküntü yaşar bunalıma girer... Prova yaparken kuytu bir yer bulur arkadaşların, pis iç karartıcı bir müzik çalar, bir sigara ağızdan ağıza dolaşır, herkes birbirini keser... Sanat doğrudan sezgi ve duygularla bağlantılı olduğundan, canın sıkkın, üzgünsen, hemen performansına yansır... Göründüğü gibi kolay değildir hiçbirşey... Seni ağlarına düşürüp, dalgalarını geçmek isteyenlere koz vermiş olursun... Herkes düşmanındır, sürekli dedikodu yapılır, kimin şeyi kimin şeyinde belli değildir... Bunlar benim kendi gözlerimle gördüklerim... İşte bunlar da eski konservatuar öğretmenlerim ve konservatuarda okuyan arkadaşlarımdan işittiklerim: Hani şu Susam Sokağı'nda oynayan bilmemne abi vardır ya... Hepimiz izler çok severdik... Bizim hocanın yakın bir arkadaşıymış ve çocuklarla cinsel ilişkiye girermiş... Hocamız yurtta kalmış, orada konservatuarda okuyan küçük çocuklar da kalırmış... Ailelerinden uzak ne yapıyorlar dersiniz o çocuklar? Abilerinden ablalarından gördüklerini... Hocamız kaç defa engel olmaya çalışmış, minicik çocukların cinsel ilişkiye girmeye çalıştıklarını düşünün... Yurtta mı, yoksa konservatuar da akşamları mı tam hatırlayamıyorum, bunları kafamdan silmek için çok uğraştım, sevdiğim şeylerden tiksinmemi sağladılar sağ olsunlar... Saksafon çalarmış gece, ve herkes aşağıya inermiş, ışıkları söndürürler, kim kimi yakalarsa artık yapacaklarını yaparlarmış... Bu arada adam bize balerin kızları öğretmenlerinin sokaklardan topladıklarını anlatırdı... Her gece bir yerde, arayan soran yok... Hele liseden başladıysa bir çocuk konservatuara, ya fikri değişirse, ya bölümünü değiştirmek isterse diye bir fırsat yok hiç önlerinde... Üniversite sınavını kazanbilecek kapasitede olanları az... Kazansalar da lisansa geçtiklerinde konservatuardan atılma oranları çok yüksek... Atılıp atılıp geri dönen çok, çünkü gidebilecek başka yerleri yok... Diyelim ki bitirdiniz konservatuarı ve devlet sektöründe bir yerlere girdiniz, oranın da şöyle söyleyeyim pek farkı yokmuş şu sanatçı değil de şarkıcı olarak adlandırdığımız sınıfın yaşadıklarından... Merak etmeyin anlatmaz size bunları konservatuarin içinden hiçkimse, onlar için normaldir ve saygındır bu olaylar... Kimse kimseye söylemez hiç bu tür şeyler döndüğünü... Ben bir iki ayda işin içine girip bunları gördüm, duydum... Gördüklerim doğrudur, duyduklarıma inanmak size kalmış... Ama söyleyeceğim tek şey, sevdiğiniz duygusal bir insan varsa aman konservtauardan uzak tutun onu... Yok ama karakteri güçlüdür üstelik GERÇEKTEN EN İYİ olma kapasitesi vardır, psikolojik baskılardan kendini rahatça kurtarabilir diyorsanız, gitsin de orası biraz adam gibi insan görsün... Sözüm hepsine değil, elbette istisnalar olacaktır... Benim de sevdiğim insanlar var onların arasından, saygı duyduğum ama genel atmosfer budur... İşin içine girip de, son anda kurtulmuş biri olarak elde ettiğim şansın başkalarına da ulaşmasını boynumun borcu biliyorum, o yüzden bunları anlatma gereği duydum... Seviyorsan birşeyleri onun işin olmasından kaç... Zaten harbiden seviyorsan merak etme yine hayatının bir parçasında yaparsın onu... Konservatuara girerek elindeki tek şey olmasına izin vermemelisin balerinliğin, başka bir alanda oku geliştir kendini... Emin ol daha mutlu olacaksın...


Yukarıda 2005'te yapmış olduğum yorumlar var. Sonra ne yaptım? Bu yorumların üstüne 2007'de gittim konservatuvara girdim. Bunları ve hatta daha kötülerini yeni öğrenmişim gibi ikinci dönem bıraktım. İyi mi oldu? Oldu. İçimde kalmadı. Ama ilk üniversiten olacaksa tercih etme. İkinci üni olarak tercih edebilirsin, istediğin zaman bırakma özgürlüğün olur çünkü. Başarılar.
Mesaj tarihi:
Kısmen doğru şeyler olsada bi çok kısmına katılmıyorum.

Hangi konservatuvardaydın bilemicem,ama ben 10 sene ankara devlet konservatuvarında okudum,mezun oldum.Başlarda bende çok zorluk çektim,çünkü annem babam devlet memuru idi,kendilerini bi halt sanan üst sınıf takılmaya çalışan insanların çocukları içinde büyüdüm.Ortaokul yıllarım gerçekten berbat geçti.Ama liseye geçtiğimde herşey yoluna girdi.

Heryerin bi sistemi var.Konservatuvarında kendine göre bi sistemi var.Öncelikle kimse kimseyi zorla cinsel ilişkiye zorlamıyo.Hiç bi hoca bi öğrencisine cinsel istismarda bulunma gibi bişeye zaten kalkışamaz,skandal demek bu.Ha balerin gidipte hocasına yazıp,hemde çıkar amaçlı gider verirse o ayrı bi mevzu.Karanlıkta tutan tutana falan,bunlar oldukça saçma.Neticede herkesin bi aile terbiyesi var,birisi meyillidir böyle şeylere,basitce yapıverir,öteki gayet tutucudur,hiç alakası olmaz vesaire.

Onun dışında tipik çekişmeler,dedikodular elbette var.Gerzek insanlarla dolu.10 sene boyunca anlaşamadığım tek 1 insan oldu okulda.O kızda kendini virtüöz ötesi falan bişey sandığındandı.Kafadan kırık hocalarda vardı,kimisi öğretmede çok iyi mesela,adam profesör atıyorum,ama tipine bakıyosun hiçbişeye benzemiyo.Örneğin ilhan baran,adam türkiyenin en önemli hocalarından,ilklerinden birisidir.İlk solfej teori eğitimini ondan aldım,süper bi altyapıyla başladım olaya,10 sene bi problem çekmedim.Ama gel görki aldığım o 1 senelik ders boyunca burnumdan getirdi.Şöyle örnekleyim:

"-en son hangi kitabı okudun?
-son mohikan
1 hafta sonra...
-enson hangi kitabı okudun?
-son mohikan
-bu gidişle son mohikan olacaksın,yeni bi kitap okumaya başla artık,kültür dediğin şey böyle edinilmez.böyle olmayı dilemiyosan burda işin ne,git pazarda limon sat,balık sat vs."

Derste ağladığımı bilirim (yaş 12'ydi ozamanlar).

Esas meslek dersi hocam mesela,10 sene boyunca,bana babalık yaptı yeri geldiğinde,derdimi dinledi,tavsiye verdi vs.Mesela denildiği gibi,karışır hayatınıza az çok.Lise 1'deyken gittim bi org aldım diye kızmıştı bana."Neden org aldın,sen çok yetenekli bi çocuksun,bütün dikkatini kendi enstürmanına vermen lazım,bunlarla vakit kaybetme" gibisinden.Aslında tek yapmak istediği,çok başarılı bi öğrenci yetiştirip mezun etmek.10 sene az değil,11 yaşında gelip 21 yaşında çıkıp gidiyosun.Yeri geldiğinde sorardı "vaay saçlar maçlar,bune oğlum,kızlarlamı buluşacaksın" falan.Ama gel görki başarısız ol,demediğini bırakmazdı,çok kızardı çalışmayınca.Çok emeği var bende,neyse uzatmayım.

Mesela başka bi hocada vardırki(ders odaları var,her hocanın,orada enstürman dersleri görülür,bu odalar senelerce o hocanındır zimmetli gibi,bakımını siz yaparsınız yada sınıfca yapılır vs.) odanın boya parasını vermedi diye arkadaşımı sınıfta bırakmıştı :D yani öğrencinin başarısına bakarak değil,yaptığına bakarak karar verdi.Bi türlüde bizim hocayı çekemedi senelerce(bizim hocanın önceden öğrencisi olduğu için),tabi bizede yansıdı bu,"şu hocanın öğrencileri" olduk hep sınavlarda,adam yerine koyup suratımıza bile bakmazdı,kıskançlıktan çekememezlikten.

Yani kafayı sıyırmış hocalar,dünyayla bağlantısı olmayan öğrenciler falanda vardı elbette.Ama iyi bi arkadaş çevreniz varsa,ne arkanızdan konuşulur,nede saçma rekabet bi rekabet olur.Üniversiteden itibaren girenlere bambaşka bi dünya gelir konservatuvar,insanları garipserler."Kimin şeyi kimin şeyinde belli değildir" mevzusu gelir resmen onlara.Ama şöylede bişey varki,bi çoğu insan 10 sene arkadaşlık az bi süre değil.Neredeyse hergün görüyosun birbirini,bu ortam kızlarla ilgili ise,külliyen yalan,herkes kendi iradesiyle bişeyler yapıyo yapıyosa dediğim gibi.Kimse kimseyi zorlamıyo yani.Bale bölümü biraz daha fingirdek oluyo genelde ama orası doğru.

Neyse nediyodum,10 sene gördüğün bi arkadaşını düşün.Yeri geliyo aynı evde kalıyosun,beraber yapıyosun biçok şeyi,işini mesleğini küçüklükten birlikte öğreniyosun.Yanyana çalıyosun sürekli vs. yani nebiliyim başka bi olayı var yani.Düz üniversite gibi değil,çok sağlam arkadaşlıklar ediniyosun.Örnek vereyim bitane daha,11 senedir tanıdığım bi kız arkadaşım var.Lise döneminde biara sevgili olduk,sonra yürümedi ayrıldık falan.Ondan sonra gayet süper iki iyi dost olduk,çünkü birbirimizi gayet iyi tanıdık.Beraber yemediğimiz halt kalmadı,bu durumda bu kızla ben kantinde arkadas ortamında tabiki samimi olcam iyi arkadaşımsa.Neticede uzun yıllara yayılmış bi arkadaşlık söz konusu,bide geçen sevgili dönemi var.Ama bunu dışardan gören bi insana "oha" tepkisi yaratabilecek bi samimiyet gibi durabilir.

Yani kısmen doğru şeyler olsada,ben katılmıyorum yazdıklarının bi çoğuna.Ha meslek olarak iyi bi seçimmi?Orası size kalmış,şahsen ben 10 sene okuduğum enstürmanı çalmıyorum,klasik müzikle devam etmiyorum şuanda.
Mesaj tarihi:
Elbette kimse kimseyi zorlamıyor, herkes birbirinden gördüğünü yapıyor. Çatlakların arasında dolaşırken sen de çatlıyıveriyorsun. Sorun orda zaten. Ve ne uğruna çatlattım kafayı diye sorduğunda sonucun bir hiç olduğunu görüyorsun. Tıpta okuyormuşsun gibi başarılı olabilmek için sürekli çalışmalısın, ve ne uğruna? Sevdiğin için mi? Ama insanda sevgi bırakılmıyor ki. İkinci atılımda lisans düzeyindeki öğrencilerini kişisel zevkleri için odasına çağırıp flört etmeye çalışan hocalarımız oldu. Yüz vermeyenlerin notlarıyla oynayanlar. Sözle taciz olduğu için ispatı da yok. Ne yapabilirsin ki. Daha sonra uygunsuz aşk vukuatlarını öğreniyorsun pek sevgili hocalarının. Eski kocaları okula baskın yapıp, sarhoş bir şekilde etrafı ayağa kaldırıyor. Karısıyla cinsel fantazilerini ve kıskançlıklarını anlatıyor. Ayrıca başına hoca olmuş ama ne hocalığıyla, ne de bilgi birikimiyle tırnağının içindeki kir etmeyecek tipler var. Şan hocası atıyorum, kendi sesi çıkmıyor ki örnek versin göstersin. Tiralaylay okumuş, torpil bulmuş girmiş bir yerden. Güzelim yan dersler bu tiplerin elinde harab oluyor. Mimik dersin var diyelim. Hocan mimik hocası değil. Rezalet bir ders işliyorsun. Kendim öğretmen olduğum için bütün açıklarını ortada görüyorum. Katlanamıyorsun. Hocanızla ikinci sahne dersinizi yapıyorsunuz. Bağyanlar baylar utangaçlar biraz, sahnede kasılıyorlar. Sonra sevgili hocanız daha kız arkadaşlarınızı kucaklarınıza oturtacağım, göğüslerini elleteceğim, bunda utanırsanız gidin diye gayet ciddi ve bağırarak bir ültimatom veriyor. Abazan 10 erkek arasında 3 genç kız öyle kala kalıyor. Kardeş olacakmışız, sahne arkasında hep beraber soyunup giyinebilecekmişiz. Arkadaşlık olayına gelince. Yok arkadaşlık felan. Belki başka bir bölümden kişiyle arkadaşlık edebilirsin, ya da kendi çevrenden İNSAN olan biriyle. Kimin eli kimin cebinde kısmı da gayet net. Genelde aynı çevreden ediniyorlar aşkısılarını. Başka çevreden sevgilisi olanlar hep ayrıldılar. Kaç yıllık ilişkiler gözlerimin önünde bozuldu gitti. Güya belli etmiyorlar ama bir ayrılık söz konusu olunca bütün sırları herkesin ağzında çok önemli birşeymiş gibi sakız oluyor. Herkes bunalım, ilaç manyağı. Bir de yalancı, yalaka, dönek tipler var ki aman. Süper bir yetenek ya da hırsınızdan gözünüz dönmüş bir müzik manyağı değilseniz gerek yok. Yazık insanın o gencecik ruhuna. Orada geçirilecek yıllara yazık. Sevdikleriniz uzak olsun. Benden söylemesi. (Merak edene daha anlatılacak çok şey var. Coştum ben de, yeterli bu kadar. Ama son bir not olarak herkes kötü değil onu belirtmek isterim. Harika hocalarım da oldu, en yakın arkadaşlarım arasına katılan pek sevdiğim dostlarım da var fakat istisna. Riske girmeye değer mi, değmez mi orası sizin tercihiniz. Ama mümkünse ilk üniversiteniz olmasın. Diğer bölümlerin havasını soluyup sonra deneyin konservatuvar lisansı ki görün farkı.)
Mesaj tarihi:
Anlattıkların bence tamamen "farklı okul" olayından dolayı bu hale gelmiş şeyler.

Atılım'ın konservatuvarı daha çok yeni sayılır.Dolayısıyla daha çok söylediklerin "iyi okul/kötü okul" klasmanına giriyo bence.Genelde yeni bi konservatuvar açıldığında son dönem açıkta olan,yada bisüredir açıkta bekleyen bütün yeni mezunlar girip hoca oluyo,tabi "torpili" olanlar.Dolayısıyla dediğin gibi şeylerin olması çok muhtemel.

Bizim okulda da bi hoca vardı mesela,hatun fagot bölümü hocası,fagot'u yok,senelerdir çalmıyo falan,kaldıki gelip sana fagot öğretsin.

Herneyse,neticede atıyorum tiyatro bölümünü cihan ünal ile yada şu kurtlar vadisinde falan dizilerde oynayan,bu işe senelerini vermiş hocalarla okumak var.Bide hoca statüsünü ele aldıktan sonra,bu işi kötü yönde kullananlar var.Bahsettiğin türdeki insanları hacettepe yada bilkent gibi bi konservatuvarda barındırmazlar.Anadolu üniversiteside öyle mesela,orda da çok sağlam hocalar var.Başkent'te iyi diyolar.

Yani bu odtü'de okumakla selçuk üniversitesinde okumak arasındaki fark gibi bişey.İyi bi okul seçerseniz gerçekten iyi bi eğitim alıp,iş imkanıda bulabilirsiniz bi şekilde.Ha ama kötü bi okul seçerseniz,hem doğru düzgün öğrenemezsiniz,harcadığınız vakit olur sadece.Bu sadece konservatuvar icin degil,hemen her bölüm için aynı zaten.

Örneğin bi orkestra sınav açar.Sınava 3 kişi girer atıyorum.Bunlardan birisi adana konservatuvarından,birisi mersin konservatuvarından biriside hacettepeden olsun atıyorum.Adana'dan ve mersin'den gelen iki öğrencide hacettepeden gelen olduğunu duyunca canları baya bi sıkılır muhtemelen.Çünkü arada baya bi eğitim farkı vardır.Neden derseniz,hacettepedeki hocaların bi çoğu,şuanda türkiyede diğer konservatuvarlarda eğitim gören hocaların hocası.Hacettepeden gelenin hocası,mersinden gelenin hocasının hocası,aradaki fark bu.
Ha iyi olan kazanır o ayrı bi mevzu,ama anlatmaya çalıştığım şey,konservatuvar seçimi çok önemli.Hele hele erken eğitimde çok daha önemli.Hocanın öğrenciye söyleyeceği herşey ilerideki hayatını etkileyecek.

Oyüzden bu işte iyi okul/kötü okul hatta iyi hoca/kötü hoca olayı daha bi önemli bence."Konservatuvarların hepsi şu şekilde" diye genellemek bence baya bi yanlış.

Şahsen ben 10 sene obua eğitimi aldım,çıktığımda obua çalmak ve klasik müzikle devam etmek istemedim.Hiç pişman değilim,üzgünde değilim,neden?Çünkü 10 sene verip bu işe çok sağlam bi müzik altyapısı kazandım.10 sene okuduğum ve üstünde çalıştığım enstürmanımı çalmasamda,müzikle ilgili herhangi bişeyde biraz uğraşıp başarılı olabilmek için gereken en iyi altyapıyı kazanmış oldum.Şimdi gidip solfej/teori öğretmeni olma şansımda var,veya müzikle alakalı başka bi konuda bişeyler yapabilme şansımda var.Ben zaman kaybı olarak bakmıyorum yani,okadar çalıştığım herşey kendimeydi,nekadar kırık çatlak adamın arasında da olsan.
×
×
  • Yeni Oluştur...