Ancalagan Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 Arkadaşlar birleştik yaklaşık 30 31 kişiyiz hepimize hayırlı uğurlu olsun :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Vulcan_Lionheart Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 cumleten hayirli olsun arkadaslar super oldu :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 30, 2008 Şİmdi en büyük dileğim şu oyunu formatladığım bilg. tekrar yükleyebilmek.. ben kablomodem kullandığımdan biraz zaman alıyor ama olsun.Nede olsa patch bunlar bitecek. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BullDoG Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 yeni pc alınca bende geliyorum hayırlı olsun arkadaslar Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 geeeelll bulldogum geelll =P Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
CusTodeM Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 Hayırlı olsun beyler ama wow oynarım her şekil:P hahauha Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 31, 2008 CusTodeM said: Hayırlı olsun beyler ama wow oynarım her şekil:P hahauha Wow öldü artık bırahh ya gel aramıza katıl :D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BullDoG Mesaj tarihi: Haziran 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 1, 2008 Eet haydi gel bizimle ol ucalım yıldızlara efe hepbirlikte :D Yeni pc aldıgım an Guardian acıp gelcem sende gel efe Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Haziran 1, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 1, 2008 BullDoG said: Eet haydi gel bizimle ol ucalım yıldızlara efe hepbirlikte :D Yeni pc aldıgım an Guardian acıp gelcem sende gel efe bende guardıanım beraber 300 sıpartalı gibi dalarız huaaaa!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Vulcan_Lionheart Mesaj tarihi: Temmuz 22, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 22, 2008 Arkadaslar su anda 132 kisi olduk serverda en buyuk turk guildiyiz,sehir kuruldu komple t1....,t2 icin malzeme kasiyo millet, yardimlasma,grind son surat devam etmekte... yeni officerlar katilmaniz icin.. Bronitax Nitemare Celeres Cubor Zalim Costal Knox Tsara Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ancalagan Mesaj tarihi: Temmuz 23, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 23, 2008 evet arkadşlar çok keyifli ve seviyeli bir ortam var kaçırmayın derim. (:P) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Vulcan_Lionheart Mesaj tarihi: Ağustos 11, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 11, 2008 Guildimizin adi Anatolian Hun Empire olarak degismistir.. Bu bir şarkı gibidir asla dudaklarımızdan düşmeycek ve asla bitmeyecek. İşte gururla sunarım: Hyboria'daki Hun'ların Tarihçesi. **************************** Tuzun Thune adında bir büyücü yaşadı görkemli Atlantis’in çöküşünden az önce. Yeşim tahtında oturan Kull’u devirmek için büyük bir orduya ihtiyacı vardı. Erlik’in ona bahşettiği karanlık güçleri kullandı ve zamana baktı büyülü aynalarının içinden. Geçmişe ve geleceğe... Dehşet saçan ejderleri gördü, bir dokunuşuyla duvarları yıkabilen devleri gördü, volkanların içinde yaşayan ateşen mahlukları, buz dağlarının doruklarında yaşayan insanüstü yaratıkları. Kavimleri gördü gecmiste ve gelecekte yasamıs olan. En acımasızlarını, en medeni olanları, asla gelişemeyip kendiliğinden yok olanları. Derken gözlerini geleceğe diktiğinde Atlantis’in ihtişamlı kulelerinin yıkıldığını ve suların altında kaldığını gördü. Kral Kull’un hiç varolmamışcasına yok olduğunu ve ardında sadece şarkılardan hikayelere geçen bir destan bıraktığını gördü. ...Ve kimsenin kendi adını anmadığını gördü... Gözlerini çok daha ileri dikip onun adını yaşatacak olan yenilmez bir kavim aramaya başladı. Kıtaların çöküşünden sonra belirmiş olan en büyük kara parçasının bereketli bozkırlarında atlarının sırtında korkusuzca dolaşan düşmanlarına dehşet saçan, dostlarının yüreğini ısıtan o kavmi buldu.... Erlik’i çağırdı korkusuzca yardımına, Hotat’dan yardım istedi pervazsızca, Valka’nın sularına adaklar adadı açgözlü bir şekilde, en sonunda Xotli’yi çağırdı her şeyi bir kenara bırakarak. İblis tanrı geldi dumanlar ve kara alevler içinde, yüzünde acımasız bir gülümseme ile baktı zamanı gösteren aynaların içine. Döndü olanca haşmetiyle Tuzun Thune’a ve sadece tek bir soru sordu. “Emin misin?” diye... Thune korkuyla kafasını salladı iblis tanrının huzurunda. Ve hayali gerçek oldu, tüm bir kavim zamanın engelini aşıp büyücünün huzuruna çıktı. Dev gibi cüssesiyle Kral Kull’u bile titretecek olan liderleri, “Ben Taengen, büyük Tanhu Yabgu Tou-Man’ın akrabası”, diye gürledi büyücünün karşısında. “Kimdir bizi bozkırlarımızdan çağıran, avımızdan, otağımızdan, suyumuzdan çalan...” dedi. Tuzun Thune bile korktu bu savaşçının karşısında, korkuyla adını söyledi biraz da kekeleyerek, ama ilk kısmı anlaşılmadı sadece sonu duyuldu Taengen tarafından, “Thun..” derken büyücü. “Ne tasadüf bizim kavmimizin adı da HUN” dedi Taengen gururla, “ niye çağırdın bizi buraya” “Ben sizin efendinizim!” dedi cüretkarca Tuzun Thune, “buraya bana hizmet etmeniz icin ve benim icin savasmanız icin cagirdim sizi”. Taengen bu kendini bilmez sözler üzerine sadece bir an düşündü. Geniş kılıcını belinden çekerken sesi kuleyi inletti. “Hun’un tek efendisi yine Hun olabilir ve bir HUN hiçbir efendi için değil sadece onuru için savaşır!!” Bunlar son sözler oldu Thuzun Thun’un duyduğu ve eğer daha önceden Erlik’e yalvarmamış olmasaydı, bir daha da hiç bir şey duyamayacaktı. Ama karanlık ateşlerin tanrısı aldı onu götürdü başka bir çağa bıraktı savunmasızca... Hun’lar lanetli kuleden çıktılar. Kadınları, çocukları, erleri kendilerine otağılarını kuracakları bereketli topraklar aradılar. Uzun süre gezdiler bu bilmedikleri topraklarda. Büyük hakanları Tanhu Tou-Man ya da Teoman’ın doğmasına daha onbin yıldan fazla zaman vardı ama onlar bunu bilmiyorlardı, aslında umursamıyorlardı da... Sonuçta en iyi bildikleri şeyi yaptılar. Önce kendilerine at buldular, sonra silah, sonra otağılarını kurabilecekleri verimli topraklar. Sonra sürdüler atlarını çağlara meydan okurcasına ve kim olduklarını asla unutmamacasına... Sonradan tarihçiler merakla yazdılar bu hikayeyi, eğer Thuzun Thun adını söylerken kekelemeseydi ve adını HUN gibi söylemesydi birşeyler değişir miydi diye... Tabii ki kimse veremedi bu sorunun cevabını. Bilinmeyen olduğu gibi kaldı; Hun olarak. İnsanların onların korku verici güçlerine engel olmak için kıtaları boydan boya kesen duvarlar yapmasına daha binyıllar vardı, ama Atlantis’in batışından sonra bile yok olmadılar ve bu vahşi ama onurlu savaşçılar atlarını Hyboria’ya sürdüler. Hyboria’nın geniş topraklarına vardıklarında. Taengen’den bu yana dokuz nesil geçmişti. Tanhu’ları, beylerini çevresine topladı. Önüne ceylan derisinden bir harita açarak işaret etmeye başladı herbirine. Böylece Hun kavmi dört bir yana dağıldı. Kimi güneye Stigya’ya, medeniyetin ve büyünün beşiğine indi, kimi biraz daha kuzeyde Aquilonya’nın yeni kurulmakta olan yüksek kulelerine tanıklık etti, kimi Cimmeria’nın karlı tepelerinde av aradı, kimi Hyrkania’ya Vilayet Denizi’nin ötesine sürdü atı. Koth’a Kush’a, Vendhya’a sürenler oldu atını, hatta küçük bir grubun buzlu tepeleri aşıp Hyperborea’ya bile gittiği söylenir. Ezelden beri doğa üstünden ve tanrılardan korkan Hun’lar, savaşçı olamayacağını düşündükleri, daha çelimsiz evlatlarını, Ibiş’in, Mitra’nın, Set’in tapınaklarına yolladılar. Erlik’in, Xotli’nin ustalarından ders aldırttılar. Stigya’da büyü eğitimi gören Hun’ların bir kısmı, büyük Acheronian loncasına katıldı. Burda Lonca üyelerinden habersiz olararak özel bir büyü geliştirdiler. Hun kanından doğan her bir kadın ve erkek bu büyüyle işaretlendiler ve aralarında özel bir bağ oluştu. Aradan binyıllar da geçse her nerde bir Hun yardıma ihtiyaç duysa yanında bir başkası belirdi. Geçen binyıllar, görüntülerini değiştirdi. Ama kanlarındaki bu kutsal işareti hiçbirşey değiştiremedi. Derken, Stigya’nın başkenti Memphia’da, bir Ibis tapınağına genç bir çırak katıldı. Kendine Amon diyordu. Ama asıl adı Thoth idi. Amon öldürdüğü bir hırsız arkadaşının adıydı. Güce olan açlığıyla kısa sürede yaşıtlarını geride bıraktı Thoth Amon ve sonunda yıkık mabetlerin altındaki bir mağarada Set’in kendisiyle karşılaştı ve kara yüzüğü buldu. Yaşamına karşılık bir anlaşma yaptı. Elde ettiği güçle ustasını öldürdü ve Stigya büyücüler hiyerarşisinde yükselmeye başladı. O sırada aynı Ibis tapınagında yaşayan bir Hun rahibi bu gelişmeleri endişeyle izledi. Stigya’da Ibis’in hükümranlığı yıkılıp Set’in gücü yükselirken, Kuzeyde Aquilonya’dan bir barbarın kral olduğu haberi geldiğinde, başbüyücü Toth Amon’un gözlerindeki ölümcül ifadeyi gördü. Ve binyıllar öncesinde Acheronia’nın bir yıldız gibi parıldadığı zamanlarda yapılmış bir büyüyü harekete geçirdi. Hun’lar toplanıyordu.... Doğru bildikleri amaç uğruna savaşmak için, Hyboria’nın dört bir yanından Stigya’nın cennet bahçesi Puple Lotus’da toplandılar. Uzak anılardan hatırladıkları şekilde Yakınşehir adını verdiler bu şehre. Şimdi ise en iyi bildikleri işi yapıyorlar: Savaşıyorlar.... Ey Hun, Kılıcından düşmanının kanı, kupandan dostunun meyi eksik olmasın... Hun Atasözü Have you not learned that? Here, one is either predator or prey! Thoth Amon Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar