Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Çengelli iğne


yav

Öne çıkan mesajlar

wtf diyor ve okuyoruz;
said:
Düğüm ya da çengelli iğne yönetmeliğe kaldı
Bakan Çiçek, yasal türban tarifinin doğru anlaşılması için kanuna fotoğraf koymayı bile düşündüklerini anlattı. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu ise “Düğüm mü, çengel mi; yönetmelikte tarif edilecek” diyor.
Kamuoyunda “yüz açık ve çene altından bağlanacak” tarifi tartışılırken, tesettür modacıları bu tariften anladıklarını mankenler üzerinde göstermeye başladı. Tarif basında da “anneanne modeli” olarak gösteriliyor; ancak bu anlamı çıkarmayanlar da var. Tartışma düğümün nereden atılacağında düğümleniyor: “Çene altından bağlama” ifadesinden kastedilen, çenenin açıkta kalması gerektiği mi; yoksa düğümün nereden atıldığı mı? Düğüm yerine çengelli iğne ile tutturmak mümkün olabilecek mi? TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu tüm bu tartışmalar üzerine “Düğüm mü, çengel mi, yönetmelikle tarif edilecek” dedi.

Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer “kamusal alan” diye Çankaya Köşkü’nde, TSK da orduevleri dahil askeri tesislerde “türban yasağı” uyguluyor ama, geleneksel diye ifade edilen bu modele yasak uygulamıyor.

Geçen yıl Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne, çocuğunun diploma töreni için gelen anneler, bu modelde başörtüsü kullandıkları halde alınmamış; Genelkurmay Başkanı Büyükanıt müdahale etmişti.

Büyükanıt şöyle demişti: “Bu konuda yorum yapmak asker olarak bana düşmez. Aldığım bilgiye göre, kapıdaki bir görevlinin tutumu. Yoksa eşarba hiç kimse bir şey demez. Böyle toplumun tansiyonunu yükseltecek şeylerden hakikaten kaçınmak lazım. Ama bazı şeylerde de kararlı olmak lazım. Ama o çizgiyi tabii yöneticilerin uygun yerde çizmesi lazım.”

ÇENGELLİ İĞNE YA DA DÜĞÜM YÖNETMELİĞE KALDI
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise, gazetecilerin soruları üzerine, düğüm ya da çengelli iğneyle bağlama şekli için yönetmelik çıkarılacağını söyledi. Kuzu şöyle dedi:

“Türban nerede başlar, başörtüsü nerede başlar, iğne, çengel... Bunlar daha sonra çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Ondan sonra bağlama şekli belli olacak.”

ÇİÇEK: GÜLÜNÇ AMA FOTOĞRAF KOYMAYI BİLE DÜŞÜNDÜK
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün bu konudaki sorularını şöyle yanıtlıyor:

Klasik türban takan kızlar üniversiteye girebilecek mi?
Kesinlikle giremeyecek. Sadece çenesinin altında bağlayan girebilecek.

Bu ne anlama geliyor?
Bu konuyu tartışırken önce “geleneksel Anadolu başörtüsü” diyelim diye düşündük. Ama Anadolu’nun bazı yerlerinde geleneksel kara çarşaf bile akla gelebilir diye vazgeçtik. Bunun üzerine gülünç gelebilecek bir fikri bile tartıştık. Kanuna başörtüsünün nasıl bağlanacağını gösteren bir fotoğraf koyalım dedik.

İlk, orta ve liselere başı kapalı girilebilecek mi?
Üniversite dışındaki okullara kesinlikle başı kapalı girilemeyecek.

Ama Prof. Özbudun bile bu haliyle geçerse, çarşaflı da girer, ilk, orta ve lisede de başı kapalı okula girebilir diyor?
Tekrar ediyorum. Kesinlikle böyle bir şey olmayacak. Bu endişeyi gidermek için Anayasa’ya “sadece üniversiteyi bağlayacağına” dair bir ifade koyacağız. Ayrıca bu anayasa değişikliğinin ve kanunların tartışmasında söylenen sözler, gerekçeler de olacak.

Ya devlet daireleri? Başı kapalı kadınlar devlet dairelerinde çalışabilecek mi?
Kesinlikle çalışamayacak. Eski uygulama aynen devam edecek.

Ya bir kız çıkıp, “Benim başı örtülü üniversiteye gitmeme izin verdiniz. Ben doktor oldum. Hastanede çalışamayacak mıyım” derse?
Şunu açıkça ifade ediyorum. Başı örtülü biçimde üniversiteye giden bir kız, ilerde devlet dairesinde çalışabileceğini düşünmesin. Böyle bir şey olmayacak.

"Anneanne modeli" kesinleşirse, Başbakan'ın ABD'de okuyan kızı Sümeyye'nin (solda) kullandığı bu modelle Türkiye'de okuması yine mümkün olamayacak. Daha önce üniversiteyi kazandığı halde gidemeyen Hayrunnisa Hanım'ın da, gidebilmek için örtüsünü değiştirmesi gerekecek.


kaynak: http://www.ayyas.com/guncel-olaylar/21468-dugum-ya-cengelli-igne-yonetmelige-kaldi/
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dini bir kuralin nasil uygulancagini belirlese idi devlet, evet bu din devleti olmus olur laiklik ilkesi cignenmis olurdu. Ancak burada sadece tanidigi serbestinin suistimalinin onlenmesi icin sinirlari belirliyor ki bu sadece bu meselede degil genel kanun koyma surecinde bu sekilde isler.

Bu sozlerim objektiftir. Siyasi dusuncelerden bagimsiz sadece hukukcu gozuyle bakmaya calistim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

milyonlarca topic açınca farklı bişey mi oluyor, konuşuluyor

bu tür saçmalıklar, saçmasapan yasaklar ortaya konulmadan önce düşünülcekti.
neden geri kaldığımıza değil geride olduğumuza çok güzel bir örnek
biz bunları tartışıyoruz, önemsiyoruz,
bir ülkeyi türbanla yıkcak veya geliştircek kadar hayalgücüne sahibiz
canının istediği gibi yasaklar koymak için bu ülkenin hukunu böyle mahvedersen vakti zamanında, düzeltmek içinde aynı yolun tersinden geçmek zorundasındır
bir adım atılırken yasallığını değil, insanların hayalgücünü ikna etmeye uğraştıkça bu devam eder.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

up

anayasa değişikliklerinin değil de bu yök yasası, yönetmenliklerin anayasa mahkemesine taşınması olayı var bir de

ya anayasa mahkemesi daha önce hangi akla hizmet verdiyse o gerekçeleri yalayarak tersi yönde karar verip bu maddeleri onaylayacak sorun kalıcı olarak çözülcek ki bu işin en temiz, uzantısız çözümü olcak
ya da aynı eski kararlarını tekrarlayan bir karar alınınca, olay mahkemeden sonra türban sorunu üzerinden siyasete devam edilmesi üzerine ilerliyecek, bundan sonra şunlar olabilir

akp nin anayasa mahkemesinde daha kadrolaşmaya başlamadığını(yeni üye atanmadı sanırım sezerden beri) düşünerek, bu tip sorun için ilerki zamanlardaki kadrolaşma beklencek
bu süre zarfında akp ve mhp oylarında artış dikkat çekeci olacaktır
anayasaya türban maddesi getirilip go to 10 döngüsüne girilcek
ve tabiki ülkeye zarar vermesi kuvvetle muhtemel eskisine nazaran daha komplike durumlar ortaya çıkcak
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

10 yıla kadar darbe gibi çok komplike bir durumun olacağını tahmin ediyorum.

Kapılar açılacak, çatışmalar başlayacak. Sonra ordu (çaresizce) tepemize binecek, tek sorumlusu tayyip olacak, ama olan olmuş olacak.
Yine de daha zaman var.
Kısmet.


Bgün Yorum Farkı'nı izlediniz mi bilmiyorum, Kongar'ın güzel sözleri vardı, Barlas bile katıldı. Metni bulursam koyarım buraya.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Anayasa Mahkemesi’ne giderse


Bıkmayan kalmadı ama belli ki bu "türban" davası bir süre daha baş ağrıtmaya devam edecek.

Şimdi bu konuyu "çözme" iddiasındaki iki partinin hazırladığı formülü biliyoruz. Buna ilişkin itirazlardan da üç aşağı beş yukarı haberimiz var.

Biz artık onları değil, getirilen bu formüller aynen yasalaşırsa önümüzdeki günlerde ne olabilir, ona değinmek niyetindeyiz.

Tartışılmayacak kadar açık olan husus şu:

Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddeleri değiştirilir, onun ardından YÖK yasasının ek 17’nci maddesine konan "Çene altından bağlanmış başörtüsüyle üniversitede öğrenim görmek serbesttir" anlamındaki hüküm yürürlüğe girerse, bunu hem CHP hem de DSP, Anayasa’nın "laiklik" ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürecekler.

Anayasa Mahkemesi’nin daha önce bu konuda verdiği kararları dikkate alınca söz konusu hükmün iptal edilmesi ihtimali güçlü görünüyor. Çünkü Fikret Bila’nın dünkü Milliyet’te yazdığı gibi, bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 1989’da iptal ettiği:

"Yükseköğretim kurumlarında, dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarda çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç nedeniyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbestir" hükmünden sadece son cümlede farklıdır. Gerçi tartışmaların özünde hep "türban" ve "dini inanç" kavramları geçmektedir ama, Anayasa Mahkemesi’nin bir yasayı incelerken onun bütününü göz önünde bulundurduğu, konuya yasanın amacı ışığında baktığı bilenen bir husustur.

Ama asıl önemli olan, bazı -belki de birçok- hukukçunun, "Anayasa değiştirilir, türbana izin oradaki yeni hükümle sağlanırsa Anayasa Mahkemesi bir şey diyemez. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’da yapılan değişiklikleri ancak ’şekil’ yönünden inceleme yetkisi vardır" şeklinde özetlenebilecek görüşünün yerinde olup olmadığıdır.

Konuyu Anayasa hukukunun tanınmış uzmanlarıyla konuştuk. Özetleyebileceğimiz görüş şöyle:

"Anayasa Mahkemesi’nin sadece şekil yönünden inceleme yetkisi olduğunu ileri sürenler, Anayasa’nın değiştirilemeyen ve değiştirilmesi önerilemeyen ilk üç maddesinin etkisini ve önemini görmüyorlar. Bir Anayasa değişikliği şeklen tüm koşullara uyularak kabul edilmiş olsa bile, o değişikliğin, Cumhuriyet’in şeklini belirleyen laikliğe, demokratikliğe ve sosyal hukuk devleti niteliğine aykırı olduğu iddia ediliyorsa, Yüksek Mahkeme, ’Oy sayısı tutuyor, iki kere müzakere koşulu yerine getirilmiş. Binaenaleyh bizim yapacağımız bir şey yok’ diyemez. Bence dememesi lazım. Çünkü Yüksek Mahkeme’nin verdiği pek çok kararda, bu temel ilkeleri korumanın öncelikli bir görev olduğu ve tüm kuralların önüne geçtiği belirtilmiştir. Kaldı ki birçok bilim adamı da bu görüşü savunmuştur. O nedenle temel ilke olan laikliğe aykırı bir Anayasa değişikliği, iptal bile değil, ’yok hükmünde sayılmak’ gerekir."

Yok hükmünde (eski deyimle "ke’en lem yekun" ) saymanın sonucu, o konunun "iptal"i bile gerektirmeyecek kadar hukuk sistemine aykırı sayılması demektir.

Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi yok ki diyenler de görüşlerini söylesinler.



Anayasa Mahkemesi ile ilgili Oktay Ekşi'nin yazısı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bu görüşü önceden tartışmıştık; danıştay açıklaması başlığında
anayasa mahkemesinin anayasayı denetleme yetkisi yok
anayasayı, anayasa mahkemesine göndererip, anayasaya uygun mu diye denetletmenin bir yolu yok
ilk üç madde bu kadar kutsalsa
anayasanın üstünde bu 3 maddelik megaanayasa yapılcaktı vaktinde, geçti artık
akp şeriatlısını yapar artık!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Viktor said:


gene bozuldu hafiften bir balans ayari lazim


Abi yapmayın, etmeyin gözünüzü seveyim. Viktor bari sen yapma. Hangi Avrupa devleti varki 10 yılda bir askeri müdehale olsun siyasete. 1960, 1970, 1980. Bir tek 1997'de 10 yıllık düzen bozuldu, onda da ordu dayanamayıp 2007 muhturasıyla geleneği yeniden sağladı. Gözünüzü seveyim yeter artık, bırakın darbe istemeyi. Askerden darbe isteye isteye bu hale getirdiniz herşeyi. Halkız ulan biz, herşeyi değiştirebilecek güç bizde. Neden bir halk devrimi değilde, darbe isteyelim. Yetmedi mi orduya döktüğü kan? Doyamadı mı kanımızı içmeye? Yeter artık, uzak dursun ordu siyasetten!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

halkın yaptığına ihtilal deniyordu, Atatürk'ün yaptığına devrim galiba(gerçi darbenin yönetim ve halkı kapsamayan değişik verisyonuydu)
bundan sonra ya halk darbe ima ederse askere darbe yapar
ya da seçim sisteminden sıkılıp gider meclisi basar
ortada bir bütünleşme olmadığından hepsi ihtimal dışı gerçi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...