sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8113867.asp ÖNCE düşlerindeki İslam nizamını adım adım getirmek isteyen Başbakan’ın çelişkilerine göz atalım. Başbakan Erdoğan, partisinin Üsküdar Kadın Kolları Kongresi’nde konuşuyor: "Başı örtülü olan laik olamaz mı? Niye laik olmasın?" Arkasından da şöyle diyor: "Her zaman söylediğimiz bir şey var. Altını çizerek yine söylüyorum. Kişi laik olmaz, devlet laik olur." Başbakan’a göre Müslüman bir insan laik olmaz. Bu mantığa göre Başbakan’ın ikinci cümlesi, birinci ile çelişiyor. Müslüman bir insan laik olmazsa, "Başımı inancım gereği örtüyorum" diyen kişi nasıl laik olabilir? Devam ediyor Başbakan incilerine: "Türkiye’de toplumsal mutabakat var ama, kurumsal mutabakat yok. Sorun da zaten burada." Başbakan bu sorunu da kurumları hizaya getirerek halletmeye çalışıyor. Anayasa’nın laiklik ilkesinin, yargı kararlarının yanından dolaşarak şimdilik sadece üniversitelerde türban sorununu aşmayı, ilk fırsatta da imam hatiplilerin istedikleri fakültelere girmelerini sağlamayı amaçlıyor. Sonra sıra ortaöğretime ve ilköğretime gelecek. Arkasından da kamusal alanlara ve orada hizmet verenlere... Zaten TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi, AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna baklayı ağzından kaçırıverdi: "İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personelde de türbanı serbest hale getirmektir." * * * Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Leyla Şahin’in başvurusu üzerine aldığı kararın özü, üniversitelerde laiklik ilkesinin ve bu kurumların laiklik niteliğinin korunması amacına dayanmaktadır. Devlet ancak kamusal alanları dinsel etkilere, baskılara karşı koruyarak din ve inanç eşitliğini sağlayabilir. Siz üniversitelerde, ilköğretimde, ortaöğretimde ve kamusal alanda türbanı serbest bırakırsanız bireylerin din ve inançlarına bakmaksızın eşitliği sağlayamazsınız. Okullarda serbest bırakılan türban, başı açık öğrenciler üzerinde baskı oluşturur. Kamuda çalışan türbanlı memur da diğer dinlere bağlı kişiler üzerinde olumsuz etki yaratabilir. * * * AKP, Prof. Ergun Özbudun ve ekibine sivil, özgürlükçü, birey haklarını öne alan yeni bir anayasa ısmarladı. Prof. Özbudun ve ekibinin hazırladığı, türbana da serbestlik öneren anayasa taslağı AKP hukukçuları tarafından yeniden şekillendirildi. Ancak, AKP bu anayasayı beklemeden MHP ile anlaşarak türban konusunda apar topar ilk adımı attı. Bu girişim anayasa taslağını hazırlayan Prof. Özbudun’u bile telaşlandırdı. Tehlikeyi gören Prof. Özbudun, AKP’yi uyarma gereğini duydu. "Hiçbir hürriyet sınırsız değildir. Kamu düzeni, inkılap kanunları, genel ahlak, veya başkalarının hürriyetlerini ihlal etmemek şartı gibi sınırlar koyun" dedi. Prof. Özbudun başına gelecekleri biliyor olmalı. Onun için yana yakıla Başbakan’a koştu "Aman yapmayın" dedi. İyi güzel de atı alan Üsküdar’ı çoktaan geçti. AKP, laik düzeni dilim dilim doğramaya başladı. Bu tehlikeli gidişte rolü olanlar bundan sonra ne yaparlarsa yapsınlar bu günahtan kurtulamazlar. Tufan TÜRENÇ, Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Bir özgürlük sorunu olarak ’türban’ ÜNİVERSİTE öğrencilerinin, herhangi bir kılık kıyafet kısıtlamasına maruz kalmadan, diledikleri giysiyle okullarında okuyabilmeleri gerektiğini kendimi bildim bileli savunuyorum. Bu sadece türbanlı öğrencileri kapsamıyor. Sokaklarda dolaşabildiğiniz her türlü kıyafetle üniversiteye de devam edebiliyor olmanız gerekir ve bunu talep etmek gerçekten bir özgürlükler meselesidir. Sorun daha çok, türbanın egemen olduğu bir ortamda, kadınların "namus yargılamalarına" karşı koyabilip, koyamayacakları ile ilgili. Sizlere geçen hafta bu köşede sözünü ettiğim "Namus için neler çektik" isimli film için yapılan araştırma, "namus" kavramıyla "başını örtme" kavramının çoğu kez birlikte değerlendirildiğini ortaya koyuyor. Ve türban ya da adına her ne denirse bir kumaş örtü, "namusun" geçerli tek koşulu olarak algılanıyor. Böyle bir toplumsal ortamda, başını örtmek istemeyenlerin özgürlüklerini nasıl koruyacağız? Türban, kamu hizmeti verenler açısından da serbest olduğunda, sırf başı açık diye bazı kadınların itilip kakılmalarını, kamu hizmetinden yararlanırken sorunlar yaşamalarını nasıl engelleyeceğiz? Reşit olmamış kız çocuklarının yaratılan aile ortamı nedeniyle başlarını örtmek zorunda kaldıklarını, bunun gereğini sorgulama olanaklarını bile bulamadıklarını biliyoruz. Bu kız çocuklarının özgürlükleri ne olacak? Reşit olmamış kız çocuklarının, kendi iradeleri dışında türbana sokulmaları konusu nasıl çözümlenecek? Mehmet Y. Yılmaz, Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 On üç maddede Batı ahlaksızlıkları BAŞBAKAN Erdoğan, "Batı’nın ahlaksızlıklarını aldık" dedi ya... Bazıları ısrarla sordu: "Ey Başbakan! Söyle bakalım... Hangi ahlaksızlıklarmış bunlar?" Başbakan buna bir yanıt vermedi... Bir liste falan çıkarmaya kalkışmadı... Ancak... İmdada Vakit Gazetesi yetişti... "Hangi ahlaksızlık mı? İşte bunlar" başlığı altında bir "ahlaksızlık listesi" yayınladı gazete... Vakit’e göre Batı’da... BİR Aile mefhumu çökmüş... İKİ Evliliklerin yerini birlikte yaşama almış. ÜÇ Kadınlar kucaklarında bebek yerine köpek gezdirmeye başlamış... DÖRT Yaşlılar huzurevlerine terk edilmiş... BEŞ Homoseksüellik ve lezbiyenlik almış başını gitmiş. ALTI Cinsel yaşama özgürlüğü teşvik ediliyormuş. YEDİ Batı’da cinsellik yaşı 10-11’e inmiş... SEKİZ İlköğretim okullarında bile prezervatif satışı yapılıyormuş. DOKUZ Uyuşturucu bağımlılığı ilkokul düzeyine inmiş... ON Komşuluk yokmuş... ON BİR Misafirlik hak getire imiş... ON İKİ Dayanışmanın adı bile geçmiyormuş. ON ÜÇ "Zavallı" Batı insanı, "milyonlar içinde yalnız" imiş... * * * Bu listeye her bakımdan itiraz edilebilir... "Birader, hayatında kaç Batılı gördün? Kaç Batılı ile muhatap oldun? Bunları nereden biliyorsun?" meselesinden tutun da, "Madem öyle... Adamların başına neden taş yağmıyor?" meselesine kadar... Boşlukta kalan birçok husus üzerinde durulabilir. Ama ben böyle bir şey yapmayacağım... Sadece ve sadece şunu söylemekle yetineceğim: Eğer Batı, listesini yayınladığınız gibi "ahlaksızlık" denilen olgunun yuvalandığı bir merkez haline geldiyse... Söyler misiniz? Listeyi yayınlayarak durumunu kurtarmaya çalıştığınız Başbakan Tayyip Erdoğan, neden bu ahlaksızlık merkezine dalmak için kapıları zorluyor... Adamlar, "Biz sizi almayız" dedikçe... Erdoğan neden "Hayır! Alacaksınız" diye ısrar ediyor. Bir "ahlaksızlık deryası"na dalmak için bunca gayret neden? Bu soruya Vakit Gazetesi’nin yanı sıra Başbakan Tayyip Erdoğan da yanıt verebilir... Hatta yanıtı bir uçak yolculuğunda Vakitçiler ile Erdoğan birlikte de hazırlayabilir. Ahmet HAKAN, Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Laiklik de Batı'dan aldığımız ahlaksız değerlerden mi? Belediye Başkanlığı'ndan bu yana izlediğimiz Başbakan Erdoğan'ın her dönemde insanı hayrete ve dehşete düşüren açıklamaları olmuştur. Burada sadece "süngülü, minareli" siyasi söyleminden de söz etmiyoruz. Öznel dünya görüşü ve kültür anlayışına dayanan "ahlak" içerikli çıkışlarından da söz ediyoruz. Hatırlanacaktır, zamanında baleyle ilgili bir soruyu yanıtlarken, "belden aşağı işlerle ilgilenmediğini" belirten ifadeler kullanmıştı. Çin'den Guatemala'ya kadar en yüksek sanat dallarından biri sayılan bale konusunda o dönemde söyleyebileceği bu kadardı. Kafasını ya balerin ve baletlerin 18'inci yüzyıldan bu yana geleneksel olan giyindikleri kıyafetlere takmıştı, ya da bale sanatını icra edenleri gece kulüplerindeki revü kızlarıyla karıştırmıştı. Artık onu bilemeyiz. Erdoğan ne demek istedi? Arada geçen zaman içinde Batı'dan çıkan bale konusunda neyin ne olduğunu öğrendi mi, onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu "ahlak" temasını işlerken Erdoğan'ın hâlâ tepkilere neden çıkışlarda bulunuyor olmasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Şûra Salonu'nda geçen hafta bir konuşma yapan Erdoğan bu kez 'Biz Batı'nın ilmini, sanatını almakta yarışmalıydık. Maalesef değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık' demiş. Bu sözlere iyi niyetli bir açıdan da bakmak mümkün. Ancak, geçmiş söylemine baktığımızda, Erdoğan'ın bu sözlerine ilk etapta olumsuz açıdan bakılmasını ve aydınlarımız tarafından eleştirilmesini doğal karşılamak zorundayız. Zira bu sözlerden Batı'dan bugüne kadar değer olarak iyi olan hiçbir şeyin alınmadığı, alınan değerlerin ise kendi değerlerimize ters, "ahlaksız" şeyler olduğu anlamı çıkıyor. Batı'dan aldığımız iki değer Oysa Batı'dan aldığımız iki temel değer var ki, onlar olmasaydı Anadolu'da bugün Türkiye Cumhuriyeti yerine çok farklı bir düzen olurdu. Bunlardan ilki, cumhuriyetimizin temel taşlarından olan laikliktir. İkincisi ise sürekli geliştirmek ve ileriye götürmek zorunda olduğumuz çoğulcu demokrasidir. Erdoğan'ın laiklik ilkesiyle bir sorunu olabilir tabii. Zira bunun, siyasi tabanı tarafından tüm topluma zorunlu yaşam biçimi olarak yayılmak istenen "değerlerin" karşısında durduğu kesin. Şeriat düzeni yerine benimsediğimiz demokrasiye ise minnettar olması lazım, çünkü partisini iktidara getiren budur. Tabii, demokrasiyi hâlâ kendilerini hedeflerine götüren bir tren olarak görmüyorsa. Kuşkuları körükler "Batı'nın bilim ve sanatını almaya" gelince, AKP iki dönemdir güçlü bir şekilde iktidarda. Mademki bilim ve sanat alanında bir açık olduğuna inanıyor, -ki bu tümüyle yanlış değil- o zaman Erdoğan hükümeti bunu gidermek için ne yaptı, ne yapıyor? Batı tarzında resim, heykel, müzik ve bale gibi "hümanist" sanat dallarını teşvik ediyor da biz mi göremiyoruz? Eğitimde bilimsel düzeyi artıracak hamleler yapıyor da biz mi anlamıyoruz? Uzun lafın kısası, Erdoğan, "Batı'nın değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık" derken neyi kastediyor, bunu ortaya anlaşılabilir bir şekilde koymak zorunda. Yoksa bu tür sözlerin siyasi niyetleri hakkında içeride ve dışarıda duyulan kuşkuları körüklemekten başka bir işe yaramayacağını bilmeli. Semih İDİZ, Milliyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Ardeth Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Şu adamı frenleyen ve eğiten danışmanlar mutlaka var, var ki eğer onlar olmasa 1 ayda kendini rezil ettiğinin 10 katı rezil eder. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
PhysX Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Tüm bunları bizim bahçede duran ağaç bile biliyor ama çözüm yok ortada.. Çözüm kim baykal mı? bahçeli mi? baykal muhalefet için doğmuş bahçeli ise sırf gaz. baykalı getirsen ana parti yapsan gider muhalefet partisine muhalefet eder işi gücü yokmuş gibi! Bahçeliyi getirsen daha hiçbir ülkeye derdini anlatmadan ırağın bir ucundan girmiş diğer ucundan çıkmıştık.. eeee? sonuç? denize düştük yılana sarıldık. ya zehirlenicez ya boğulucaz bir alahın kulu nuh ta çıkıp gemi yapalım demiyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
a cup of coffee Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 tayyipi ak partiyi falan sevmem üstteki çok uzun satırlarıda okumicam ama şunu belirtmek istedim yahu bi bakın konu dışına alt alta 20 30 40 50 tane topic tayyeap tayyeap diye bağırıyor yahu anladık bu herifler kötü pis insanlar (üstteki yazıları okumadım eminim ki gene böyle birşeylerden bahsediyorsun ki değilse tükürdüğümü yalar özür dahi dilerim).nedir yani topic açıp küfrediyoruz adamlara da olayımız nedir ?en azından biraz çözüme yönelik birşeyler yazsın birileride herkes açıyor kötü bu adamalar diyor; sonra 20 kişi o post altına evet evet kötüler bir idğeri yahu pis bunlar ya, bir diğeri aman tiplere bak gibisinden konuşuyor kendimde dahil.ne bu ne olayımız ne? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
odiflame Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 28, 2008 PhysX said: Tüm bunları bizim bahçede duran ağaç bile biliyor ama çözüm yok ortada.. Çözüm kim baykal mı? bahçeli mi? baykal muhalefet için doğmuş bahçeli ise sırf gaz. baykalı getirsen ana parti yapsan gider muhalefet partisine muhalefet eder işi gücü yokmuş gibi! Bahçeliyi getirsen daha hiçbir ülkeye derdini anlatmadan ırağın bir ucundan girmiş diğer ucundan çıkmıştık.. eeee? sonuç? denize düştük yılana sarıldık. ya zehirlenicez ya boğulucaz bir alahın kulu nuh ta çıkıp gemi yapalım demiyor ölümü görüp sıtmaya razı olalım diyorsun.nuhun gemisine değilde tayyipin sandalına binmişiz gidiyoruz. bu milliyet ile hürriyet bu muhalefeti seçimden önce yapsa idi çok şey değişirdi maşallah şimdi bütün köşe yazarları sözleşmiş gibi tayyipe saldıraya geçtiler.sanırım aydın doğanın büyük bir ihale veya getiri beklentisi var.getiriyi alınca tekrar tayyipi yağlamaya başlarlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar