Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Topuklu ayakkabılar.


Cynthia

Öne çıkan mesajlar

fetiş ve özel bir nesne çoğu erkeğe göre. kadınlar içinse koleksiyonluk örnekleri olan, ayakkabıdan da öte bir seçim.

şahsen sadece rahat olduğunda tercih ederim. zorunda kalmadıkça da hiç kullanmam. ama bahsedeceğim şey topuklu ayakkabının ayağımıza yararı ya da zararı değil. sadece küçük bir detay, ki ne zamandır aklımdadır..

hoş, gerçi başka ortamlarda birbirinden farklı onlarca başlık da açılmış bu konu üzerine. ama ben bir etki altında kalmadan yazacağım yine.

odamda yatıyorum, derin uykumdayken her nasılsa gözlerimi açmış tavana bakıyorum aptal bir biçimde. klasik bir "anlamsız gece uyanışı". ışıklar kapalı. yorgan üzerimden neredeyse kaymış gitmiş, ağzımın suyu kurumuş dudaklarımda. ne de olsa gecenin ilerleyen saatlerindeyiz. sokaklar da sessiz. sadece şu bebek gibi ağlayan korkutucu kedilerin sesleri var, o da bölük pörçük..

sonra bir an topuklu ayakkabı sesleri duymaya başlıyorum.

düzenli bir biçimde camımın dibine yaklaşıyor, sonra aynı düzenli adımlarla uzaklaşmaya başlıyor. o an aklımdan bir ton görüntü geçiyor işte. bilmiyorum size de olur mu ya da benden başka bunu yaşayanınız var mı..

şöyle otuz yaşlarında sarı saçlı bir bayan, takım elbise giymiş; kolunda hoş bir kol saati var. boyuna çizgili takımının içine beyaz bir gömlek giymiş. kolunun altında da içinde ne olduğu belirsiz bir çalışma klasörü tutuyor.. klasik bir iş kadını.

işte hayalimde canlanan bu.

sonra kendi kendime gülüyorum. ne işi var anam böyle bir kadının gecenin dördünde sokakta tek başına? "yat bi uyu kızım, yedin yine kafanı.." diyorum kendime..

bazen de dayanılmaz bir merak sarıyor bünyemi. perdeyi aralayıp bakıyorum. bir seferinde takım elbiseli genç bir adam çıkmıştı seslerin sahibi. topuklu ayakkabısı da yoktu, kösele giymişti. her ne zıkkım işi varsa beni meraklandırıp kaldırmıştı yatağımdan işte.

sonra adam geçip gidiyor. kediler yine ağlamaya başlıyor, gece yine sessizleşiyor. dötü yorgan altına alıp sabahı iple çekmeye devam ediyorum..

(not: daha birçok yazım var, ki çoğunu facebook'da da yayınlıyorum. oralarda görürseniz şaşırmayınız.)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Topuklu ayakkabılar /dasaaa versiyonu
rahat bi adamım, hani kimisi "takım elbiseli" doğar tabiri caizse. adamın hedefi takım elbise giyip bir mevkii sahibi olmaktır. ya da "hadi evlenelim" adamları vardır. erken yaşta evlensin çocuk yapsın baba olsun ister falan.

heh onlar ben değilim! kariyer falan uzak işler bunlar. zati tip olarak, giyim kuşam olarak bu manyaklarla yanyana geldiğimizde aradaki farkı görüp gülebiliyorsunuz.benden 10yaş büyük gösteren bu arkadaşları irdelediğinizde benden 2-3yaş küçük oldukları ortaya çıkıyor. yani 25yaş civarındaki birçok kişi 30yaş ve üstünde gibi gözükürken (gözükmek isterken) ben ise -tam tersi bir şekilde- 30'a doğru ilerdikçe 20lerde göstermeye başlıyorum. ben çok memnunum bu durumdan o ayrı mesele ^_^


her neyse, bir kız arkadaşım plazada çalışıyor ve karşılaşmamız üzerine beni davet etti. şimdi olay şu, bana çalıştığı yeri gösterip hava atıcak. isteği o, ancak kariyer insanı değilim dolayısı ile eğlenmeye gidiyorum.

gittim, içeri zar zor aldılar. "kimsiniz, kime geldiniz, du bi sn soralım sizi bekliyor muymuş" şeklinde ki ahiret sorularından sonra (yok kayığa binmiyorsun burada öbür tarafa geçmek için...) asansöre binip çıktım yukarı. orada da "burada bekleyebilirsiniz, buyrun oturun" faslı yaşadıktan sonra beni rahat bıraktılar..

derken tırrakk, tırak, tıtırak, tıkırıtak, tık-tırak-tak, tırak-tırak..

yaz mevsimi, adalardayım ve üzerinde zilleri olmayan bir fayton geliyor sanki..

sesler yaklaştı tıkıtırak, tıkırıtırak.. ve durdu.. kafamı zaten dergiden kaldırmışım "plazada at koşturuyorlar yahu!" diye geyiğimi de yapmışım kendi kendime ve koridorda bizim kızı ve 3arkadaşını görüverdim..

hepsinin üzerinde bir örnek gibi duran dopiyesler, ayaklarında na bukar (eliyle gösterir) topuklar!
yürüyen atın sesi gibi ses çıkartan ufacık boylu hatunlar!

neyse işte, tanıştırıldık. hava atma kısmı başladı. "burada çalışıyorum, bilmem kim vardı ya. o da başvurmuş buraya ama işe almamışlar çok güldüm! (ben gülmedim) a bu arada araba da aldım kendime ama trafik yoğun diye servisi kullanıyorum. çok yoğun işler ama olacak canım o kadar, ne de olsa büyük şirket. sen çalışmıyor musun şimdi? aaa.. sen de gelsene aslında buraya. cv'ni yolla sen ben konuşurum zaten (kimle konuşuyon, babanın kümesine horoz mu alıyon! hem ben gelmek istiyor muyum bakalım?) ama inşaat mühendisine ihtiyaç var mı bilemiycem. olsun ayarlarız bişiler"

yemekte yanımda oturan ve habire koluma dokunarak dikkatimi çekmeye çalışan kızın ısrarlı dürtüklemelerinden sıkıldığımı "elini indir ulan!" anlamında bir hareketle -tapping- geçiştirmeye çalışıysam da anlamadı işte.. yemeği kazasız belasız ancak bol havalı ve ara gazlı bi şekilde atlattıktan sonra yine atlı polis eskortu eşliğinde gidermişçesine takurru, tıkkara sesleriyle çıktık dışarı. hepsini öpüp "ama sen hazırla yolla cv'ni bana" temmenileri eşliğinde dört nala giden bir at misali koşar adım kaçtım uyum sağlayamadığım ortamdan dışarı.

o yüzden topuklu ayakkabının kendisi değil belki ama sesi plazaları hatırlatmaktadır bana ve kalabalık topuklu sesi oldukça rahatsız etmektedir beni..

son olarak kuzenden bi alıntı yapalım:
Fakat hala yaşıma inandıramıyorum insanları.. Tabi görüntü dışında, hayat tarzının da bunda etkisi var.. Yaşıtlarım evlenip, iş güç sahibi olup manasız hırslarla yaşarken, ben hala backpackers olup dünyayı gezelim, lord of the rings online almam lazım, bu aralar Muay Thai'ye başlasam süper olur şeklindeki tarzımdan hiç sapmadım.. Sapmayı da düşünmüyorum.. Evet belki çok fazla param, altımda arabam, hergün stres yaşayacağım bir işim de olmayacak ama bu tip insanlardan onbeş yaş genç gösterip, onbeş kat daha mutlu ve huzurlu bir hayata sahip olacağım.. Zaten bir süre sonra "Gençlik sırrı" falan diye fason bir kitap yazarım, o da bestseller olup zengin olunca ortam lunapark kadayıfından* bile tatlı olur.. Yihuuu..

ya ya... işte böyle bişiler.

*:lunapark kadayıfı ayrı bi konu, onu açmayalım şimdi hiç..


topuklu konusunda bi de herkesin güzel görünmek zorunda olduğu özel günler de aklıma gelir ki o konuda görüş bildirmeyim hiç. en azından şimdilik..

yoksa topuklu güzeldir falan
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ikiside çok iyide ben uzun tutmicam bu kadar bişi söylemek istiyorum.gazete okuyorum geçen(ya aslında sadece geçenlerde değil hep okurum) neyse köşe yazıları falan (neydi hatta rauf tamer okuyordum sanırım; bi seçiciliğimde yoktur okurum tüm köşe yazılarını yazar farketmez) okurken gözüm sol tarafta bir hatuna dolayısı ile habere ilişti haberin içeriğide şuydu jet sosyeteden bir hanım kızımızın birçok topuklu ayakkabısı varmış sevgilisi sormuş o saymaya kalkışmış hemen, sayamamış, bırakmış ve hatta bu güzel kızımız geceleri ayakkabı ile yatıyormuş.bende söylendim tabi kendi kendime ulan allah belanı versin ne hıyarlar var dedim sora yok lan yok allah akıl fikir versin hey allahım dedim.yaa yaaa.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

dasaaa said:
ayaklarında na bukar (eliyle gösterir) topuklar!


Dasaa'nın yazısı keyifli, sohbet havasında yazılmış. Şu alıntı içinde kullandığım kısımda yazı içinde çok sevimli durmuş ve yazının kurmaya çalıştığı samimiyeti arttırmış. Ancak eklemek istediğim birşey varki, ne yazkki bu alıntıladığım "oyunun" yazı içerisinde devam ederek kullanılması, değerini düşürmüş. Keşke sadece ilkinde kullanıp bıraksaydın.

İlk yazıya değinecek olursam, günlüğümden sayfalar tadında olmuş. dasaa'nın yazısında da benzeri bir tad var gerçi. Bunları, bir deneme olarak değilde, nasıl desem, köşe yazısı v.s. olarak algılamak lazım. Günlük gazetelere, haftalık dergilere güzel giderler. :)

Edit: Alıntılamada hata.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 hafta sonra ...
haklısın valla. ne diyim ^_^

aslında köşe yazısı vs.den çok "konuşma kaydı" gibi oluyor galiba..

yani "...soğuğa rağmen dışarı çıktı. sert esen rüzgar içine işliyordu, önemsemedi bile. 'bir de rüzgar saçlarımı savurup yüzünü kapatmasa' dedi.. 'şu soğuk havada çay almak için markete gitmek.. akıllı adamın yapacağı iş değil' sert rüzgar kulaklarında uğuldarken hızlı ama dikkatli adımlar ile karları ezerek ilerledi..."

gibi bir yazı yerine "abi evde çay bitmiş. az önce dışarı çıktım feci rüzgar esiyor. yok o değil saçlarım uçuşuyor, önümü göremiyorum. bi de kulaklarım kıpkırmızı oluyor ki, hiç sorma. rezillik!"

tarzı konuşma kaydı gibi şeyler yazabiliyorum. ha ayrıca olmayan şeyi yazamama gibi büyük bir eksikliğim var. kurguda nasıl batırıyorum olmayan şeyleri yazmaya çalışırken hiç sorma.. yani çay almaya gittiğimi yazıyorsam harbiden bi paket çay almaya gittiğimdendir.. ^_^

karadeniz, seylan, earl grey falan evde karıştırıp harman içiyorum. hepsini bir arada bulması zor oluyor haliyle. yoksa ne işim var, dışarıda..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...