Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İhtiyar


ghost_boo

Öne çıkan mesajlar

Saçları beyazlamış , yaşlanmış moruk camdan bakıyordu halsizce.Düşünceleri ; anıları ve fantezileri arasında gidip geliyordu. Yaşlanmaya başladığından beri artık hayaller değil anılar düşünür olmuştu. Bu her maceraperestin hayatının sonunda yaşadığı büyük acıydı. Yaşadıklarının bedeli...

Dünya zalim diyordu. Kör , kahpe ve acımasız. Onca geçirilen çılgın , anlamsız bir eğlencenin sonunda , bir eve kırışmış bir ten ve dökülmüş dişlerle kapanmak. İşte tanrının bize verdiği en büyük ceza. Küfretti mırıldanarak. Bunu neredeyse her saat başı yapıyordu zaten...

Bastonuna dayanarak kapının önüne çıktı. Kasabaya çıkmaya karar vermişti ancak , ona göre kasabadakiler ölüydü onun için. Halbuki onun gençliğinde ne savaşlar verilmişti , ne kadınlar tadmıştı , ne maceralar geçirmişti dostlarıyla. Halbuki şimdi , herkes bir sisteme oturmuş mutlu ve robotik yaşamlarını yaşıyorlardı. Hızlıca yere tükürdü çocuğunun elinden tutmuş kadının karşısında. Pis pis baktı , zaten onun gibi yaşlılar dünyanın hiçbir çağında sevilmez değil miydi?

Yürümeye devam etti , mavi duvarlı , kırmızı kireçli çatılı klasik bir kasaba evinin önünden geçti , gençliğindeki apartmanları hatırladıkça bu evlere saygı duyuyordu. O apartmanları yıktığı günleri hatırladıkça bundan gurur duyuyordu. Gözleri tekrar parladı sinsice. Hayatı yıkımlarla geçmişti. Kahkaha dolu yıkımlarla.

Bastonu bedenini taşıyordu her adımda. Sokakları , sakat bir ayak ve meşe bastonuyla geçiyordu hızlıca . Anıları içinde yüzüyordu adam . Her adımda , bir gün daha geriye. Pis bir suratı vardı adamın zaten. Vücudundaki yara izleri , üçüncü dünya savaşından kalma bir insan olduğunu gösteriyordu. "Ben direndim" diye bağırıyordu adam. "Ben direndim, ve yıktım!"

Yürümeye devam etti. Her adımda , biraz daha nefretle dolarak. Yeni gençler anlamıyordu onu , o yeni gençleri nasıl anlamıyorsa. Bir sistem vardı evet , kalabalık , pis , dolandırıcı , adaletsiz , aşağılık bir sistem vardı gençliğinde. İyi hatırlıyordu. Bunu yıkmak için uğraşmıştı hayatı boyunca. Ama şimdi ; o günleri özlüyordu yaşlı moruk. Sağ gözündeki geçmiş olan körlük beyazlığı sinsi sinsi bakıyordu etrafına. Evet , adam kendi içinde bir döngüyle düşünüyordu sürekli...

"Bir şeyleri yıkmak gerek , yeni bir şeyler için."

Bir insan bu felsefe üzerine yaşadığında , ne kadar yeni sistem gelirse gelsin daha da yıkmak istiyordu artık . Zaten onun çocukluğunda da demiyorlar mıydı? İndigo Çocuklar! Yıkıcı Güç. Yeni bir sistem için yenisini kurmak gerek. Tabi ya. Yıkmak . Yenisini kurmak için. Biz kimiz? Yıkanlar. O halde direnmek gerek...

Askerlerin görüntülerini - görünmediklerini - hatırlıyordu adam. Birden bire karşıdan gelen bir ateş, görünmez bir asker . Köşede kalemiyle karargaha bağlantı kuran ajan çocuk. Yukarıdan geçen , sesleri duyulan ancak kendisi görülmeyen uçaklar. Tam bir kaos. Kaosu hatırlıyordu o biri beyaz , biri kahverengi gözler. Ve delicesine bir açlıkla özlüyordu o kaosu. Orada savaşmanın verdiği zevk , gurur ve kendini tamamlama hissi ; Adam kendi ruhunu özlüyordu.

Yüzü buruştu birden , baston sesi kesilmişti. Adam durmuş bir binaya bakıyordu. Bir kilise , artık kullanılmayan bir kilise. Zaten hangi kilise artık kullanılıyordu ki? Gençliğinde tanrı dedikleri şeye dualar ederken , yaşlılığında dua ettiği yerin bir depo olarak kullanılacağı aklının ucundan geçmezdi zaten. Yanından geçen 18'lik güzel sarışın bir kıza doğru baktı ve kabaca tükürdü yeniden.

Bahçe kapısını açtı kilisenin , eskiden tek bir kere kapanmayan bu kapı ; artık yılda en fazla bir kere - yani belki de hiç - açılıyordu. Adam bastonuna dayana dayana , kilisenin dibine geldi. Gençliğindeki gibi yukarı baktı delici bakışlarıyla. Onların tanrısı onları terk etmişti. Artık din yoktu. Artık yalnızca barış vardı dünyada. Bozanlar ise lanetleniyordu. Kilisenin içine girmeden , etrafından dolandı usulca. Buraları avucunun içi gibi biliyordu yaşlı adam. "Tık , tık " sesleriyle yürümeye devam ederken kilisenin mezarlığına geldi. Sarmaşıkların saldırdığı , bitkilerle dolmuş taşmış bir mezarlık. Unutulmuş cesetler yığını. Bastonuyla bitkileri iterek yürümeye devam etti. Boş bir mezara yavaşça kendini attı usulca.Sessizce yattı.Yukarı baktı.

"Beyazlar ve Maviler orduları birbirine saldırıyor " diye mırıldandı usulca. "Beyazlar daha güçlü , maviler daha saldırgan. Sonuç , yüzyıllar öncesinde bilgelerin kitabında yazılı.Beyazların kazanma vakti."Kafasında savaşın bittiği gün , ela gözlü adamın konuşması yankılandı.

"Artık din olmasın , artık ülke olmasın , artık dil olmasın. Gelenekler zorunlu değil , yalnızca birer hatıra anılarımızda.Bunu siz istemeseniz de , çocuklarınız seçmek zorunda. Ve zaten yapacakları da bu." Kendini beğenmiş ukala piç yavrusu. Zaten yaşlanmasaydım , yapacağım ilk şey seni öldürmek olurdu.

Mezarlığın içinde adamın düşünceleri tekrar gökyüzüne kaydı. "Maviler huzursuz , beyazlar kararlı. Kader yüzyıllar önce belirlemiş yapacaklarımızı. Biz yıktık , kurması size kalmış. Ancak geri gelirsem bunu da yıkmayı bilirim. "

Gözlerini kapadı adam , bastonunu göğsünün üzerine dayadı. Kalp atışları , bastonunun seslerine benzer bir biçimde , her bir seferinde anılara gömülüyordu. Yaralı anılara , ölmüş dostlara , kaos özlemine. Doğasında yıkmak vardı adamın. Önce çocukluğunun verdiği acı , ayaklarının üzerinde durmanın verdiği zevk , üçüncü ve en büyük dünya savaşı , kaos , ölümler ve zafer.

Özlemle birlikte mezarın üzerindeki toprağı eşelemeye başladı. "Hala oradaysan tanrım , üzerimi ört artık. Çünkü beni gömecek kimse kalmadı." Sanki her vuruşta ölüyormuşçasına , her vuruşta öldürüyormuşçasına , her vuruşta geri dönüyormuşçasına eşelemeye devam etti toprağı. Üstünde ince bir tabaka toprak oluşana kadar. Pek çok böcek , pis toprağın içinde adamın giysilerine karışmıştı. Gözlerini yumdu yeniden. “Al beni artık. Yoksa ben geliyorum sana.”

Pek huzurlu bir ölüm değildi elbette ama , anılarının acısından kurtuluvermişti adam .
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

şunlar gözüme çarptı kelime fazlalığı konusunda;

said:
Kasabaya çıkmaya karar vermişti ancak , ona göre kasabadakiler ölüydü onun için. Halbuki onun gençliğinde ne savaşlar verilmişti , ne kadınlar tadmıştı , ne maceralar geçirmişti dostlarıyla. Halbuki şimdi , herkes bir sisteme oturmuş mutlu ve robotik yaşamlarını yaşıyorlardı.



kombine edilesi cümlelere bir örnek de şu olabilir;

said:
Yürümeye devam etti. Her adımda , biraz daha nefretle dolarak.



yoksa temayı beğenmediğimden değil, gayet de beğendim. maksat şöyle (şayet kendini geliştirmek istiyorsan) buna bir iki tutam katkı sağlamış olabilmek.

sağlıcakla :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...