ranges Mesaj tarihi: Ocak 9, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 9, 2004 İstanbul Kanı Kış vakti İstanbul Boğazı... Akşam olmuş fakat karanlık öyle keskin bir yıkımla bastırmış ki daha saat 6 olmasına karşın gece ile uykunuzun gelişi karşı konulamaz durumda. Avrupa yakasından, Anadolu'ya, Kadıköy'e gitmek için o soğukta bir vapura biniyorsunuz. Kalın paltonuz içinde bile dondurucu rüzgardan korumasız olarak bırakılmış durumda vapurun üst katında arka tarafın kapalı bölümüne geçiyor ve dışarıya kıyasla cennet gibi sıcak olan burada atkınızı atıp rahat bir nefes alıyorsunuz. Sağ tarafta öne bakan bir cam kenarı kestirip gözünüze oturuyorsunuz. Koşuşturmacalarla dolu günün uyuşturucu yorgunluğu hemen koltuğun üzerinde paltonuza gömülüp kendinizden geçmenize sebep oluyor. Zaten olması gerekenden çok daha az yolcu ile giden vapurda kimseye aldırış etmeden bedeniniz o özlediğiniz uykunun kollarına dökülüyor. Birkaç dakika kestiriyorsunuz vapur motorunun huzur veren ritmik sesiyle. Birkaç dakika gün boyu yaşayacağınız en büyük hazzı yaşıyorsunuz. Birkaç dakika ayrılıyorsunuz karanlık İstanbul'dan. ... Rüyanızda garip bir tepe görüyorsunuz. Gri gökyüzü altında bir dokunuşta patlayacak bir sivilceyi andıran bu sarı tepenin üzerinde bir kara silüet size arkasını dönmüş anlamadığınız bir dilde mırıldanıyor. Kamburu çıkmış ve hatta yarı çıplak bedeninde derisi zayıflıktan öyle kurumuş ki tüm kemikleri alenen belli oluyor. Ama duruşu hiç de zayıf değil. İçinde bir yerlerde büyük bir güç gizli olmalı diye düşünürken size doğru dönüyor ve o dövmeli bir firavunu andıran surat üzerine çakılı antik gözlerde yokluğun iç kaldırıcı derinliğini görüyorsunuz. Varlığında öyle eski ve öyle heybetli bir dehşet var ki çığlık atmak istiyorsunuz ve ağzınızı açtığınız halde hiçbir sesin yükselmediğini fark edince boğulur gibi olup zihninizin en derinlerindeki bu rüyadan öksürerek uyanıyorsunuz. ... Yakınınızdaki yaşlı kadın size garip bir bakış attıktan sonra gözlerinizin onu bulmasını fark edip kafasını önüne eğiyor. Hayatınız boyunca vapurda gördüğünüz ender rüyalardan birinin bu hale bürünmesi iş yaşantınız ile üstünüze yüklenen stresin büyüklüğünün korkutucu boyutlara ulaştığınızı düşünmenize sebebiyet veriyor. Ama aynı zamanda bir terapiste ihtiyacınız olduğunu kendinize itiraf edemiyorsunuz çünkü rüyadan çıkarken orada gördüğünüz şeyin size söylediği ve hala kulaklarınızda çınlayan uğursuz dizeler benliğinizi kaynar bir havuz edasıyla yakmakta, bütünen. "İblis Molokh der berzah-ı İstanbul Mihabed" Suratınızı ovuşturup kendinize gelmeye çalışırken Kadıköy'e yaklaştığınızı görüyorsunuz. Vapurun önü iskeleye doğru, dalgaları yararak ilerlerken kafanızda rutin günlük izlenimlerinize ters bir durumla karışıyor. Adını koyamıyorsunuz ama ters bir şey var. Nedensiz bir arzuyla garip olanı çözmek için kafanızı rutin üzerinde yoğunlaştırıyorsunuz. Herkese iyi akşamlar dile, Gökhan beye dileme, suratına boş boş bak, işten çık, Migros’un önünden dolmuşa bin, parayı tam uzat, Beşiktaş'a kadar yolu izle, Beşiktaş’ta in, akbil’i bas, sıra bekle, vapura bin, kendinle otur, çevrende karşı cinsten biri varsa bir ona bir de ufka bakmak suretiyle dalga kıranların sonuna kadar kes, dalga kıranların sonunda vapur yavaşlayıp dönünce ayağa kalk ve aşağı... Yavaşlayıp dönünce? Ama vapur yavaşlamadı ve dönmüyor! Dimdirek iskeleye ilerliyor! Kahretsin, vapur dönmedi. karanlık sularda bunun farkına bir tek sen vardın ve herkesin suratındaki baştan savma yumuşaklık sende büyük bir korkuya döndü. Göz kararı bir hata yapıyor yada bir rüya görüyor olamazsın çünkü ileride iskelede kenarlara kaçışan görevlileri görüyorsun. Sert bir çarpışma olacağa benziyor ve ya yanındaki kalorifere tutunup sarsıntıyı bekleyeceksin yada önceden bir kez girmiş olduğun kaptan köşküne girip ne olup bitiyor bakacaksın. Dürtülerin merakınla birlikte seni bir üst kattaki kamaraya yönlendiriyor. Koşar adımlarla arka taraftaki kantinin yanındaki girişten yukarıya kaptan köşküne çıkıyorsun. Gariptir ki arka taraftaki insanlar sanki olan bitenlerin farkındaymış gibi yerlerine çakılı sana bakıyor ve suratlarında yorgunluktan ziyade dehşetin belirtisi var. Yarı açık kapı elinin vuruşuyla içeri savruluyor. Yerde yatan bir vücut görüp gayri ihtiyari olarak içeri sokuyorsun kendini. Ve bir hata yapıyorsun. İçeride dümenin yanında aniden kafasını sana çeviren rüyandaki ucube ve yerde kanlar içerisinde yatan dört üniformalı kişi görüyorsun. Simsiyah gözler, bir cesedi andıran deri, garip makyaj ile parlayan buruşuk surat, yılanınkini andıran dar ağız, çenesinden göğsüne kadar inen kan lekeleri, eski Mısır’ı çağrıştıran dövmeler, sarı eski yelek ile şalvar, kafasında zor tutunuyor gibi duran kirden iplik gibi olmuş saçlar ve upuzun sert görünüşlü kanlı tırnaklar ile gerçekliği karşısında mideni bulandıran bir manzara. Sana bakıyor, ta ruhunun derinliklerine. Silinmez bir nefretle tanımlayamadığın bu durumdan yararlanacak ve senin de boğazını parçalayacak. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
WogeN Mesaj tarihi: Ocak 9, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 9, 2004 harbidende güsel hani.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Xanros Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 ah evet okumuştum hatta dünyalardan biriyle ilgili bir yazı değilmi vempaire olabilir mesela?[signature][hline]Kayayı parçalayan,suyun şiddeti değil,damlaların sürekliliğidir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Apache Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 oha ıyıymıs[signature][hline]|apache the taksimetre| Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Wendigo Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 :hmm:[signature][hline]smthng about sx&drt Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
arcane Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 bazı yerlerde betimlemeler abartıya kaçmış hatta kelimeler yanlış anlamda kullanılmış , onun dışında iyi[signature][hline]Küçük bir adada terk edildiniz. Ve ufukta hiç kara parçası bile göremiyorsunuz. Hangi 3 şeyin olmasını isterdiniz? zgrw, 13 January 2004 21:09 tarihinde demiş ki: Black pearl, Bloodmoss, Mandrake Root Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soulbringer Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 13, 2004 Bunu benım yakın bır dostum yazdı.Adamı gorsenız bu mu yazmış böyle birşeyi diyeceğiniz türden amagerçekten tek kelime ile mükemmel yazar.[signature][hline]Adalet neden geç gelir diyenlere sözüm;Tanrı Ve Şeytan aynı bütündür ve terk eylemiştir divani.Bu yüzden melekler için işler daha zorlaşmıştır...Jahenné Maé §Bounty Hunter§ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Makaveli Mesaj tarihi: Ocak 15, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 15, 2004 cok uzun be, bi ara okurum :)[signature][hline]- never too old to learn! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
SandroNightFall Mesaj tarihi: Ocak 19, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 19, 2004 çok güzel.. devamını yazmaya çalışıcam.. Bitince buraya yollarım..[signature][hline][/b]F-R-P konuşmalı barbut oyunu...[b] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar