Joker Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 yazıyı asıl koymamdaki amaç adamın kullandığı üslub... Çok eylenceli anlatıyor adam... eğer konuyuda biraz merak ediyorsanız okumanızı tavsiye ederim.. Ben okudum bazı yerlerde çok güldüm :)) [spo]Selamlar; Konu biraz eskimekle beraber, bu konuda bir kaç laf edeyim. Tokyo'da oldukça fazla sayida Japon lokantasi var, haliyle ara sira gitmek zorunda kaliyorum. Aslinda Tokyo'da oldukça fazla lokanta var, bir japon dogdugu andan itibaren günde üç ögün farkli bir lokantada yese, tokyo'nun tüm lokantalarinda bir kez yemek yediginde 80 küsur yasina ulasiyormus. Buraya sushi konusunda oldukça önyargili gelmeme ragmen, en sevdigim yemeklerden birisi sushi oldu. Bunun en büyük sebeplerinden birisi, sushilik baligin çigken çok lezzetli olup, pisirildiginde bir seye benzememesi. Pismis balik takintim yüzünden, iki-üç kez sushilik balik fletolarini evde pisirmeye çalisip mundar ettikten sonra, kendimiz evde sushi yapmaya basladik, gayet güzel oldu. Sushilik baligi pisince neye benzedigini merak edenler, bir banyo süngeri alip yagda kizartip yiyebilir, ayni lezzete ulasabilir. Eyüp'ün yedigi californian roll, aslinda japonyada pek bulunmayan bir cesit olup, gaijin'lere (ecnebi, veya gavurun japoncasi) sushiyi sevdirmek için icat edilmistir ve gerçekten lezzetlidir. türkiyede (benim gördügüm) genelde maki sushi (dürüm seklinde) sushi yapiliyor, burada ise makbulu, nigirisushi; yani, usta eline bir avuç dolusu pirinç aliyor, wasabi yardimi ile, iki parmak büyüklügünde bir balik ya da deniz ürünü parçasini pirince yapistiriyor, pirince çok wasabi bulasmissa yiyenin gözlerinden alev fiskiriyor. Wasabi, sadece lezzet ve acilik katmayip, çig balikta bulunmasi muhtemel parazitleri de öldürüyor(mus) Önünüze konan bu koca sushiyi, ikiye bölüp mü yesem, isirarak mi yesem diye düsünürken, lokantaya sizi getiren japon arkadas lokmayi oldugu gibi agzina atiyor, agzi %130 doluluk kapasitesinde calisirken, agzindaki pirinç tanelerini püskürterek sizle sohbete devam ediyor. Biraz önce sizle çiti piti sohbet eden ve kibarliktan ezilip büzülen Japonun, yemek yerken nasil bir Mr. Hyde'e dönüstügüne hayret ediyorsunuz, ama bu yemek stili sadece sushi için geçerli degil. Sushinin en keyifli yendigi yerler, kaiten sushi denilen, sushi tabaklarinin konveyorler üzerinde döndügü restoranlar. Böyle bir yere girince, konveyorun basina yakin yer tutmakta fayda var, yoksa gözünüze kestirdiginiz ve size dogru gelen bir sushi tabagini, önünüzdeki bir rakibiniz kapabilir. Eger derdinizi anlatacak kadar sushiden anliyorsaniz, lokasyonun önemi yok, direk ustaya ne istediginizi söylüyorsunuz, size hemen hazirliyor. Türkiye'de sushicilerde veriliyor mu bilmiyorum, ama önemli bir sushi aksesuari da zencefil tursusu. Oldukça keskin bir tadi olan bu tursuyu, iki degisik sushi arasinda yiyerek agiz tadinizi "reset" etmeniz gerekiyor. yaninda bira (asahi super dry) veya soguk japon çayi iyi gider. Çubuk kullanabilmeniz hiç önemli degil, elle yemek te gayet makbul, muhim olan sushiyi tek parça halinde agziniza atmaniz ve minimum disari püskürterek yemeniz. Türkiye'nin sushi açisindan stratejik önemine gelirsek, en makbul sushinin yapildigi maguro (mavi yüzgeçli ton baligi) Türkiye kiyilarinda gayet bol yetisiyormus. Dünyanin en büyük toptanci balik hali olan Tsukiji'den bir balik toptancisi ile konustugumda, bana Akdenizdeki bir çok ülkeden maguro getirdiklerini, dalmaçya kiyilarinda ton baligi çiftlikleri oldugunu, ama özellikle türkiye'den gelenlerden çok memnun olduklarini söyledi. Yaglandikça kiymeti artan bu balik, 150 kg. Agirliga kadar ulasabiliyormus, ve haldeki mezatlarda mevsimine göre 3,5-4 milyon Yen'e kadar fiyat bulabiliyormus (yaklasik 30-35,000 ABD Dolari, tapaj hatasi yoktur, japonya'da sifir km. bir lüks otomobil fiyati) Boyunca balik yakalayan Sinan Terek agabeye ve diger girisimcilere/balikçilara duyurulur. Özellikle Aralik-Ocak aylarinda Türkiye'den Japonya'ya uçak kargo ile büyük miktarlarda taze ton baligi gönderiliyormus ki, bu fiyatlara satilan baliga degil kargo, business class'tan bile bilet almaya deger. Japonya, çok büyük miktarda balik yakalamasina ragmen, balik ithalatinda da açik ara ile dünya lideri. Gözünü Japonyanin refah düzeyine dikmis olan Çin hakkinda yapilan bir arastirmada, eger çinliler su anda japonlar kadar kisi basina balik tüketecek olursa,dünya denizlerinin aninda kuruyacagini okumustum. Sushiyi geçersek, pismis deniz ürünleri, tempura basta olmak üzere portekiz mutfagindan esinlenme. Bunda 16-17. yy'da adaya gelen portekizli tüccar-misyonerlerin etkisi var.Sushiyi sevsem de, cozur cozur kizarmis bir karides tempurasinin yerini tutmaz. Çok deger verdikleri bir diger baliksa, unagi (bir tur yilan baligi) özellikle çok sicak ve nemli yaz günlerinde yenen, hafif ve cok lezzetli bir balik. Genelde, Eyüp'ün bahsettigi, aile lokantalarinda hazirlaniyor. Deniz ürünlerini tüketmek için bir baska sevdikleri yöntem, yagsiz ve ciliz baliklari katir kutur olana kadar izgara yapip, çitir çitir yemek, tuzlu, eksili, tatlili, vs. soslarla karistirip insan damagini dumura ugratmak gibi yöntemler. Özellikle ryokan denilen geleneksel japon otel/pansiyonlarinda bu yemekler inanilmaz fiyatlara kakalanir. Genelde sunum mükemmeldir, sofra bir tablo görünümündedir, ancak is yemeye gelince masaya acikli acikli bakilip, "bunun neresi yenecek" diye düsünülür. Sofradan aç kalkip gurulduyan mide ile tatami (sert hasir) üstünde uyumaya çalisilinca, olaydan iyi bir ders çikarilir. Japonya'da et-balik-tavuk üçlüsü arasinda yiyebileceginiz en lezzetli seçenek et. Et tüketmeye daha 100 yil önce baslamis japonlarda hayvan çok kiymetli. Bu yüzden, inek bulunca ne yapacaklarini sasirmislar, hayvani bas taci etmisler. Ünlü Kobe beef'lerinin hazirlandigi çiftliklerde, bir inek basina 10 küsur bakici düsebiliyor. Bu bakicilar, hayvanin beslenmesinden, hergün düzenli olarak masaj yapilmasindan (yag dokusunun homojen olarak dagilmasi ve etin iyice yumusamasi için) ve kimi çiftliklerde hayvanin düzenli olarak kaplicaya götürülmesinden sorumlular. Böyle bir kral hayati yasadiktan sonar kesilen hayvandan yapilan teppenyaki'yi yiyince, "bu yedigim et ise, bugüne kadar yedigim kayislar ne idi" diye düsünmeden edemiyorsunuz. Hemen akabinde hesabi görünce de, "yok, ben gene bildigim etten sasmayayim" diyorsunuz. Chabu chabu ve sukiyaki de taninmis yemekler olmasina ragmen fazla tavsiye edemiyecegim. Özellikle chabu chabu incecik etleri özel bir sos katilmis kaynar suda haslayarak yeniyor, ve herhangi bir lezzete sahip oldugunu söylemek zor. Yakiniku (Korean barbecue) restoranlari tavsiye olunur. Tavuk konusunda da önemli bir asama katetmisler ve çok güzel yakitori restoranlari var. Yaki tori, basitce tavuk sis/izgara demek olsa da, o kadar basit degil. Tavuktan bu kadar degisik lezzetlerde izgara çesitleri çikartabilmeleri, atom bombasindan sonra toparlanabilmelerinden daha takdire sayan. Ocakbasi tipi restoranlarda, "usta" önünüzde onlarca çesit sis pisiriyor ve çatlayana kadar yiyorsunuz. Usta dedigimiz, gerçekten usta, ocakbasina geçene kadar degisik evrelerden geçiyor, yasli bir japonun dedigine göre eskiden meslege baslayanlar sekiz sene sadece tavuk keserler, ve ustasini seyrederlermis. Yakitori ve yilan baligi restoranlarinin çogu ayni zamanda birer izekeya, yani japon meyhanesi. Her japonyaya yolu düsen mutlaka bir kez izekeyada yemek yemeli. Gün boyunca çok ciddi, karizmadan taviz vermeyen, mesafeli japonlarin, is çikisi meyhanelerde nasil makaralari koyverdigini, bagira çagira yemek yedigini görmek ilginç bir deneyim. Aile isletmesi tipi meyhanelerde, duvardaki raflarda yüzlerce yarim içilmis sake siseleri durur. Bunlar, mudavim müsterilerin sisesi olup, aksam gelince kaldigi yerden devam eder, sonra kapagini kapatip raftaki yerine koyar, kimse kimsenin sisesine ellesmez. Eyüp'ün denedigi mizo çorbasinin da bir çok cesidi vardir. mizo, soya fasulyesinden yapilan bir çorba hammaddesidir ve hemen her çorbanin içine katilir. Bol sebzeli hazirlananlar gayet lezzetli olabilir, ama hiçbir mizo annenizin hazirlayacagi bir tarhana ya da mercimek çorbasinin yerini tutmaz. Soyadan söz açilmisken, tofuyu ve nattoyu es geçmemek lazim. Tofu da bir çesit soya "peyniri"dir, görünümü beyaz peynire, tadi hiçbirseye benzer. Tofunun en yaygin tanimi, "tastes like nothing"dir, saglikli oldugu kandirmacasi ile çocuklara yedirilir. Natto ise,fermente edilmis, agir kokulu, yapis yapis, tahammül ötesi bir soya mamülüdür, ve adi bile duyuldugunda arkaniza bakmadan o mekani terketmeyi gerektirir. Japonlarin dünya mutfagina önemli bir katkisi da, soba ve udon denilen eriste/noodle'lardir. Özellikle udon lezzet ve pratikligi ile, her derde deva bir mutfak dostudur. Noodle tipi yemeklerin kökeni Çin olsa da, udon ve soba bence japonyanin medar-i iftiharidir. Ortadirek japonun dostu ramen (raamen)'e gelince.. eyüp'e katiliyorum, mümkün oldugunca uzak durulmasi gereken bir beslenme sekli oldugunu düsünüyorum. Fazla tüketilmesi halinde, insandaki istah, afiyet gibi duygulari zamanla köreltecegine hiç süphem yok. Ne oldugu, nasil yendigi konusunda bilgileri Turgut Bey ziyadesiyle açiklamisti, gayet güzel de yazmis, tek anlayamadigim ise, yazisinda raamen tecrübesinden hoslandigina dair ipuçlari sezdim ki, damak zevkine güvendigim birisi olarak biraz düskirikligi yaratti. Raamene ragmen japon mutfagini sevebilenler, bir kademe atlamislar demektir. Mehmet bey de mesajinda Tokyo'da birkaç restoran adresi vermis, benim verebilecegim adres, eger yolu düsen olursa, yukaridaki mail adresim. Maili bir yemek tarifi ile bitireyim; gohan, yani pismis japon pirinci (pilav demek, pilava küfretmek gibi olur). Japonyada her ögünde mutlaka yenen bu pismis pirinç için, artik her evde ricecooker denilen aletler kullaniliyor. Yeni nesil kusak, bu aletlerin ezelden beri var oldugunu, bunsuz pirinç pismeyecegini saniyor. Bizim eve gelen ve mutfakta rice cooker göremeyen japon arkadaslar, hayretle nasil pirinç pisirdigimizi soruyor, biz de konvansiyonel tencerede pisirdigimizi anlatiyoruz, yüzlerindeki hayret ifadesini görmeniz lazim. Eyüp'ün yemek tarifleri kadar kallavi olmayacak ama, gohan söyle pisiriliyor; =tarifin baslangici= pirinç, yag-tuz katmadan, lapa seklinde pisirilir. =tarifin sonu= afiyet olsun (nasil olacaksa) Sevgiler, Onur '92[/spo] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mayhem Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Haha her harükarda pilavı yine biz en iyi yapıyoruz desene :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 japonyadan babam ciksa yerim diyemiyorum cunki adamalrin yemeklerini sevmem bi lol Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
horacegoesskiing Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 yalan dolan bi mutfak işte. yazık lan adamlara. "kuru kuru pilavı yememek için denizde yosun ara"yan adamlar bunlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
cenx Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 lol süper yazmış yannız adam nerden alıntı bu? dahası varsa okumak isterim Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Joker Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Bunlar var :) http://www.turgutuzer.com/Articles/capon.htm Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
yevaud Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 27, 2007 Bu yazıyı oruçlu halde okuyup benim durumuma düşmeyin :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar