Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Snake Sedrick - Free Summer :-) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Emaleth Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 700 yıllık paticik fm'e kıran mı girdi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BlaCk Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 http://forum.paticik.com/konu.php?id=23159&syf=1 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 sevgili bayan çöplük değil mi bura ben buraaaya yazmak istiyorum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Emaleth Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 ben de her gün işe helikopterle gitmek istiyorum ama işte.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 incildim Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 neyse ben bi kahve içeyim müzik eşliğinde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Kahvenin öyküsü Geçmişte zaman zaman "siyah inci" veya "Müslümanların şarabı" olarak nitelendirilen kahvenin macerası Arabistan'da başlamıştır. Çekirdekleri ilk olarak, kahve ağaçlarının kendiliğinden yetiştiği Etiyopya'da kullanılmıştır. Çok eskilerden bu yana yöre halkının kahve çekirdeklerinden un yaptığı bilinmektedir. Kahvenin Etiyopya'dan sonraki ilk durağı Yemen'dir. Daha sonra Arabistan yarımadasının iç kesimlerine yayılmış, 1511'de Mekke'de Hayr Bey tarafından yasaklanmış, ardından büyük bir hızla Kızıldeniz ticaret yolunu izleyerek Nil vadisine ulaşmış, buradan da Kahire'ye girmiştir. Avrupa'nın kahveyi keşfetmesi, bir bakıma bilimsel merakın ötesinde, Ortaçağ baharat çılgınlığının miras bıraktığı doymak bilmez iktisadi pazarı besleyebilecek yeni bir tüketim maddesinin keşfi anlamına gelmektedir. Yakınçağ Avrupasının haz dünyasına, farklı bir zevk kültürü armağan eden bu esrarengiz içecek, 17. yüzyıldan itibaren artık Doğu-Batı ticaretinin tıkanmaya yüz tutmuş dolaşım sistemine, ihtiyacı şiddetle hissedilen taze kanı sağlayabilecek potansiyele sahiptir. Kahve ticareti, 17 ve 18. yüzyıllar arasında Avrupa'daki siyasi dengeleri belirleyen başlıca iktisadi ögelerden birisi olmuştur. İngiliz, Fransız ve Hollanda şirketlerinin birbirleriyle giriştikleri kıyasıya rekabet sonucu kahve üzerinden sağlanan zenginlik, artık Avrupa toplum hayatında bazı önemli dönüşümlere yol açıyordu. Avrupa'da kahve içme alışkanlığının ilk yerleştiği merkez Venedik olmuştur. 1615'te Venedik'te açılan kahvehanelerin 1645'e doğru bütün İtalya'ya dağıldıkları görülür. Kahve 1644'te Marsilya'da, hemen ardından da Lyon'dadır. Fransa'nın iç kesimlerine doğru hızla ilerleyen bu önüne geçilemez alışkanlık, 1669'da Türk elçisi Süleyman Ağa tarafından Paris sosyetesine tanıtılır. Kahve, tüketimin artması ile birlikte, ağaç fideleri Hollandalılar tarafından bugünkü adı Sri Lanka olan Seylan'a, Java Adası'na ve Amerika kıtasına götürülerek buralarda da yetiştirilmeye başlanır. Daha sonraları Orta ve Güney Amerika dünyada en çok kahve üreten bölge durumuna gelir... Bize nasıl geldi? Türklerin kahveyle tanışması 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Kanuni Sultan Süleyman dönemde, Yemen Valisi Özdemir Paşa'nın kahveyi saraya kabul ettirmesiyle kültürümüze yerleşen bu tat, Avrupa'ya da Türkler tarafından yayıldığı için uzun yıllar "Türk kahvesi" olarak anıldı. Zamanla Avrupalılar da kahveye kendi kültürlerinden bir şeyler kattı ve kahve için değişik ve hızlı çalışan makineler geliştirdiler. Espresso, cappucino, filtre ve granül kahve çeşitleri de böyle ortaya çıktı... Kahve Osmanlı hudutları içinde önceleri "çiğ tane" olarak alınıp dibeklerle dövülüyor ya da el değirmenleriyle çekiliyordu. Türk kahvesinin günümüzde de en ünlü isimlerinden biri olan Kurukahveci Mehmet Efendi, kahveyi ilk kez dolaplarda kavurup değirmende döverek geniş çapta üretime geçen kişidir. Türklerle özdeşleşen kahve, kültürümüze o kadar yerleşmiş ki sabah kahvesinden önce yenilen altlık mahiyetindeki yemeğe "kahve altı" denilmiş. Zamanla kahvaltı olarak söylenilen, günün en önemli yemeğinin adı da buradan gelmekte. Asırlardır en güzel geleneklerimizden biri olan kahve içimi bugün bile her evde bir tören havasında gerçekleşir... http://web.netbul.com/yemek/detay.asp?id=69 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
malik Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 kafamı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 selilüte iyi gelir enerji verir fazlası mide rahatsızlığı uykusuzluk yapar 3 ü 1 arada fazla tüketilirse çarpıntı yapar en iyisi kahve fincanına iki çay kaşığı iri çekilmiş kahve iki küp şeker ve yarım çay bardağı süttür. bu karışım sindirime iyi gelir bağırsaklar bağırır durur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Malkor Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Çikolatalı kahveli kurabiyeler (mocha viennese swirls) Malzemeler: 4 parça cikolata, 1 kap tuzsuz margarin, 6 yemek kasigi seker, 2 yemek kasigi kahve, 1+3/4 kap un , 1/2 kap misir nisastasi Susleme: 20 tane badem, istendiği kadar cikolata (parcalanmis), hindistancevizi Yapilisi: Firini 190 C'ye isitin. Cikolatayi benmari usulu eritin. Yagi ve sekeri cukur bir kapda karistirin. Cikolatayi ve kahveyi ekleyip tekrar karistirin. Unu, misir nisastasini ekleyin, karistirin. Krema torbasinin ucuna yildiz ucu takin ve tum hamuru icine koyun. Tepsiye pişirme kagidi serip, uzerine krema torbasi ile kurabiye hamurunu sikin Her bir kurabiyenin ortasina bir badem koyun (findukta olar). Firinda yaklasik 15 dakika pisirin. Pisen kurabiyeleri firindan cikarip sogumasini bekleyin. Diger yandan cikolatayi benmari usulu eritin. Kurabiyelerin kenarlarini once cikolataya ve sonra da hindistancevizine batirin ve yiyin gayri Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Lorrotar Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 =( tutoriale geç hacı.gırtlak derdi çöplüklük bişey değil [ Mesaj 27 Ağustos 2007, Pazartesi - 14:12 tarihinde, Lorrotar tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rossy Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 babamın öğütlerini :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vaniLLe Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 27, 2007 burasi cöplük diye bokunu mu cikarmak gerekiyor? had canim sende. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar