Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Affet Bizi Atam


Slat

Öne çıkan mesajlar

said:
O kadar da değil, adam yaşlı ve aciz. Bitmiş bir imparatorluk var adamın elinde. Atatürk'ü engellemek gibi bir şey de yapması çok saçmadır. Hatta kendi yazısı vardır, mantıklı olabilecek şekilde. Karşı koyabilme şansı vardı, biraz pasif kaldı veya kendi rahatını düşündü diyebiliriz. Ama dediğim gibi, bitmiş bir imparatorluk, yaşlı bir padişah. Pek bir şey beklememek lazım.

İdam kararı-1
Kazım Karabekir'e teslim emri-2
Sakarya İsyanı-3
Yozgat İsyanı-4
Malatya İsyanı-5
2. Yozgat isyanı-6
Bunlar hep padişahın çabaları, isyanlar da Türk ordusuna karşı çıkmış isyanlardır. Şu an aklıma gelenler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Atatürk'ün Samsun'a gidişi bizzat Vahdettin'in emriyle ve İngilizlerin onayıyla "Ordunun silahsızlanması, birliklerinin dağıtılması ve harekete geçtiği düşünülen İttihat ve Terakki şubelerinin toplantılarının durdurulması" göreviyle ve "Kuzey Bölgesi (9. Ordu) Umum Müfettişliği ile Doğu illeri Umum Valiliği" sıfatıyla mümkün olmuştur. Bu karar verilirken, Atatürk için, müttefikler tarafından çıkartılmış bir tutuklama emri mevcuttur. Ancak Damat Ferit "Anadolu'daki tüm sorunların sebebi hiçbir şekilde halktan kaynaklanan duygular değil, o mel'un İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin, Enver'in habis çetesinin kurnazca çevirdiği dolaplardır. Türkler barış istemektedirler. Mustafa Kemal, cemiyetin sadecce ismen üyesidir; gerçekte onun en kararlı muhalifi olarak tanınır. Ülke çapında büyük bir şöhreti vardır. Efendi bir adamdır. Kendisine güvenilebilir. Gönderilecek en uygun kişi odur." diyerek kendisine müttefikler bazında kefil olduğu için bu tutuklama emri kaldırılmış ve Atatürk Samsun'a geçebilmiştir.

Ama garip bir şekilde, Padişah Atatürk yola çıktıktan kısa bir süre sonra fikrini değiştiriyor. Müttefiklerde Atatürk'ü tutuklamaya karar veriyorlar. Ancak kendi aralarında bu emir yeterince çabuk yayılmadığı için Atatürk tutuklanmadan Samsun'a devam edebiliyor.

Seni aşağılamama gerek olduğunu zannetmiyorum. Dikkat edilirse, ben senin hakkında görüş bildirmiyorum paragraflarca. Uzun uzun tarihi bilgi yazıyorum. Sen ise eziklik psikolojisinden girip, galaksinin diğer köşesinden çıkıyorsun haha.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Molto dediğim gibi, Vahideddin hakkında çok fazla teori var. Ben o adamın hain olduğuna inanmam. Araştırmalarım sonucu da ingilizlere karşı çok büyük dümenler çevirdiği bilgisini elde etmiştim. Mesela idam kararı tamamen fake geçildi. Atatürk gider karadenize, sonra bu duyulur farkedilir, ingilizler tehdit eder Vahideddini, o da fason idam kararı çıkartır. Ama doğrudur yanlıştır bilemeyiz, kendsinin yazısı da vardır ben paratoner görevi gördüm diye. Kabul edersek mantık hatası aramak lazım. Bu Atatürk'e yardım olayını geçersek, onun dışında da engel olduğunu düşünmüyorum. Adam camdan bakınca ingiliz topları, kapıyı açınca ingiliz askeri görüyor hergün, ne düşünürsün öyle bir durumda bilemem açıkçası. Keşke net belgeler olsa.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Senin okuduğun kaynak büyük ihtimalle resmi neşriyattan. O yüzden senin ezberin bozulması tesadüf değil.

İstifa etmedikleri sadece şüphe çekmedikleri (müttefiklerden, saraydan) anlamına geliyor, ki aslında Rauf Orbay Bahriye Nezareti'nden istifa etmiştir daha etkin katkıda bulunmak için milli mücadeleye.

İdam kararının tarihini kontrol ettim: Sivas kongresi esnasında Malatya Valisi Ali Galib'e bir telgraf gidiyor İstanbul'dan, bu telgraf Ali Galib'e Kürtlerden bir grubu zorla askere almasını ve bu kuvvetle kongrenin yapıldığı yerdeki herkesi tutuklamasını istiyor. Bu yanlış olarak genelde idam emri olarak biliniyor, halbuki daha sonra, Atatürk Ankara'dayken idam emri çıkıyor.. (Hilafet Ordusu ile çarpışıyor milli mücadele kuvvetleri o sırada)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Vahdettin ile Atatürk'ün devletin kurtuluşu açısından farklı fikirleri vardı. Vahdettin İttihatçıların zaten ülkeyi yeterince sıkıntıya soktuğunu, (savaşa biliyorsunuz bu saftirikler sokuyor osmanlı'yı, padişah sembolik bir güç o zaman, asıl güç enver ve kabinesinde) ülkenin harap ve bitap olduğunu, İngilizlere direnmenin daha fazla zarar getireceğini düşünüyordu. Atatürk ise Osmanlı yenilip, teslim olduktan sonra müttefiklerin belirli bölgeleri işgal etmesini hazmedemiyordu, derhal ülkeyi terketmeleri taraftarıydı. Vahdettin ise işbirliği sürdürülürse, bir süre sonra çekileceklerini tahmin ediyordu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Seni aşağılamama gerek olduğunu zannetmiyorum. Dikkat edilirse, ben senin hakkında görüş bildirmiyorum paragraflarca. Uzun uzun tarihi bilgi yazıyorum. Sen ise eziklik psikolojisinden girip, galaksinin diğer köşesinden çıkıyorsun haha

Aşağılama gereği diye birşey yoktur zaten, en azından uygar insanlar için öyle. Ben de paragraflarca senin hakkındaki görüşümü bildirmedim zaten sen de yapmıyorsan problem yoktur o zaman, galaksiden falan da bahsetmedim hala bana üstün gelmek için değişik benzetmeler yapıyorsun. Konuyla ilgilenelim lütfen sidik yarıştırmak istemiyorum.



said:
Atatürk'ün Samsun'a gidişi bizzat Vahdettin'in emriyle ve İngilizlerin onayıyla "Ordunun silahsızlanması, birliklerinin dağıtılması ve harekete geçtiği düşünülen İttihat ve Terakki şubelerinin toplantılarının durdurulması" göreviyle ve "Kuzey Bölgesi (9. Ordu) Umum Müfettişliği ile Doğu illeri Umum Valiliği" sıfatıyla mümkün olmuştur. Bu karar verilirken, Atatürk için, müttefikler tarafından çıkartılmış bir tutuklama emri mevcuttur. Ancak Damat Ferit "Anadolu'daki tüm sorunların sebebi hiçbir şekilde halktan kaynaklanan duygular değil, o mel'un İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin, Enver'in habis çetesinin kurnazca çevirdiği dolaplardır. Türkler barış istemektedirler. Mustafa Kemal, cemiyetin sadecce ismen üyesidir; gerçekte onun en kararlı muhalifi olarak tanınır. Ülke çapında büyük bir şöhreti vardır. Efendi bir adamdır. Kendisine güvenilebilir. Gönderilecek en uygun kişi odur." diyerek kendisine müttefikler bazında kefil olduğu için bu tutuklama emri kaldırılmış ve Atatürk Samsun'a geçebilmiştir.

Ama garip bir şekilde, Padişah Atatürk yola çıktıktan kısa bir süre sonra fikrini değiştiriyor. Müttefiklerde Atatürk'ü tutuklamaya karar veriyorlar. Ancak kendi aralarında bu emir yeterince çabuk yayılmadığı için Atatürk tutuklanmadan Samsun'a devam edebiliyor.

Osmanlı yönetiminin Atatürk'e güvenmesi söz konusu değildir, kendin de söyledin demin yakın takipteydi diye, Atatürk'ün "sakıncalı asker" olduğu gençliğinden beri bilinoyrdu ve 1. Dünya Savaşı boyunca da gözden uzak yerlere ateşelik vb gibi sıfatlarla tayinleri çıkmıştır en sonunda kendi çabalarıyla Enver Paşa'yı ikna edip Çanakkale'deki bir yedek birliği çıkarttırmıştır tayinini. Aykırı tavırları Padişah, bakanlar ve askerler tarafından biliniyordu ve "Bu iyi çocuktur silah toplatmaya onu yollayalım" gibi birşey söz konusu olamaz. Onun bu özelliğini İngilizler bile biliyordu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Osmanlı yönetiminin Atatürk'e güvenmesi söz konusu değildir, kendin de söyledin demin yakın takipteydi diye, Atatürk'ün "sakıncalı asker" olduğu gençliğinden beri bilinoyrdu ve 1. Dünya Savaşı boyunca da gözden uzak yerlere ateşelik vb gibi sıfatlarla tayinleri çıkmıştır en sonunda kendi çabalarıyla Enver Paşa'yı ikna edip Çanakkale'deki bir yedek birliği çıkarttırmıştır tayinini. Aykırı tavırları Padişah, bakanlar ve askerler tarafından biliniyordu ve "Bu iyi çocuktur silah toplatmaya onu yollayalım" gibi birşey söz konusu olamaz. Onun bu özelliğini İngilizler bile biliyordu.


kısmen söylediğim şeyi tekrar ediyorsun. vahdettin ile atatürk'ün mazisini, hatta enver'le atatürk'ün arasının kötü oluşunın sebeplerinden birinin de, yine sarayla ilgili olduğunu biliyor musun peki?

istersen anlatayım?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Molto dediğim gibi, Vahideddin hakkında çok fazla teori var. Ben o adamın hain olduğuna inanmam. Araştırmalarım sonucu da ingilizlere karşı çok büyük dümenler çevirdiği bilgisini elde etmiştim. Mesela idam kararı tamamen fake geçildi. Atatürk gider karadenize, sonra bu duyulur farkedilir, ingilizler tehdit eder Vahideddini, o da fason idam kararı çıkartır. Ama doğrudur yanlıştır bilemeyiz, kendsinin yazısı da vardır ben paratoner görevi gördüm diye. Kabul edersek mantık hatası aramak lazım. Bu Atatürk'e yardım olayını geçersek, onun dışında da engel olduğunu düşünmüyorum. Adam camdan bakınca ingiliz topları, kapıyı açınca ingiliz askeri görüyor hergün, ne düşünürsün öyle bir durumda bilemem açıkçası. Keşke net belgeler olsa.

Bunlar sadece milletin "aslına rücu" etmesi için oluşturulan teoriler, geçeklikten uzak. Türk ordusu ile hilafet birlikleri resmen savaşmış ve anadoluda padişah emriyle isyanlar başlatılmıştır.. Şeyhülislamın katli vaciptir" fetvasından sonra orduda 30.000 civarı bir firar olduğu sanılıyor (bu sayı doğru olmayabilir, tekrar düşündüm de 30.000 büyük bir sayı ama teyid edecek başka bir kaynağım yok.)




said:
Senin okuduğun kaynak büyük ihtimalle resmi neşriyattan. O yüzden senin ezberin bozulması tesadüf değil.

İstifa etmedikleri sadece şüphe çekmedikleri (müttefiklerden, saraydan) anlamına geliyor, ki aslında Rauf Orbay Bahriye Nezareti'nden istifa etmiştir daha etkin katkıda bulunmak için milli mücadeleye.

İdam kararının tarihini kontrol ettim: Sivas kongresi esnasında Malatya Valisi Ali Galib'e bir telgraf gidiyor İstanbul'dan, bu telgraf Ali Galib'e Kürtlerden bir grubu zorla askere almasını ve bu kuvvetle kongrenin yapıldığı yerdeki herkesi tutuklamasını istiyor. Bu yanlış olarak genelde idam emri olarak biliniyor, halbuki daha sonra, Atatürk Ankara'dayken idam emri çıkıyor.. (Hilafet Ordusu ile çarpışıyor milli mücadele kuvvetleri o sırada)


Ee bu durumda en başta dediğinin zıttını iddia etmiyor musun "şüphe çekmemek için istifa etmediler" diyerek? Bu durumda Osmanlı'yı bilerek ve isteyerek karşılarına aldıklarını ama farkettirmemek için istifa etmediklerini diyorsun gibi gözüküyor buradan.
Senin bahsettiğin şey malatya isyanı olmasın? Öyle bir isyan var.
Ben resmi kaynaklara güvenerek konuşmuyorum bu arada, resmi kaynaklarda Atatürk'ün silah arkadaşlarının saltanatçı olduğu yazmaz.

[ Mesaj 23 Temmuz 2007, Pazartesi - 23:57 tarihinde, Molto tarafından güncellenmiştir ]

[ Mesaj 24 Temmuz 2007, Salı - 00:15 tarihinde, Molto tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
kısmen söylediğim şeyi tekrar ediyorsun. vahdettin ile atatürk'ün mazisini, hatta enver'le atatürk'ün arasının kötü oluşunın sebeplerinden birinin de, yine sarayla ilgili olduğunu biliyor musun peki?

istersen anlatayım?


Hem aynı şeyi hem farklı şeyleri söylüyor olamayız herhalde?
Enver Paşa ile Atatürk arasındaki husumet gençliklerinden beri gelen birşey, hiçbir zaman anlaşamamışlar en son da Enver Paşa'nın devletin hazinesini arkadaşarıyla boşaltıp ülkeyi savaşa sokması, doğudaki hezimetler falan ekleniyor. Saray ile ilgili birşey duymadım zahmet olmazsa anlat ya da yarın yaz yarın devam ederiz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hayır. Atatürk'ün istifa etmesinin nedeni, mimlenmiş olmasıydı. Diğerleri mimlenmiş değildi (fact), bu yüzden istifa etmemiş olabilirler. (kendi yorumum) Ama hiçbirinin o süre zarfında saltanattan emir alıyor olma durumunda olması söz konusu değil. Saray müttefiklerin ve işbirlikçilerin etkisinde diye addediliyor, belirlenen düşman müttefikler ve işbirlikçiler. (Saray, yani Vahdettin işbirlikçi olarak addedilmiyor yani. Ama Atatürk'ün aklında zaten çoktan Vahdettin'i gözden çıkarmış olduğu anlaşılıyor, diğerlerine bunu açık etmiş değil ama)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mimli olması onun Samsun'a gitmekle görevlendirilmesi ihtimalini hayli azaltıyor.
Atatürk'ün silah arkadaşları için "Osmanlı'yı kurtaracaklarını zannediyorlardı" ya da "Osmanlı'yı yıkacaklarını biliyorlardı" demek yanlış olur çünkü hepsinin kafasında değişik fikirler var fakat verilmesi gereken mücadele ortak olduğundan sonuna kadar veriyorlar. Diğer subayların saltanatçı olmaları sürpriz değil çünkü daha iyisini görmemişler ve daha iyisini ümit etme, yerleşmiş tabuları kırma gibi bir eğilim herkesden beklenemez. Osmanlı'yı bilerek karşılarına almışlardır fakat muhtemelen son ana dek tahta daha düzgün bir padişah geçirip yollarına devam edeceklerini ümit ediyorlardı ama öyle olmadı, bir yerden sonra saptıkları yoldan çıkamadılar.

Geç oldu devam edemeyeceğim.

[ Mesaj 24 Temmuz 2007, Salı - 00:13 tarihinde, Molto tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...