Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ne de güzel bir işkence aletisin sen öyle...


Silmarwen

Öne çıkan mesajlar

Uzun, yaklaşık 3,5 - 4 saat süren yolculuğum sonunda evime ulaştım. Yine bir cuma akşamı, yine yorgunum ama içim -okuldan uzak olduğum için- kıpır kıpır. Çantamı bıraktım, üzerime rahat bir şeyler giyindim. Mutfakta annemin bana hazırlamış olduğu o mükemmel yemekleri mideye indirip odama doru yol aldım.

Canım aşırı bir şekilde müzik dinlemek istiyor. Ama öle sadece müzik değil. Yani demek istediğim, müzik denilip geçilebilecek türden değil. Özel seçimlerimi dinlemek istiyorum. Hemen sırayla bilgisayar, winamp ve yan bilgisayardan paylaşıma açılmış olan müzik klasörümü açtım.

Winamp'ta skin değişikliğinin iyi geleceğini düşündüm. Gün batımında eli cebinde beni izleyen Hatake Kakashi biraz yolculuğa çıkacak yerine o güzel yüzlü Eddie gelecekti. Gerekli ayarlamalardan sonra şarkıları birer birer listeye atmaya başladım.

Albüm albüm ilerledim. İlk albümden sonuncusuna doğru. Ne de güzel albüm kapakları vardı Allahım. Nedense ilk iki albümden bir şey atasım gelmedi listeye. Ama üçüncü albümden atmazsam olmazdı. İblisin numarasından. "çıkıtıkı çıkıtıkı" ile girip "White men came across the sea... " diyerek devam eden mükemmel şarkı Run to the Hills Ne güzel bir sesti o öyle. İnsanda hal, derman bırakmıyor. Ardından çan sesleri yükseldi hayalgücümde Hallowed be thy Name ile. Bir atlamadan sonra listeye Aces High yerleşti. "Off yaaa." dedim birden kendimi alamadan. Sıkıntının aksine tüylerimin ürpermesinden doğan bir şeydi bu. Ben de anlayamadım. Bir zamanlar bir yerlerde Alexander the Great olduğunu dinledim o etkileyici sesi ile.

"My son, ask for thyself another Kingdom,
for that which I leave is too small for thee"
demiş ve beni benden almıştı...

"Daha fazla, daha fazla dinlemeliyim" diyerek listeye devam ettim. Acele ediyordum ki birden Be Quick or Be Dead ile yüzümde tebessüm oluştu. Hemen ardından From Here to Eternity diyerek beni kilitlemiş ve Afraid to Shoot Strangers'ın o mükemmel sololarıyla beni benden almıştı. Sonra birden duygusallaştı ortam Wasting Love ile. Gözlerim doldu fakat uzun sürmedi. Çünkü sırada gerçekten korktuğum ama bir yandanda sevdiğim şeyi anlatan Fear of the Dark vardı. Aman Allahım, hemde konser kaydıydı bu.

Sevgili kuzenimden duyduğum ve çok hoşuma giden ufak bir espriyi getirdi aklıma Don't Look to the Eyes of a Stranger "Don yoktu" diye diye. Hemen ardından da, vakit kaybetmeksizin Como Estais Amigos duygusal halime biraz daha eklenti yaptı. Hazır duygusallaşmışken yalanlardan sıkıldığımı anlarcasına No More Lies beni biraz duygusal ruh halimden alıp biraz daha neşelendirmişti. Ve işte o geldi. Girişi, devamı, sözleri, soloları, her şeyiyle beni bitiren parça. Beni öldüren, beni benden alan parça. Dance of Death'i tıpkı bir hikaye dinler gibi dinledim. Biraz değişiklik vardı. Bu hikayeye bende yüksek sesle eşlik ediyordum.

Ardından En Uzun Günüyle, Benjamin Breeg'in reankarnasyonuyla ve daha bir çoğuyla son albüm geldi. "Bu yaşlarına geldiler hala en mükemmel onlar." dedirtti bana. Çünkü hala bu işi en iyi onlar yapıyorlardı bence. A Matter of Life and Death...

Bu adamları seviyordum. Gerçekten çok seviyordum. 98 yılında gelip bir daha neden gelmediklerini çok ama çok uzun süreler kendi kendime sorduğum olmuştu. Neden gelmemişlerdi ki sahi? Yakın zaman içinde gelseler, bizi burada her şeyimizi feda etmeye terketseler ne güzel olurdu.

Seni seviyorum ve sana hayranım Bruce Dickinson. Seni de Dave. Ve seni de Adrian. Seni de unutmadım Janick. Ve asıl hayran olduğum 2. kişi Steve Harris. Sen ne mükemmel bir insansın öyle. Nicko, sakın seni sevmediğimi zannetme. Hepinizi çok ama çok seviyorum. Seni seviyorum Iron Maiden. Önümüzdeki yıllarda burada görmek dileğiyle...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...