555 Mesaj tarihi: Kasım 15, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 15, 2005 Ölüm korkusu, yaşantımız boyunca sinsice büyür içimizde ve artık modernleştikçe giderek uzaklaşıyoruz mezarlardan. Yaşayan Ölü Avcısı'nda mezarlar, yani kayıp bahçeler sakin, hareketsiz yerler değiller. Aksine kontrol altında tutulması gereken tehlikeli, ölümün gözle göründüğü, bütün duyularla hissedildiği mekanlar. Münzevi, naaşları son yolculuklarına tekrar tekrar yollamalı ve görevini asla aksatmamalıdır. Ama İstanbul değişimin eşiğinde, çünkü Münzevi ardında bıraktığı hayatından bir ölümle yüzleşecek ve ne münzevi ne de İstanbul eskisi gibi kalacak. '... Kötüler hep böyle yapardı. Burada suçlarını itiraf eder, hayatlarıyla yüzleşmeyi başarır, maskelerinden arınırlardı. Araf'tı burası aslında, sahiden de tarafsız bir bölgeydi. Ben, Toprak, Kuzgun, hatta Cafer; hepimiz işimizi yapar, yorum yapmazdık. Bazen işimiz yorum yapmak olurdu; ama genelde taraf tutmamaya özen gösterirdik. Bütün ölüleri severdik. Biz de ölecektik...' Edebiyatımızın yeni kalemi Seran Demiral; Yaşayan Ölü Avcısı ile fantezi edebiyatımıza sağlam bir adım atıyor. Seran Demiral, her karakterin iç dünyasını ustaca işlediği romanında bir mezar bekçisinin iç dünyasını anlatıyor. (Tanıtım Yazısı'ndan)[signature][hline]man is just a weak reflection in evolution´s history Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
VashTheStampede Mesaj tarihi: Kasım 22, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 22, 2005 Bu konudan varmı diye bakıyordum bende. Arkadaşlar piyasaya Yaşayan Ölü Avcısı adında çıkan bu kitabın aslında adıyla pek alakası yoktur. Münzevi daha uygun bir isim olmasına rağmen yayınevi bu adı ve kapağı uygun görmüş. Yazar o konuda kendide gayet dertli zaten :D Kitapta ölenleri mezarlıkta karşılayan bir mezar bekçisi anlatılıyor. Gayet ilginç bir kitap bence. Okunmaya değer bir kitap denemenizi öneririm.[signature][hline]"Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile ecnebilerin plânları ile yükselebilsin. Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir." - Mustafa Kemal Atatürk 6 Mart 1922, TBMM Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar