Basibozuk Mesaj tarihi: Şubat 23, 2003 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 23, 2003 Çakmakların kaderidir yakmak ve yanmak... elden ele dolaşmak ve bir günahın kötülüğünü paylaşmak, paylaştırmak: varoluşun tek ortak noktasını yaşatmak... sahipleri olmaz hiç bir zaman onların ve sadece tekrarlamaya mahkum oldukları eylemde gizlidir yaşamları: yakmak. Her defasında içerdikleri uçucu gazlarını azar azar bitirdiklerini bile bilemeden, kendilerinden eksildiklerini, aslında kendilerini tükettiklerini görmeden, koştur, koşturtulur dururlar. Ta ki sönecekleri güne, ya da bir diğer ele geçinceye dek, yavaş yavaş öldürür, öldürtürler kendilerini, aynı paketin tütünlerine mahkum, aynı elin ter kokusuna tutkun... Göçebe de değillerdir aslında sadece acelesi vardır her bir çakmağın tutuşmayı bekleyen bir diğer sigara için koşar vakti yoktur durup beklemeye, bir elde ya da cepte konaklamaya... Kimi uzun kimi kısa, kimi kırmızı kimi kara... rengarenktirler yaşamları gibi insanların, farklı boyları ve çeşitleri, tip tip tetikleyicileri vardır... Ama hep vefasızdır sahipleri; özen göstermez, değerini bilmezler işlevinde saklı güzelliğinin önemini küçümser, ve nasıl olsa ele geçecek olan bir sonrakini beklerler. İnsan-oğlu ipliğini pazara çıkarmıştır çakmakların... ucuza satarlar bakkallarda hatta kimisi üşenir peşinden koşup uğraşmaya, göz koyar başkasının çakmağına; arsızca elde eder onu; ta ki birisi de onun elinden alana aslında çakmağın koşusu tekrar başlayana dek, yakar tütününü onunla. Çakmaklarda gizlidir aslında yaşamın temel gereksinimi: yakmak ve yanmak. Yüzyıllardır çözülememiştir ateşin gücü ve gizemi. İçini ısıtan canını da yakar çünkü... Çakmaksa bilmeden aslında bir aracı olduğunu, sunar kendi özünden üflediğini: ateşini. Neden bilmem ben kibritleri hep daha çok sevmişimdir. daha hızlıdır belki Yaşamları ve ölümleri... Belki aidiyeti belki de plastiği sevmediğimden... kimbilir belki de sesini sevmemden dolayı kava sürtünen kibrit başının çıkardığı... Oysa kibritlerden farklı olarak öyle becerikli bir mekanizmaları vardır ki çakmakların: sürtünmesini içerdikleri çakmak taşının, hissetmezler bile... O kadar ani ve hızlıdır ki çıkan ateşlenleri, hissetmezler sürtünmenin acısını, göz alıcı renkleri ve oynaşması ile ateşin. Büyülü gösterinin görsel ahengiyle sürtünmenin acısını bağırmaya bile vakitleri kalmaz: herşey olmuş ve bitmiştir bir anda... Bu yüzden de hızlıdır ya işte... hızlı ve pratik... kendini düşünmeye zamanı yoktur hiç bir çakmağın, koşması gerekir bir sonraki sigaraya, sahibinin iyiliği için hızlı ama bir sigara daha yaktırıyor olmanın olanca kötülüğü ile. Her kötülüğün bir düsturu ve dozajı, her zehrin bir kıvamı olmalıdır... Budur eskinin kanunu ve budur yeni nesilden yangının heveslisi safkan olmayanların göremediği. Doğanın yağmurları bile ıslatamaz, söndüremez ateşini, çakmakların çıkardığı ve eskitemez şehirli zırhlarının ve şehrin surlarının ardında sonradan olanı, oluşturulanı... Ateşin ölümsüzlüğünü taşısa da kibritler, doğaya aykırı ve zararlıda olsalar, doğanın bir parçasıdırlar, yaşlanırlar... Çakmaklarsa eskiyemedikleri için yaşlanamazlar ve yaşlanamadıkları için de yaşamın bilgeliğine ulaşamazlar. Kısa olan ömürlerinin son günlerine dek genç ve arsızdırlar bu sayede. İşte bu yüzden daha erdemlidir kibritler ve bu yüzden yanlış ellerde tersine sürtünene dek içerdikleri çakmak taşı, ani ölümüne dek durulmaz çakmaklar. Bu çağın yapaylığı ile karışmış, ani ve aceleci çakmaklara belki de bu yüzden öykünür ve çatarım, bilmeme rağmen eski yasasını yaşamın: yakmak ve öldürmek... içinde suçluluk duygusu ve çilesi yoksa günah işlemenin neye yarar ki yakmak ve de yanmak... Usul usul inlercesine sürtünmek, içinde biryerlerin çizilmesi ve sonra çektiğin acıların bedeli olarak yakmıyorsan bir şeyleri; acelenin sebebi yakmaksa sadece hak etmiyorsundur saçtığın kıvılcım günahlarını ve ateş güllerini... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar