Elros Mesaj tarihi: Ekim 3, 2005 Mesaj tarihi: Ekim 3, 2005 Gece saat 1. Arkadaşlarımda odamda oturup geyik yaptıımız klasik günlerden biri işte. İnternetten yeni indirdiğimiz bi oyunu denerken oyunun grafiğiyle yok bilnesiyle dalga geçioruz, gelen bi mesajla bu kadar canımın sıkılmasını bağdaştıramayacağım bir an dorusu... Evet malum ses, artık ne b*k sesiyse o. Çaldı titredi bişi oldu işte. Gittim o anda arkadaşlarımızla beraber olmanın verdii kahkahalar mesajı okuduumda gitti...Çok sevdiim muabbetine doyamadıım ama dorusu bi türlü çok yakın olamadıım bi arkadaşımdan gelen mesaj da "Doğum günün kutlu olsun" yazıyordu. Aslında kahkahalar ve gülümseme doum gününü sölerken de devam etti. - "Lan benim doum günümmüş lan haha" - Oha kutlu olsun lan - Oley kutlu olsun Gülümsemeler devam etti ama yüzlerimizin üstüne çekilmiş bir tül perdenin üzerinden. Gerçekler tek saklanabileceğimiz yorganın altında açığa çıktı. Yorganın altı sıcaktı, yorgan tüm vücudumu kaplıyordu. O anda içeri gelebilecek lan tüm karabasanlarımı o yorgan kovuyordu. Yorganın altına sessizce inip, ağladım. Güvenli yerimin içinde kayboldukça, gözyaşlarımın içinde biraz daha boğuluyordum. Sabah kalkınca, sıkıntı dediğimiz o iğrenç şey yine üstümdeydi. Her gece yatmadan çıkardıım, her sabah kalkar kalkmaz giydiim tek elbise. Hatta tüm yüzsüzlüğüyle rüyalarıma giren o iblis. Niye dememi bile engelleyen o şeyler. Niye desem belki dokunabileceğim somut şeyler olacaktı oysa ki ben hayali depresyonlarımda uçup kendimi yavaşça kemiriyorum. Kahvaltımı iki birayla ettim. Derslerimin beni bi süreliine uyuşturması dileğiyle kısa süreli unutmak adına, onlara kaçtım. o günkü derslerim bitince elimde hiç bir şeyim yoktu. Sadece doğum günü olan 18 yaşına basmış bi çocuun elleriydi onlar. Boştular. Aslına bakarsan sahipsizdiler, vücudumun parçaları olmasına rağmen. Onlarla kendimi boğabilecek kadar amaçsız, onları kesemeyecek kadar boşluktayım. Ellerime ihtiyacım var, ama "ne yapmak için" diye soramıyorum. Bunu soramamak için içiyorum. Çocukluğumdan bir adım daha uzağım. Şimdi belki bir gün ben de saçmalayıp "ama ben ebeveynim" diyebilecek güçlere bi adım daha yakınım. Belki de bi gün önümdeki çukurun üstünden atlayarak geçip düşerek uçarak örenmektense, çok tehlikeli deyip etrafından dolaşacak olanlarım. Ben nerdeyim? Bu sefer elimde daha büyük bi litrelik bir şişe. Üstünde vodka yazıyor. Anlamsız etiketler, yazılanlar... İçtiğimizde hep aynı olan onlar. Tek bi günün ölümcüllüne hiç inanmamama raamen burda olmama mı, umursamamama raamen kimsenin bana ulaşmamış olmasına mı sıkıldım. İnanmadım, umursamadım. Şimdi neden burdayım? Acaba inanmalı mıydım? Gerçekten değer verdiğim insanlara bi gün ezberletip onlara hediyeler aldırıp, ne kadar güçlüyüm diye egomu mu tatmin etmeliydim. Umursasa mıydım? Tek günler her günlerden biridir. Nasıl farklı ki bilen bana söylesin... Şimdi gidiyorum. Bugün doğum günüm. Aynı şekilde çocukluğumdan uzaklaştıım, benim için deerli olan her şeyi yavaşça kaybettiim gün. Bugün öldüğüm gün. Elimdeki vodka şişesi şimdi yerde. Ben balkondayım. Vodka şişesi boş. Ben de boşum. Artık değerler yargılar yok. Vodka şişesi yerde ben de yerdeyim. Biraz vodka odamın parkesinin üstünde yavaşça ilerliyor. Kanım kaldırımda yavaşça drenajın olduğu yere ulaşıp binlerce insanın kirlettiği suya karışmaya çalışıyor. Bugün öldüğüm gün, ben bugün doğdum. Elveda...
Öne çıkan mesajlar