Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

AB'de Serbest Dolaşım (ve ermeni sorunsalı)


elektrot

Öne çıkan mesajlar

Şeytanın avukatlığı

Pazartesi günü Avrupa bize "yeşil ışık" yakacak... Salı günü Avrupa Birliği yolunda "yeni bir süreç" başlayacak... Bu defa "yeni süreci" konuşup, tartışacağız.
Aslında yeni süreci "3 Ekim'den sonra" değil, "çok daha önce" konuşmak, tartışmak gerekiyordu.
"Neden" diyecek olursanız...
Avrupa ile uzun süredir devam eden müzakerelere göre, 3 Ekim yeşil ışığından sonra ele alınacak ilk konu "bilim ve teknoloji" olacaktı.
Bu konu bizim için "uygundu." Çoktan "evet" demiştik. Ama 3 Ekim'e doğru "geri sayım" başlayınca...
Avrupa bir "manevra" yaptı. "3 Ekim'den sonra konuşulacak konuların sıralamasını" değiştiriverdi.
İlk sıraya "malların serbest dolaşımını" koydu.
İkinci sıraya "insanların serbest dolaşımını."
"Neden" diyecek olursanız...
"Malların serbest dolaşımı" demek...
1. Liman ve havaalanlarımızı "Kıbrıs Rum kesiminden gelecek mallara" açmamız demek.
2. Avrupa'dan "her yaşta ikinci el otomobilin" girişine "evet" demek.
3. İlaç sanayiinde "korumacılığı" kaldırmamız demek.
Sadece "son 2 maddenin" bize yıllık faturası "5-6 milyar dolar."
"İnsanların serbest dolaşımını konuşalım" demek ise...
"Ey Türkiye, sen bu sevdadan vazgeç" demek.
Batı'nın yıllar önce imzaladığı "serbest dolaşım anlaşmasının... Kazanılmış bir hakkın" rafa kaldırılması demek.
"Bu konular" göreceksiniz 2006'da uzun uzun konuşulacak.
Ve o zaman sık sık "şu soru" gündeme gelecek:
- Sahi biz bunları neden 3 Ekim 2005'ten önce tartışmadık?
"Bunları" 3 Ekim 2005'ten önce uzun boylu konuşup, tartışamazdık.
"Neden" diyecek olursanız... "Batı böyle istedi."
3 Ekim'in öncesinde, aylarca "neyi" tartıştık? Ermeni sorununu.
Bu sorun "bugün mü" ortaya çıktı? "Geçen yıl" tartışsak olmaz mıydı? Ya da "3 Ekim'den sonra" konuşup, tartışmamızın önünde bir engel mi vardı?
"Birileri" Ermeni meselesini "öyle bir takvimde" önümüze sürdü ki...
Birileri bizi "Ermeni tartışmasıyla" öylesine meşgul etti ki...
"Başka şeyleri" düşünemez olduk.
"Ermeni konusu" Batı'nın önümüze sürdüğü bir "sanal gündemdi."
"Neden" diyecek olursanız... "Gerçek gündemi" konuşmamız istenmedi. Gerçek gündemi "3 Ekim'den sonra" konuşacağız, konuşmasına ama...
"İş işten geçmiş" olacak.
Dr. Harun Gümrükçü, Avrupa'da yaşayan, "AB konusunda Türkçe ve Almanca kitapları olan" değerli bir bilim adamımız.
Gelecek hafta Antalya'da bir konferans verecek.
Ve "yukarıda anlattıklarımızı" bilimsel verilerle dile getirecek.
Ama gelecek hafta siyaset "biraz gürültülü" olacağı için, Harun Hoca'nın önemli söylemi "güme gidecek."
Bunu "bugünden" yazıyoruz ki... Belki "kulak veren çıkar."
"Gümrük Birliği'ne giriş sürecinde de" bazı bilim adamlarımız "uyarılarda" bulunmuştu.
Örneğin Prof. Dr. Rıdvan Karluk. Rıdvan Hoca "Gümrük Birliği Dönemecinde Türkiye" adlı, 436 sayfalık bir de kitap yazmıştı.
Siyaset sektörünün "seçim kazanmak uğruna" neyin altına imza koyduğunu uzun uzun ve "bilimsel verilerle" anlatmıştı.
"Zaman" Rıdvan Hoca'yı haklı çıkardı ama...
Atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmişti.


Yavuz Donat'ın 01.10.05 tarihli yazısı, Sabah'tan.[signature][hline]" We're not a threat. We're salvation.
The world will have to deal with us. "
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

AB ile ilgili olarak güncel yazılardan oktay ekşi'ninkini koyayım bari ben de:

"ÖNCEKİ gün bir televizyon programındaki konuşmacı,"Bizi Türkiye'nin birliği ile Avrupa Birliği arasında seçme yapmaya zorlamasınlar" diyordu.

Gerçekten Avrupa Birliği (AB) yerli yersiz zorlamalarıyla insanlarımızı çileden çıkarmaya daha şimdiden başladı. O yüzden insanlarımızı "Bunlar bizim birliğimize göz diktiler" diye düşündürüyorlar.

İşte o sinir savaşının son perdesini bugünlerde yine oynamaya başladık.

Avusturya var ya, hani Çakal diye bilinen Ilich Ramirez Sanchez isimli meşhur teröristin 1975 yılında Viyana'da yapılan bir OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler) toplantısını basıp 11 bakanı rehin alması üzerine, onunla pazarlığa oturup her istediğine evet diyen Avusturya... İşte o Avusturya şimdi Türkiye karşısında efelenip duruyor:

Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye olmak için gerekli kriterlere sahip değilmiş. Türkiye'ye en çok imtiyazlı ortaklık verilebilirmiş.

Oysa o mesele geride kaldı. Geride kaldığı da geçen yılın 17 Aralık tarihinde Avrupa Birliği zirvesinin "Evet, Türkiye Avrupa Birliği'ne üye olmak için gerekli ön şart olan Kopenhag kriterlerini yerine getirmiştir" şeklindeki kararıyla kesinleşti. O kararın altında Avusturya'nın da imzası var.

Dahası... Avusturya, 1999 Aralık ayında yapılan ve özetle, "Türkiye eğer Kopenhag kriterlerini yerine getirirse, kendisinin karşısına hiçbir yeni koşul çıkarılmayacak ve diğer ülkelerin üye olması için uygulanan müzakere metodundan farklı bir muameleye maruz bırakılmayacaktır" diyen AB zirvesinde de vardı ve o kararı kabul etmişti.

Şimdi başta Avusturya olmak üzere AB ülkeleri veya Avrupa Parlamentosu hangi gerekçeyle karşımıza "(Güney) Kıbrıs'ı tanımazsanız üyelik müzakereleri bundan etkilenir" diye çıkıyorlar?

Helsinki'de yapılan Aralık 1999 zirvesinde, AB'nin dönem başkanlığını yürüten Finlandiya Cumhurbaşkanı tarafından "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasıyla Kıbrıs sorunu arasında bir ilişki kurulmayacağı" Başbakan Ecevit'e gönderilen bir mektupla taahhüt edilmemiş miydi?

Doğrusu AB ile yürüttüğümüz bu muhabbeti insan açıklayamıyor:

Türkiye'nin elinde biliyorsunuz 1960 tarihli Londra-Zürih anlaşmalarının verdiği bir veto yetkisi vardı. Buna göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin (veya bunlardan birinin) üye olmadığı bir uluslararası örgütlenmeye (Güney) Kıbrıs'ın üye olabilmesi, bu ülkelerin (örneğin Türkiye'nin) onayına bağlı idi.

AB bilindiği gibi Kıbrıs'la tam üyelik müzakerelerini Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde başlattı ve biz de o veto hakkımızı kuma gömdük.

Ama şimdi Rumlar koskoca Türkiye'yi "AB ile ilişkilerinizde istediğim zaman veto hakkımı kullanırım" diye tehdit ediyor ve biz katlanıyoruz.

Dahası... "Rumlar NATO'ya girmek isterse orada biz veto hakkımızı kullanmayacak"mışız.

Yani veto yediğimiz yetmiyor bir de kul köle olmamız gerekiyormuş.

Avusturya'yı yönetenlerin asil vicdanı biraz da bu haksızlıklarla ilgilenmelerini gerektirse iyi olmaz mı? "[signature][hline]Biziz | Değiliz
Viktor, 30 Eylül 2005 23:20 tarihinde demiş ki:
nasıl yazdıgım bır benı ıl gıl en dırır%6 :..:**???sdf*s ıstersem us edlıkes elıb mırazay hebele hubele


[Bu mesaj metboy tarafından 01 Ekim 2005 13:37 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

siyasi propoganda yapılmadıkça ve iş hakarete varmadığı sürece sorun olmuyor, daha önce denendi paticik forumlarında :)[signature][hline]Biziz | Değiliz
Viktor, 30 Eylül 2005 23:20 tarihinde demiş ki:
nasıl yazdıgım bır benı ıl gıl en dırır%6 :..:**???sdf*s ıstersem us edlıkes elıb mırazay hebele hubele
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...