King_Tiger Mesaj tarihi: Eylül 16, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2005 II. Dünya Savaşı sırasında Müttefik liderleri Winston Churchill ve Franklin D. Roosevelt'in, Almanya'ya karşı yeni cephe açma planlarını tartıştıkları iki ayrı konferans (22-26 Kasım ve 2-7 Aralık 1943). İkincisine Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de katılmış ve Türkiye'nin, Müttefiklerin yanında hemen savaşa girmesi yolundaki öneriyi geri çevirmiştir. 1942 sonlarında Müttefiklerin Kuzey Afrika'ya asker çıkarması ve Sovyet ordularının Stalingrad'ı (sonradan Volgograd) Almanlardan kurtarmasından sonra, Müttefikler savaşta üstünlük kazanmaya başladı. Müttefik önderleri, Fransa ve İtalya'ya asker çıkarıp yeni cepheler açmayı ve o güne değin tarafsızlığını koruyan Türkiye'yi de kendi yanlarında savaşa sokmayı amaçlıyorlardı. 19 Ekim 1943'te Moskova'da toplanan Müttefik ülkelerin dışişleri bakanları, Türkiye'nin durumunu da ele aldılar. Sonuçta Ankara'nın öncelikle Müttefik hava kuvvetlerine havaalanlarını açmaya; yıl sonunda da savaşa katılmaya ikna edilmesi kararlaştırıldı. İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Anthony Eden, Moskova dönüşünde Kahire'de Türkiye Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile buluşarak; Müttefiklerin bu doğrultuda aldığı kararı bildirdi. 5-16 Kasım arasında sürdürülen görüşmelerde Türkiye, tarafsızlık konumunu değiştirmeye yanaşmadı. Bu girişimin ardından Churchill ve Roosevelt, 22-26 Kasım 1943'te Kahire'de biraraya geldiler. Bu görüşmelerde ağırlıklı olarak Normandiya Çıkarması'nın nasıl yürütüleceğine ilişkin planlar tartışıldı. Müttefikler, bu arada Çin'in meşru yönetimi olarak tanıdıkları milliyetçi hükümetin başında bulunan Çan Kay-şek ile birlikte bir bildiri yayımlayarak; Japonya'nın 1914'ten beri elinde tuttuğu Çin topraklarından çıkarılmasını ve Kore'nin bağımsızlığa kavuşturulmasını amaçladıklarını açıkladılar. İlk Kahire zirvesinin ardından Churchill ve Roosevelt, 28 Kasım'da SSCB lideri Stalin ile Tahran'da biraraya geldiler. Tahran Konferansı'nda Churchill, Türkiye'nin savaşa girmeye ikna edilmesi konusunu yeniden gündeme getirdi ve bu konuda ısrarlı oldu. Stalin, Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki Sovyet ilerleyişini durdurma hedefinin gözetildiğini düşünerek; önerileri kuşkuyla karşıladı. Bununla birlikte konferans sonunda "Türkiye'nin savaşa girmesinin; Müttefiklerce askeri bakımdan istendiği" açıklandı. 2 Aralık 1943'te Kahire'de yeniden biraraya gelen Churchill ve Roosevelt, Türkiye konusundaki istekleri görüşmek üzere Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile buluştular. 3-7 Aralık arasında süren görüşmelerde Churchill, Türkiye'nin Şubat 1944 ortalarında kendi yanlarında savaşa katılmasını; aynı dönemde Türkiye'ye gidecek ABD ve İngiliz hava filolarını kabul etmesini istedi. Bu yapılmazsa "Müttefiklerin Türkiye ile işbirliği yapma umutlarını tümüyle yitireceklerini" söyledi. İnönü ise Müttefiklerin safında savaşa katılmaya ilke olarak karşı olmadıklarını; ama Türkiye'nin askeri donanımının çok yetersiz olduğunu söyledi. Türk ordusunun askeri gereksinimleri karşılanmadan ve savaş sonrası siyasal durumu önceden tartışmaksızın; Türkiye'nin bu tür bir yükümlülük altına giremeyeceğini söyledi. Zirve, Türkiye'nin havaalanlarını Müttefik filolarına açıp açmama konusundaki kararını, 15 Şubat 1944'e değin taraflara bildirmesi ve bir askeri yardım programı hazırlanması kararlarıyla sona erdi. Ana Britannica, 17. cilt [Bu mesaj King_Tiger tarafından 16 Eylül 2005 15:12 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
King_Tiger Mesaj tarihi: Eylül 16, 2005 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 16, 2005 Türkiye hakkında bazı düşüncelerimi Başkan Roosevelt'e ilettim ve kendisinin de esasen çok benzer görüşler taşıdığını gördüm. Bana öyle geliyor ki hepimiz, Türkiye'nin bizim yanımızda savaşa girmesi için yeni bir gayret sarf etmeliyiz. Amerika Birleşik Devletleri'nin, Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve statüsü konularında bir İngiliz-Sovyet garantisine katılmasını diliyorum. Sonra, Türkiye'ye şimdiden önemli miktarda cephane ve Ortadoğu'dan 200 tank gönderiyoruz. Nihayet, baharın ilk aylarından itibaren Türkiye tehdide uğradığı takdirde veya bizim tarafımızı seçtiğinde kullanılmak üzere; Suriye'de güçlü bir ordu kurabileceğimizi umuyorum. Sizin Kafkaslarda veya daha kuzeyde başlatacağınız harekatın büyük etkisi olacaktır. Türkiye'nin bize katılması, size Karadeniz yollarını açmakla kalmayacak; Kafkaslardaki başarılı savunmanız sonucu Mihver için hayati önem taşır duruma girmiş olan Romanya petrol bölgesini, Türkiye'deki üslerden hareket edecek uçaklarla ağır şekilde bombalamamızı da mümkün kılacaktır. Churchill'in Stalin'e gönderdiği 24 Kasım 1943 tarihli mektup Almanya'nın her yenilgisi, Türkiye'nin harbe girmesi konusunda Müttefiklerin, Türkiye üzerinde baskısını arttırıyordu. Avrupa'da yeni bir cephe açılması düşünüldükçe; özellikle Churchill'in bu cephenin Güneydoğu Avrupa'dan mesela Balkanlar'dan açılması yolundaki görüşü, bütün bu konularda Türkiye'nin durumunu ve harbe sokulması fikrini gündeme getiriyordu. Churchill'in deyimi ile bütün bu planların anahtarı Türkiye idi. Türkiye, harbe katılırsa İngiltere, Amerika ve Sovyetler Birliği ona kendi toprak bütünlüğü hakkında garanti vereceklerdi. Elliyot Roosevelt, ABD Başkanı'nın oğlu Türkiye, Kahire Konferansı'na katılma konusunda oldukça ihtiyatlıdır. Roosevelt ve Churchill'in ortak davetine, İngiltere Büyükelçisi Hugessen aracılıyla cevap veren Dışişleri Bakanı Menemencioğlu, cumhurbaşkanı ve başbakan ile görüştüğünü belirttikten sonra "Eğer ziyaretin konusu, Tahran'da Mareşal Stalin ile görüşmelerde alınmış bulunan bir kararın görüşülmesi ise cumhurbaşkanı, bu daveti kabul etmeye istekli değildir" diyor. "Ama amaç, Türkiye'nin ortak davaya yararlı olması için en iyi usulün peşin hükümlerle bağlı olmaksızın; hür ve eşit şartlar altında görüşülmesi imkanı yaratmaksa; Cumhurbaşkanı, Kahire'ye gelmekten zevk duyacaktır" diyor. Churchill'in cevabı da aynı derecede açık: "Ekselans Başkana, davetin kesinlikle ikinci fıkra uyarınca yapılmış olduğunu söyleyebilirsiniz..." Quebec'ten beri bahis konusu olan Türkiye'nin durumu meselesi, Kahire'de artık kesin şeklini almış bulunuyordu. Babam, Türkiye'nin harp dışı durumunun ve silahlı tarafsızlık vaziyetinin devamında fayda görmüştü. "Manen müsterihim" dedi. "Türkiye'nin durumu, halledildi. Türkiye, müttefikler davasına hizmet etmiştir. Bizimle beraber müşterek düşmana karşı harbe girmeye hazırdır. Ama asıl mesele, iyi asker olan Türklere yapacağımız yardımın yeterli olup olmayacağı meselesidir." Ertesi gün, Kahire'den Tunus'a uçtum. Orada D. Eisenhower'a verilecek bir mesajım vardı. Onu verdim ve Kahire'de olup bitenleri anlattım. Eisenhower, Türkler için verilmiş olan kararla çok ilgilendi. Avrupa harbinin gelecekte başkomutanlığına atanacak olan Eisenhower, "Bu cesur aslanların nasıl harp ettiklerini görmek ilginç olurdu" dedi. Özetle Kahire'de işler halledilmiş değil; bir sonuca varılamamıştı. Çünkü bütün bu konferanslar, toplantılar ve konuşmalar sırasında edindiğim tecrübelere dayanarak söyleyebilirim ki karışık meselelerin bahis konusu olduğu büyük konferanslarda, işlerin halledilmesi başka şey; bir sonuca bağlanmaları ise gene başka bir şeydir. Elliyot Roosevelt, ABD Başkanı'nın Oğlu Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam Raymond Cartier, İkinci Dünya Savaşı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar